Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/316 E. 2023/587 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/357 Esas
KARAR NO : 2023/479

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 26/05/2023
KARAR TARİHİ : 12/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketine…no’lu “Ticari Paket Sigorta Poliçesi” ile sigortalı “Mareşal Fevzi Çakmak Cad. …Sok. No:.. A Şirinevler/Bahçelievler/İstanbul” riziko adresinde bulunan dava dışı …’nin maliki olduğu düğün salonunda 04.08.2021 tarihinde atık su hattının tıkanması sonucunda hasar meydana geldiğini, ekspertiz raporu ile sigortalı düğün salonunun -1 katındaki bölümünün sızan sulardan dolayı bir kısım akçıpan döşemelerinin dökülmüş olduğunu ve tavan/duvar boyalarının ıslanmak, lekelenmek ve kabarmak suretiyle zarar görmüş olduğu tespit edildiğini, işbu hasarın meydana gelmesinde ise, davalının sorumluluğu bulunduğunu, riziko adresinin bulunduğu caddedeki …’ye bağlı atık su rögar hattında meydana gelen tıkanıklığa bağlı olarak kot seviyesinin altında bulunan sigortalı düğün salonu içerisine sızan sulardan kaynaklı olarak muhtelif hasarlar meydana geldiğini, davalının işbu sorumluluğuna istinaden, sigortalı mahalin hasar görmesi sebebiyle 06.10.2021 tarihinde ödenen 11.330,52 TL tutarın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1472. madde hükmünde düzenlenen halefiyet ilkesi gereği rücuen tahsili amacıyla taraflarınca davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün…E. sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, borca ve yetkiye itiraz edilmesi akabinde dosya yetkili İstanbul İcra Müdürlüğü’ne gönderildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü… Esas sayılı dosya ile tevzi olduğunu, ancak bu takip ile de talep edilen asıl alacağa ve ferilerine haksız olarak itiraz edildiğini, davalı süresi içerisinde borçlu olmadığı iddiası ile borca, takibe ve tüm işlemlere itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının itirazı açıklanan sebeplerle haksız ve mesnetsiz olup itirazın iptali gerektiğini, davalının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazının iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1- … no’lu Ticari Paket Sigorta Poliçesi
2- Ekspertiz Raporu
3- Ödeme Dekontu
İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyanın incelenmesinde 11.330,52-TL alacak, 251,44-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.581,96-TL için takip yapıldığı, ödeme emrinin tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içersinde 09/03/2022 tarihinde borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Mahkememize açılan iş itirazın iptali davasıdır.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde; TTK’nın “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûen ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E., 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerine de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Memur ve diğer resmi görevlilerinin kamu görevlisi sıfat ve kapasiteleri dışında özel bir kişi olarak, özel hukuk hükümlerine göre, özel işlerini yaparken üçüncü kişilere verdikleri zarardan doğrudan doğruya kendileri sorumludur (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. Bası, İstanbul 2010, s. 590 vd.). Diğer bir deyişle, bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında, Devlet memurunun veya ajanının hizmet kusuru sayılabilecek bir tasarruf veya eylemi nedeniyle üçüncü kişiler zarar görürlerse, olay adli kazanın görev alanı dışında kalır; idare aleyhine idari yargı merciinde tam yargı davası açılmalıdır (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 504- 505).
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet veren davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 2021/28 Esas, 2021/144 Karar sayılı ve 05/04/2021 tarihli ilamı ile, ”… Kamu hizmeti yürüten idarenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, kamu hizmetinin yönetimine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanun’un ilgili maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi 2004 sayılı Kanun’un değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yönünde kararlar verilmiş ise de, 2004 sayılı Kanun’un 42. maddesinin 3. fıkrasında yapılan değişiklik ve Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararı doğrultusunda; idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların, itirazın iptali davası yoluyla görülmesi mümkün olmadığından içtihat değişikliğine gidilmiştir. Bu durumda davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkememizin dosyasında taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı anlaşıldığından, Uyuşmazlık Mahkemesince verilen içtihat değişikliği de gözetilerek davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Hizmet kusurundan kaynaklanan uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine,
2-Alınması gereken 179,90-TL harcın, 197,80-TL peşin harçtan düşümü ile artan 17,90-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri olan 3.120,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
Dair, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar okunup açıkça anlatıldı.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*