Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/860 E. 2023/289 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/860 Esas
KARAR NO : 2023/289 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2022
KARAR TARİHİ : 04/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 21/12/2022 tarihli dava dilekçesini özetle; müvekkil ile davalı arasındaki ticari ilişki gereği çek düzenlenip davalıya teslim edilmişse de müvekkilin ticari faaliyetlerinin olumsuz yönde ilerlemesinin çekin karşılıksız kalmasına neden olduğunu, söz konusu çeklerin icra takibine konu edilmiş olup müvekkil ekonomik olarak kötü durumda olsa dahi iyiniyetli şekilde ödeme yapmaya çalıştığını, müvekkilin haricen ödeme yapması konusunda tarafların karşılıklı olarak anlaştığını ve davalı alacaklı tarafından çek bedellerinin ödendiğine dair el yazısı ile yazılıp imza edilmiş belgenin müvekkile verildiğini, müvekkil borçlu olmadığı halde icra takibine devam edildiğinden işbu davanın ikame edildiğini, müvekkilin ödeme yapmasının ardından davalı; tarafınca icra takip işlemlerine devam edilemeyeceğini ve icra dosyasının işlemsiz bırakılacağını belirtiğini,10/06/2021 tarihli belgede de: ” … 2 adet çeklerin karşılığını aldım TC. … …” şeklinde davalı tarafça çeklerin karşılığını alındığı belirtilmiş ve akabinde işbu belgenin imza edildiğini, …. İcra Dairesi’nin 2021/… esas sayılı dosyasında belirtilen takibe dayanak belgeler iki adet çek oyup aynı şekilde alacaklının imzaladığı ödemenin alındığına ilişkin belgedeki ifade de işbu iki adet çeki işaret etmediğini, müvekkilin takip tarihinden sonra alacaklıya vermiş olduğu başkaca bir çek bulunmamakta olup davalı tarafça yeni ve başkaca bir borç ilişkisinin varlığı iddia olunursa bunun ispatıyla da davalı tarafın mükellef olduğunu, davalı alacaklı, müvekkil ile aralarındaki anlaşmaya rağmen bir süre sonra takip işlemlerine kötüniyetli şekilde devam ettiğini, İİK madde 72/5 uyarınca davalı aleyhine tazminata hükmedilmesi ve edimlerin iade edilmesine karar verilmesinin gerekiğini, müvekkilin yargılama süresince mağduriyet yaşamaması adına ihtiyati tedbir talebinin mevcut olduğunu, davalı tarafından …. İcra Dairesi 2021/… esas sayılı dosyalarına dayanak 20/08/2018 günlü … Seri No’lu 14.25,00 TL bedelli ve 15/06/2018 günlü … Seri No’lu 14.250,00 TL bedelli çekler sebebiyle müvekkilin 10/06/2021 tarihinden itibaren borçlu olmadığının tespitini, söz konusu çeklere istinaden derdest olan icra takibinin öncelikle ve ivedilikle teminatsız olarak durdurulmasına, aksi kanaatte olunması halinde mahkemenizce takdir edilecek bir teminat karşılığından takibin durdurulmasını, müvekkilin 10/06/2021 tarihinde haricen yaptığı ve borcu sona erdiren ödemeden sonra yapılan icra takip işlemlerinin aynen iadesini, davalının haksız ve kötüniyetli olarak yapmış olduğu takip sebebiyle %20′ den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 02/03/2023 tarihli cevap dilekçesini özetle; Müvekkilimiz tekstil sektöründe faaliyet göstermekte olup davacı taraf ile aralarında ticari ilişki mevcut olduğunu, müvekkil ile davacı taraf arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan borç nedeniyle, davacı tarafça müvekkile sırasıyla 20/08/2018 Keşide Tarihli … Seri Numaralı 14.250,00 TL Bedelli ve 15/06/2018 Keşide Tarihli, … Seri Numaralı, 14.250,00 TL Bedelli çek verildiğini, bu husus davacı tarafça dava dilekçesinde “müvekkil tarafından düzenlenen iki adet çek davalıya teslim edilmiştir” denilmek suretiyle doğrulandığını, söz konusu çekler süresi içerisinde bankaya ibraz edilmiş ancak karşılıksız olmaları nedeniyle müvekkil alacağına kavuşamadığını, davacı taraf sürekli müvekkilimizi oyalayarak alacağına kavuşmasını engellendiğini, müvekkilimizin alacağına kavuşamaması sebebiyle …. İcra Müdürlüğü 2021/… Esas sayılı dosyasından borçlu … aleyhine Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile takip başlatıldığını, davacı borçlu huzurdaki davayı ikame ederek borçlu olmadığının tespitini talep ettiğini, davacı tarafın talep ve iddiaları asılsız olup reddi gerektiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın öncelikle usulden reddine, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddini, davacı aleyhine takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davaya konu iki adet çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2013/… Esas 2014/… Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin kambiyo senedinde görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, bedelsizlik iddiasına dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacı tarafından düzenlenen 2 adet çek nedeniyle …. İcra Müdürlüğünün 2021/… E sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, her ne kadar davacı tarafından çek bedellerinin ödendiği, buna ilişkin dava dilekçesi ekinde belge sunulduğu belirtilmiş ise de; davacı tarafından sunulan belgenin incelenmesinde çek bilgilerin ve miktarlarının belirtilmediği, dava konusu çeklere ilişkin düzenlendiğinin tespit edilemediği, davalının da anılan belgenin dava konusu çeklere ilişkin olarak düzenlendiğini kabul etmediği bu itibarla davacının davasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İİK 72/4. maddesi hükmü uyarınca tazminata hükmolunabilmesi için menfi tespit davasına konu icra takibinin ihtiyati tedbir talebi ile durdurulmuş olması ve alacaklının alacağını geç almış olması gerekir. Somut olayda mahkememizce tedbir kararı verilmediği bu itibarla yukarıda belirtilen yasa hükmündeki koşulların oluşmadığı anlaşıldığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-179,90-TL karar harcının peşin alınan 648,95-TL den düşümü ile kalan 469,05‬-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır