Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/744 E. 2020/849 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/744
KARAR NO : 2020/849
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2016
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Sağlık Bakanlığı nezdinde ruhsatlandırıp fiyatlandırdığı ilacı fason üretici ile yaptığı anlaşma uyarınca piyasaya sürme hazırlığı yaptığını, fakat üretime başlamak üzere iken davalının kendilerine ihtarname gönderdiğini ve patent ihlali iddiasında bulunduğunu, Davalının iddialarına cevap verilmiş ise de davalının bu cevabı beklemeden patente tecavüzün önlenmesi davası açtığını ve ayrıca ihtiyati tedbir talep ettiğini, tedbir talebinin reddedildiğini, Davalının ayrıca dava dışı fason üreticiye aynı iddiaları içeren bir ihtarname gönderip üretime geçilmemesini talep ettiğini, bunun üzerine üretici firmanın müvekkilinden bilgi talep ettiğini, cevap verilmiş ise de fason üretici firmanın davalının haksız ve hukuka aykırı olarak uyguladığı baskı sonucu üretime geçmekten vazgeçtiğini, ruhsatlanan ve fiyatlandırılan ilacın piyasaya sürülemediğini, Patente tecavüzün önlenmesi davasının ise reddedildiğini ve kararın 07.10.2015 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşme üzerine ilacın üretilip satışa sunulması için en baştan ve yeniden işlemlere başlandığını, ancak davalının haksız engellemeleri neticesinde uzun bir zaman ve buna bağlı olarak kar kaybedildiğini, Davalının engellemeleri neticesinde iç pazar kadar yurtdışından gelen taleplere de cevap verilemediğini, Davalının bu davranışlarının sebebinin, davalının söz konusu ilacın Türkiye’deki tek satıcısı konumunda bulunması olduğunu, müvekkilinin ilacının piyasaya sürüldüğü takdirde pazar payının %60’ını alacağını, hatta Türkiye dışındaki ülkelerde de davalının ilacının fiyatının düşmesine sebep olacağını, müvekkilinin Türk ilaç sektöründe nadir görülen kan hastalıklarının tedavisine yönelik olarak medikal ürün ithalat ve dağıtımını yaptığını, davadışı … A.Ş. çatısı altında ise jenerik ilaç üretimi ve ihracatı gerçekleştirdiklerini, Davanın ana unsuru olan… adlı ilacın davacının jenerik ürünlerinden olup Türkiye’deki 1. jenerik ürün olduğunu, Davalının bu ilacın iç ve dış pazarlarda satışını engellemek amacıyla gerçekleştirdiği davranışların haksız rekabet teşkil ettiğini; davalının aynı piyasanın tek hakimi olduğunu ve davacının ürününün piyasaya çıkışını mümkün oldukça geciktirmek suretiyle karını artırmak istediğini, zira davalının ürün fiyatı 209,01 Türk Lirası iken müvekkilinin ilacının 125,41-TL’ye satışa sunulacağını ve böylece davalının pazar payının %40’ını kaybedeceğini, Bu kaybın İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin…E. sayılı dosyası nezdinde davalı tarafından da ifade edildiğini, müvekkilinin ürünü olan …’in her an piyasaya çıkabileceğinin, kendi ilaçlarının fiyatının mevzuat uyarınca %4o oranında düşeceğinin ve yine de düşük fiyat uygulayarak SGK tarafından satın alınmasının ve bedelinin ödenmesinin önlenebileceğini ve nihayetinde bu durumun hem iç hem de dış pazarlarda etkisinin olacağının, bizzat davalı tarafından ifade edildiğini, Davalının bu eylemlerinin Türk vatandaşlarının ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2 kat fiyatla ilaç almasına neden olduğunu ve davalı tarafından bu vesileyle haksız kazanç elde edildiğini, Davalının dava dışı fason üretici firmaya ihtarname göndermek suretiyle, müvekkili adına üretim yapılmamasını ihtar etmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi tamamen kötüniyetle, üretici firmayı sindirmek ve korkutmak suretiyle üretim yapılmasını engellemek amacı taşıdığını. bu durumun hak arama özgürlüğünün kapsamına girmeyeceğini, zira bu özgürlüğün kasten ve zarar verme amacıyla kullanılamayacağını, davalının dava açmakla yetinmeyip fason üretici firmayı da baskı altına alarak ilacın üretimini ve dolayısıyla piyasada satışını engellediğini, müvekkilinin davaya konu ilacın üretiminin yapılamamasından ve piyasaya girilememesinden dolayı Türkiye ve yabancı ülkelerde zaman, gelir ve kâr kaybettiğini, piyasaya giren ikinci ürün olamadığı için aynı piyasalarda pazar kaybı yaşadığını, yine aynı sebeple kamu kurumlan, ecza depoları ve nihai tüketici nezdinde itibar kaybı yaşandığını, müvekkilinin yaşadığı itibar kaybı gereğince manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle belirsiz alacak davası uyarınca, maddi zarar ve kayıpları için şimdilik 100.000,00 TL’nin Eylül 2014 tarihinden itibaren işleyecek olan gecikme faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, manevi tazminat olarak yine 100.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili…’nin dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden olduğunu, uzun yıllar süren araştırma ve geliştirme çalışmaları sonrasında elde ettiği bir ilaç formülasyonunu TPE nezdinde…sayısı ile incelemeli patent olarak tescil ettirdiğini ve 2018 yılına kadar koruma altına aldığını, patentin …ticari ismi ile satışa sunulduğunu, diğer müvekkili… Ltd. Şti.’nin ise iştirak şirket olduğunu ve …isimli ilaç için 29.03.2005 tarih ve … Cilt sayılı Yabancı Tıbbi Müstahzarlar Ruhsatnamesi aldığını, Davacının söz konusu patente tecavüz edeceğine dair kanuni ve fiili karineler olduğunu, zira Davacının patentli ilacının aynısını üretmek üzere Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na ruhsat başvurusunda bulunduğunu ve 10.07.2014 tarihinde ruhsat aldığını, Müvekkili …’ın patentinin kanuni tecavüz karinesinden yararlandığını, tecavüz olmadığını ispat yükünün işbu davanın davacısında olduğunu, fakat ürün piyasaya henüz sürülmemiş iken numune alınmasının ve tecavüzün tam olarak tespit edilmesinin mümkün olmadığını, ancak mahkeme kanalı ve bilirkişi tespiti marifetiyle ilgili kurumca gizli tutulan ruhsat bilgilerinin incelenebileceğini, Davacının, ruhsatlandırmış olduğu…adlı ilacın davalının patentine tecavüz etmediğini kanıtlayamadığını, zira 04.07.2014 tarihinde tebliğ olunan ihtarnameye süresinde cevap vermediğini, iki hafta beklenerek 22.07.2015 tarihinde dava açıldığını; ihtarnameye yaklaşık 1 ay sonra cevap verildiğini ve fakat herhangi bir bilgi, belge ya da teknik açıklamaya yer verilmediğini, Dava dışı fason üretici firmaya gönderilen ihtarname ile müvekkilinin patent haklarını ihlal edecek eylemlerden kaçınılmasının ihtar edildiğini, üreticiye karşı hiçbir doğrudan iddiada bulunulmadığını, tehdit ya da baskı niteliğinde hiçbir ifade kullanılmadığını, patentli buluşu kullanan, üreten, satan ya da tanıtanların mülga 551 sayılı KHK uyarınca aynı konumda olduklarını ve üreticiye gönderilen ihtarname ile Davacıya gönderilen arasında hiçbir ayrım bulunmadığını, Dava dışı fason üretici firma… A.Ş. tarafından kendilerine yöneltilen sorulara, ortada bir dava bulunduğu ve fakat ihtiyati tedbir bulunmadığı belirtilerek cevap verildiğini, bu açık bildirimin baskı ya da tehdit uyandırmak isteyen birinin davranışı olamayacağını, … A.Ş.’nin davacıya gönderdiği bir ihtarname ile patente tecavüz edilmediğine ilişkin bilgi ve belgelerin verilmesini, aksi hâlde üretim yapmayacaklarını bildirdiğini, ancak davacının bu ihtarı da göz ardı ettiğini ve hiçbir bilgi ya da belge sunmadığını, müvekkillerinin hukuk güvenliği için tecavüz olmadığından emin olmak istediğini, bu nedenle ihtarnameler keşide edip cevap verilmemesi üzerine dava açtığını, zira tecavüz halinde ilgili ürünün fiyatının neredeyse yarıya ineceğini ve büyük bir zarara uğranılacağını, geliştirme maliyetleri birkaç milyon doları bulabilecek bir patenti korumaya çalışmanın doğal olduğunu, İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde …E. sayısı ile görülen davada davacının ruhsat dosyaları üzerinde ilk kez inceleme yapılabilmesi sonucunda …adlı ilacın patente tecavüz etmediğinin anlaşıldığını, rapora itirazda bulunulmadığını ve davanın geri alındığını, ilk kez erişilebilen evraklar üzerindeki inceleme neticesinde tatmin olunduğunu, fakat geri alma talebine davacının kötüniyetli olarak ve işbu davayı açma gayesiyle muvafakatten imtina ettiğini, eğer kötüniyetli olsalardı müvekkillerinin davayı uzatabileceklerini, Davacı ihtarnemelerde yer verilen talepleri karşılamış olsaydı dava açılmasına gerek kalmayacağını, İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından ya da diğer bir mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmediğini, bu sebeple söz konusu ilacın üretiminin engellenmesinin mümkün olmadığını, fason üreticinin üretmemesinin ya da başka bir üretici bulunmamasının müvekkillerinin sorumluluğunda olmadığını, Patent hakkını korumak amacıyla dava açılmasının Anayasanın 36. maddesi ile teminat altına alınmış olan hak arama hürriyeti kapsamında olduğunu, ihtarnameler nezdinde birtakım sorular sorulduğunu ve hakların hatırlatıldığını, tecavüz sayılabilecek her türlü fiilden kaçınılmasının talep edildiğini, Haksız fiilin unsurlarının somut olayda bulunmadığını, keza ihtarname gönderilmesi ve yanıt verilmemesi üzerine dava açılmasının haksız rekabet yaratacak eylemlerden de olmadığını, esas davacının iddialarında kötü niyetli olduğunu, keza sunulan bazı bilgilerin davacı tarafından saptırıldığını, Manevi tazminat yönünden, işbu davanın manevi tazminata vücut verebilecek türde olmadığını, zira davalıların bir kusurunun bulunmadığını ifade ve iddia etmiş olup davanın reddi ile birlikte HMK m. 329 uyarınca vekalet ücretlerinin Davacı tarafından ödenmesi, ayrıca disiplin para cezasına hükmedilmesi talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davacının haksız rekabetin tespiti ve haksız rekabet nedeniyle oluşan zararların davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dosyaya getirtilen İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … E. Sayısı dosyasının incelenmesinde; 30.03.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporu uyarınca, davaya konu … infüzyon çözelti adlı ilacın … sayılı incelemeli patente tecavüz oluşturmadığı kanaatinin bildirildiği ve mahkemece davanın esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce Tarafların iddia ve savunmaları, taraf vekillerince dayanılan delillerin değerlendirilmesi amacıyla dosyanın Mali Müşavir İlaç sektöründe uzman bir bilirkişi ve haksız rekabet alanında uzman hukukçu bir bilirkişi seçilerek davacının almış olduğu ruhsatı dava dışı şirkete fason üretim yaptırabileceği ya da yaptırmayı planladığı tarihin davalılar tarafınca İstanbul Fikri Sinai Haklar Mahkemesinde dava açılması ve 3. Kişiye ihtar çekilmesi suretiyle durdurulması iddiası ile üretime başladığı tarih arasında oluşmuş bir davacı zararının bulunup bulunmadığı, bu hususun haksız rekabete yol açıp yol açmadığı, ve bu hususta davacının maddi ve manevi zararının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesinin istenmesine karar verildiği, … Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. …, Yeminli Mali Müşavir … ve … Üniversitesi Öğretim Üyesi Bilirkişi Doç. Dr. … tarafından sunulan 11/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davalıların dava açmak ve ihtarname keşide etmek yönündeki davranışlarının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edip etmediğinin Mahkemenin takdirinde olduğu, bu eylemlerin ilke olarak üçüncü kişiyi davacı için üretim yapmaktan alıkoyduğu için ve neticede bir patente tecavüzün bulunmadığı (hukuka aykırılık bağlamında) tespit edildiği için haksız rekabetin söz konusu olduğu, davalılar ile üçüncü kişi arasında bir ticari ilişkinin varlığı halinde haksız rekabet olasılığının iyice pekiştiği, Davalıların dava açmak ve ihtarname keşide etmek yönündeki davranışlarının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinin kabulü hâlinde, davalıların haksız fiil temelli sorumluluklarının gündeme geleceği, davalıların bu davranışları davacının kâr elde etmesini engellemek ve kendi kârlarını artırmak amacıyla davaya konu ilacın piyasaya çıkışını engellemek gaye ve sâikiyle yaptıklarının kabulü halinde TBK m. 49/2 uyarınca sorumlu olacakları, TTK m. 55/ı-b,2 uyarınca davalıların dava dışı … A.Ş.’ye bir yarar sağlaması ya da sağlamayı önermesi gerekeceği; hâlihazırdaki iş ilişkisinin bu şartı sağlayıp sağlamayacağının Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, başkaca bir yarar sağlama davranışından ya da önerisinden dosya kapsamında bahsedilmediği, Davalıların dava açmak ve ihtarname keşide etmek yönündeki davranışlarının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinin kabulü hâlinde, TTK m. 54 uyarınca davalılarının davranışlarının haksız rekabet teşkil ettiği ve davalıların sorumlu olduğu, BK.m. 49/2 ve TTK.m. 54 arasındaki özel hüküm-genel hüküm ilişkisinin takdirinin Mahkemenin takdirinde olduğu, Davacının müterafık kusurunun zararın indirilmesinde dikkate alınması gerektiği, bunun görece düşük bir kusur düzeyi arz ettiği, kusur düzeyinin nihai takdirinin Mahkemeye ait olduğu kanaati bildirilmiştir.
Davacı, 25.02.2019 tarihli rapora karşı beyan dilekçesi ile davalı şirketin davranışlarının haksız rekabet doğuracak nitelikte ve aynı zamanda ahlâka, dürüstlük kuralına aykırı nitelikte olduğunu, davalı şirketin 12.08.2014 tarihinde dava açtığını, bir gün sonra ihtiyati tedbir talebinin reddolunduğunu, buna rağmen 24.02.2015 tarihinde dava dışı … A.Ş.’ye gönderilen ihtarname ile hayatın olağan akışına aykırı şekilde baskı ve tehdit uygulandığını , davalının haksız rekabet niteliğindeki eylemlerinin sonuçlarını ortadan kaldırmak yönünde bir yükümlülüğün kendisine yüklenemeyeceğini beyan ile zarar hesaplaması yapılmak üzere ek rapor alınmasını talep etiştir.
Davalılar 26.02.2019 tarihli dilekçelerinde ise dava dışı üreticiye dönük fiillerinin yasal haklarının hatırlatılması ve bu hakları ihlâl edebilecek davranışlardan imtina edilmesinden ibaret olduğu; davacının sessizliği ve dava dışı üreticiyi rahatlatamaması nedeniyle üreticinin üretim kararından vazgeçtiği yönündeki savunmalarını hatırlatarak ruhsat dosyasının işbu davanın davacısı uhdesinde bulunması nedeniyle dava açılmasının bir zorunluluk arz ettiğini üretici firmaya gönderilen ihtarnamelerin haksız rekabet teşkil etmediği, Dava dışı üretici ile olan iletişimlerinde yargılamanın durumu ve ihtiyati tedbir kararı verilmediği hususlarında dava dışı … A.Ş.’ye bilgi verdiklerini; kendisini sözleşmeye aykırı davranışa zorlamadıklarını, kendilerinin … A.Ş.’nin kararlarını etkileyebilecek şekilde bu şirket üzerinde bir ekonomik güce sahip olmadıklarını, iki şirket arasındaki sözleşmesel ilişkinin sadakat yükümlülüğü doğurmadığı ve bu nedenle TTK m. 55/1-b, 2 uyarınca haksız rekabetin mevcut olmadığını beyan etmişlirdir.
Davalılar son olarak, ihtarnamede kullanılan dilin ve içeriğin dava dışı üretici üzerinde baskı oluşturacak nitelikte olmadığını, fiillerinin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığını, davacının tanzim ettiği ihtarnamelerin basiretli bir tacirden beklenmesi gereken içerikte olmadığı ve bu nedenle dava dışı …A.Ş.’nin üretim yapmama kararına davacının neden olduğu iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları nazara alınarak bilirkişi heyetine finans alanında uzman 2 bilirkişi daha eklenilmek suretiyle ek rapor tanziminin istenilmesine karar verildiği, Yeminli Mali Müşavir Bilirkişi …, Öğretim Üyesi Bilirkişi Prof. Dr. …, Öğretim Üyesi Bilirkişi Dr. …, Öğretim Üyesi Bilirkişi Prof. Dr. …ve … Üyesi Bilirkişi Prof. Dr. …tarafından sunulan 23/11/2020 tarihli. Bilirkişi EK Raporunda; Bilirkişi heyetinin 11.12.2018 tarihli ilk raporunda varmış olduğu hukuki tespitlerini muhafaza ettiklerini, Tarafların beyan ve itirazları ile hukukçular tarafından tanzim edilen uzman görüşleri ve bunlara dair yorum/ tespitlere işbu raporda yer verilmiş olup bu kapsamda somut olayda haksız rekabetin bulunup bulunmadığı hususunun Mahkemenin takdirlerinde olduğu, Davaya konu ilacın piyasaya çıkması gerektiği tarih olan 15/09/2014 tarihi ile ilacın piyasaya sürüldüğü 10/12/2015 tarihleri arasında davalılar eylemlerinin haksız rekabete yol açtığının kabul edilmesi halinde, davacının maddi zarara uğramış olma olasılığının bulunduğu, ancak davacının ilgili dava dosyasında sunduğu bilgiler dahilinde bu zarar tutarının ne kadar olabileceği hususunda yeterli kanıt bulunmadığı, davacının kaybını hesaplarken %60 lık pazar payına sahip olacağını varsaydığı, buna karşın bu oranda bir pazar payının elde edilebileceğini ispatlayan bir bilgiye ulaşılamadığı, Davacının 100.000 TL tutarındaki manevi tazminat talebinin itibar kaybı iddiasına dayandığı, Mahkeme tarafından somut olayda haksız rekabette bulunulduğunun kabul edilmesi hâlinde, ayrıca Mahkemenin takdir edeceği miktar ve şekilde manevi tazminata da hükmedilebileceği kanaati bildirilmiştir.
Davalılar, Prof. Dr. … tarafından tanzim edilen 12.09.2019 tarihli mütalâayı; davacı taraf ise Prof. Dr. …’in hazırlamış olduğu 15.11.2019 tarihli hukuki mütalâayı dosyaya sunmuştur.
Taraf delilleri ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde ;
Dava haksız rekabet nedenine dayalı olarak açılan maddi ve manevi tazminat istemidir
Davacı, Davalıların İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine ait 12.08.2014 tarihli dava dilekçesi ile açılan … E., Sayılı dosyası ile açtıkları Patente Tecavüz Davası ve gönderilen ihtarnameler ile dava dışı … A.Ş. üzerinde ekonomik tehdit ve baskı unsuru olarak kullanıldığını , fason üreticinin en büyük müşterilerinden birinin davalılar olduğunu ve bu olgular nedeniyle fason üreticinin ilgili ürünü üretmekten imtina ettiğini davalıların bu davranışların kötüniyetle yapıldığını ve haksız rekabet teşkil ettiğini beyan ile maddi manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, fason üretici üzerinde baskı ve tehdit oluşturacak bir açıklamada bulunmadıklarını ve davranışlarının hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine ait 12.08.2014 tarihli dava dilekçesi ile açılan … E., … K. Sayılı dosyası ile ; Davacılar … Ltd. Şti. tarafından … San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan “Patent hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulması, önlenmesi ve tespiti” davası olup: 12.08.2014 tarihli dava dilekçesi ile davacılar, …Çözelti adlı ürünün kendilerinin … sayılı incelemeli patentlerine “kuvvetle muhtemel ve/veya vaki patent tecavüzü ve haksız rekabet durumunun ve/veya tehlikesinin” tespiti, men’i ve imha ve ilanı da dâhil olmak üzere refi için dava açıldığı ,Davalı tarafça davaya konu ürünün patent istemlerinin dışında kalması gerekçesiyle davanın reddini talep ettiği, Bu davada ayrıca ürünlerin
üretiminin ve satışının önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir talep olunmuş ise de tedbir talebi, 13.03.2014 tarihinde ruhsat konulu deneme amaçlı fiillerin patent hakkının kapsamında kalmadığı gerekçesiyle reddedildiği, Dava dosyasına tevdi edilen 30.03.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile davaya konu … infüzyon çözelti adlı ilacın … sayılı incelemeli patente tecavüz oluşturmadığı kanaati bildirildiği, 02.07.2015 tarihli celsede, davacılar tarafından davayı geri aldıkları talep edilmişse de davalının muvafakati olmaması gerekçesiyle geri alma söz konusu olmamış ve davanın esastan reddine karar verildiği ve kararın 07.10.2015 tarihinde temyiz edilmemesi üzerine kesinleştiği görülmüştür.
Yine taraflar arasında İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılan … E. sayılı başka bir patentle ilgili olarak görülmekte olan emsal mahiyette bildirilen uyuşmazlığın iş bu dosyamıza sonucunun beklenmesinin bir katkı sağlamayacağı kanaati ile sonucu beklenmeyerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava dışı … A.Ş. Taraflar ile olan 2012 ve 2016 yıllarına ait fason üretim ve analiz anlaşmalarını dosyaya ibraz etmiş ve 20.05.2019 tarihli dilekçesinde Davacı ile dava dışı Müvekkilimiz şirket … İlaç Sanayii A.Ş. arasında “… Yükümlülüğü ” içeren herhangi bir anlaşma bulunmadığını beyan etmiştir.
Davanın tarafları ve bunlar ile dava dışı…A.Ş. arasında karşılıklı olarak gönderilen ihtarnameler dosyaya ibraz edilmiş olup;
03.07.2014 tarihinde Davalılar tarafından Davacı ya
15.08.2014 tarihinde Davacı tarafından Davalılara
03.09.2014 tarihinde Davalılar tarafından… A.Ş.ye
04.11.2014 tarihinde …A.Ş. Tarafından Davacıya
28.11.2014 tarihinde Davacı tarafından… A.Ş.ye
17.04.2015 tarihinde Davacı tarafından … A.Ş.ye
09.06.2015 tarihinde … A.Ş. Tarafından Davalılara
23.06.2015 tarihinde Davalılar tarafından …A.Ş.ye ihtarname keşide edildiği görülmüş ihtarname içeriklerinden taraflar arasındaki sürecin ;
03.07.2014 tarihinde, Davalılar … Ltd. Şti. tarafından davacıya gönderilen ihtarname ile Patente tecavüz iddiasında bulunduğu, Bu ihtarnamenin 04.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği,
10.07.2014 tarihinde, davacı tarafından davaya konu ilaç (… mg I.V.) için … Kurumu’ndan ruhsat alındığı
12.08.2014 tarihinde, davalı tarafından İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde…E. sayısı ile patent hakkına tecavüzün önlenmesi davası açıldığı,
15.08.2014 tarihinde, söz konusu ihtarnameye davacı tarafından cevap verildiği davalının işbu davaya konu davranışları olmasa idi, davaya konu ilaç 15.09.2014 tarihinde piyasaya çıkmış olacağını, davalıların davacının fason üretim için anlaşmış olduğu… A.Ş.’ye patent hakkına tecavüz edildiği iddiası ile ihtarname göndediği ve bu ihtarname ile, patent haklarına tecavüz sayılabilecek her tür fiilden derhal kaçınılması ve bu hususta kendilerine bilgi verilmesi talep edildiği
04.11.2014 tarihinde, …A.Ş., davacıya bir ihtarname keşide etmiş ve patent haklarının ihlâl edilip edilmediği sorusunun yanıtlanmasını, gerekli bilgi ve belgelerin kendilerine verilmesini talep ettiği
19.12.2014 tarihinde,… A.Ş., davacıya bir ihtarname keşide ettiği ve herhangi bir tartışmaya ya da hukuki sorumluluğa neden olunmaması için mahkeme kararının beklenmesine ve karara kadar üretim yapılmamasına karar verildiğinin bildirildiği
15.06.2015 tarihinde…A.Ş., davalılara bir ihtarname göndererek bilgi talebinde bulunduğu
23.06.2015 tarihinde, davalılar, … A.Ş.’ye cevabi ihtarname keşide ederek İstanbul … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde…E. sayısı ile görülmekte olan dosya hakkında ve ihtiyati tedbir bulunmadığı hususunda bilgi verildiği şeklinde olduğu,
02.07.2015 tarihinde, … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2014/… E. sayısı ile görülmekte olan dava reddedilmiş ve işbu karar, 07.10.2015 tarihinde kesinleştiği
10.12.2015 tarihinde, davacının ürünü olan, davaya konu VORIX piyasaya çıktığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Taraflar arasında … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2014/… E. Sayılı dosya ile görülüp Red kararı ile sonuçlanan dava ve yine tarafların birbirine ve yine tarafların ayrı ayrı … A.Ş . ye keşide ettikleri ihtarnamelerin Haksız Rekabet olgusu kapsamında değerlendirilebilmesi için ;
Davalıların patent hakkına dayanan dava açmak ve bu süreçte ihtarname keşide etmek ve Patent haklarının ihlal edildiği şüphesi ile hareket etmelerinin dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı,
Faaliyetlerinin hak arama özgürlüğü kapsamında yorumlanıp yorumlanmayacağı,
Keşide edilen ihtarnamelerin dava dışı üretici firma … A.Ş. üzerinde baskı ve tehdit oluşturup oluşturmadığı (TTK m 54)
Davalıların bu davranışları, davacının kar elde etmesini engellemek ve kendi karlarının artırmak amacıyla davaya konu ilacın piyasaya çıkışını engellemek gaye ve saikiyle yapıp yapmadığı, (TBK m 49/2)
Davalıların dava dışı … AŞ ye bir yarar sağlaması yada sağlamayı önermesi kapsamında yorumlanıp yorumlanmayacağı (TTK m 55/1-b,2) noktalarının irdelenmesi gerekmektedir.
İlgili kanun maddeleri aşağıdaki şekildedir :
TBK 49 madde:
Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
TTK MADDE 54– (1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar başlıklı
TTK MADDE 55– (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;
1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;
1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
e) İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” şeklindedir.
Yukarıdaki kanun maddeleri çerçevesinde Dosya kapsamındaki tüm deliller ,taraf beyanları ibraz edilen hukuki mütalaa ve bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde Davalıların patent hakkına dayanan bir dava açmak ve bu süreçte ihtarname keşide etmiş olmak şeklindeki davranışlarının, patent haklarının ihlâl edildiği şüphesiyle hareket etmelerinin dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı ve faaliyetlerinin hak arama özgürlüğü kapsamında yorumlanıp yorumlanamayacağı ile keşide edilen ihtarnamelerin dava dışı … A.Ş. üzerinde baskı ve tehdit oluşturup oluşturmadığı noktaları önem arzetmektedir.
Davalıların dava açmak ve ihtarname keşide etmek şeklindeki davranışları için,
TBK m. 49/2’nin uygulanabilmesi için:
Fiilin ahlâka aykırı olması,
Zararın kasten verilmiş olması ve
Bir zararın doğmuş olması gerekmektedir.
TBK m. 49/2 uyarınca, zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kastan zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm uyarınca, bir hukuk kuralına, yani kanuna aykırılık söz konusu olmasa dahi, ahlâk kurallarına bir aykırılık bulunduğu takdirde fail sorumlu tutulabilecektir
Somut olayda, davacı tarafça davalıların, ihtarname keşide ederek dava dışı fason üretim firması üzerinde bu üretici firmanın en büyük müşterisi olması hususu da etken olmakla baskı oluşturduğu ve oluşan bu baskının davacıyı zarara uğrattıkları iddia edilmiş olup … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine ait 2014/… E.,sayılı doya nezdinde davalı tarafça açılan davanın hak arama özgürlüğü kapsamında yasal birer hakka karşılık geldiği, fason üretim firması dava dışı … A.Ş.’nin üretime geçmeme kararı vermesine davalıların uyguladığı baskının etkili olduğu ve Davalıların bu davranışları davacının kâr elde etmesini engellemek ve kendi kârlarını artırmak amacıyla davaya konu ilacın piyasaya çıkışını engellemek gaye ve sâikiyle yaptıkları yönünde bir bulgu bulunmadığı , dava açıldıktan sonra gönderilen bir ihtarname ile fason üretim firması üzerinde baskı kurulduğu iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı göz önüne alındığında TBK m. 49/2’de düzenlenen özel şartları taşımadığı anlaşılmıştır.
TTK m. 55/1-a,maddesi uyarınca haksız rekabetten söz edebilmek için; Başkaları veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek koşulu gerçekleşmiş olması gerekmekte olp, Bu hükme göre haksız rekabetten bahsedebilmek için bir açıklamanın bulunması, bu açıklamanın hükümde sayılan hususlardan birine dönük olarak yapılması ve da bunların yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olması gerekmektedir.
Somut olayda haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı tartışılan fiil, davalıların ihtarname göndermek ve dava açmak yönündeki fiiller olup. TTK m. 55/1-a, 1 uyarınca bu fiillerin yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici unsurlar bulundurması gerekmekte olup, Söz konusu beyanların muhatabı dava dışı … A.Ş.ye gönderilen ihtarnameler incelendiğinde davalılar hukuki iddialarını ihtarnameye geçirmiş olmakla birlikte uyuşmazlığın mevcudiyetini koruduğu hususunda gerçeğe aykırı bir beyanda bulunmamışlardır. Bu nedenle davalılar tarafından … A.Ş.ye gönderilen ihtarname ile bir süreçten bahsedildiği, hukuki iddialarda bulunulduğu ancak … A.Ş. nezdinde davacıya yönelik olarak yanlış, gereksiz yere incitici beyandan bahsetmek mümkün görülmemiştir.
Davacının iddiaları arasında, var olmadığı bilinen ya da bilinmesi gereken bir koruma mekanizmasından üretimi durdurma amacıyla yararlanıldığı; yargılama sürecinden dava dışı … A.Ş.’nin doğru bir şekilde haberdar edilmediği ve bu sonuca gönderilen ihtarnameler ile ulaşıldığı iddiaları da mevcut olup,
Somut olayda ihtarnamelerde somutlaşan beyanların … A.Ş.’yi yanıltıp yanıltmadığı ortaya konulmalıdır. Bu hususta davalılar tarafından dava dışı … A.Ş.’ye gönderilen 03.09.2014 tarihli ihtarnamede özetle, “davalıların patent sahibi oldukları; davacının patente konu ilacı referans göstermek suretiyle ruhsat başvurusunda bulunduğu; bu duruma dönük olarak davacıdan cevap talep edildiği, fakat cevap verilmemesi üzerine patente tecavüzün tespiti, meni ve önlenmesine ilişkin dava açıldığı; bu kapsamda dava dışı … A.Ş.’nin fiillerinin de tecavüz oluşturabileceği ifade edilmiş ve dava dışı … A.Ş.’den patent süresi sonuna kadar patent haklarını ihlal edecek tecavüz sayılabilecek her tür fiilden derhal kaçınılması “talep edilmiş,
23.06.2015 tarihli ihtarname ile davalılar tarafından … A.Ş.’ye, talebi üzerine yargılama hakkında bilgi verilmiş olup, bu ihtarnamede özetle ” tecavüzün tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talebiyle açılan davanın derdest olduğu; ihtiyati tedbir talebi bulunmakla birlikte mahkemenin bu talep doğrultusunda verdiği bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığı” ifade edilmiştir.
İhtarname içeriklerinin incelenmesinde ;… A.Ş.ye gönderilen İhtarnamelerde davalıların hukuki iddialarına ölçülü bir dille yer verildiği ,ikinci ihtarnamede , tecavüz olmadığı yönünde bilirkişi raporundan bahsetmemesi beyanların tek başına yanlış, yanıltıcı ya da gereksiz yere incitici mahiyette olmadığı sadece eksik bilgi verildiği , tüm bu nedenlerle “beyanın” yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olmasına sonuç bağlamış bulunan TTK m. 55/1-a, 1 hükmünün uygulanması mümküngörülmemiştir.
Haksız fiilin özel bir türü olan haksız rekabet özünde hukuka aykırı bir fiil barındırır, ki bu fiil TTK m. 54/2’de dürüstlük kuralına aykırı davranış olarak ifade edilmiştir.
Davalıların haksız rekabet oluşturduğu iddia edilen davranışları dava dışı … A.Ş.’ye ihtarname keşide etmek ve davalılara dava açmak fiillerini kapsamakta olup elbette ki somut olayda tüm bu fiillerin bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerekir.
Davacı tarafça; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan … tarafından …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2014/… E. sayısı ile patente tecavüz edildiği iddiası ile açılan ve Red Kararı verilerek kesinleşen davanın fason üretici firma üzerinde, gönderilen ihtarname ile birlikte bir baskı aracı olarak kullanıldığı davanın esasten reddedilmiş olmasının ve gerekçeli karar ile tecavüzün bulunmadığı sonucuna ulaşılmasının davalıların kötüniyetli olduklarına işaret ettiği iddia edilmekte olup, davalılar ise davacının ruhsatlandırma dosyasının gizli olduğu ve üründen numune almak imkânları bulunmadığından tecavüzün kesin bir şekilde ortaya konulmasının yargılama dışında mümkün olmadığını savunmaktadırlar.
PFIZER tarafından davayla birlikte ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş ve bu talep mahkemece reddedilmiştir. Mahkemece tedbir kararı verilmemiş olup bu husus 23.06.2015 tarihli davalılar tarafından … A.Ş.ye gönderilen ihtarname içeriğinde belirtilip, taraflar arasındaki süreçten bahsedlimekle beraber , … A.Ş.nin üretime geçmeme kararı üzerine, fiilen ihtiyati tedbir kararı verilmişçesine sonuç doğmuştur.
Davacı, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ve işbu davayla talep olunan zarara sebebiyet verdiğini iddia etmektedir.
Somut olayın tüm koşulları birlikte değerlendirildiğinde ; ihtarname keşidesi, ihtiyati tedbir talep edilmesi, dava açılması gibi hak arama özgürlüğü çerçevesinde kaldığında şüphe olmayan davranışların dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle haksız rekabet teşkil ettiği iddiası … ile davalılar arasındaki işbu uyuşmazlığın “tecavüz tehlikesi dolayısıyla” men davası açılmasından kaynaklı olup “ilacın ruhsatlandırılması da dâhil ” tecavüz tehlikesi dolayısıyla …. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dosyası ile men davası açtığı ,yargılama sonucunda mahkemece red kararı verildiği yine 03.09.2014 tarihinde davalılar tarafından … A.Ş. ye gönderilen ihtarname ve diğer ihtarname içeriklerinde açıkça bir baskı ve tehdit bulunmasa da …. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan dava …’a bildirilerek …’un hukuken mevzuatın kendisine tanıdığı bir hakkı kullanarak jenerik ilaç için ruhsat başvurusunda bulunmasının karine olarak patente tecavüz görünümünde algılanmasının sağlandığı , dolayısıyla … nezdinde … ’un hukuka aykırı hareket ettiği yönünde bir kanaat uyanmasına dolaylı sebebiyet verdiği, dolayısıyla … da uyanan bu kanaat üretime geçmeyi durdurması şeklinde ortaya çıktığı nazara alındığında hak arama özgürlüğü dışına çıkıldığı kanaatine varılmıştır.
Buradan hareketle PatentKHK uyarınca tecavüz ihtimaline dayalı olarak dava açan, ve sonrasında bu davayı … ’a bildirerek … ’un hukuka aykırı hareket ettiği yönünde bir kanaat oluşturan davalıların, … ’ın kendilerine yönelttiği soruya verdikleri cevap ile ve patente tecavüz olmadığı hususu kendileri tarafından da itiraz edilmeyen bilirkişi raporu ile ile anlaşılmış olmasına karşın, hem de yaklaşık sekiz gün sonra geri almak isteyecekleri bir dava ile ilgili olarak hâlen dahi ihtiyati tedbir kararı verilebilirmiş gibi bir izlenim meydana getirmelerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, 23.06.2015 tarihli ihtarnamede verilen bilgilerin gerçek olmasının davranıştaki dürüstlük kuralına aykırılığı ortadan kaldırmayacağı, somut olay şartları, davanın açılış zamanı, dava konusu edilen eylem ve davadaki talep yönünden üretimin gerçekleştirilmemesi kararının alınmasına temel davranışın, davalıların yasal haklarını kullanmaya başlamaları olduğu açık olmakla beraber davalı tarafça haksız olunduğu bilinerek veya bu haksızlığın bilinmesi gerekmesine rağmen dava açılması, dahası bu davranışın bir rakibe karşı, onun faaliyetlerini ve itibarını etkileyecek şekilde gerçekleşmesi, anılan haksız davanın rakibin iş yaptığı … A.Ş.’ye bildirilmesi ve … A.Ş.’nin de davacı için üretim yapmaktan bir müddet imtina etmesi TTK 54/2 anlamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği ve haksız rekabete yol açtığı anlaşılmıştır.
Davacı maddi tazminat istemini ;
Üretim yapılmamasından dolayı Türkiye ve yabancı ülkelerde piyasaya girilememesinden kaynaklanan zaman kaybı,
Üretim yapılmamasından dolayı Türkiye ve yabancı ülkelerde piyasaya girilememesinden kaynaklanan gelir ve kâr kaybı olarak somutlaştırmış olup,
Davacının maddi zarar kalemlerinin üretimi durdurulan, dava konusu ilacın piyasaya geç sürülmesi nedeniyle yaşadığı kaybın tazminine yönelik olup, davacı, haksız rekabet teşkil eden fiilde bulunulmamış olsaydı davaya konu ilacın 15/09/2014 tarihi itibari ile piyasaya sürülebileceğini, piyasaya çıkması gerektiği tarih olan 15/09/2014 tarihi ile ilacın piyasaya sürüldüğü 10/12/2015 tarihleri arasında davalılar eylemlerinin haksız rekabete yol açtığını daha erken bir anda piyasaya sürülmesiyle o an itibarıyla belli bir pazar payına ulaşacağını ve bu sayede belli bir kâr elde edeceğini; haksız rekabette bulunulması nedeniyle bu karı elde edemediğini iddia etmektedir.
İbraz edilen bilirkişi ek raporunda yapılan değerlendirmede; Davacının iddialarına karşılık gelen haksız rekabet sonucu müşterilerin kaybedilmesi nedeniyle uğranılan zarar türünün, doktrinde saf ekonomik zarar ya da salt malvarlığı zararı olarak tanımlandığı, zararın tespitine yönelik olarak, davacının 2012-2017 yıllarını kapsayan fınansal tabloları ile kurumlar beyannameleri ayrıca davaya konu ürüne ilişkin harcamaları gösterir tablolar; ilacın piyasaya sürülmesi sonrası ulaştığı satış rakamları ve elde edilen geliri gösteren tablo; son olarak, ilacın piyasaya sürülemediği zamanki koşulların anlaşılabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan 10. Kalkınma Planının ilgili ilaç çalışma grubu raporu dosyaya sunulduğunu, bu veriler kullanılarak yapılması gereken, haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülen fiiller gerçekleştirilmeseydi ilacın piyasaya sunulabileceği ilk zamanı tespit etmek; sonrasında, ilacın gerçekten piyasaya sunulduğu an ile tespit olunacak bu zaman arasındaki dilim bakımından piyasa koşulları altında ilacın ulaşacağı tahmini satış rakamlarını veya bununla bağlantılı olarak elde edeceği pazar payını ortaya koymak; davacının adet ürün başına kârını bu rakam/pay ile çarpmak suretiyle toplam saf ekonomik zararı/ salt malvarlığı zararını hesaplanacağını,
Bu nedenle davaya konu Vorix ürününün piyasaya çıkması gerektiği tarih olan 15/09/2014 tarihi ile ilacın piyasaya sürüldüğü 10/12/2015 tarihleri arasında davalılar eylemlerinin haksız rekabete yol açtığı varsayımında, 23.07.2015 tarihine kadar Vorix ürünün 1.504.252,72 TL maliyeti oluşturduğu,
29.09.2017 tarihli 30195 sayılı resmi gazete’de yayımlanan Beseri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılması Hakkındaki Tebliğin kaynak fiyat belirleme baslıklı 6.maddesinde. “ Fiyat korumalı olmayan imal veya ithal referans ürünün kaynak fiyatı, eşdeğer ürün piyasaya çıkıncaya kadar gerçek kaynak fiyatının % 100 ‘üdür. Birebir eş ürün veya eş ürünün piyasaya çıkması durumunda fiyat korumalı olmayan referans ürünün kaynak fiyatı gerçek kaynak fiyatının % 60 ’ı olacak şekilde belirlenir.” hükmü karşısında : davalı firmanın IMS Pazar verilerine göre 15.09.2014 ile 10.12.2015 tarihleri arasındaki satış rakamları nazara alındığında toplam pazar payının 184.739 adet ve 39.372.726 TL olduğu davalının satış fiyatında %40 eksiltme diğer bir deyişle % 60 ‘nın dikkate alınmasının gerekli olmasına rağmen davacı şirketin böyle bir durumda satış fiyatının ne olabileceği hususunda güvenilir bir bilgiye ulaşılamadığı, Örneğin, tebliğe göre referans şirket tarafından 100 TL ye satılan bir ilacın fiyatı jenerik ürün piyasaya çıktıktan sonra 60 TL ye düşürüleceği ancak jenerik ürünün satış fiyatı hakkında ne tebliğ de ne de davacı şirketin sunduğu bilgilerde herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, bu nedenle jenerik ürünün satış fiyatı tespit edilemediği ve davacının yapmış olduğu hesaplamada satış miktarındaki %40 lık bir azaltım sonucunda davacı şirketin pazar payının %60 olabileceğine ilişkin herhangi bir somut kanıta rastlanamadığını, davacı şirket tarafından 110.843 adet satılabileceğini ve buna karşılık 12.324.281 TL tutarında satış cirosu yapabileceğini belirtmiş, 110.843 adet satılması sonucu muhtemel ürünün 2.127.085 TL ‘ye mal edilebileceğini belirtmiş olup, davacının üretim maliyeti dava dosyasına sunmuş olduğu … nolu hesap verilerine göre 1 adet ürünün maliyeti 19,19 TL olarak hesaplandığı (92.024,37/4795=19,19 TL) davacının sunmuş olduğu bilgiler doğrultusunda yukarıdaki satış ve maliyet tablolarına ilaveten 108.162 TL ‘de eleman giderlerinin maliyete eklenebileceği sonuç itibariyle davacının yurt içinde yoksun kaldığı karlılık tutarının 10.305.359 TL olduğu tespit edildiği,
Davacının bir diğer yurt dışı satışlarıyla ilgili kar kaybı talebi ise ,davacı vekili tarafından dava dosyasına sunulmuş olan yurt dışı tahmini satış verileri dikkate alındığında yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da satış yapılabileceğinin muhtemel olduğu ve dava konusu ilacın yurt dışında Polonya, Hindistan ve Rusya için 2.285.691 USD kar kaybı söz konusu olduğu vurgulanmıştır. … payından Polonya için % 50, Hindistan için % 40, Rusya için % 50 azabım yapıldığında Polonya’da ilk yıl 13.492 adet, Hindistan’da 6.600 adet, Rusya’da 18.477 adet satışın gerçekleşebileceğinin ucuz fiyatlı olması nedeniyle muhtemel olduğu, Yine IMS verilerine göre Satış fiyatlarında % 40 indirim yapılmak suretiyle; Polonya’da 96,60 USD/adet satış fiyatı ile 1.303.327 USD satış ve 134.920 USD maliyet ile 1.168.407 USD kar elde edilebileceği, Hindistan’da 15,96 USD/adet satış fiyatı ile 105.336 USD satış ve 66.000 USD maliyet ile 39.336 USD kar elde edilebileceği, Rusya’da 68,34 USD/adet satış fiyatı ile 1.262.718 USD satış ve 184.770 USD maliyet ile 1.077.948 USD kar elde edilebileceği ve toplamda 2.285.691 USD yurt dışı satışlarından kaynaklı kar kaybı olduğu davacı tarafından iddia edilmiş ise de davaya konu ilacın piyasaya çıkması gerektiği tarih olan 15/09/2014 tarihi ile ilacın piyasaya sürüldüğü 10/12/2015 tarihleri arasında davalılar eylemlerinin davacının maddi zarara uğramış olma olasılığının bulunduğu, ancak davacının sunduğu bilgiler dahilinde bu zarar tutarının ne kadar olabileceği hususunda yeterli kanıt bulunmadığı, davacının kaybını hesaplarken %60 lık pazar payına sahip olacağını varsaydığı, buna karşın bu oranda bir pazar payının elde edilebileceğini ispatlayan bir bilgiye ulaşılamadığı belirtilmiş olup itibar olunan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının piyasaya çıkan ilk ve tek jenerik ürün olmadığı gibi piyasaya sürülmesi ile gerek yurt içi gerek yurt dışı pazar payında rakip firmaların da eş zamanlı olarak pazarda oldukları nazara alındığında ne kadar yer kapladığının ibraz edilen deliller ile ispat edilemediği anlaşılmakla ispatlanamayan maddi tazminat isteminin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde İlacın üretilip piyasaya sürülememesinden dolayı gerek Türkiye ve gerekse yurt dışındaki, kamu kurumları, ecza depoları ve nihai tüketici nezdindeki itibar kaybının manevi bir zarar oluşturduğu gerekçesiyle 100.000 TL tutarında manevi tazminat isteminde bulunulmuş olup, davalılar davranışlarının üçüncü kişi nezdinde davacının patente tecavüz ettiği izlenimi yarattığı, davacının sözleşmesel ilişki içinde olduğu ticaret ortaklarını bu sözleşmelerin ifasından imtina ettirecek davranışlar, davacının itibarının bu kişiler nezdinde zayıflatılmasına yol açtığı, davalıların davranışlarının ilacın üretiminin engellenmesi sonucunun gerçekleştiği ve mahkememizce yapılan yargılama neticesinde TTK 54/2 maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı davranılarak haksız rekabet koşullarının oluştuğu anlaşılmış olup zarar görenin kusuru, aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir insanın kendi menfaati icabı zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzına karşılık gelmektedir. Zarar görenin hem kastı hem de ihmali zararlı sonuca etki edebilir. Eğer zarar görenin kusurlu hareketi, zararın doğmasına katkıda bulunmuş ise müterafık kusurdan bahsedilir ve bu kusur, sorumluluğun paylaşılması, somut olarak tazminattan indirim yapılması sonucunu doğurmaktadır.
Taralar arasındaki sürecin; 19.12.2014 tarihinde, … tarafından davacıya bir ihtarname keşide ederek herhangi bir tartışmaya ya da hukuki sorumluluğa neden olunmaması için mahkeme kararının beklenmesine ve karara kadar üretim yapılmamasına karar verildiğini bildirdiği, 15.06.2015 tarihinde ise … tarafından davalılara bir ihtarname göndererek bilgi talebinde bulunduğu, 23.06.2015 tarihinde, davalılar, …a ihtarname keşide ederek …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2014/… E. sayısı ile görülmekte olan dosya hakkında ve ihtiyati tedbir bulunmadığı hususunda bilgi verildiği , 04.07.2014 tarihinde davacı tarafa tebliğ olunan ihtarnameye yaklaşık 1 ay sonra cevap verildiği , bu kapsamda …. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/… E. sayılı dosyası ile, davacının somut ve bilimsel veriler ile savunmasını ilk defa açılan davaya verdiği cevap dilekçesi ile ortaya koyduğu, yine davacı, üretim yapmama kararı alan dava dışı … AŞ nin ihtarnamesine cevap vermediği anlaşılmakta olup davacı her ne kadar yargılama sonunda haklı çıkmış olsa dahi TMK m. 2 uyarınca kendisinden beklenecek özenle karşılık vermediği ve davacının müterafık kusurunun bulunduğu ancak bu kusurun davalı sorumluluğunu ortadan kaldırma ağırlığında olmadığı anlaşılmış ve bu halde rekabet edenlerin sosyal ve ekonomik durumlarını, zarar veren olayın mahiyeti ve yoğunluğu dikkate alınrarak %25 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak davacının manevi zararının mevcut olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar fiillerin TTK 54/2 mad. Kapsamında haksız rekabet oluşturduğunun tespitine,
2-Davacı tarafından davalılar aleyhine maddi tazminat istemi ile açılan davanın ispatlanamadığından reddine,
3-Davacı tarafından davalılar aleyhine manevi tazminat istemli davanın kısmen kabulü ile 75.000-TL manevi tazminatın dava tarihi olan 30/06/2016 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 5.123,25- TL. Harçtan peşin alınan 3.415,50-TL. harcın mahsubu ile bakiye 1.707,75-TL. harcın davalılardan tahisili ile hazineye gelir kaydına,
5-Red edilen Maddi tazminat talebi yönünden Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 13.450-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
6-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 4.080-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Red edilen Manevi tazminat talebi yönünden avukatlık asgari ücret tarifesi 10. Maddesinin 2. fıkrası uyarınca 4.080- TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 3.444,70-TL ilk gider, 373-TL tebligat ve müzekkere gideri ile 6.000-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.817,70-TL. yargılama giderinin red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 5.834,58-TL sinin davalılardan tahsili davacıya verilmesine,
9-Davalılar tarafından yapılan 114-TL tebligat ve müzekkere giderinin red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 71,25-TL nin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine.
10-HMK 333. md. uyarınca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır