Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/655 E. 2023/877 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/655 Esas
KARAR NO : 2023/877 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2022
KARAR TARİHİ : 31/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; … plakalı araç ile müvekkiline ait … plakalı arç arasında 27/05/2019 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin davalı sigorta şirketine başvuru yaptığını ancak sigorta şirketinin her hangi bir ödeme yapmadığını, borcu tahsil etmek amacıyla 30/05/2019 tarihinde borçlu temerrüte düşürmüş ancak borcunu 02/11/2021 tarihinde tahsil ettiğini, müvekkilin talep ettiği tazminatının temerrüte düşürdüğü tarih deki alam gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü aynı olmayacağı, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile müvekkil alacağın zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; Huzurdaki davanın görevsiz mahkeme ikame olduğunu, davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 sayılı karayolları trafik kanununun 97. Maddesine düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın usulden reddini, esastan reddini, aksi taktirde sorumluluğun azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasını, kabul anlamına gelmemek üzere aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranı dikkate alınarak hüküm kurulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin 29/03/2023 tarihli ıslah dilekçesini özetle; Pasiflerdeki artma anlamında her zaman somut zararın aranması hakkaniyete uygun sonuçlar vermeyeceğini, fiyatların aşırı yükseldiğini, döviz fiyatlarında öngörülemeyen değişikliklerin olduğu enflasyona bağlı olarak alacaklının alacağını geç alması nedeniyle zarın gerçekleşeceğini, müvekkilinin aktifindeki azalmanın ortada olduğu, mahkemelerin davayı aydınlatma yükümlülüğünün olduğu göz önünde bulundurularak dosyanın esasına girilerek bilirkişiye tevdini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava TBK 122. maddesinde düzenlenen aşkın zarar istemine ilişkindir.
TBK 122. Maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü amirdir.
Aşkın zarar alacaklısı öncelikle temerrüde uğrayan alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu, ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir. Ayrıca, aşkın zararının gerçekleşmiş, ölçülebilir ve somut (gerçek) bir zarar olması gerekir. Sadece, yüksek enflasyon, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu hususları alacaklıyı faizi aşan munzam zarara yönelik iddiasına ilişkin ispat yükünü ortadan kaldırmayacaktır. Burada davacının ispat külfeti altında olduğu husus, enflasyon ve yüksek faizler değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı gördüğü zarar olgusudur.
Kanun hükmünün açık lafzından da anlaşılacağı üzere, munzam zarar; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarardır. Alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebilir. Ancak munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanması gerekir. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı).
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde dava ve ıslah dilekçeleri ile davacının davalı sigorta şirketinin 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekli tazminatı ödememiş, yapılan yargılama neticesinde ödemesi sebebiyle paranın faizi aşan munzam zararı için huzurdaki dava açılmış ise de davacının sadece yüksek enflasyon, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu hususları alacaklıyı faizi aşan aşkın zarara yönelik iddiasına ilişkin ispat yükünü ortadan kaldırmayacağı, davacının dava dilekçesinde şahsen ve SOMUT olarak gerçek zararını ispata yönelik iddiasına ilişkin delil bulunmadığı, kaldı ki zararın tam miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından munzam zarar isteminin ispatlanamadığı anlaşılmış ve bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Karar ve ilam harcı 269,85-TL nin peşin alınan 80,70-TL den düşümü ile kalan 189,15‬-TL bakiye ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13-14 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.560,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
4-Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır