Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/534 E. 2023/1008 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/534 Esas
KARAR NO : 2023/1008 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 15/08/2023
KARAR TARİHİ : 19/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; Müvekkil şirketin alacağına kavuşamama ihtimaline binaen, alacak tutarınında yüksek olması dikkate alınarak ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, dava dışı sigortalı verim gıda ürünleri sanayi ve ticaret anonim şirketi ile müvekkil sigorta şirketi arasında matlı grup şirketleri emtia abonman poliçesi ve buna bağlı olarak dava konusu taşımaya ilişkin 14/08/2020-14/08/2021 tarihleri arasında 18/03/2021 tanzim tarihli ve … numaralı …Nakli (abonman Sözleşmesine Bağlı) Sigorta Poliçesi akdedildiğini, dava dışı sigortalının satışını gerçekleştirdiği emtianın davalı taşıyan … A.Ş. Ve fiili taşımayı gerçekleştiren dava dışı alt taşıyan … firması tarafından taşınması sırasında meydana gelen kaza nedeniyle dava konusu hasar meydana geldiğini, taşıyan sıfatına haiz davalı şirketin malları taşıma güvenliğine uygun bir biçimde konteynerleri araçlara yerleştirmediğini, sert/kaba elleçleme sonucu hasara uğramış olduğunu, dava konusu hasar sebebiyle … A.Ş. tarafından 30/09/2021 tarihinde 3.712,16 USD tazminat ödendiğini, müvekkil şirketin, Türk Ticaret Kanunu 1472. Maddesi gereğince davalıya rücu hakkı bulunmadığını, dava konusu alacağın kamu bankalarının o yabancı para birimi için bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek orandaki faizi ile birlikte tahsili gerektiğini, davalı borçlular hakkında başlatılan icra takibinin hukuka uygun olduğunu, açıklanan tüm bu sebepler ile davalıların menkul ve gayrimenkulleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini, mahkememiz aksi kanaatte ise ihtiyati tedbir kararı verilmesini, … İcra Müdürlüğü 2022/… E. Sayılı dosyasına vaki itirazın 3.712,16 USD alacak açısından iptali ile takibin 30/09/2021 tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek devlet bankalarının o yabancı para birimi için bir yıllık mevduata uyguladığı en yüksek orandaki faizi ile birlikte devamını, davalıların en az %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, dava dilekçesi ve eklerinin davacı asile tebliğ edilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; Huzurdaki davanın konusu deniz taşımacılığı olduğundan görevli mahkemenin … Asliye Ticaret Mahkemesi (Deniz İhtisas Mahkeme sıfatıyla ) olduğunu, davanın görev sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın sigortalayan sıfatıyla rücu isteminde bulunabilmesi için öngörülen 90 günlük hak düşürücü sürenin yanı sıra 1 yıllık zamanaşımı süresi de geçmiş olduğunu mahkemenizce de resen gözetilerek davanın usulden reddini gerektiğini, müvekkil şirket taşıyan sıfatına haiz olmayıp davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini gerektiğini, esasa ilişkin itirazlarından taşıma ile ilgili herhangi bir sorun olmadığı, sorumlunun ithaltçı olduğunu, hasarın kutuların konteynerin içine konulmadan önce veya konulması sırasında meydana geldiği konteynere istiflemeyi davacı sigortalısı yaptığını, kullanılan kağıt kalıplı kolilerin yeterince güçlü olmadığı, taşıyanın ambalaj eksikliğinden sorumluluğu bulunmadığını, davanın öncelikle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddine, davacı tarafın haksız olarak başlattığı icra takibine edilen itirazın iptali talebiyle huzurdaki davayı ikame etmiş olması hasebiyle kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK.’ nın 931.maddesinde, gemi tanımına yer verilmiştir. 6762 sayılı yasadan farklı olarak söz konusu tanım genişletilmiştir. Aynı yasanın 1352. Maddesinde, deniz alacakları kavramına yer verilmiş, maddenin m bendi; ” Geminin yapımı, yeniden yapımı, onarımı, donatılması ya da geminin niteliğinde değişiklik yapılması.” uyarınca; geminin yapımına ilişkin bir sözleşmeden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın deniz alacağı kapsamında tanımlandığı bildirilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun, görev hususunu düzenleyen 5. maddesinin ikinci fıkrasında ” Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir.” hükmü getirilmiştir.
HSK’nın 20.07.2004 gün 370 sayılı kararı ile İstanbul ilinde Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulup, faaliyete geçtiği anlaşılmaktadır.
HSK’nın 24.03.2005 gün 188 sayılı kararında Denizcilik İhtisas Mahkemesi kurulmayan yerlerde, ticaret mahkemesi bulunması halinde bu mahkemenin, ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde 1 numaralı asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı hususu karar altına alınmıştır.
Deniz alacağı hususunda, 6102 sayılı TTK’nın 1352/1. maddesinde “Deniz alacağı; aşağıda sayılan hususların birinden veya birkaçından doğan istem anlamına gelir: ” ve aynı maddenin 1-h bendinde “Gemide taşınan, bagaj dâhil, eşyaya gelen veya bu eşyaya ilişkin zıya veya hasar.” hükümleri mevcuttur.
Uyuşmazlık, 6102 Sayılı Yasanın beşinci kitabında düzenlenmiş olup, TTK 1352/1-h bendinde, gemide taşınan, bağaj tahil, eşyaya gelen veya bu eşyaya ilişkin ziya ve hasar bedelleri deniz alacağı olarak tarif edilmiştir. Deniz ticareti genel olarak TTK’nın 5. kitabında düzenlenmiştir. Birinci kısım da Gemi, ikinci kısımda donatan ve donatma iştiraki, üçüncü kısım da kaptan, dördüncü kısımda deniz ticareti sözleşmeleri, beşinci kısımda deniz kazaları, altınca kısımda gemi alacakları, yedinci kısımda sorumluluğun sınırlanması ve petrol kirliliği zararının tazmini, sekizinci kısımda cebri icraya ilişkin özel hükümler düzenlenmiş olup, gemi alacakları başlıklı altınca kısımda yer alan 1320. madde de gemi alacaklısı hakkı veren alacaklar, sekizinci kısımda yer alan 1352. madde de ise deniz alacakları düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı sigorta şirketi, eldeki davayı sigortalısının halefi olarak açmış olmasına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nın “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. (eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
TTK’nın 1472.maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için sigortalı hangi mahkemede dava açabilecek ise sigortacının da aynı mahkemede dava açması gerekir.
Davaya konu olayda davacı sigortalısı ile davalı taraf arasındaki ilişkinin uluslararası deniz taşımacılığından kaynaklandığı, faturanın “deniz navlunu” olarak düzenlendiği nazara alındığında uyuşmazlığın Denizcilik İhtisas Mahkemesinde görülüp karara bağlanması gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince USULDEN REDDİNE
2-HMK 20 madde gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde iki hafta içerisinde müracaat edildiği takdirde dosyanın görevli … Asliye Ticarete Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-HMK 331/2 madde gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan bölümünün mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır