Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1294 E. 2018/1035 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1294
KARAR NO: 2018/1035

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2016
KARAR TARİHİ : 09/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında “…” ve “… İli, … İlçesi, … Mah. … Mevkii, … Parselde kayıtlı” taşınmaz üzerinde bulunan otogaz istasyonunun işleticiliği hususunda 17.05.2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Bayilik Sözleşmesinin akdedildiğini, Davalının Bayilik Sözleşmesine ilave olarak düzenlemiş olduğu Ürün Alım Taahhütnamesi ile sözleşme süresince toplam 4.930 ton otogaz ürününü almayı, eksik kalan ton üzerinden 20 USD tutarında kâr mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, Davalının, bayililik sözleşmesinden doğan edimlerin doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirilmediğini öne sürerek … 54. Noterliği’nin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarı ile tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, Davalının, sözleşme süresince toplam 1.655 ton ürün aldığını, taahhüdünü yerine getirmeyerek 3.274 ton ürünü almadığını, müvekkilinin taahhüt çerçevesinde kâr kaybının 65.489,- USD olduğunu, 65.489,- USD kâr mahrumiyeti alacağından, şimdilik 1.000- USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
GEREKÇE:
Dava taraflar arasında mevcut bayilik sözleşmesi gereği davalının taahhüt ettiğinden eksik ürün alımı nedeni ile davacının kar kaybı nedeniyle oluşan maddi zararlarını davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizce Dava, cevap, ibraz edilen deliller tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak davacının davalıdan alacağı olup olmadığı varsa miktarının ve faizinin belirlenmesine karar verildiği, Yeminli Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından sunulan 17/07/2018 tarihli raporda; Taraflar arasında imzalanan 17.05.2013 tarihli Bayilik Sözleşmesi çerçevesinde, davalı şirketçe yıllık asgari 986 ton, anlaşma süresince 4.930,- ton ürün alımı yapılacağının taahhüt edildiği, Sözleşmenin 13.10.2015 tarihinde davalı şirketçe fesih edildiği, Sözleşme süresince alımı taahhüt edilen 4.930,- ton ürün miktarına karşılık toplam 1.655,339 ton ürün alındığı, eksik alım miktarının 3.274,661 ton olduğu, Ton başına 20,- USD ödeneceği kararlaştırılmış olduğundan; toplam cezai şart miktarının 65.493,22 USD karşılığı 231.728,11 TL olacağı, Davacı vekilinin ise; 65.489,- USD kar mahrumiyeti alacağından, şimdilik kaydı ile 1.000,- USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği, Gerek davalının temerrüde düşürüldüğü tarihe yönelik bir tespit yapılamadığından, gerekse dosyada USD cinsinden açılan bir yıl vadeli mevduata fiilen uygulanan faiz oranları ile ilgili veri bulunmadığından temerrüt faiz hesabının yapılamadığı kanaati bildirilmiştir.
“Taraflar arasındaki uyuşmazlık, akaryakıt bayilik sözleşmesinde öngörülen yıllık asgari ürün alımı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart alacağından kaynaklanmaktadır.
Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Ası! borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, ası! borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz. Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart’’ iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu’’ başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/1), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/11) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü ”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’ııun 179/11. (BK. md. 158/11) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/11 maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. ”
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/11. md. değil, 179/1. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/11. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; agesh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı- İçtihatlı Borçlar Kanunu Gene! Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK. ’nun 179/11. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde veya eki taahhütnamede bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/11. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/11. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı ve taraflar arasındaki somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davaya konu kar mahrumiyeti ve cezai şart şeklindeki alacak taleplerinin sözleşmenin sona erdirilmesi diğer bir deyimle sözleşmenin fesih edilmesine bağlı talepler olduğu, davacının öncelikle geçerli ve usulüne uygun olarak sözleşmeyi fesih ettiğine ilişkin bilgi ve belgeleri dosyaya sunması gerektiği, ancak davacının iddiasının sözleşmeyi feshedildiğine ilişkin olmayıp davalının fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde dahi bu alacağa hak kazanacağını beyan etmiş ise de belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde de geçerli bir fesih ihtarı bulunmaksızın kar kaybı ve cezai şart alacaklarının muaceliyet kazanmadığı, bu alacak kalemlerinin sözleşmenin feshine bağlı talepler olduğu dikkate alınarak davanın her bir alacak kalemi yönünden ayrı ayrı olmak üzere reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 60,54-TL nin 35,90-TL. nispi karar harcından mahsubu ile kalan 24,64-TL. harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-HMK 333. md. uyarınca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/10/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır