Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/40 E. 2023/581 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/40 Esas
KARAR NO :2023/581 Karar

DAVA:Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/06/2016
KARAR TARİHİ:11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı tarafın mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı taraf ile arasında ticari ilişki bulunduğunu, mal alımı karşılığında davalıya senet verdiğini, malların ayıplı olduğunu fark etmesi üzerine malları iade ettiğini, ve irsaliye de kestiğini, davalının malları kendisine teslim etmiş olduğu irsaliyeleri de davalı tarafa etslim ettiğini, davalıya verdiği 4 adet senedin de kendisine teslim etmesi için kendisin telefonla aradığını, davalının en kısa sürede senetleri iade edeceğini bildirdiğini, senetleri iade edilmediğini ve borçlu olmadığı halde icra takibine koyulduğunu, davalıya borcu olmadığını belirterek …. icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibinin tedbiren durdurulmasını, icra takibine konu olan senetler karşılığı alınan malların ayıplı ve defolu olması sebebi ile kendisine irsaliye ile teslim edilmiş olduğunu, bu sebeple kensine borçlu olmadığının tespitini, menfi tespit talebinin kabulünü, icra takibine konu olan senetlerin tarafına teslim edilmesini, yapılan yargılama giderleri ve harç masraflarının davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafın mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının nakit ihtiyacından bahis ile vermiş bulunduğun borca karşılık bono aldığını, bonoların vadelerinde ödenmemesi sebebiyle davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ve kesinleştiğini, davacı adına kayıtlı taşınmaz üzerine haciz şerhi işlendiğini, bonoların ticari bir alışveriş için verilmiş olduğu hususundaki iddiası da varit ve mesmu olmadığını, davacı ile Segana İt.İhr.Ltd.Şti arasında ticari ilişkini bahse konu bonolaür ile hiçbir alakası bulunmadığını, davacının dosya’ya ibraz edilen irsaliyede gerçeği yansıtmadığını ve irsasliye de imzası ile isme geçen kişi de ne şirket tarafından nede şahsı tarafından tanınmamakta olduğunu, davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddini, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının ve dava masraflarının davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
… İcra Müdürlüğün … Esas sayılı dosyası dosyamız içerisine getirtilmiştir. Alacaklı olduğu icra dosyası itibariyle savlanan … 22.05.2018 tarihinde borçlu (davacı) … aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı sayılı dosyası ile 4 adet senet alacağı dayanak gösterilerek; 6.700,00 USD Senet, 329,01 TL Protesto Gideri, 145,23 USD İşlemiş Faiz, olmak üzere toplam 6.848,23 USD + 329,01 TL tutarındaki alacağın icra gideri, vekâlet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile ödeme günündeki TL karşılığı olarak tahsilini talep etmişlerdir.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra 03/11/2020 tarih ve … sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında takibe konulan 4 adet senetten dolayı 6.700.-USD nin ferileri ile birlikte borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Bu karar davalı tarafından süresi içerisinde istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 23/12/2022 tarih ve 2021/398 Esas, 2022/2211 Karar sayılı ilamında özetle; Huzurdaki dava nispi harca tabi davalardan olup, menfi tespit davasının kısmen açılması mümkün değildir. Dolayısıyla dava değeri olan toplam 24.734,65 TL üzerinden peşin harcın tamamlattırılarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu yön göz ardı edilerek davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır, gerekçesi ile mahkememiz hükmünü kaldırılmıştır.
Mahkememizce kaldırma ilamı doğrultusunda davaya devam edilmiştir. Eksik olan harç,(dava değeri 6.845,23 USD olup dava tarihindeki kur üzerinden değeri (6.845,23*2,9810)+329,01=20.734,65 üzerinden) ikmal edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dava İİK 72. Maddesi gereği icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6]. Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 370 ilâ 372).
Kıymetli evrak ve bu bağlamda bir kambiyo senedi olarak bono, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır ( 6102 s. TTK m.645 ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara 1997, s.975; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara 1999, s.247). Bononun keşidecisi bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir taahhütte bulunmaktadır. Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s.173; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b., İstanbul 2001, s.25).
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, her ne kadar davacı tarafından davaya konu senetlerin kumaş alım satımına ilişkin olarak verildiği, kumaşların ayıplı olması nedeniyle davaya konu senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiş ise de; kıymetli evrakların kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğinde olduğu, sebepten mücerretlik ilkesi gereği senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamayacağı, dava konusu senetlerin bedelinin “Nakden” ahzolunduğunun anlaşıldığı, davaya konu senetlerin kumaş satın alınması nedeniyle verildiği ve kumaşların ayıplı olduğu hususlarının da ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü Niyet Tazminatı yönünden; Kötüniyet tazminatı İİK 67/2 maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir. Alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Yine işbu tazminat talebinin teksif ilkesi uyarınca süresinde ileri sürülmesi gerekecektir. Bu yönde tespit veya ispat bulunmadığından yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-269,80-TL karar harcının peşin alınan 355,78-TL den düşümü ile kalan 85,98‬-TL ‘nin karar kesinleştiğinden talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan 150,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır