Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/769 E. 2022/684 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/769 Esas
KARAR NO : 2022/684

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 07/02/2022
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

Davacı taraf davasını 07/02/2022 tarihinde İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olup, bu mahkemenin 2022/76 Esas, 2022/352 Karar sayılı ve 04/10/2022 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilmiş olup, kararın 15/11/2022 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği ve dosyanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket …LTD.ŞTİ.’nin uzun yıllardır müteahhitlik ve inşaat işleri ile uğraşmakta saygın, bilinen ve güvenilir bir şirket olarak faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu, İstanbul başta olmak üzere birçok bölgede sayılı projeleri tamamlamış, birçok semtte ve bölgede binalar yapmış ve teslim etmiş olduğunu, bu sayede de bilinen ve güvenilir bir şirket olarak yıllardır faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkil şirket, uzun yıllardır tecrübeli ve saygın ve bilinen bir şirket olarak faaliyetlerine devam ettiği sırada, 2017 yılının sonlarına doğru şirket mali bir kriz içine girmiş ve bir takım sıkıntılar yaşandığını, müvekkil şirket… LTD.ŞTİ. piyasada bilinen ve saygın bir şirket olması sebebiyle yaşanan bu mali krizi hızlı ve sorunsuz bir şekilde atlatmak ve şirketin faaliyetlerine devamı için çeşitli alternatif çözümler üretmiş, borçlarını yapılandırmış ve bu sayede de şirketini iflastan kurtararak bu günlere kadar devamını sağlayabildiğini, müvekkil şirket yetkilisi, şirketin yaşadığı mali krizden kurtarmak ve şirkete karşı başlatılacak muhtemel haciz tehditlerine maruz kalmamak amacıyla şirketin yapımına başladığı ancak henüz tamamlamadığı projelerdeki evleri topraktan satış şeklinde uygun fiyatlı olarak satışa çıkarmak zorunda kaldığını, şirketin mevcut borçları nedeniyle haciz baskısının artması sonucunda topraktan satışlarını hızlandırmış ve bu süreç içinde değerinin çok çok altında olarak İstanbul İli,… İlçesi, … E Blok … Nolu bağımsız bölümü 28.12.2017 tarihinde 1.393.800 TL bedelle satmış ve yine İstanbul İli, … İlçesi, … Blok … Nolu bağımsız bölümü 28.12.2017 tarihinde 1.393.800 TL bedelle satmış ve ayrıca İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, …Blok … Nolu bağımsız bölümü de 28.12.2017 tarihinde 1.393.800 TL bedelle sattığını ve devrettiğini, davalı tarafın, davaya konu dairelerin satışı ve kendine devri ile ilgili müvekkil şirketin yaşadığı durumu da kendi lehine kullanmak suretiyle, müvekkil şirket yetkilisini alenen hileli davranışları ile kandırarak; hileli hareketleri ile bedelsiz, haksız şekilde yapılan devrin iptalini mümkün olmaması halinde, bakiye kalan bedel ile ilgili davaya konu dairelerin gerçek ve rayiç bedelinin bilirkişi marifetiyle tespit edilerek müvekkil şirkete ödenmesi gerektiği aşikar olup huzurdaki davayı ikame etmek zorunluluğu doğduğunu, müvekkil şirket yetkilisinin, taşınmazını gerçekten satma iradesinin bulunduğunu, davalı tarafın da davaya konu daireleri alma iradesinin bulunduğunu, daireleri alma iradesi ile kaparo verildiği bakiye bedelin tapuda işlem sırasında ödeneceğinin kararlaştırıldığını, tapuya işlem için gidildikten sonra davalının banka hesaplarında sıkıntı olduğunu ancak satış bedelinin kendisinde olduğunu söyleyerek intikal işleminin gerçekleştiğini, işlem sonrası satış bedelinin ödeneceğini söylendiği ancak ödemediğinin yapılmadığı bu durumun gerek banka dekontları, tapu senetleri ile gerekse de tanık anlatılmalarıyla tespit edilebileceğini, müvekkil şirket yetkilisinin yaşadığı mali kriz ve haciz tehdidinin bulunması nedeniyle davalı tarafça alenen bu durum kullanılmak suretiyle hileli davranışlarla aldatıldığından taşınmazın bedelini almadan temlik edildiğinin, mahkeme tarafından gerekli görülmesi halinde gerek akdin yapıldığı Tapu Dairesinden kamera kayıtlarının istenmesi sonucunda ortaya çıkacağı üzere davalının semeni ödediğinin görülmediğini, akit tanıklarının da semenin ödenmediğini beyan edebilecekleri, buna karşılık davalı tarafın şirket hesabına tapu bedellerinin sadece 530.000(beşyüzotuzbin) TL ödeme yapığını bunun ile ilgili ilgili dekontları dilekçenin ekinde sunulu olduğu geri kalan 3.470.000(üçmilyondörtyüzyetmiş)TL bedeli halen ödemediği bunun yazılı bir belge ile kanıtlaması gerektiği de bir bütün olarak değerlendirildiğinde davaya konu 2 adet daireye ait tapuların iptali ve müvekkil şirket adına tescilin, bunun mümkün olmaması halinde ise bakiye kalan bedel ile ilgili davaya konu dairelerin gerçek ve rayiç bedelinin bilirkişi marifetiyle tespit edilerek müvekkil şirkete ödenmesi gerektiğini işbu nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava konusu İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Blok … Norma… Arasındaki 3 Nolu taşınmaz ile ilgili davalının davadan haberdar olması halinde 3. Kişilere devrinin önlenebilmesi için tedbir talebinin kabulüne ve tensip ile birlikte ilgili tapu müdürlüğüne yazı yazılarak 3. kişilere karşı devrin önlenmesi adına tapuya ihtiyat-i tedbir şerhi koyulmasına, öncelikle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava konusu İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, …Blok … Normal Kat Çatı Arasındaki … Nolu taşınmaz ile ilgili davalının davadan haberdar olması halinde 3. Kişilere devrinin önlenebilmesi için tedbir talebinin kabulüne ve tensip ile birlikte ilgili Tapu Müdürlüğüne yazı yazılarak 3. kişilere karşı devrin önlenmesi adına tapuya ihtiyat-i tedbir şerhi koyulmasına, yargılama sonunda haklı davanın kabulü ile, İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Blok 1. … Kat Çatı Arasındaki 3 Nolu taşınmazdaki davalı adına kayıtlı bulunan tapunun iptali ile müvekkil şirket adına tapuya kayıt ve tescilinin yapılmasına, yargılama sonunda Davanın kabulü ile, İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Blok … Normal Kat Çatı Arasındaki 4 Nolu taşınmazdaki davalı adına kayıtlı bulunan tapunun iptali ile müvekkil şirket adına tapuya kayıt ve tescilinin yapılmasına, bu talebin kabul görmemesi halinde davaya konu dairelerin gerçek ve rayiç bedellerinin bilirkişi marifetiyle tespit edilerek, tapu bedellerinin tapu devrinin yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte günümüz değerine güncellenerek ve değiştirilerek, bu bedelin davalıdan alınarak müvekkil şirkete ödenmesine, vekâlet ücreti dâhil tüm yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf “İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Blok …Normal Kat Çatı Arasındaki 3 Nolu ve 4 nolu taşınmaz ile ilgili müvekkilin zor durumundan istifade edilmek suretiyle alenen haksız, bedelsiz ve hile aldığını iddia ettiğini, bu iddia tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkil söz konusu taşınmazları yatırım amaçlı aldığını ve davacı taraf ile anlaştıkları tutarın tamamını da satıcısına ödendiğini, bu durum resmi tapu satış tutanakları ile sabit olduğunu, söz konusu tapu kaydı celp edildiğinde davacının satış bedelinin tamamını aldığı ve tapu devirlerini yaptığı tespit edileceğini, davacı tarafın anlaşma bedeli olarak [iki taşınmaz için] 4,000,000 TL bedel ile anlaştığı iddiası da gerçek dışı olduğunu, tapu devri resmi tapu kaydına yansıyan bedel üzerinden anlaşılmış ve müvekkil tarafından ödemesi yapıldığını, tapu kaydı resmi belge olup aksi ancak aynı derecede yazılı belge ile ispat edilebileceğini, işbu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın reddi, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davalı tarafın bilgibankasi.ito.org.tr web adresinden yapılan araştırmada gerçek kişi tacir kaydının olmadığı gibi dosya içinde bu hususa ilişkin bir delil ve iddia olmadığı gibi dolayısıyla da ticari işletme ile ilgili olmasının imkanı olmadığı, dava mutlak ticari dava da olmayıp buna göre mahkememiz görevsiz olmakla bu nedenlerle İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesine karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20 madde gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde iki hafta içerisinde müracaat edildiği taktirde dosyanın görevli İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-HMK 331/2 madde gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan bölümünün mahkememizce karar altına alınmasına,
5-Olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle işbu kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde HMK 21-c maddesi ve HMK 22. madde gereğince olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.24/11/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”