Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/710 E. 2023/473 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İST ANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/631 Esas
KARAR NO : 2023/433
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2022
KARAR TARİHİ : 29/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 25.02.2019 tarihinde sürücü … … idaresindeki … plakalı araç ile … plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu kazada … plakalı aracın kusurlu olduğunu, müvekkilinin bu kazada kusurunun bulunmadığını, müvekkilince 04.03.2019 tarihinde davalı sigortaya başvuru yapılmasına rağmen davalının 8 iş günü içerisinde ödemekle yükümlü olduğu tazminatı ödemediğini ve müvekkilinin haklarını sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, davalının ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürüncemede bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, müvekkilinin kazada kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında, davalının müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmadığını, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla davalıyı temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 01/03/2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını, müvekkilinin zarara uğrayacağını, müvekkilinin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep ettiklerini, tüm bu açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile müvekkili alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davacının sigortacıya başvuru şartını yerine getirmeden dava yoluna başvurduğunu, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, olay tarihinin 25.02.2019 olup davanın ise 26.09.2022 tarihinde ikame edildiğini, davacının taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, davacının munzam zarara dair taleplerinin reddinin gerektiğini, davacı tarafın munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, oysa Yargıtay’ın istikrarlı kararlarının munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğunu ve enflasyon gibi genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıyı zarara uğratmak amacı ile ödeme yapılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, iş bu hasar dosyası kapsamında yapılan toplam ödemenin 10.000,00-TL olduğunu, tüm bu açıklanan nedenlerle davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya bırakılmasına karar verilmesini etmiştir.
Mahkememizce tahkim komisyonu dosyasının, hasar dosyasının, banka cevabi yazılarının ve … İcra Müdürlüğünün 2021/… Esas sayılı dosyasının UYAP üzerinden celp edilerek dosya kapsamına alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının … İcra Dairesinin 2021/… Esas sayılı takip dosyasında tahkim komisyonu kararı ilamından kaynaklanan 10.000,00-TL asıl alacak, 607,80-TL yargılama gideri, 4.080,00-TL ilam vekalet ücreti, 352,12-TL işlemiş faiz, 0,30-TL işlemiş faiz, 2,01-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.042,23-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 24/02/2021 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Mali Müşavir bilirkişinin 14/04/2023 tarihli raporunda özetle; Dosyada mevcut olduğu üzere, davalı tarafın 10.000-TL’nin ödenmesi bakımından 27.11.2020 tarihinde temerrüde düştüğü, alacaklının iş bu alacağını 01.03.2021 tarihinde tahsil ettiği; huzurdaki davada davacının aşkın zararının (munzam zararı) tazminini talep ettiği, davacı tarafın aşkın zarar iddiasına ilişkin olarak, cari enflasyon oranı, döviz kurları, mevduat faizleri, ile yapılan hesaplamada Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere aşkın (munzam) zararının olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacının aracındaki değer kaybı bedeline dair talebi yönünden davalının ödemede temerrüde düşüp düşmediği ve yapılan ödeme ile alacaklının temerrüdünü aşan munzam zarar doğup doğmadığı ile miktarı ve davalıdan tahsili koşullarının oluşup oluşmadığı istemlerine ilişkindir.
6098 sayılı TBK.nın aşkın zararı düzenleyen 122. maddesinde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Kanun hükmünün açık lafzından da anlaşılacağı üzere, munzam zarar; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarardır. Alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebilir. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı).
Davacı, 25/02/2019 tarihli trafik kazasına karışan aracındaki değer kaybı bedeli için davalı sigorta şirketine başvurmuş, ödeme yapılmaması üzerine sigorta tahkim komisyonuna gitmiş, netice olarak bakiye 10.000,00TL değer kaybı bedeline 27/11/2020 tarihinden itibaren faiz işletilmek suretiyle hüküm kurulmuş, davacı tarafından alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapılmış ve borç 01/03/2021 tarihinde ödenmiştir. Dosyamız kapsamında uyuşmazlığın temel noktası ödenen bedel ve hakem kararının yasaya uygunluğundan ziyade davalının ödemede temerrüde düşüp düşmediği ve bu kapsamda davacının munzam zararı doğup doğmadığına ilişkindir.
Davacı tarafından faizi aşan munzam zararının tazmini talep edilmiş ise de yerleşik Yargıtay içtihatları da nazara alındığında TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Davacının sadece yüksek enflasyon, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu hususları alacaklının faizi aşan zarar iddiasına ilişkin ispat yükünü ortadan kaldırmayacağı, davacının kendi duruma özgü şekilde somut olarak zararını ispat etmesi gerektiği, (Yargıtay HGK., 2021/11-938E., 2022/401K; Yargıtay 11. HD., 2019/101 E., 2022/7803K.,. Yargıtay 11. HD., 2021/4165 E. , 2022/8361 K. Yargıtay 11. HD., 2021/4970 E. , 2022/8362 K.), davacının somut olarak gerçek zararını ispata yönelik delil sunmadığı, vakıa da bildirmediği anlaşıldığından munzam zarar isteminin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki alınan bilirkişi raporunda dahi salt enflasyonist suretle dahi zarar tespit edilememiştir. Her ne kadar davacı tarafından Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlaline yönelik kararları emsal olarak bildirilmiş ise de ihlale konu dosyanın kendine özgü şartlar içerdiği, dosyamız kapsamında davacının alacağına kavuşmasına dair sürecin aynı şekilde gerçekleşmediği, iddianın aynı şekilde sübut bulmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL harcın, peşin alınan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.560,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.29/05/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza