Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/863 E. 2018/1081 K. 19.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/863
KARAR NO: 2018/1081

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2017
KARAR TARİHİ : 19/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yurtiçinde faaliyet gösteren büyük projelere imza atmış ve davalı ile bir süre cari hesap üzerinden çalışmış bir şirket olduğunu, bu çalışma boyunaca davalıya çeşitli defalar TV, Yazıcı, yatak, baza gibi ürün satışı yaptığını ve faturalarını kestiğini, davalının bu faturalardan dolayı cari hesap ekstresinden müvekkili şirkete 29.750-TL borçlu olduğunu, söz konusu alacaklarına dayanarak …. İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı icra takibi başlattıklarını, davalının haksız olarak itirazı üzerine takibin durduğunu, söz konusu itirazın hukuğa aykırı olduğunu, davalının itiraz dilekçesinde hatalı ve iadesi gereken mallar ile nakliye ve fiyatlar konusunda mutabakate varılmadığını bildirdiğini, ancak cari hesap tablosundan görüleceği üzere 12/10/2015 tarihinde iade faturasının kesildiğini ve 31.120-TL’lik kısma tekabül eden ürünün müvekkili şirkete iade edildiğini, davalının süresinde fautaralara itiraz etmediğinden faturanın içeriğini kabul etmiş sayılmasının gerektiğini, bu nedenlerle haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında alım satım ilişkisi mevcut olduğunu, müvekkilinin sahip olduğu otelde kullanmak üzere davacıdan bazı eşyalar satın aldığını, söz konusu eşyaların, mutabakat tarihinde kararlaştırılan ücretlerini de karşı tarafa ödediğini, bazı malların hatalı ve iade edilmesi gereken mallar olduğunun daha sonradan ortaya çıktığını, iki taraf arasındaki mutabakatın bu malların durumu ile alakalı bir hüküm içermediğini, Aynı zamanda nakliye ücreti konusunun muğlak kaldığını, bu iki durumla alakalı ortada bir belirsizlik olduğunu, Davacı şirketin kesin ve likit olmayan bir alacağı takibe koymasının iyi niyet ve dürüstlük ilkeleriyle bağdaşmadığını, varılan mutabakat gereği kullanılabilir malların parasını müvekkilinin kendilerine zaten ödediğini, icra takibine konu edilen alacağın soyut bir alacak olduğunu, ortada bir uyuşmazlık, bazı noktaları aydınlanmamış bir mutabakatın bulunduğunu, bu noktaların aydınlatılmasının ardından müvekkiline düşen bir borç olduğunda bu borcu eda etmekten zaten kaçınmayacağını, Ortada somut bir borç olmadığından temerrüt halinin de söz konusu olmadığını, zaten iddia edilen alacağın ödenmesi ile alakalı davacı şirketin müvekkili şirketten daha önce herhangi bir talebinin de olmadığını, bu durumda temerrütten bahsetmenin mümkün olmadığını, ayrıca karşı tarafın iddia ettiği alacakla ilgili müvekkili şirkete herhangi bir bildirimde yahut ödenmesi hususunda bir talepte bulunmadan doğrudan icra takibi başlatmasının da iyi niyetli olmadıklarını gösteren önemli bir karine olduğunu, Davacının iki tarafın da tacir olduğu ve ortada bir sözleşme olmadan da temerrüt faizinin avans faizi üzerinden istenebileceği yönündeki açıklamasının itirazlarına bir cevap olmadığını, itirazlarının ortada bir temerrüt olmadığı noktasında olduğunu, temerrüt durumunun olmadığı bir ortamda temerrüt faizi ve bunun cinsini belirlemeye çalışmanın yersiz olduğunu, İcra inkar tazminatı için de yine alacağın likit olmasının gerektiğini, ortada somut bir alacak dahi yokken bunun miktarının müvekkili tarafından bilinebilir olmasının hukuki ve mantıklı hiçbir dayanağının olmadığını, bu nedenlerle Davanın reddine, haksız icra takibi nedeniyle %20 icra inkâr tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava İİK 67 ve devamı maddeleri uyarınca açılan itirazın iptali istemidir.
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalı oteline teslim edilen malların bir kısmının ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak iadesinin gerçekleştiği ve davalı tarafından iade fatura düzenlendiği, ancak davacı tarafından cari hesaba dayalı olarak takip başlatıldığı görülmekle, davalının davacıya icra takibine konu miktar kadar borçlu olup olmadığıdır.
Delil olarak; icra dosyası, fatura ve cari hesap kayıtları, ticari defter kayıtları ve bilirkişi incelemesine dayanılmış olup, gösterilen deliller toplanarak dosya arasına konulmuştur.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını İİK’nın 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Dosyaya getirtilen …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 29.750-TL cari hesap alacağı ve 4.510,18-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 34.260,18-TL alacacağın tahsili amacıyla 17/04/2017 tarihinde örnek 1 nolu ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 20/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 20/04/2017 tarihine borca itiraz ettiği, itirazın ve davanın süresinde olduğu görülmüştür.
Mahkememizce dosyanın bilirkişiye tevdi ile Dava, cevap, ibraz edilen deliller tarafların 2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defter kayıt ve belgeleri, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak davacının davalıdan alacağı olup olmadığı varsa miktarının ve faizinin belirlenmesine karar verildiği, Yeminli Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından sunulan 10/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Taraf kayıtlarında, takip tarihi itibariyle 29.750-TL olan davacı alacak bakiyesinde tam mutabakat bulunduğu, Davalı vekilinin asıl alacağa yönelik itirazlarına dayanak belge ve bilginin sunulmadığı, Takip tarihinden sonra davacı şirket banka hesabına toplam 19.500-TL ödeme yapıldığı, ödemelerin TBK 100. maddesi gereğince öncelikle işlemiş faiz, masraf ve ferilerine mahsup edileceği yönündeki kanun hükmü dikkate alınmayarak, asıl alacak miktarından düşürülmesi halinde davacı şirketin 10.250-TL asıl alacağının kalacağı, icra takibine konu borcun kapatıldığı yönündeki davalı vekili beyanının izaha muhtaç olduğu, Başlatılan takipte 4.510,18 TL işlemiş faiz talep edildiği, taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme veya davalı şirketi temerrüde düşürmek amacıyla keşide edilmiş ihtarnamenin bulunmadığı, kanaati bildirilmiştir.
Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde ; dava cari heseba dayalı başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemi olup davalı tarafça bir kısım ürünlerin hatalı olduğunu bu nedenle taraflar arasındaki mutabakatın bozulduğunu ileri sürmektedir.
Ayıp ile ilgili temel kural, ayıbın satılan malın teslim edildiği anda bulunması veya satım anında bulunan bir sebepten dolayı daha sonra ortaya çıkmasının gerekmesidir. Teslim anında bulunan bir sebepten kaynaklanmayan, daha sonraki sebeplerle ortaya çıkan herhangi bir nitelik eksikliği ayıp kavramına girmez. Alıcının ayıbı saptayabilme imkanına göre açık, muayene ile ortaya çıkabilen ayıp ve gizli ayıp olarak ayrılmaktadir. Açık ayıp teslim anında çıplak gözle görülebilen ayıpken, çıplak gözle varlığı saptanamamakla birlikte işin niteliğine göre yapılması normal olan kontrolle tespit edilebilen ayıplar ise “muayene ile ortaya çıkan ayıp” olarak nitelenmek gerekir. Gizli ayıp ise teslim anında bulunan bir sebep nedeniyle çıplak gözle veya işin niteliğine göre normal bir muayene ile varlığı saptanamayan ayıptır.
Malın muayenesi ve tespit edilen sözleşmeye aykırılığın ihbari birer külfet=mükellefiyet olarak düzenlenmiş olup eğer alıcı muayene ödevini ve ayıp ihbarında bulunma ödevini zamanında ve istenilen şekilde yerine getirmezse, normal bir muayene sonucu tespit edilebilecek olan ayıplar açısından haklarını kaybedecektir. Bu bağlamda eğer alıcı muayene ve ihbar külfetini yerine getirmez ise ayıplı mal tesliminde dolayı kendisine tanınmış hakları kaybeder, başka bir ifade ile malı o hali ile kabul etmiş sayılır.
Bu konuda yine TTK hükmüne göre davalının ayıptan doğan haklarını kullanması için görünüşte belli olmayan ayıplar için sekiz günlük sürede muayene yapması ve ihbarda bulunması gerekmektedir. Gizli ayıplar için muayene ve ihbar, makul süre içinde derhal yapılmak gerekir.
Davalı tarafından yapılmış her hangi bir ayıp ihbarı söz konusu değildir. Bu itibarla taraflar arasındaki cari ilişki kapsamında itirazın iptali koşulları değerlendirilecektir.
İbraz edilen bilirkişi raporu uyarınca ,usulünce tutulan davacı ticari defterleri uyarınca 2016 Yılından devreden davalı şirket borç bakiyesinin 29.750,- TL olduğu, takip tarihinden sonra düzenlenen faturalar nedeniyle davalı şirket cari hesabına borç kaydedilen 11.232,98 TL ile birlikte davalı şirket borcunun 40.982,98 TL’na ulaştığı, borca karşılık takip tarihinden sonra 03.08.2017 tarihinde 7.500,- TL, 06.09.2017 tarihinde 7.000,- TL olmak üzere toplam 14.500,- TL tahsilât yapıldığı, bu tahsilâtlar sonucunda 25.09.2017 tarihi itibariyle davalı şirket borcunun 26.482,98 TL’ olduğu, davacı şirketin 10.12.2014 tarihi itibariyle 68.870,- TL alacaklı olduğu bu bedelin davacı cari hesabı karşısında aynen yer aldığı, 68.870,- TL tutarındaki davacı alacak bakiyesinde tam mutabakat bulunduğu davalı ticari defterlerinde 2015 Yılında davacı şirketle olan ticari ilişkinin detayını gösteren muavin defter dökümü ibraz edilmediğinden, anılan yıla ait ticari defterlerde sadece bakiye tespitine yönelik inceleme yapılmıştır. Yapılan incelemede; 634 sayılı yevmiye kapanış maddesi ile envanter defterinin 4. sayfasında yer alan Satıcılar kebir hesabı altında davacı şirketin 320 K02 kodlu yardımcı hesapta 29.750,- TL alacaklı olduğu, bu hali ile takip tarihindeki davacı alacak bakiyesinde tam mutabakat olduğu davalı tarafça dava konusu borcun ödendiği, böylelikle icra takibine konu borcun ortadan kalktığı, davanın konusuz kaldığı şeklinde beyanda bulunularak ödemelere ait dekont suretleri ibraz edilmiş ise de Takip tarihi 17.04.2017 tarihi olup, davalı tarafça Sunulan dekont suretlerine göre; “Fatura Ödeme” açıklaması ile davacı şirketin … Bankası nezdindeki hesabına 03.08.2017 tarihinde 7.500,- TL, 06.09.2017 tarihinde 7.000,- TL ve 07.11.2017 tarihinde 5.000,- TL olmak üzere toplam 19.500,- TL ödeme yapıldığı, ilk iki ödemenin davacı tarafça sunulan ve 01.01.2017- 25.09.2017 tarihleri arasındaki işlemleri içeren muavin defter dökümünde de yer aldığı, davaya konu takipte 29.750,- TL asıl alacak talep edilmekte olup, takip tarihinden sonra 19.500,- TL ödeme yapıldığı, bu ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınması gerektiği bu hali ile taraf kayıtlarında; takip tarihi itibariyle 29.750,- TL olan davacı alacak bakiyesinde tam mutabakat bulunduğu nazara alınarak takibin bu miktar üzerenden devamı gerektiği ,taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme veya davalı şirketi temerrüde düşürmek amacıyla keşide edilmiş ihtarname bulunmadığından takip öncesi temerrütün oluşmadığı anlaşılmıştır.
Anılan durum karşısında takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması nedeniyle davalı-borçlunun İİK’nın 67/2. maddesine göre hükmolunan alacağın %20 oranı üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatından da sorumlu olması gerektiği hususu da göz önünde bulundurularak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile … İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı takibe yönelik itirazın kısmen iptali ile takibin 29.750-TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
Davalının takipten sonra yaptığı 19.500-TL ödemenin infaz aşamasında TBK 100. Md. Gözetilerek nazara alınmasına,
2-Davalının likit ve muaccel alacağa itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakla alacağın %20 si olan 5.950-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 2.032,22-TL. Harçtan peşin alınan 585,08-TL. harcın mahsubu ile bakiye 1.447,14-TL. harcın davalıdan tahisili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 3.570-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Red edilen kısım yönünden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 2.180-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 616,48-TL ilk gider, 39-TL tebligat ve müzekkere gideri ile 700-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.355,48-TL. yargılama giderinin red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 1.258,19-TL sinin davalıdan tahsili davacıya verilmesine,
7-HMK 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/10/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır