Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/620 E. 2023/363 K. 08.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/620 Esas
KARAR NO : 2023/363

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/09/2022
KARAR TARİHİ : 08/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 18.12.2020 tarihinde … Ltd. Şti’ne ait …plakalı araç ile … plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada … plakalı aracın kusurlu olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu 99. maddesinde, sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğu hükmüne yer verildiğini, müvekkilinin, 18.12.2020 tarihinde davalı borçlu sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen, sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde tazminatı ödemeyerek, sebepsiz zenginleşmeye gittiğini ve alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle huzurdaki davanın açılması zaruriyetinin doğduğunu, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 18.12.2020 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü, ancak borcunu tahkim kararı ile 08/06/2022 tarihinde tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar bedeli tazminatının temerrüde düştüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü aynı olmadığından müvekkilinin zarara uğrayacağını belirterek sonuç olarak; müvekkilin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00-TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; aşkın zararın talep edilebilmesi için alacaklı yanın temerrüt faizini aşan bir zararının olması gerektiğini, davacı yanın temerrüt faizini aşan zararının bulunmadığını, Sigorta Tahkim Komisyonunun 07.04.2022 tarih, 2022.E.122706 K-2022/130156 karar sayılı ilamda yasal (temerrüt faizi) faize hükmedilmiş olup, davacı yanın temerrüt faizine göre tazminatı aldığını, müvekkili şirketin temerrüdünün gerçekleşmediğini ve söz konusu zararın oluşmasında kusuru bulunmadığını, … plakalı araçta 18.12.2020 tarihinde meydana gelen zarara ilişkin yapılan ihbar sonucu hasar dosyası açıldığını, yapılan değerlendirme ve incelemeler ile alınan ekspertiz raporunda davacı aracında 7.995,00-TL hasar olduğunun tespit edildiğini, bu rakamın da karşı tarafa 29.06.2021 tarihinde ödendiğini, ayrıca araçta oluşan soyut nitelikteki 2.500,00TL değer kaybının da karşı yana ödendiğini, davacı yanın, ödemeye rağmen ödemenin eksik olduğu, zararın eksik karşılandığından bahisle Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurduğunu, tahkim komisyonunca bilirkişi raporu alınarak, bakiye hasara hükmedildiğini, hasar dosyasında zarar tespit edilip ödeme yapıldığından, ödeme tarihi itibariyle bakiye borcun olup olmadığının bilinmediğini ve bakiye borcunun olup olmadığının Sigorta Tahkim Komisyonunun… sayılı dosyasında tespit edildiğini belirterek tüm bu açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün …icra takip dosyasının UYAP üzerinden, dava konusu sigorta tahkim komisyonu dosyası ve bankalardan faiz oranları celp edilerek dosya kapsamına alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında hakem kararından kaynaklanan 6.660,65-TL maddi tazminat, 1.427,28-TL yargılama gideri, 5.100,00-TL vekalet ücreti, 96,90-TL, 1,06-TL ve 3,77-TL işlemiş faizler olmak üzere toplam 13.289,66-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 06/06/2022 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 09/06/2022 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Bankacı bilirkişinin 30/01/2023 tarihli raporunda özetle; Davacı …Ltd.Şti.’ne ait… plakalı araç ile davalı …Sigorta A.Ş’nden sigortalı olan …plakalı araç arasında, 18.12.2020 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, söz konusu hasarlı kazanın İhbar/İşlem Tarihi 28.01.2021 olmakla birlikte, davalı sigorta şirketi tarafından, davacıya 29.06.2021 tarihinde 8.259,41TL hasar ödemesi yapılmıştır. Ancak davacının başvurusu ile Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Kararı ile, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya 6.660,65TL’lık (=14.920,06 TL – 8.259,41TL) eksik hasar ödemesi yapıldığına karar verildiği, Söz konusu 6.660,65TL’lık tutar için 28.01.2021 Kaza İhbar/İşlem tarihinden ödemenin yapıldığı 08.06.2022 tarihine kadar, ayrıca temerrüdün oluştuğu 02.04.2022 tarihinden 08.06.2022 tarihine kadar, denkleştirici adalet ilkesi gereği Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE), ABD Doları ve Euro döviz kurları, Asgari Ücret Brüt Tutarı, Gram Altın Fiyatı ve Vadeli Mevduat Faizi sepet formülüne göre güncel değeri terditli olarak hesaplandığında;
a)28.01.2021 Kaza İhbar/İşlem Tarihi esas alındığında; 6.660,65 TL’lık tutar 08.06.2022 ödeme tarihinde ortalama 13.148,08TL güncel değere ulaşmaktadır. Bu durumda, ödemenin yapıldığı tarih itibariyle hesaplanan ortalama 13.148,08TL’lık tutardan, 08.06.2022 tarihinde davacıya ödenmiş olan 6.762,38TL (6.660,65TL anapara+101,73TL işlemiş faiz) düşüldüğünde, ödeme tarihi itibariyle 6.385,70TL’lık (= 13.148,08TL – 6.762,38 TL) munzam zararın söz konusu olduğu,
b)Temerrüdün oluştuğu 02.04.2022 Tarihi esas alındığında ise; 6.660,65 TL’lık tutar 08.06.2022 ödeme tarihinde ortalama 7.844,11TL güncel değere ulaşmaktadır. Bu durumda, ödeme tarihi itibariyle hesaplanan ortalama 7.844,11TL’lık tutardan, 08.06.2022 tarihinde davacıya ödenmiş olan 6.762,38TL (6.660,65TL anapara+101,73TL işlemiş faiz) düşüldüğünde, ödeme tarihi itibariyle 1.081,73TL’lık (=7.844,11TL – 6.762,38TL) munzam zararın söz konusu olduğu ancak davacı tarafından huzurdaki dava ile 500,00 TL talep edildiğinden taleple bağlı kalınması yönündeki görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi; Davacı vekili 07/03/2023 tarihli dilekçesi ile dava değerini 1.081,73-TL artırdığını, talep artırım dilekçesinin usulüne uygun olarak davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacının araç hasar bedeline dair talebi yönünden davalının ödemede temerrüde düşüp düşmediği ve yapılan ödeme ile alacaklının temerrüt faizini aşan munzam zarar doğup doğmadığı ile miktarı ve davalıdan tahsili koşullarının oluşup oluşmadığından istemlerine ilişkindir.
TMK 2. maddesine göre “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.”
Borçlar Kanunu’nun 112. maddesine göre “borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür”.
Borçlar Kanunu’nun 118. maddesine göre “Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür”.
6098 sayılı TBK.nın aşkın zararı düzenleyen 122. maddesinde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Kanun hükmünün açık lafzından da anlaşılacağı üzere, munzam zarar; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarardır. Alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebilir.
Yargıtay HGK’nın 10.11.1999 gün ve 13-353/929 sayılı kararında vurgulandığı üzere; munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucudur ve alacaklının zararının faizi aşan bölümüdür. Borçlu para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ödeme yükümü altına girer. Bu durumda BK’nın 103. maddesi uyarınca alacaklının mutlak ve tartışmasız bir zarara uğradığı kabul edilmektedir. O nedenle alacaklıya, uğradığı zararı ispat yükümü verilmeksizin, en önemlisi borçlunun kusuru olup olmadığı araştırılmaksızın yasa gereği kabul edilen zararı giderme hakkı tanınmıştır. Bunun dışında, alacaklının uğradığı zararın temerrüt faizinin üstünde gerçekleşmiş olması durumlarında ise, davada uygulanması gereken BK’nın 105. maddesi gündeme gelir. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabilir. BK 105. kaynağı ne olursa olsun, temerrüt faiz yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir. Borcun dayanağı haksız fiil, sözleşme, nedensiz zenginleşme, kanun, vekâletsiz iş görme olabilir. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuki aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü (BK 105), asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi (BK’nın 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hâl böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşamı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür.
Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK’nın 105. maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun tümerrüde düşmedeki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak, temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir.
Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nce uzun yıllar munzam zararın varlığını davacı alacaklının somut delillerle kanıtlamak zorunda olduğu kabul edilip uygulanmış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu, 21.12.2017 gün ve 2014/2267 sayılı başvuru nolu kararına konu uyuşmazlıkta, başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu tesbite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine değerlendirilip mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olması karşısında, hak ihlâline neden olmamak düşüncesiyle munzam zararın somut delillerle kanıtlanması gerektiği uygulamasından vazgeçilmiş, gelişen ekonomik koşullar, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki adil dengenin korunması Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararlarının bağlayıcılığı gözönünde tutularak enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizden fazla olması halinde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir (15.Hukuk Dairesi’nin 2018/1494 Esas-2019/932 Karar sayılı ilâmı).
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde,
Munzam zarar, borçlunun temerrüdü ile başlayan ve ödemesi ile sona eren devrede alacaklının faizi aşan zararıdır. Yukarıda açıklandığı gibi munzam zarar talep edenin enflasyonist ortam ve ülkenin ekonomik durumu nedeniyle malumu ispat etmesi aranmayacaktır. Nitekim HMK 187/2. maddesinde herkesçe bilinen vakıaların ve ikrar edilmiş vakıaların ispatının gerekmediği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 2014/2267 başvuru numaralı 21.12.2017 sayılı kararında da yerel mahkemenin munzam zararının somutlaştırılıp kanıtlanamadığı yönündeki kararını onayan Yargıtay Özel Dairesi’nin kararı; AİHM kararları da emsal gösterilerek yüksek enflasyonun alacağın değer kaybına uğradamadan ödenmesinde dikkate alınması gerektiğine işaret etmiştir.
Davacı, 18/10/2020 tarihli trafik kazasına karışan aracındaki hasar bedeli için davalı sigorta şirketine başvurmuş, bir kısım ödeme yapılmış ve bakiye hasar bedeli için sigorta tahkim komisyonuna başvurulmuş, netice olarak bakiye 6.660,65 TL hasar bedeline 02/04/2022 tarihinden itibaren faiz işletilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Dosyamız kapsamında uyuşmazlığın temel noktası ödenen bedel ve hakem kararının yasaya uygunluğundan ziyade davalının ödemede temerrüde düşüp düşmediği ve bu kapsamda davacının munzam zararı doğup doğmadığına ilişkindir.
Davacı, dava dilekçesinde, davalı sigorta şirketinin 18/12/2020 tarihinde temerrüde düşürülmesine rağmen ancak hakem kararı üzerine 08/06/2022 tarihinde icra kanalıyla alacağına kavuşabildiğini beyanla temerrüt tarihinden itibaren faizi aşan zararını talep etmektedir. Bu kapsamda uyuşmazlık konusu asıl alacak miktarı hakem kararı ile belirlenen 6.660,65 TL’dir. Nitekim davalı sigorta şirketinin daha önce yaptığı ödemeler dava konusu olmayıp bilirkişi raporunda da tespit edilen bu duruma açık bir itiraz bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı sigortacının başvuru üzerine doğrudan ilk aşamada ödediği miktara ilişkin bir munzam zarar talebi bulunmamaktadır. Dava konusu, sigorta şirketinin sonradan yaptığı bakiye ödemeye yöneliktir.
Davacı, hakem kararına da konu olduğu şekilde yapılan ödemenin yetersiz olduğunu bildirerek bakiye zarara ilişkin başvurusunu 22/03/2022 tarihinde davalı sigorta şirketine yapmıştır. Davacının bakiye zarar iddiasına yönelik davasını veya tahkim başvurusunu KTK 111 maddesi kapsamında iki yıllık sürede açabileceği kabul edildiğine göre ödemenin yeterli olmadığına dair iddianın belirli bir sürede ve ayrıca ileri sürülmesi gerekliliği bulunmaktadır. Nitekim ödeme yapanın kabul edilen miktar itibariyle uyuşmazlığın sona erdiğini düşünerek hareket etmesi olağan karşılanacaktır. Dolayısıyla bakiye zarar yeni bir uyuşmazlık konusu olarak ileri sürülmedikçe temerrüt ortaya çıkmayacağından taraflar arasındaki hakem kararında da tespit edildiği gibi davamız konusu 6.660,65 TL’lik alacağa dair davalının temerrüt tarihi 22/03/2022 tarihli başvurudan 8 iş günü sonrası olan 02/04/2022 tarihi olacaktır. Bu tarihten 08/06/2022 ödeme tarihine kadar işleyen faiz miktarı düşülerek rapordaki yöntemle hesap yapılması gerekecektir. Bilirkişi bu hususu gözden kaçırmış ise de itiraza uğramayan aynı yöntem takip edilerek hesap yapılabileceğinden ek rapora gereksinim duyulmamıştır.
*02/04/2022 temerrüt – 08/06/2022 ödeme tarihi arası gün sayısı; 67
*Asıl alacak miktarı; 6.660,65 TL
*Bilirkişi raporunda sepet yöntemi ile belirlenen oran; 18,33
*Ödenen faiz; 101,73 TL olmak üzere:
67*6.660,65*18,33/36.000 =227,22TL – 101,73TL =125,49 TL temerrüt faizini aşan zarar olarak belirlenecektir. Belirlenen miktara kazaya karışan araçların ticari vasfı gözetilerek avans faizine hükmetmek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile 125,49 TL munzam zararın dava tarihininden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin Reddine,
2-Karar tarihi itibari ile alınması gereken alınması gereken 179,90-TL harçtan 90,70-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 89,20-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL başvuru harcı, 80,70-TL peşin harç ve 10,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 171,40 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 125,49-TL (kabul miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 125,49-TL (red miktarı nazara alınarak ve kabul miktarını geçmemek kaydıyla) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 957,00-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna (%11,60 kabul) göre takdiren oranlayarak 111,00-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.560,00-TL’nin Kabul-red oranına (%11,60 kabul) göre 180,96-TL’nin davalıdan, bakiye 1.379,04-TL’sinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/05/2023

Katip Hakim
e-imza e-imza