Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1193 E. 2020/481 K. 22.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1193
KARAR NO : 2020/481
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2016
KARAR TARİHİ : 22/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkilinin 30.11.2011 başlangıç tarihli “Acentelik Sözleşmesi” imzalandığını ve sözleşme ile müvekkilinin davalı şirketin acentesi olarak İstanbul ili, … İlçesi sınırları içerisine acente olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin faaliyetleri sonucu davalı şirketten acentelik hizmetleri karşılığında acentenin cirosu üzerinden %25 ,dağıtım üzerinden ise %10 hakkediş aldığını, sözleşme süresinin beş yıl olarak düzenlendiğini, davalı şirketin … Sulh Ceza Hakimliği’nin 17.11.2015 tarih ve 2015/… D. İş sayılı kararı ile aynı tarihte kayyım atandığını, kayyım atanması sonrası faaliyetlerine devam eden müvekkilinin acente olarak hizmet verdiği süre boyunca hiçbir şekilde kanuna, ilgili yönetmeliklere ve sözleşemeye aykırı davranmadığını, müvekkilinin görevini layıkıyla yerine getirerek davalı şirketi ticari örf ve adetlere uygun olarak temsil ettiğini, ancak davalı yanın 21.09.2016 tarihinden itibaren hiçbir sebep göstermeksizin haksız olarak acentelik sözleşmesini … Noterliğinin 16.09.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile feshettiğini, feshedilen sözleşme sonucu davalının müvekkiline kanundan ve sözleşmeden kaynaklanan hiçbir kusur atfetmediğini, haksız fesihten dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, bu zararlara ilişkin taleplerinin olduğunu, başlatılan işlerin tamamlanmaması sebebiyle uğranılan zararın, müvekkilinin davalıyla 30.11.2011 tarihinden 21.09.2016 tarihine kadar acentelik faaliyetlerine kesintisiz olarak devam ettiğini, bu süreçte müvekkilinin davalı hesabına yaptığı faaliyetleri sonucu başladığı ve tamamlayamadığı işlerden dolayı hakkedişlerini alamadığını ve zarara uğradığını, TTK m. 121/4 uyarınca haklı sebep olmadan sözleşmeyi fesheden tarafın diğer tarafın zararını tanzim etmesi gerektiğini, müvekkilinin sözleşme feshi ile elde edeceği ücret hakkından, hakkedişlerinden ve elde edeceği primlerden mahrum kaldığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile 10.000-TL başlamış işlerin tamamlanmamasından dolayı müvekkilinin uğradığı zarar tazminat, 10.000-TL. portföy tazminatı, 10.000-TL. rekabet yasağından kaynaklanan tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Sulh Ceza Hakimliğinin 17.11.2015 tarih .. D.İş sayılı kararı ile müvekkili şirkete FETÖ/PYD kapsamında kayyım ataması gerçekleştiğini ve daha sonra yayımlanan KHK hükümlerince tüm yönetim ve idaresinin TMSF tarafından devam ettirildiğini, öncelikle HMK m. 116 ile ilk itiraz hallerinin düzenlendiğini, taraflar arsında gerçekleşen 30.11.2011 tarihli sözleşmenin 53. Maddesinde “Acente ile … arasında bu sözleşmeden doğan çekişmeleri 3 kişilik Hakem Heyeti çözecektir” hükmünü içerdiğini, bu yüzden ilk itirazları sebebiyle davanın reddini talep ettiklerini, taraflar arasında akdedilen 30.11.2011 tarihli acentelik sözleşmesinin 9. Maddesinde “Tarafların tek taraflı olarak bu sözleşmeyi fesh etme hakkı vardır. Sözleşmenin süresinin bitiminden önce taraflardan birinin usulüne uygun bir fesih ihbarnamesi ile bu sözleşmeyi feshedebilir” hükmünü içerdiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında taraflara tanınan bu hakkı kullanarak sözleşmeyi feshettiğini, davacı tarafın feshin haksız olduğunu beyan ederek kendisine kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan hiçbir kusur atfedilemediğinden bahsettiğini, tarafların özgür iradeleri ile akdettikleri sözleşme hükümleri müvekkili şirkete haklı veya haksız herhangi bir sebep belirtmeden tek taraflı olarak bildirimde bulunmak yoluyla sözleşmeyi feshetme yetkisini tanıdığını, müvekkili şirkete kayyım atanması sonrasında şirkette bir çok inceleme ve denetim yapıldığını, şirketin faaliyetlerini zarar görmeden sürdürebilmesine büyük önem ve hassasiyet gösterildiğini, ancak şirketin 15 Temmuz Darbe Kalkışmasının yaşanmış olması sebebiyle sıkıntılı bir süreçten geçtiğini ve bir takım önlem ve tedbirler almak durumunda kaldığını, bu kapsamda daha önce müvekkili şirket çalışanı olup, şirket içi düzenlenen kampanyalar ile acentelik verilen kişilerin sözleşmelerinin yeniden değerlendirilerek şirket içi kararlar alındığını, davacının sözleşmenin bu kapsamda sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının kargo taşımacılığı nedeniyle kurulan sözleşme gereğince kendisinin başlanılmış ve tamamlanmamış işlerin neler olduğunu ve bu sebeple varsa uğradığı zararın miktarını açık olarak belirtmesi gerektiğini, davacının ayrıca sözleşme feshi ile elde edeceği ücret hakkından mahrum kalmasına dayalı zararlı da talep edildiğini, davacının sözleşme hükümlerinden ari olarak elde edeceği ücret hakkından mahrum kalması hasebiyle zarar tazmini istemesinin düşünülemeyeceğini, bu nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, Acentelik sözleşmesinin haksız feshine dayalı uğranılan zarar, portföy tazminatı ve haksız rekabet yasağından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce Dava, cevap, ibraz edilen deliller tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri, ve tüm dosya kapsamı üzerinde Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri de nazara alınarak bilirkişi incelemesi yapılarak davacının davalıdan alacağı olup olmadığı varsa miktarının ve faizinin belirlenmesine karar verildiği, Dr. Öğr. Üyesi Bilirkişi … ve Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından sunulan 15/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Uyuşmazlığın dayandığı sözleşmenin Acentelik Sözleşmesi ve Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolünün 30.11.2011 tarihinde kurulduğu ve davalı şirketin yetki belgesi sahibi olması koşulu ile 5 yıl süreli olduğu belirlendiği, şu halde belirli süreli sürekli borç ilişkisi söz konusu olduğu, TTK m. 133 uyarınca ilişkinin belirsiz süreli acentelik sözleşmesine dönüşmediği, belirli süreli acentelik sözleşmesinin, sürenin sona ermesi ile kendiliğinden veya haklı bir sebebe dayanarak irade beyanı ile sona erdirilebileceği, başlanmış ancak tamamlanamamış işlerden doğan zararın TTK m. 121/IV uyarınca yalnızca haklı sebep olmaksızın ve üç aylık fesih bildirim süresine uymaksızın gerçekleşen fesihlerde söz konusu olması nedeniyle talep edilebileceği, acentelik sözleşmesi ve buna dayalı olarak ek protokolün haksız feshedildiği hallerde, beyanın acenteye ulaştığı an itibariyle rekabet etmememe sözleşmesinin de ortadan kalktığı ve buna dayalı olarak tazminata yer olmadığı, acentelik sözleşmesini haksız fesheden müvekkil karşısında, acentenin rekabet etmeme yasağına uymasının beklenemeyeceği, mali açıdan yapılan ticari defterlerin tetkiki ile; Tarafların ticari defterlerine göre borç/alacak bakiyesinin bulunmadığı, hesapların sıfırlandığı, tarafların bu hususta mutabık kaldıkları kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporuna karşı tarafların beyan ve itirazların nazara alınarak dosyanın rapor hazırlayan bilirkişi heyetine tevdii ile bilirkişilerden itirazları kapsayan ek rapor istenmesine karar verildiği, bilirkişiler tarafından sunulan 28/05/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; Davacının sözleşmenin eşit şartlarda hazırlanmadığı, sözleşmenin davalı lehine düzenlemeler içerdiği yönündeki beyanlarının dosya kapsamında bulunan cevaba cevap dilekçesinde de yer aldığı, bu beyanın varlığı heyetimizce tespit edilmekle kök raporda da belirtildiği, sözleşmenin içeriğinin ve tarafların menfaatleri arasındaki dengenin hukuka aykırı olarak bozulup bozulmadığının Mahkemenin takdir yetkisi kapsamında olduğu, Mahkemenin, somut olayda uyuşmazlığın kaynağı derhal ve sebep göstermeksizin fesih hakkının davalıya tanınmasının, sözleşme özgürlüğü ilkesine, MK m. 2 Dürüstlük Kuralına, kamu düzenine, kişiliği ve özellikle ekonomik kişiliği koruyan emredici düzenlemelere, ahlaka ve adaba aykırı olduğu kanaatine varması halinde, fesih hakkı tanıyan hükmün bizatihi kendisinin hukuka aykırı olacağı için böyle bir haktan bahsedilemeyeceği ve buna dayalı olarak yapılan feshin haksız olarak niteleneceği, Davacının itiraz dilekçesindeki Yargıtay Kararlarında, sözleşmede derhal ve süresiz bir fesih hakkının varlığı halinde bu hakkın yasaya ve iyi niyete uygun kullanılması gerektiği hususu üzerinde durulduğu, hakkın kullanılmasında yasa ve iyiniyet kurallarına göre haklı sebeplere dayalı bir kullanım niteliğinde bulunup bulunmamasına göre değerlendirme yapılması gerektiğine hükmedildiği, aynı şekilde Yagıtay’a göre, sözleşmede sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair hükmün bulunması halinde dahi sözleşmenin feshi için haklı sebebin bulunması gerektiğinin kabul edildiği, daha önce de belirttikleri üzere somut olayda, itiraz dilekçesinde anılan olguların oluşup oluşmadığı hususunda nihai takdir yetkisi Mahkemede olduğu için ara kararda verilen sınırlı inceleme yetkisi kapsamında anılan görüşü benimsediği veya benimsemediği alternatifler için ayrı ayrı değerlendirme yapıldığı, nitekim itiraz dilekçesinde de davacı tarafından raporda, Mahkemenin sözleşmenin derhal ve sebepsiz feshedilemeyeceği yönündeki alternatifi esas alınması gerektiği yönünde beyanda bulunulduğu, somut olayda, sözleşme sonrası rekabet yasağı anlaşmasının sona ermesi açısından TTK m. 123/II-III hükümlerinin hiçbirinin koşullarının gerçekleşmediği, nitekim olayın özelliği gereği gerçekleşmesinin de mümkün olmadığı, çünkü müvekkilin rekabet yasağı anlaşması için bir vazgeçme beyanı bulunmadığı, ayrıca sözleşmenin haksz feshedildiği kabul edilse bile fesheden taraf (müvekkilin kusurlu davranışına dayanarak) acente olmadığı için rekabet anlaşması ile bağlı olmadığını bildirme imkânının olmadığı, yasada sözleşmenin haksız feshedildiği durumlarda, rekabet yasağı anlaşmasının hukuki kaderi ile ilgili bir düzenleme bulunmadığı, kök raporda, “Acentelik sözleşmesi ve buna dayalı olarak ek protokolün haksız feshedildiği hallerde, beyanın acenteye ulaştığı an itibariyle rekabet etmememe sözleşmesinin de ortadan kalktığı ve buna dayalı olarak tazminata yer olmadığı, çünkü acentelik sözleşmesini haksız fesheden müvekkil karşısında, acentenin rekabet etmeme yasağına uyması beklenemeyecektir” şeklinde sonuca ulaşıldığı, esasen bu sonuca ulaşılmasında TBK m. 447/11 hükmünün, “Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer” şeklindeki ifadesinden kıyasen yararlanıldığı, haksız feshin kabul edildiği hallerde, sözleşmesi haksız olarak feshedilen acentenin bir de sözleşme sonrası rekabet yasağı sözleşmesinin yürürlüğe girmesi ile ekonomik açıdan kişilik haklarının aşırı derecede sınırlanmasının hakkaniyet ilkesi ve emredici hükümlere aykırılık oluşturacağının düşünüldüğü, ancak davacı tarafından haksız feshe rağmen rekabet yasağı anlaşmasına sadık kalındığı ve buna dayalı tazminatın talep edildiği ileri sürüldüğü, bu nedenle somut olayda anılan sözleşmenin geçerli olup olmadığı ve buna dayalı tazminat talebinin kabulünün Mahkemenin takdirinde olduğu, Mahkemenin rekabet yasağı anlaşmasının geçerli olduğu yönünde görüşe sahip olması halinde, tazminat talebi için davacı tarafından yapmama borcu doğuran anılan anlaşmaya sadık kalındığının ispatlanması gerektiği kanaati bildirilmiştir.
Dosyaya ibraz edilen bilirkişi rapor ve ek raporu ile taraf vekillerinin rapora karşı beyan ve itirazları nazara alınarak dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ile takdiri mahkememize ait olmak üzere bilirkişi heyetinden yapılan feshin haksız yapıldığı hususunun kabul edildiği ihtimalinin de değerlendirildiği ve bu koşulda oluşabilecek tazminat hesaplarının yapıldığı, taraf delilleri, iddia ve savunma ile rapor ve ek raporun irdelendiği yeni bir bilirkişi raporu alınmasının istenilmesine karar verildiği, Bilirkişi Prof. …, Bilirkişi … ve Bilirkişi … tarafından sunulan 31/01/2020 tarihli 2. Bilirkişi raporunda; Davacı …’nın 2014-2015-2016 yıllarına ait incelenen resmi defterlerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davalı … A.Ş. nin 2015-2016 yıllarına ait incelenen resmi defter ve belgelerinin sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Sözleşmede belirtilen ve sözleşmenin tek taraflı fesih imkanı tanıyan hakkın her iki tarafa yönelik bir hak olduğu, davalı yanın, sözleşme süresinin bitiminden önce taraflar arasındaki ana sözleşme ve ek sözleşmeye uygun sürede ve noter vasıtası ile bu fesih beyanında bulunduğu, tarafların gerek tacir olması ve basiretli tacir gibi hareket ederek sözleşmelere imza koyması gereği, gerekse, sözleşmenin icrası sırasında (fesih anına kadar) bu yönde davacı yanın hiçbir ihtar vb bir bildirimde bulunmadığı dikkate alındığında, somut olay yönünden kelepçe sözleşmenin varlığından söz edilemeyeceği, sözleşmenin hükümleri dikkate alındığında fesih sebebinin bildirilmesi zorunluluğunun öngörülmemiş olduğu kanaati bildirilmiştir.
Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında mevcut 30.11.2011 tarihli davalı şirketin yetki belgesi sahibi olması koşulu ile 5 yıl süreli “Acentelik Sözleşmesi” ve Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolünün ile davacının davalı şirketin İstanbul ili, … İlçesi sınırları içerisine acentesi olarak faaliyet gösterdiği, davacının faaliyetleri sonucu davalı şirketten acentelik hizmetleri karşılığında acentenin cirosu üzerinden %25 ,dağıtım üzerinden ise %10 hakkediş aldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf mevcut degildir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olup, TTK m. 133 uyarınca ilişkinin belirsiz süreli acentelik sözleşmesine dönüşmediği, belirli süreli acentelik sözleşmesinin, sürenin sona ermesi ile kendiliğinden veya haklı sebebe dayanarak irade beyanı ile sona erdirilebileceği, Sözleşmede tarafların belirli süreli acentelik sözleşmesinin sürenin bitiminden önce haklı bir sebep olmaksızın her iki tarafça da tek taraflı olarak sona erdirilebileceğinin düzenlendiği, ancak Ana sözleşme m. 8 ve Ek Protokol m. 9 hükmü uyarınca; …’ya sözleşmeyi derhal ve sebep göstermeksizin sona erdirme hakkı tanınmasına rağmen, acentenin sebep göstermeksizin sözleşmeyi sona erdirmek istemesi halinde bildirimi 2 ay önceden yapması koşuluna bağlandığı, davalı tarafın da bu doğrultusunda hiçbir sebep göstermeksizin ve kendisi açısından sözleşmede düzenlenmediği için 2 aylık süre koşuluna uymadan 21.09.2016 tarihinden itibaren sözleşmeyi … Noterliğinin 16.09.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile feshettiği görülmüştür.
Her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin eşit şartlar altında hazırlanmadığının kabul edilmesi gerektiği bu nedenle de davalı şirketin süreye tabi olmayan ve sebep bildirilmeksizin fesih hakkı tanıyan sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğu yönünde itirazda bulunmuş ise de tacir olan tarafların hür iradeleri ile imza altına alınan sözleşmede, taraflardan biri lehine hükümler olmasının olağan olduğu,davalının lehine olan Ana sözleşme m. 8 ve Ek Protokol m. 9 hükmü uyarınca hem davalının hem davacının sürenin bitiminden önce sözleşmeyi haklı bir sebep olmaksızın tek taraflı olarak sona erdirilebileceği ancak davalının bu hakkını herhangi bir süreye uymadan kullanabilmesine rağmen davacı acentenin 2 ay önceden bildirim yapması gerektiği aksi halde cezai şart ödeyeceği zorunluğunun düzenlendiği bu düzenlemenin sözleşmedeki menfaatler dengesini taraflardan birinin aleyhine MK m. 2 Dürüstlük kuralına aykırı şekilde bozduğu veya diğer tarafın kişilik hakları kapsamında ekonomik özürlüğünü ortadan kaldırdığı veya aşırı sınırlar bir düzenlemenin bulunmadığı gibi kamu düzenine ve emredici hükümlere aykırılıktan da somut olayda bahsedilemeyeceği bu kapsamda sözleşmedeki şartın MK m. 2 Dürüstlük Kuralına veya kişilik haklarına, kamu düzenine ve emredici hükümlere aykırı olmadığı , davalı …’ya Ana sözleşme m. 8 ve Ek Protokol m. 9 hükmü uyarınca sözleşmeyi derhal ve sebep göstermeksizin sona erdirme hakkı tanındığı ve buna dayalı olarak feshin haklı olduğu kanaatine varılmıştır.
TTK MADDE 121– (1) Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.
(2) Belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir.
(3) Müvekkilin veya acentenin iflası, ölümü veya kısıtlanması hâlinde, Türk Borçlar Kanununun 513 üncü maddesi hükmü uygulanır.
(4) Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.
(5) Müvekkilin veya acentenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası sebebiyle acentelik sözleşmesi sona ererse, işlerin tamamlanması hâlinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına oranlanarak belirlenecek uygun bir tazminat acenteye ya da bu maddede yazılı hâllere göre onun yerine geçenlere verilir.
TTK MADDE 122– (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.”hükmünü içermektedir.
Anılan durum karşısında ; Taraflar arasında mevcut sözleşme uyarınca ; davalı … ya haklı bir sebebe veya acentenin kusuruna dayanmasa bile sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeksizin derhal fesih yetkisi tanınmış olması nedeni ile davacı tarafça talep olunan Başlanmış ancak tamamlanamamış işlerden doğan zararın TTK m. 121/IV uyarınca, belirli süreli sözleşmelerde, haklı sebep olmaksızın gerçekleşen fesihlerde söz konusu olması nedeniyle talep edemeyeceği anlaşılmıştır.
Talep olunan Portföy (denkleştirme) tazminatı isteminin TTK m. 122/III maddesinde “Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz” hükümü karşısında şarta ve süreye bağlı olmaksızın usulünce noter kanalı ile yapılan fesih bildiriminin haksız fesih koşulları taşımadığından talep olunamayacağı anlaşılmıştır.
Sözleşmenin sona ermesi sonrası kararlaştırılan ve ek protokol m. 10 hükmünde yer alan rekabet yasağına dayalı (TTK m. 123) tazminat istemi yine TTK m. 123/III hükmü uyarınca, acentelik sözleşmesini diğer tarafın kusurlu davranışı nedeniyle haklı sebeplerle sona erdiren tarafın, fesihten itibaren bir ay içinde rekabet yasağı anlaşmasıyla bağlı olmadığı karşı tarafa yazılı olarak bildirmesi mümkündür” ancak somut olayda Her ne kadar davalının sözleşmeyi feshi acentenin kusurlu davranışına dayanan bir haklı sebep oluşturmasa da sözleşmede tanınan yetkiye dayalı fesih söz konusu olduğundan bu yöndeki tazminat talebi de yerende görülmeyerek davanın reddi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 512,33-TL den 54,40-TL. nispi karar harcının mahsubu ile kalan 457,93-TL. harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 4.500-TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/09/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır