Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1495 E. 2021/31 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1495
KARAR NO : 2021/31
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/12/2014
KARAR TARİHİ : 26/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili şirket arasında 01.02.2013 tarihinde “İş Birliği Sözleşmesi” akdedildiğini, buna göre davalı şirket müvekkili şirketin ürettiği reçeteleri kullanarak, özel paketleme marifeti ile raf ömrü uzatılmış gıda ürünleri imal edecek, müvekkili şirket de bu ürünleri davalıdan alarak satışını gerçekleştireceğini, taraflar arasında işbirliği sağlanmasına müteakiben müvekkili şirket, anlaşmaya konu projenin devamı ve gelişmesi için ciddi bir yatırım yaptığını ve işbu sözleşmeye duyduğu güven duygusu ile hareket ederek çeşitli iş bağlantıları kurma girişiminde bulunduğunu, ne var ki davalı şirket tam da müvekkili şirketin yatırımları ve iş bağlantılarının meyvelerini toplayacağı esnada taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırı olarak müvekkili şirketin sipariş taleplerini karşılamamaya başladığını ve nihayet ürün tedariğini sona erdirdiğini, müvekkili tarafından … Noterliği’nin 15.08.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile davalı yana sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi hususu ihtar edildiğini, davalının işbu ihtarnameye … Noterliğinin 25.08.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile yanıt vermişse de esastan işbu cevabi ihtarnamede davalı yanca ileri sürülen hususların müvekkili şirketin davalı şirketin sözleşmeyi ihlali nedeni ile büyük zarara uğradığı gerçeğini değiştirecek nitelik taşımadığını, bu dönemde müvekkili şirketin yeniden davalı şirket ile mail yolu ile temasa geçilmiş ve iş ilişkisini sürdürme niyeti karşı tarafa ilettiğini, sipariş verildiğini, davalı şirket ise taşındıklarını ve üretim sistemlerini değiştirdiklerini, bu nedenle de sözleşmede böyle bir düzenleme yer almamasına rağmen bundan sonra minimum sipariş kotasının uygulanması, birim fiyatlarının artırılması gibi taraflar arasında evvelce müzakere edilip üzerinde anlaşma sağlanmamış bir takım değişiklikler müvekkiline dayatıldığını, bahsi geçen mail yazışmasında müvekkili şirketin sipariş talebinin bu nedenle kabul görmemesi üstelik yeni uygulamaların detaylarının müvekkili şirkete en kısa zamanda iletileceğinin söylenmesine karşılık bu yönde bir bilgilendirme de yapılmaması üzerine son çare olarak müvekkilleri tarafından …. Noterliğinin 05.09.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshi ile müvekkili şirketin uğradığı zararların tazmin edilmesi gerektiği davalı yana ihtar olunduğunu, müvekkili şirket anılan İşbirliği Sözleşmesi’ne dayanarak müşteri ağını genişletmek hususunda girişimlerde bulunduğunu, çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlarla bağlantılar kurduğunu, hatta siparişler aldığını, müvekkili şirket dünyaca ünlü … diyetin yaratıcısı … ile irtibata geçtiğini, kendisi ile reçetelerini kendisinin hazırlayacağı ürünlerin hazırlanması ve satılması için sözlü anlaşmaya varmış hatta taraflar arasında akdedilecek sözleşmenin taslağı dahi oluşturulduğunu, tam akdin imzalanacağı esnada davalı şirket ürün tedarikine son verdiğini, işbu nedenle de müvekkili şirket sözleşmeyi imza edemediğini, müvekkili şirketin … Hastanesi ile temaslarda bulunarak hastanelerinde ürünlerinin kullanılması hususunda, … ile temaslarda bulunarak tüm … marketlerinde ürünlerinin satışı konusunda, … firması ile temaslarda bulunarak tüm … seferlerinde ürünlerinin satışı konusunda, … no.lu Cezaevi ile anlaşarak yine burada müvekkili şirket ürünlerinin kullanılması konusunda, mutabakata vardığını hatta deneme amacı ile numune satışlar dahi gerçekleştirdiğini, taraflarınca sayılan ve ismine yer verilmeyen sair müşteriler ile deneme süreçleri başarı ile sonuçlandığını ve artık iş ilişkisinin daimiliğine yönelik adımlar atılacak iken yine davalının tedariki sona erdirmesi neticesinde sözleşmelerin imza edilmesi mümkün olamadığından müvekkili anılan iş fırsatlarının tamamını kaçırdığını, müvekkili şirketin, anılan iş ile ilgili olarak yaptığı yatırımın önemli bir kısmı da internet üzerinden “e-ticaret” yolu ile yapılan/yapılacak olan satışlar olduğunu, hali hazırda kayıtlı 1000’den fazla üyesi olan ve müvekkili şirkete ait olan www … com.tr adlı internet sitesi üzerinden yapılan satışlar da yine davalı yanın sözleşmeyi ihlali neticesinde durma noktasına geldiğini, müvekkili şirketin tüm bu kişi, kurum ve kuruluşlar nezdindeki itibarı ve güvenilirliğinin sarsıldığını, katlandığı reklam-ilan giderlerinin boşa gittiğini, hem maddi hem manevi açıdan ciddi bir kayba uğradığını, bahsi geçen sözleşmelerin davalının sözleşmeyi ihlali nedeni ile imza edilememiş olması nedeni ile müvekkili şirket hatırı sayılır bir kar kaybına uğramış olup bu zararlarının tazminini talep ettiklerini, müvekkili şirketsı davalı şirketin siparişleri tedarik etmemesi nedeni ile elindeki stoktan kullanmak zorunda kaldığını, ancak bu süreçte müşterilerinden kalite konusunda şikayetler almaya başladığını, nitekim işbu nedenle müşteri kayıpları da yaşandığını, müvekkili şirkete ait markanın ticari itibarı azalmış ve piyasadaki bilinirliği olumsuz bir seyre girdiğini, burada müvekkili bu bakımdan da maddi ve manevi zarara uğradığını, taraflar arasında akdedilmiş sözleşmenin 7.2. maddesi “Aksi belirtilmedikçe …, siparişlerini teslim tarihinden 10 gün önce vermelidir. … verilen siparişi en geç onuncu günün sonunda teslim etmekle yükümlüdür” şeklinde düzenlendiğini, yine sözleşmenin 7.3. maddesi “Teslimata konu ürünlerin zamanında üretilerek söyleşme koşullarına göre hazır bulundurulması tamamen … sorumluluğundadır.” Şeklinde düzenleme içermekte olduğunu, gerek taraflar arasında akdedilmiş sözleşmenin ilgili hükümleri gerekse yasal mevzuat gereği davalı şirketin müvekkili şirketi zarara uğrattığını ve bu nedenle de müvekkili şirketin uğradığı her nevi zararın tazminle mükellef olduğu açık olduğunu, bu itibarla müvekkilinin gerek yaşadığı kar kaybının gerekse kaçırdığı sözleşme fırsatları dolayısıyla uğradığı zararların tazminini talep etmek zarureti hasıl olduğunu, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilleri şirketin uğradığı kar kaybı zararının tazmini bakımından 25.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline, müvekkilleri şirketin kaçırdığı iş fırsatları bakımından kaybettiği gelirin tazmini bakımından 50.000 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde kaçırılan iş fırsatlarından dolayı gelir kaybının davacının alıp satamadığı ürünlerden dolayı mahrum kaldığı kar kaybı olup davacının ne sebeple kar kaybı iddialarını ikiye ayırdığının anlaşılmadığını, davacı taleplerinin 6098 Sayılı Borçlar Kanunun 125. maddesinden kaynaklanmakta olup davanın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmekte olduğunu, karşılıklı borç yükleyen taraflar arasındaki sözleşmenin özel durumlarından dolayı kanun koyucu bu tip sözleşmelerle ilgili temerrüt hükümlerim ayrıca düzenlendiğini, davacı taraf yasa maddesinde belirlenen seçimlik haklardan sözleşmeden dönme ve sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesi hakkını seçtiğini, sözleşmeden dönen taraf ifa ettiği edimlerle birlikte karşı tarafın kusurunu ispat etmek şartıyla sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceğini, davacının sözleşmeyi kendisinin feshettiğini, herhangi bir edim talebinde bulunmadığını, sadece kar ve gelir kaybı talebinde bulunduğunu, davacının bu zarar taleplerinin açıkça, Yargıtay kararlan ve doktrindeki görüşlerle sabit olan müspet zarar kapsamında olduğunu, söyleşmeyi fesheden tarafın müspet zarar talep etmesi mümkün olmadığını, sözleşmeyi fesheden taraf ancak menfi zarar talep edebileceğini, davacının davasındaki talepleri dikkate alındığında menfi zarar, müspet zarar ve kar kaybı zararı kavramları üzerinde durulması gerekmekte olduğunu, sözleşmeden her ne sebeple olursa olsun dönen taraf kar ve gelir kaybı talep edemeyeceğini, dolayısıyla sözleşmeyi fesheden davacı müvekkili şirketten kar ve/veya gelir kaybı talebinde bulunmayacağını, davacının tazminat taleplerini kabul anlamına gelmemek üzere davacının tazminat talepleri bütünüyle yersiz olduğunu, davacının davasında talep ettiği kar kaybının neden ileri geldiğini ortaya konmadığını, davacı kar kaybı talebine yönelik delillerinin ne olduğu ve bu kar kaybının nasıl oluştuğunu dava dilekçesinde ortaya koyamadığını, davacı dava dilekçesinde müvekkilinin kapalı kaldığı dönemde ürün tedarik etmediğinden bahsetmekte olduğunu, bu süreç içerisinde başka kimselerden kolaylıkla ürün tedarik edip satabilecekken bunu yapmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.3 maddesi davacıya bu kapsamda açık bir özgürlük tanımakta olup davacı bu manada bizzat kendisi kusurlu davrandığını, davacının başka yerlerden ürün tedarik edip satmamasının asıl sebebi aslında davacının halen dahi müvekkilinin işletmesini kapatmadan 2013 yılı içerisinde müvekkilinden satın aldığı ürünleri satamamış olmasından kaynaklanmakta olduğunu, davacının müvekkili şirkete gönderdiği 19 Haziran 2014 tarihli maili ve ekindeki stok listesinde halen dahi elinde satmadığı ürünler olduğu açıkça görülmekte olduğunu, davacının müvekkilinden 1 yıl önce satın alıp da halen dahi satamadığı ürünler elinde dururken ve başka yerlerden ürün tedarik ederek bu ürünleri satabilecekken nasıl olup da işletmesi kapalı olan müvekkiline kusur yükleyerek kar kaybı iddiasında bulunduğunu anlaşılamadığını, müvekkilinin davacının bu şirketlerle irtibata geçtiği dönemlerde halen dahi üretime başlamamış olup davacı bu durumu bile bile ve başka yerlerden çok rahatlıkla ürün tedarik edebilecekken bu tedariki yapmayarak satışlarını artırmak için başka firmalarla irtibata geçmesi ortada daha önceden yapılmış bir anlaşma olmaksızın anlaşmalarını yapamadım yönünde bir iddiayla müvekkilinden gelir kaybettim iddiasıyla tazminat talep etmesi yersiz olduğunu, davacı tazminat taleplerine yönelik faizi temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte talep ettiğini, bu davadan önce herhangi bir şekilde tazminat rakamı belirterek müvekkilinden talepte bulunmadığını, davacının müvekkiline gönderdiği ihtarnamelerde rakam belirtmeksizin sadece tazmin istediğini, belirli olmayan afaki tazmin talepleri yönünden ihtarname tarihleri temerrüt olarak sayılamayacağını, bu sebeple davacının tazminat taleplerini kabul anlamına gelmemek üzere tazminat talepleri yönündün faizin dava tarihi olarak hüküm altına alınması gerekmekte olduğunu, yine taraflar arasındaki sözleşmede taraflar arasında herhangi bir faiz türü ve oranı belirlendiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davalının sözleşme gereği yerine getirmesi gereken edimleri ifa etmemesi nedeniyle sözleşmenin haklı olarak fesih edilip edilmediği, sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle davacının kar kaybına uğrayıp uğramadığı ve iş fırsatlarını kaçırması nedeniyle gelir kaybına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
Mahkememizce Dosyanın bilirkişi heyetine tevdi ile tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan deliller, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaparak davalının sözleşme gereği yerine getirmesi gereken edimleri ifa edip etmediği, bu nedenle sözleşme feshinin haklı olup olmadığı, sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle davacının kar kaybına uğrayıp uğramadığı ve iş fırsatları kaçırması nedeniyle gelir kaybına uğrayıp uğramadığı yönünde rapor tanziminin istenmesine karar verildiği, Mali Müşavir Bilirkişi … ve …Finans Öğretim Üyesi Bilirkişi Doç. Dr. … tarafından sunulan 14/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda; Davacı tarafından incelemeye sunulan 2013 – 2014 yılları ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, Davalı tarafından incelemeye sunulan 2013 yılı ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK. ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmamış olduğu, Mali yönden yapılan incelemeler neticesinde; Davacı yan ile davalı yan arasında akdedilen 01.02.2013 başlangıç 31.01.2016 bitiş tarihli sözleşmenin davacı yan tarafından haklı olarak feshedilmiş olduğuna karar verilir ise davacı yanın davalı yandan fesih nedeniyle meydana gelen kar kaybından dolayı 273.109,49 TL alacaklı olduğu kanaati bildirilmiştir.
Davalı tarafın bilirkişi raporuna itirazları nazara alınarak dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişilere tevdine karar verildiği, Mali Müşavir Bilirkişi … ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Bilirkişi Yard. Doç. Dr. … tarafından sunulan 24/10/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; Davacı yanın 2013 – 2014 villan tüm satışları dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre; Davacı yanın davalı yandan fesih nedeniyle meydana gelen kar kaybından dolayı 273.109,49 TL alacaklı olduğu, Davacı yanın davalı vanla olan 2013 – 2014 yılları tüm satışları dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre ; Davacı yanın davalı yandan fesih nedeniyle meydana gelen kar kaybından dolayı 9.861,62 TL alacaklı olduğu kanaati bildirilmiştir.
Dosya içerisinde rapor ve ek raporun tespit ve hesaplamalarının birbiriyle çelişkili olup hüküm vermeye elverişli olmadığı nazara alınarak dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdine, Bilirkişilerden taraf iddia ve savunmaları, dosyaya ibraz edilen, dosya kapsamında mevcut rapor ve ek rapor ile buna ilişkin itirazların değerlendirildiği rapor tanziminin istenmesine karar verildiği, Muhasebe ve Finans Uzmanı Bilirkişi … ve Ticari Sözleşmeler, Borçlar ve Sorumluluk uzmanı Bilirkişi Prof. Dr. … tarafından sunulan 23/09/2019 tarihli 2. Bilirkişi raporunda; Davacının davalıdan, dava tarihi itibariyle, 2.623,34 TL tutarında tazminat (kar mahrumiyeti zararı) alacağının bulunduğu, bu alacağın, davalının borca aykırı davranışının gerçekleşmeye başladığı ve dolayısıyla da davacının zarara uğramaya başladığı 30.08.2013 tarihinden itibaren işletilecek temerrüt faizi ile birlikte tahsili gerektiği kanaati bildirilmiştir.
Taraf vekillerine bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları nazara alınarak dosyanın rapor hazırlayan bilirkişi heyetine tevdi ile davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı verilen beyan dilekçesi de nazara alınarak itirazları karşılayan rapor tanziminin istenilmesine karar verildiği, bilirkişiler tarafından sunulan 02/09/2020 tarihli 2. Ek bilirkişi raporunda; Kök rapordan farklı olarak, davacının davalıdan, dava tarihi itibariyle 3.793,75 TL tutarında kar mahrumiyeti zararı alacağının bulunduğu, bunun dışında, kök raporda varmış oldukları kanaatlerde bir değişiklik olmadığı kanaati bildirilmiştir.
Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında 01.02.2013 tarihli İşbirliği Sözleşmesi akdedilmiş olup, bu sözleşmeye dayalı olarak akdi ilişki,01.02.2016 tarihine kadar geçerli olmak üzere 3 yıl süreli olarak kurulmuştur. Bu sözleşmeye göre; davalı, davacının ürettiği reçeteleri kullanarak, özel paketleme marifeti ile raf ömrü uzatılmış gıda ürünleri imal edip davacıya teslim edecek; davacı da bu ürünleri davalıdan teslim alarak müşterilere satışını gerçekleştireceği sürekli edimli bir sözleşme”dir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı şirketin uğradığı kar kaybı zararının tazminini ve davacı şirketin kaçırdığı iş fırsatları bakımından kaybettiği gelirin tazminini talep etmiştir.
Davacı şirketçe, …. Noterliği’nin 15.08.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile davalı yana sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi hususu ihtar edilmiş,
Davalı tarafından bu ihtarnameye …. Noterliğinin 25.08.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile yanıt vermiş,
Davacı taraf …. Noterliğinin 05.09.2014 tarihli … yev. sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshi ile davacı şirketin uğradığı zararların tazmin edilmesi gerektiği davalı yana ihtar olunduğu görülmüştür.
Davalı tarafça … çeşitli işletmesel ve ekonomik nedenlerden sürekli olarak zarar etmeye başladığını ve sermayesinin karşılayamayacağı şekilde borç batağına düştüğünü, bunun üzerine 30.08.2013 tarihinde imalatını durdurarak, firmasını kayden olmasa da fiilen kapattığını ve şirket gayrimenkulünü ve şahsi gayrimenkulünü satarak şirket ve işçi borçlarını ödediğini ve faaliyetine son verdiğini, tüm müşterileri gibi davacıyı da işletmenin düştüğü bu ekonomik zorluklardan ve kapatılma sürecinden önceden haberdar ettiğini ve davacı şirkete talep ettiği stok imalatı yaparak işletmesini fiilen kapattığını beyan etmiş, yine dosya kapsamına davalı fabrika binasının … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’ne 30.04.2013 tarihinde .fabrikasındaki makinelerin ise satışına dair fatura düzenlenmiş olduğu , davalı tarafça SGK’ya ve Vergi Dairesine adres değişikliğine dair bildirimde bulunduğu görülmüştür.
Davacı tarafça alınan iş fırsatlarının tamamının kaçtığından bahisle meydana gelen zararları talep etmiş, davalı ise davacının başka firmalardan ürün tedarik ederek satış yapabileceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3.3 maddesinde “Tedarik sağlamlamadığı durumlarda davacının bu tedariki başka firmalardan ürünlerin reçetelerine para vermeksizin yapabileceği“ kararlaştırılmış olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki akdi ilişki, 30.08.2013 tarihi civarlarına kadar normal seyrinde devam etmiş olup, her iki taraf da sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmiş, 30.08.2013 tarihinde davalı, ekonomik durumunun bozulduğu gerekçesiyle tek taraflı olarak borçlarını ifa etmeyi durdurmuş,eskiden uygulandığı şekliyle sözleşmeye devam etmeyeceğini davacıya bildirmiş bu şekilde akdi ilişkiden doğan borçlarına aykırı davranmış, bunun üzerine de davacı taraf davalıya keşide ettiği 05.09.2014 tarihli ihtarnameyle akdi ilişkiyi sürdürmenin kendisi için çekilmez hale gelmesi ve güven ilişkisinin zedelenmesi nedeniyle haklı sebeple sözleşmeyi feshetmiştir.
Davacı sözleşmeyi, ileriye etkili olarak feshedilmiş olduğundan haklı sebeple feshetmiş olduğu için, TBK.md.112 vd. Maddeleri uyarıca uğramış olduğu müspet zararların tazminini davalıdan talebe hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
Davacı öncelikle kar mahrumiyeti zararının tazminini talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme 01.02.2013 – 01.02.2016 yılları arasında geçerli olmak için akdedilmiştir. Bu sözleşmeye dayalı akdi ilişki 01.02.2013 ile 30.08.2013 tarihleri arasında devam etmiş olup, 30.08.2013 tarihi civarlarında davalı akdi ilişkiyi durdurmuş davacı ise akdi ilişkiye olan güveninin zedelenmesi üzerine, 25.09.2014 tarihinde sözleşmeyi haklı olarak feshetmiştir. Bu durum karşısında davacı, davalının borçlarının ifasını (mal teslimini) durduğu 30.08.2013 ile sözleşmenin normal sona erme tarihi olan 01.02.2016 tarihi arasındaki dönemde mahrum kalmış olduğu karın tazminini davalıdan talep edebilmelidir.
İtibar olunan bilirkişi raporu ile Kar mahrumiyeti zararının hesaplanmasında, 01.02.2013 tarihi ile 30.08.2013 tarihi arasındaki dönemde davacının, davalının mallarının satışından elde etmiş olduğu net kar tutarı esas alınmış olup davalının sözleşmenin 3. Maddesini ileri sürerek “davalının davacıya mal teslimini durdurmasından sonra davacının aynı nitelikte malları başka alıcılardan da alabileceğinden bahisle davacı haklı fesih iddiasına itirazı yerinde görülmemiş olup:
Şöyle ki: Sözleşmenin 3. maddesinde, “Reçetelerin davalı … dışında kullanımı için reçete başına … (davacı), 1000 Euro ödemesi gerekmektedir. Ancak her hangi bir veya mücbir sebeplerden dolayı …’nın söz konusu ürünleri sağlayamaması durumunda bu madde geçerli değildir. … (davacı) bu reçeteleri serbestçe istediği şekilde kullanabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Maddede mücbir sebepten bahsedilmekte olup davalı tarafından davacıya mücbir sebepten dolayı değil, kendi ekonomik sorunları nedeniyle mal satılamamıştır. Taraflar arasındaki özel işbirliği sözleşmesi nazara alındığında davacının aynı ürünleri, davalıya ait reçeteler ile başka firmalara ürettirip bu firmalardan satın olması ihtimali ile sözleşmenin 3.3 nolu maddesi hükmü gerekçe gösterilmek suretiyle davacının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği söylenemez.
İbraz edilen mali müşavir bilirkişi raporu ile Davacı … SAN. A.Ş. tarafından incelemeye sunulan 2013 – 2014 yılları ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu Davalı … SAN. A.Ş. tarafından incelemeye sunulan 2013 yılı ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK. ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmamış olduğu ,Davalı … SAN. A.Ş. tarafından incelemeye sunulan 2014 yılı ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu görülmüş, Taraflar arasındaki sözleşmenin 6 nolu maddesinde, “RAKİP ÜRÜN SATIŞI: … (davacı), … (davalı) ürünleri dışında benzer herhangi bir rakip markanın (hazır yemek olarak üretilen ürün markaları) satış ve tanımını yapamaz. Aksi durum sözleşmenin iptaline gerektirir” hükmüne yer verilmiş olup KDV hariç 124.277.87 TL’nin tamamının davalıdan alınan ürünlerin satışından ibaret olduğu fiili karine olarak kabul edilmeli bu durumda i ibraz edilen ve mahkememizce itibar edilerek hükme esas alınan 2. Bilirkişi raporundaki açıklamalar ve ek rapordaki hesaplamalar doğrultusunda davacının mahrum kalmış olabileceği kar tutarının; 124.277,87x 0,02 = 2.485,56 / 19 = 130,82 x 29 = 3.793,75 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf, davalının sebep olduğunu iddia ettiği haklı fesih nedeni ile iş fırsatlarının tamamını kaçırdığı, bu nedenle de kaçırdığı iş fırsatları bakımından kaybettiği gelirin tazminini talebinde ise de uğranılan zararın soyut oluşu, anılan firmalarla yapılmış herhangi bir ön sözleşme ya da sipariş anlaşması ve benzeri belgelere dayanmaması karşısında hesaplanabilir nitelikte olmadığından bu talebin reddi gerekmiş anılan durum karşısında davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davacının kar mahrumiyeti zararının kısmen kabulü ile 3.793,75-TL alacağın temerrüt tarihi olan 30/08/2013 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazla ve diğer istemin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince davacıdan alınması gereken 259,15-TL karar harcının davacıdan peşin alınan 1.280,85-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.021,70-TL harcın davacıdan tahsiline,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 3.793,75-TL. nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Red edilen kısım yönünden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 10.056,81-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.306,05-TL ilk gider, 352,50-TL tebligat ve müzekkere gideri ile 4.800-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.458,55-TL yargılama giderinin red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 1.566,68-TL sinin davalıdan tahsili davacıya verilmesine,
7-HMK 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf nezdinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır