Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/511 E. 2023/608 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2022/511 Esas
KARAR NO :2023/608

DAVA:Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/08/2013
KARAR TARİHİ:17/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’ın 19.11.2012 tarihinde 79 yaşında vefat ettiğini, muris adına keşide edilmiş, 06.05.2011 tanzim tarihli, 10.08.2011 vade tarihli, 150.000.-TL bedelli bono için davalı tarafından davacılar aleyhine icra takibi yapıldığını, bononun tanzim tarihinde murisin 78 yaşında olup, parkinson ve alzheimer hastası olduğunu, 1995 yılından bu yana … Devlet Hastanesinde Kontrol altında iken vefat ettiğini, murisin sağlığında bu senetten hiç bahsetmediğini, imzanın murise ait olmadığını, öncelikle imza incelemesi yapılmasını, senet üzerinde malen kaydı bulunduğunu, bu yaştaki bir kişinin bu miktar mal almasının mümkün olmadığını ileri sürerek ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takibin durdurulmasını, takip dayanağı senetten dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitini, takibin iptalini, icra takibi haksız ve kötü niyetli olduğundan, takip konusu alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, muris …’ın … İli, … İlçesi, … Mah. 2957 ada, 17 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, taşınmazın uzun yıllar ödenmeyen vergi ilişiklerinin ve intikal vergilerinin belgeli ve belgesiz olarak davalı tarafından ödendiğini, bu işlerin görüşülmesi sırasında davacılardan … birçok kez babası muris ile davalı şirkete geldiğini ve görüşmelere katıldığını, davalı tarafından yapılan masraflar nedeniyle diğer tüm hissedarlar gibi muris …’dan senet alındığını ve bu senede ilişkin icra takibi yapıldığını, davacı tarafından sunulan bu belgelerin tamamının tanı bölümünde parkinson hastalığı yazmakta olup, davacı taraf parkinson hastalığının hak ve fiil ehliyetini kaldıran bir hastalık olmadığını bildiğinden iddialarını inandırıcı hale getirmek için Alzheimer ibaresini eklediğini, beyanla davanın reddini, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkememizce verilen 10.07.2017 tarih ve … sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi’nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2020/60 Esas-2020/220 Karar sayılı ilamı ile, ”davacıların murisinin düzenlediği senette malen kaydı olduğu, mal karşılığı verildiği iddiasının aksine borç karşılığı teminat amacıyla alındığının davalı tarafından beyan edildiğinden ispat yükünün senedin talil edilmesi nedeniyle davalı tarafta olduğu, davalının talil nedeniyle bağlı olarak davalı tarafından 150.000-TL ödeme yaptığını ispat etmesi gerektiği ancak dekontlarda davacı murisine yapılan ödeme bulunmadığı, mirasçılardan …’a yapılan ödemenin muris adına yapıldığı kabul edilse bile ödemenin senet bedelini karşılamadığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 03.03.2017 T. 2015/2 E. 2017/1 K. sayılı kararı gereğince açıkça yemin deliline dayanılmamış ise dilekçede yer alan sair deliller gibi bir ibare yemin deliline dayanıldığı anlamına gelmeyeceği, davalının cevap dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanılmadığı ve “ilgili tüm deliller” denildiğinden yemin deliline dayandığının kabul edilemeyeceğin anlaşıldığı, taraflar arasında bir ticari ilişkide mevcut olduğu, davacıların beyanına rağmen murisinin senedin imza tarihinde hukuki ehliyetinin varlığı ve imzanın da kendisinin eli ürünü olduğunun sabit olduğu, davalının alacağı takibe koyduğu için kötü niyetli olduğu kanıtlamadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği”, kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/248 Esas, 2022/3899 Karar ve 23/05/2022 tarihli ilamı ile, ”Dava, takip dayanağı bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacılar, murislerinin keşidecisi olduğu bono nedeniyle borçlu olmadıklarını, murislerinin bono verilmesini gerektirecek mal alımı yapmadığını ileri sürmüş, davalı ise; bononun, davacıların murisinin de maliki olduğu gayrimenkuldeki inşaat işi için taşınmaz malikleriyle yapılan protokoller gereği ilgili taşınmazın vergi ve intikal borçlarının davalı tarafından ödenmesi karşılığında teminat amacıyla alındığını beyan etmiş, davalının dosyaya sunmuş olduğu Kat Karşılığı İnşaat Yapım Protokolü’nde ‘’Arsa hissedarlarından …’dan yapılacak masraflar karşılığında 150,000 TL’lik teminat senedi almıştır. Bu sözleşme gereği yerine gelmediği takdirde yapılan harcamalar karşılığında bu 150,000 TL’lik senet hak sahibi olarak … … Ltd. Şti. tarafından işleme konulabilir. Kat karşılığı sözleşme imzalandığı takdirde teminat senetleri geri iade edilecektir.’’ denildiği, protokolde açıkça belirtildiği üzere, bu protokol gereği yerine getirilmediğinde davalının yaptığı ödemelerin teminatını oluşturmak üzere bonoyu aldığı, cevap dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde taraf beyanlarından sözleşme konusu kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin ifa edilmediği ve sözleşme gereğinin yerine gelmediği anlaşılmaktadır. Esasen İlk Derece Mahkemesince dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunda da, davalının protokol kapsamında bir takım ödemeler yaptığı tespit edilmiş ise de, davalı tarafından protokol kapsamında yapılan ödemelere ilişkin herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davalının protokolde zikredilen taşınmaz için protokol kapsamında yaptığı ödemelerin ispatı amacıyla dosyaya sunmuş olduğu ödeme belgeleri ve ilgili diğer evrakların incelenerek, davalının protokol kapsamında mezkur taşınmaz için ödeme yapıp yapmadığının tespiti ile ödeme yapılmış ise davacıların murisinin adına yapılan ödeme miktarında davalının alacaklı bulunduğu değerlendirilerek neticesine göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına bozulması gerekmiştir.” denilerek, verilen kararın bozularak dosyamızın Mahkememize iade edildiği ve Mahkememizin 2022/511 Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden önce menfi tespit davası açmıştır.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde,
Davacılar, murislerinin keşidecisi olduğu bono nedeniyle borçlu olmadıklarını, murislerinin bono verilmesini gerektirecek mal alımı yapmadığını ileri sürmüş, davalı ise; bononun, davacıların murisinin de maliki olduğu gayrimenkuldeki inşaat işi için taşınmaz malikleriyle yapılan protokoller gereği ilgili taşınmazın vergi ve intikal borçlarının davalı tarafından ödenmesi karşılığında teminat amacıyla alındığını beyan etmiş, davalının dosyaya sunmuş olduğu Kat Karşılığı İnşaat Yapım Protokolü’nde ‘’Arsa hissedarlarından …’dan yapılacak masraflar karşılığında 150.000,00 TL’lik teminat senedi almıştır. Bu sözleşme gereği yerine gelmediği takdirde yapılan harcamalar karşılığında bu 150.000,00 TL’lik senet hak sahibi olarak … … Ltd. Şti. tarafından işleme konulabilir. Kat karşılığı sözleşme imzalandığı takdirde teminat senetleri geri iade edilecektir.’’ denildiği, protokolde açıkça belirtildiği üzere, bu protokol gereği yerine getirilmediğinde davalının yaptığı ödemelerin teminatını oluşturmak üzere bonoyu aldığı, cevap dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde taraf beyanlarından sözleşme konusu kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin ifa edilmediği ve sözleşme gereğinin yerine gelmediği anlaşılmaktadır.
…. İcra Müd. … E. sayılı dosyası getirtilmiş incelenmesinde; 22.08.2011 tarihinde 150.000-TL (senet bedeli) 739,73-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 150.739,73-TL’nın alacağın tahsili için takip başlatıldığı, takibin tedbir kararı üzerine durduğu anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 29/04/2015 tarihli raporunda; Açılan menfi tespit davasında hukuki işlem tarihi olan 06/05/2011 tarihinde düzenlemeye ehil olup olmadığı, fiil ehliyetini etkileyecek derecede bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığı sorulan 19.11.2012 tarihinde vefat eden Emin oğlu, 1933 doğumlu … hakkında düzenlenen dava dosyasının tetkikinde; akit tarihinde kendisinin; fiili ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekât serbestîsi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede akıl hastalığı, akıl zayıflığı, bunama hali veya organik defisiter araz saptayacak herhangi bir tıbbi bulgu veya belgeye rastlanmadığı kişide mevcut sistemik hastalıklarında fiil ehliyetini etkilemeyeceği, bu duruma göre; …’ın 06/05/2011 tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğunun kabulünün uygun bulunduğu yolunda rapor sunulmuştur
Mahkememizin 06/11/2015 tarihli ara karar ile bilirkişi raporunda; Borçlusu …, alacaklısı … İnş.Yapı San. Ve Tic.Ltd.Şti olan 06.05.2011 tanzim ve 10.08.2011 ödeme tarihli 150.000-TL meblağlı senet aslının borçlu hanesi … adına atılı bulunan 2 adet borçlu imzasının … isimli şahsın eli mahsulü olduğu yolunda rapor sunulmuştur.
Dosyamız kapsamında verilen istinaf onama kararının Yargıtay tarafından verilen bozma kararı ile kaldırıldığı ve davalının senedin teminatını oluşturduğu protokol kapsamında elden ödeme yaptığına dair iddiasının ispatlanamadığı hususu sabitlik kazanmıştır. Bunun yanında istinaf ilamında gerekçeli olarak değinilen 71.400,00 TL’lik çeke ilişkin ödemenin dava konusu senet ile uyumlu olmadığına dair kabule ilişkin bir bozma nedeni de bulunmamaktadır. Dolayısıyla bozma ilamında değinildiği gibi uyuşmazlık kapsamında araştırılması gereken husus imza edilen protokolde belirtilen taşınmaz için davacılar murisinin adına yapılan ödeme iddiası ve bu kapsamdaki delillerin değerlendirmesidir.
Mahkememizce bozma ilamından sonra dosya kapsamına yönelik ek rapor alınmıştır. Davacılar murisi ve davalı arasındaki protokol ile amaçlanan taşınmazın masraf ve sair vergi bağlantısının sona erdirilerek kat karşılığı inşaat sözleşmesine ifa olanağı kazandırmaktır. Dava konusu bono da bu amaç ile teminat olarak alınmıştır. Bu kapsamda yapılacak vergi ödemelerinin hissedar adına yapılacağı protokolden açıkça anlaşılmaktadır. Daha önce celp edilen Belediye cevabi yazısından sözleşmeye konu taşınmaz için … veznesi ve web tahsilatı olarak 150.375,08 TL ödeme yapılmıştır. Bu ödemelerin bir kısmı taşınmaz hissedarlarından … adına görünse de taşınmaz el birliği mülkiyetinde olduğundan vergi bağlantısının kaldırılması amacıyla tüm mirasçıların borcunu sona erdirmek amacıyla yapılmıştır. 100.251,00 TL’lik Web tahsilatının davalı yanca yapıldığı kayıtlarla sabittir. Bunun yanında 50.125,02 TL’lik kısmın ise davalı şirket sahibi ile akrabalığı bulunan … tarafından yapılmıştır. Bu kişinin yaptığı ödemeye ilişkin bir itiraz ve aksine bir şekilde davacılar murisinin veya başkaca mirasçının ödeme iddiası bulunmadığı da gözetildiğinde, protokol kapsamındaki amaç ve vergi borçlarının davalı yanca yapılacağına dair anlaşma gereği davacılar murisi adına ve hissesi yararına yapıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şirket ile yakınlığı bulunan …’nın farklı bir amaçla hareket ettiğinin kabulü hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır.
Netice olarak elden ödeme iddialarının ve 71.400,00 TL’lik çeke ilişkin ödemenin dışlanarak dava konusu senedin teminat olduğu protokol kapsamında kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edildiği şekilde taşınmaz için davalı yanca yapılan 150.375,08 TL’lik vergi ödemesinin dikkate alınması gerekecektir. Bu ödemeden davacılar murisinin miras payı oranınca fayda gördüğü, ödeme temelinin ifa edilemeyen inşaat sözleşmesinden doğduğu, ödemelerin teminatını oluşturan senet kapsamında davacılar murisinin adına ve hesabına yapılan bedelin miras hissesi itibariyle sorumlu olması gerektiğine kanaat edilmiştir. Nitekim diğer mirasçıların da sözleşmeden menfaati olduğu, onlara ayrıca ödeme vaadinin bulunduğu, dava konusu senedin sadece davacılar murisi ile yapılan protokolün teminatı olduğu gözetildiğinde davacılar murisi adına taşınmaz için yapılan davalı ödemesinin 150.375,08 TLx%14,2857’lik miras payına göre 21.482,13 TL’dir. Bu miktar dışında davacılar murisi adına yapılan ve teminatın kapsamına giren bir ödeme ispat olunmadığından bakiye 128.517,87 TL’lik bono miktarı yönünden davacıların borçsuzluğunun tespiti gerekmiştir.
Her ne kadar alınan ek bilirkişi raporunda 74.100,00 TL’lik ödeme dışlanmamış ise de yukarıdaki gerekçeyle hükme esas alınmamıştır. Bunun yanında davacılar murisi için yapılan 363,97 TL’lik noter masrafının 23/08/2011 tarihli takipten sonra 07/08/2012 tarihinde ortaya çıktığı, teminatın ve icranın konusunu oluşturamayacağı, ödemenin kim tarafından yapıldığının belli olmadığı anlaşılmakla dikkate alınmamıştır.
Davacı vekilince emlak beyannameleri kapsamında kimin yararına vergi borcu ödendiğinin belirli olmadığı ileri sürülmüş ise de mirasçıların kök muris adına kayıtlı taşınmazından doğan hak ve borçlar yönünden müteselsil sorumluluklarının bulunduğu, taşınmaz üzerinde farklı mirasçılarla kullanılan ev bulunsa dahi payl edilmemiş taşınmazın arzına tabi olduğu, bu aşamadan sonra verginin hangi ev için ne kadar ödendiğinin mirasçılar arasındaki içi ilişkiyi ilgilendirip davalıyı etkilemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki itiraz ve araştırma talebine itibar edilmemiştir.
Davacının, dava dilekçesinde icra dosyası kapsamında borçsuzluğunun tespitini talep etmiş ve dava değerini de takip çıkış miktarı üzerinden belirlemiştir. Bu durumda takibe konu işlemiş faizin de yerindeliği ayrıca denetlenmelidir. Dosya kapsamından takip öncesinde davacılar murisi veya davacıların temerrüdüne ilişkin evrak bulunmadığından teminat amaçlı alınan bono vadesi önem arz etmeyecektir. Bu nedenle davacıların işlemiş faiz talebi yönünden de borçsuzluğunun tespiti gerekmiştir.
Mahkememizce verilen ilk kararda davacılar lehine tazminata hükmedilmemiş ve hüküm bu yönden istinaf olunmuş ise de istinaf kararı ile verilen onama hükmünün bu yönüyle temyizde bozma sebebi yapılmadığı, davalı yararına kazanılmış hak ortaya çıktığı anlaşılmakla hüküm bu yönüyle korunmuş, davacılar yararına tazminata hükmedilmemiştir. Ancak reddine karar verilen kısım yönünden bu suretle oluşmuş bir kazanılmış hak bulunmadığından ve takibin durması nedeniyle davalı yararına İİK 72/4 md. uyarınca tazminata hükmedilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile …. İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasına konu edilen 06.05.2011 tanzim 10.08.2011 vade tarihli, 150.000-TL bedelli bononun 128.517,87 TL’lik asıl alacak ve takipteki 739,73 TL’lik işlemiş faiz kısmı yönünden davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin Reddine,
2-İİK 72/4 md. uyarınca reddine karar verilen 21.482,13 TL’lik kısım üzerinden %20 oranında hesaplanan 4.296,42 TL tazminatın davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
3-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 8.829,59-TL karar ve ilam harcından 2.574,30-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 6.255,29-TL’nin (11/09/2017 tarihli 7.723,00-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilip edilmediği gözetilmek kaydıyla) davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 24,30-TL başvuru harcı, 2.574,30-TL peşin harç olmak üzere toplam 2.598,60-TL harç bedelinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 20.388,65-TL (kabul miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Kabul-red oranına göre davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00-TL (red miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.593,85-TL yargılama gideri kabul (%85,7488) durumuna göre oranlayarak 2.224,20-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacılara verilmesine; arda kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 1.479,65-TL yargılama giderinin kabul ve red durumuna göre oranlayarak 210,87-TL’lik kısmının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davalıya verilmesine; arda kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
10-Karar kesinleştiğinde …. İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasının iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza