Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/702 E. 2023/516 K. 19.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2022/702 Esas
KARAR NO:2023/516

DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ:24/06/2022

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:06/03/2023
KARAR TARİHİ:19/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davalarının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 6 Nisan 1920’de … Ajansı adıyla kurulan Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşının her aşamasına ve Cumhuriyet devrimlerine tanıklık eden bir şirket olduğunu, şirketin sermayesinin bir kısmının devlet hazinesine yani türk milletine ait olduğunu, hem Türkiye tarihinde hem de basın tarihindeki yeri itibariyle güvenirliği ile meşhur bir şirket olduğunu, müvekkili kurum hakkında davalıların sosyal … aracılığıyla söylediği sözlerin hakaret boyutunda olduğunu, müvekkilin kişilik haklarını ihlal ettiğini, toplumdaki itibarını zedelemeye çalıştığını davalıların basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak yaptığı haber ve paylaşımın müvekkili şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, somut olayda ifade özgürlüğünü aşan ifadeler olduğunu, davalı tarafın amacının müvekkili kurumu Türk kamuoyunda itibarsızlaştırarak yıpratmak olduğunu, bu kasıtlı ve kişisel değer yargısı içeren ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığını beyan ederek, davanın kabulü ile davalı yan tarafından gerçekleştirilen haksız fiil sebebiyle 2.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle belirtilmesi gereken husus dava dilekçesi içeriği ile istem ve sonucun bağlantısız olması ve uyuşmadığını, davacı, hem … TV Genel Yayın Yönetmeni …’a tweet paylaşımı sebebiyle, hem … TV’ye bahse konu yayın sebebiyle, hem de konuyla hiç ilgisi olmayan … … ve …’a davayı yönelterek bir karmaşaya sebebiyet verdiğini, huzurdaki davanın birlikte açılmasında bir hukuki yarar mevcut olmadığını, ayrı ayrı yöneltilmesi gereken taleplerin, ne olduğu dava dilekçesinden anlaşılamayacak biçimde topluca yöneltildiğini, davacının asılsız ve mesnetsiz iddialarını kabul etmediklerini tüm bunların yanı sıra, bir basın yayın organından yargı merci gibi bir inceleme yapmasının beklenemeyeceği izahtan vareste olduğunu, böyle bir durumda haberin güncellik değeri kalmayacağını, dolayısıyla müvekkillerinin görevi ve sorumluluğu olay ve iddiaların beliriş biçimine uygun haber yapmakta olduğunu, Yerel mevzuat, Yargıtay emsal kararları, Uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları basın organlarının maddi gerçeği bulma yükümlülüğünün bulunmadığını açıkça ifade ettiğini, dava konusu haberin yayınlandığı zaman dilimi itibariyle güncel iddiaların tamamen görünen gerçekler çerçevesinde haberlere konu edilmesinden ibaret olduğunu, davacının kişilik haklarının ihlalinden bahsedilemeyeceğini, müvekkili haber kanalına ait internet sitesinde yayınlanan “Usta Gazeteci …’tan … Ajansı’na gazetecilik dersi” başlıklı 25.05.2022 tarihli haberde doğrudan davacı şirkete yöneldiğini, kişilik haklarını zedeleyen, davacının onur ve haysiyetine zarar veren hiçbir ifade kullanılmadığını, kişilik haklarına saldırının hangi koşullarda gerçekleşeceği Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile ortaya konulduğunu, gerçeklik unsurundan anlaşılması gereken olayın oluş anındaki görünen gerçekliğe uygun olduğunu, Yargıtay tarafından, kamu yararının üstün kılındığı hallerde, kişilik hakları rencide edilmiş olsa bile hukuka aykırılıktan bahsedilemeyeceği kabul edildiğini, neticede güncel ve gerçek olaylara bağlı haber içerisinde kullanılan tüm ifadeler, görünen gerçekliğin yansıması ve dolayısıyla mevcut vakıalara dayanarak kaleme alındığından hukuka uygun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için tazminata hükmedileceği düşünülse dahi talep edilen bedelin afaki bir bedel olduğu ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacağının ortada olduğunu, davacıya dava dilekçesinin açıklattırılmasını, husumet itirazlarının kabulünü, kamunun haber alma özgürlüğü göz önünde bulundurularak huzurda açılan davanın reddini, yargılama harç ve giderlerinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili … … Şirketi hakkında, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/702 Esas sayılı dosyasında davalı … tarafından … isimli sosyal … platformundaki … @… kullanıcı adlı hesabından yapmış olduğu ve Genel Müdürü olduğu https://… haberleştirildiği asılsız iddialar ve hakareti ifadeler içeren paylaşımı nedeniyle müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini ve toplum nezdindeki itibarı ile ticari itibarının zedelenmeye çalışıldığını, … A.Ş.’nin (https://…), … … … A.Ş.’nin çatısı altında faaliyet göstermekte olan yayın organlarından biri olduğunu, müvekkili … … Şirketi’nin geçmişten bugüne gelen itibarı hiçe sayılmak sureti ile davalılar tarafından müvekkili aleyhinde bir karalama kampanyasına girişilmiş olup, sosyal … ve internet haberciliği yoluyla sarf edilen sözlerin; eleştiri, düşünce özgürlüğü ya da haber sınırlarını aşarak hakaret boyutuna ulaştığını, dolayısıyla, müvekkilinin itibarını zedelemeye yönelik bu ithamlar karşısında, Türk Medeni Kanunu (TMK) md.24 ve 25 ile Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.49, 58 vd. hükümleri uyarınca uğranılan manevi zararın giderilmesi için taraflarınca davalılara karşı tazminat davası açma zarureti hâsıl olduğunu ileri sürerek 5.000TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle belirtilmesi gereken husus dava dilekçesi içeriği ile istem ve sonucun bağlantısız olması ve uyuşmamasıdır. Davacı, hem … TV Genel Yayın Yönetmeni …’a tweet paylaşımı sebebiyle, hem … TV’ye bahse konu yayın sebebiyle, hem de konuyla hiç ilgisi olmayan … … ve …’a davayı yönelterek bir karmaşaya sebebiyet verdiğini, huzurdaki davanın tüm müvekkillere karşı açılmasında ve birlikte görülmesinde bir hukuki yarar olmadığını, ayrı ayrı yöneltilmesi gereken talepler, ne olduğu dava dilekçesinden anlaşılamayacak biçimde topluca yöneltildiği ve günün sonunda birleştirildiğini, Oysa ki davaların birlikte görülmesinin hiçbir yararı olmadığını, davacının asılsız ve mesnetsiz iddialarını kabul etmediklerini, tüm bunların yanı sıra, bir basın yayın organından yargı merci gibi bir inceleme yapmasının beklenemeyeceği izahtan vareste olduğunu, böyle bir durumda haberin güncellik değeri kalmayacağını, dolayısıyla müvekkillerinin görevi ve sorumluluğu olay ve iddiaların beliriş biçimine uygun haber yapmakta olduğunu, Yerel mevzuat, Yargıtay emsal kararları, Uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları basın organlarının maddi gerçeği bulma yükümlülüğünün bulunmadığını açıkça ifade ettiğini, dava konusu haberin yayınlandığı zaman dilimi itibariyle güncel iddiaların tamamen görünen gerçekler çerçevesinde haberlere konu edilmesinden ibaret olduğunu, davacının kişilik haklarının ihlalinden bahsedilemeyeceğini, müvekkili haber kanalına ait internet sitesinde yayınlanan “Usta Gazeteci …’tan … Ajansı’na gazetecilik dersi” başlıklı 25.05.2022 tarihli haberde doğrudan davacı şirkete yöneldiğini, kişilik haklarını zedeleyen, davacının onur ve haysiyetine zarar veren hiçbir ifade kullanılmadığını, kişilik haklarına saldırının hangi koşullarda gerçekleşeceği Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile ortaya konulduğunu, gerçeklik unsurundan anlaşılması gereken olayın oluş anındaki görünen gerçekliğe uygun olduğunu, Yargıtay tarafından, kamu yararının üstün kılındığı hallerde, kişilik hakları rencide edilmiş olsa bile hukuka aykırılıktan bahsedilemeyeceği kabul edildiğini, neticede güncel ve gerçek olaylara bağlı haber içerisinde kullanılan tüm ifadeler, görünen gerçekliğin yansıması ve dolayısıyla mevcut vakıalara dayanarak kaleme alındığından hukuka uygun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için tazminata hükmedileceği düşünülse dahi talep edilen bedelin afaki bir bedel olduğu ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacağının ortada olduğunu,davacıya dava dilekçesinin açıklattırılmasını, husumet itirazlarının kabulünü, kamunun haber alma özgürlüğü göz önünde bulundurularak huzurda açılan davanın reddini, yargılama harç ve giderlerinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2022 tarih ve … sayılı kararı görevsizlik kararı nedeniyle, dosya mahkememize 25/10/2022 tarihinde intikal etmiş olup, mahkememizin 2022/702 esasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 08/12/2022 tarihli ara kararı ile ”Davalı … … Anonim Şirketleri yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına,” karar verildiği, davanın davalı şirketler yönünden tefrik edilerek, Mahkememizin … Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
…. Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı dosyasında, 06/03/2023 tarihli karar ile dosyamız ile işbu dosyanın birleştirilmesine karar verilerek, dosyanın mahkememizin dosyasına gönderildiği görülmüştür.
Mahkememizce emniyet müdürlüğünden sosyal ekonomik durum araştırması yaptırılarak dosyamıza gönderildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava yönünden, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı … genel yayın yönetmeni …’un sosyal … paylaşımındaki ibareler ile bu paylaşımın internet sitesinde yayımlanması itibariyle davacı nezdinde kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, paylaşımın basın özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı, diğer davalı gerçek şahıs … … yetkilisi … yönünden görevi kapsamında sorumluluk bulunup bulunmadığı ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplandığı, sosyal … ve internet sitesi paylaşımların gerçekleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, Birleşen dava dosyası yönünden taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı … genel yayın yönetmeni …’un sosyal … paylaşımındaki ibareler ile bu paylaşımın internet sitesinde yayımlanması itibariyle davacı nezdinde kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği, paylaşımın basın özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı, asıl dosyada davalı gerçek şahıs … … yetkilisi … yönünden yetkilisi bulunduğu şirketin ve davalı … adlı şirketin paylaşım ve yayın itibariyle sorumluluklarının bulunup bulunmadığı ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplandığı, sosyal … ve internet sitesi paylaşımların gerçekleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile, ”Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” hükmü düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 25/1. maddesi ile, Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu 49. maddesi ile, ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
” hükmü düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu 58. maddesi ile, ”Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Asıl ve birleşen dava dosyası kapsamında irdelenmesi gereken husus davalı … genel yayın yönetmeni …’un davacı tarafından yapılan “Türgev ve … vakfından …’na tepki” haberi üzerine şahsi sosyal medyasından yaptığı “Devletin resmi haber ajanı mısın, tecavüzcü …’ın yayın organı mısın? İşini yap. Ana muhalefet partisi genel başkanının belgeli iddialarını ve muhatabı iktidar partisinin yanıtlarını yayınla. Ajansçılık budur. Ajans seçime şaibe katmaz, ajans hırsıza tecavüzcüye borazan olmaz.” şeklindeki paylaşımının ve bu paylaşımın davalı …’nin internet sitesinde 25/05/2022 tarihinde yayımlanmasının ifade ve basın özgürlüğü ya da kişilerin şöhret ve itibarına saygı gösterilmesini isteme haklarından hangisinin kapsamında kaldığına ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28 inci maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanununun 1 inci ve 3 üncü maddelerinde düzenlenmiş olup, basının özgürce yayın yapması güvence altına alınmıştır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir (Anayasa Mahkemesi (AYM); Bekir Coşkun, B. No: 2014/12151, 4/6/2015; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015).
İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal … (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018).
İfade özgürlüğü, temsil ettikleri seçmenlerinin kaygılarına dikkat çektikleri ve onların menfaatlerini savunmak zorunda oldukları için halkın seçilmiş temsilcileri bakımından özel bir öneme sahiptir (AİHM; Lombarda ve diğerleri Malta, B. No: 7333/06, 24/4/2007).
Öte yandan; maddi olgular ile değer yargısı arasında da ayrıma gidilmeli, değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı gözetilmelidir (AİHM; Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986). Zira, taraflara değer yargılarının doğruluğunu ispat külfeti getirilmesi, hakkın kullanımını imkânsız kılacaktır. Bununla birlikte, değer yargısının da makul bir olgusal temele sahip olması gerektiği, orantılı ve ölçülü bir biçimde ifade edilip edilmediği denetlenmelidir (AİHM; Jerusalem/Avusturya, B. No: 26958/95, 27/2/2001).
Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur (AYM; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014). Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şöhret ve itibarının korunmasıdır.
Davalı gazeteci …’un sarf ettiği sözlerin ve bu sözlerin haberleştirilmesinin ifade özgürlüğünün sınırlarını aşıp aşmadığını tespit ederken, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade ve basın özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir.Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Bu ancak davanın bütününden anlaşılabilir.
Bu tür davalarda yapılması gereken; kamuya mal olmuş kişilerin şöhret ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir dengenin kurulmasıdır. Dengeleme yapılırken her bir somut olay bakımından şu hususları göz önüne almak gerekmektedir: Dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği (AYM; (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018).
Yine göz önünde bulundurulması gereken ilk husus, dava taraflarının toplumsal ve gazeteci kişiliklerine dair konumlarıdır. Söz konusu sosyal … paylaşımında davalı … davacı …’nın “… ve … vakfından …’na tepki” açıklamasıyla verdiği haberi alıntılıyarak mezkur sözleri sarf etmiş, davalı … ise bu paylaşımı “Usta gazeteci …’tan … Ajansına gazeticilik dersi” başlığıyla haberleştirmiştir. Bu paylaşımlar gazetecilik faaliyetinin yanı sıra seçim arefesindeki güncel politik bir meseleye atıfla gündeme geldiğinden olayın hem basın hem de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir. Nitekim eleştirilerin hedefinde olan davacı, dava dilekçesinde de belirtildiği gibi devlet haber ajansı niteliğindeki tarihsel ve kamusal konumu ve tanınırlığı, taraflarca ayrı ayrı yapılan haberleştirmelerin politikliği nedeniyle makul eleştiri sınırları daha geniş kabul edilmelidir. Taraflarca habere ve ifadelere konu edilen paylaşımların kitlesel talep, endişe ve düşüncelerini politik alana aktaran ve onların çıkarlarını savunan kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple ifade ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlama, eğer bir politik kaygı ifadesinin özgürlüğüne yönelik ise dava konusu istemlerin çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir. Olayımızda göz önünde tutulması gereken ikinci husus ise davalının konuşmasında dile getirdiği iddiaların kamusal çıkarlarla ilgili olmasıdır. Toplumu yakından ilgilendiren konuşmaların çerçevesinin baskın bir şekilde politik alanda kaldığı açıktır.
Davalı …’un paylaşımında kullandığı ifadelerin incitici ve rahatsız edici olduğu açıktır. Ancak bu paylaşımdaki ifadeler genel anlamda bahsi geçen ve ilk olarak davacı … tarafından haberleştirilen … …’na yöneliktir. Davacıya yönelik olan ifadeler genel manada bu suretle gazetecilik yapılmamasına ilişkin olup aynı zamanda bu vakıf ile ilgili gündemde olan toplumsal bir tartışmanın politikleştirilmesi üzerinedir. Siyasetçilerin tarafı olduğu bir tartışmanın incitici ve rahatsız edici ifadelerle haberleştirilmesine yönelik tepkili bir paylaşımın ve bu paylaşımın haberleştirilmesinin yaşanan güncel olaylara ilişkin olduğu, politik alanda kaldığı, kamusal çıkarlarla ilgili olduğu, davacının kamusal kişiliğinin de mevcut olduğu, davaya konu ifadelerin ve bu ifadelerin haberleştirilme biçiminin incitici ve rahatsız edici olduğu kabul edilse de daha üstün nitelikli kamusal yarar karşısında davacının katlanmak durumunda olduğu, ifadelerin davacı nezdinde ağır eleştiri mahiyetinde olduğu, ifade ve basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve davacının şöhret ve itibarına saldırı oluşturmadığı, basının olayları değerlendirme ve kişileri yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumlu olduğu, asıl dosyada … … şirketinin yetkilisi olan davalı gerçek şahıs … ve birleşen dosyada …’nin Yönetim kurulu üyeliği sıfatı bulunan aynı şirket yönünden mezkur paylaşım ve paylaşımı haberleştirmeye ilişkin sorumlulukları bulunup bulunmadığı hususunda ise paylaşımın niteliği ve yargılama sonucunda varılan kanaat uyarınca araştırma yapmaya gerek görülmeksizin asıl ve birleşen dava yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davanın reddine,
2-Asıl dava yönünden;
a-Alınması gereken 179,90-TL maktu harçtan 80,70-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 2.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
3-Birleşen dava yönünden;
a-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
b-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
c-Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk ücreti 3.200,00-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.19/06/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza