Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/496 E. 2022/633 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/496 Esas
KARAR NO : 2022/633 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/07/2013
KARAR TARİHİ : 08/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 11/07/2013 tarihli dilekçesinde özetle; “müvekkili şirketin lehtarı bulunduğu 24.03.2004 tanzim ve 31.10.2008 vade tarihli 300.000,00 TL bedelli bonoyu ciro ederek tahsil için bankaya verdiğini, bankanın aynı senet borçluları … Tic. Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … … ve …’ün bankalarına olan borçları sebebeyle, hiçbir borcu bulunmayan müvekkili şirketi de borçlular arasına katıp …. İcra Müdürlüğü’nün 2008/… esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatarak haciz işlemleri başlattığını, tahsil için verilmesine ve hiçbir borcu bulunmamasına rağmen, davalı bankanın teamüle ve ticari etiğe aykırı biçimde bu senetten dolayı müvekkili şirket hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün 2008/… esas sayılı dosyasından takibe konu yapmış olduğu 24.03.2004 tanzim ve 31.10.2008 vade tarihli 300.000,00 TL. bedelli bonodan dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, müvekkili şirket hakkında sürdürülen takibin iptaline ve dayanak bononun taraflarına iadesine, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının taraflarına verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın tamamen haksız ve yasal olmayan dava olması sebebiyle öncelikle reddini talep ettiklerin, davanın kombiyo senedi sebebiyle, borçlu olmadığı iddiasına dayandığından; kambiyo senedinin “sebepten bağımsız olması” ilkesine hareketle, takibin derdest olması, kambiyo takibine konu borcun ödenmemesi sebebiyle, davanın reddi gerektiğini, davacının davasının teknik olarak kambiyo senedi sebebiyle, borçlu olmadığı iddiasına dayanmasına rağmen, kambiyo senedinin “sebepten bağımsız olması” ilkesinden hareketle davanın reddinin yeterli görülmemesi ve davanın dayanağı açısından bağlayıcı iddialar olmasada asıl borç ilişkisine dayanıldığının kabulü halinde de davanın reddi gerektiğini, müvekkili bankanın … Şubesi ile … Tic: Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, … …, Ltd. Şti. , … Tic. Ltd. Şti., … san. Ve Tic. Ltd. Şti. ve … İnş. San. Ve Tic. A.Ş. nin ise kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, davaya konu senedin protesto edilerek ihtiyati haciz kararı alındığını, borçlular hakkında … İcra Müd.nün 2008/… esas sayılı dosyası ile kambiyo takibi yapıldığını, … … San. ve Tic. AŞ. tarafından verilen bononun temelde bir ilişki bulunsa bile iş bu bononun ifa uğruna ödeme amaçlı olarak verildiği için yine davanın temel ilişkiye girmeden “kambiyo senedinin mücerretliği” ilkesi gereği reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesi ile haksız ve kötü niyetli dava sebebiyle borçlu aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf vekilleri delillerini liste halinde bildirmişler, davaya konu senedin takibine ilişkin ….İcra Müdürlüğünün 2008/… sayılı takip dosyası celp edilmiş, ayrıca ilgili takip dosyasından davaya konu 25/03/2004 düzenleme tarihli 31/08/2008 vadeli 300.000,00 TL lik senet aslı mahkememiz kasasına gönderilmiştir.
Uyuşmazlığın davacının lehtarı olduğunu bildirdiği 25/03/2004 tanzim ve 31/10/2008 vade tarihli 300.000,00 TL bedelli bononun ciro edilerek tahsil için davalı bankaya verilmesi sonrası davalı banka tarafından aynı senet borçluları ile birlikte, senet borçlularının davalı bankaya borçlarını tahsil için belirtilen senedin davalı banka tarafından icra takibine konu edildiği, bu sebeple davacının sözkonusu takibe konu …. İcra müdürlüğünün 2008/… sayılı takip dosyasındaki takibe dayanak bono sebebiyle davalıya borçlu olup olmadığı, takibe konu senet açısından davalının davacıdan alacağının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu anlaşılmaştır.
Davacı şirketin davalı bankadan kredi kullanımına ilişkin genel kredi sözleşmesi örneği, ve çekilen ihtarnamelere ilişkin hesap kat ihtarname asılları dosyaya sunulmuş, sunulu deliller tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri, teminat mektubu kayıtları, banka kayıtları ve söz konusu protokol incelenerek davacının davalıya dava ve takibe konu 25/03/2004 tanzim ve 31/10/2008 vade tarihli 300.000,00 TL bedelli senet sebebiyle bu senetten dolayı yapılan … İcra Müdürlüğünün 2008/… sayılı takip dosyasında borçlu olup olmadığı hususlarında inceleme yapılıp rapor aldırılmak üzere dosya konusunda uzman resen seçilen bankacı bilirkişi … ile Prof Dr …’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bu bilirkişilerce 26/02/2014 havale tarihli bilirkişi raporu dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporunda özetle; muhasebel açıdan temel borç ilişkisine dayalı olarak davacı firmanın doğrudan borçlu olup olmadığı yönünden bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra ; “Davacının tüm taleplerinin ve bunlara ilişkin davasının reddine” karar verilmiştir.
Bu karar davacı taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2015/… E, 2016/… K sayılı 21.03.2016 tarihli ilamı ile mahkememiz hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafça bu onama kararına karşı karar düzeltme kanun yoluna gidilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2016/… E, 2018/… K sayılı 27.02.2018 tarihli Karar Düzeltme ilamı ile mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Karar Düzeltme Bozma ilamında özetle ; “Davacının bonoya yönelik menfi tespit talebinin; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye göre davalı tarafından davacıya açılan krediye ilişkin hesap hareketlerine göre incelenmesi gerekir. Bankalar, Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyet göstermek zorundadırlar. Bu yüzden bir kimseye mal satarak veya açıktan para vererek bono alamazlar. Öte yandan davacı, bono lehtarı ve 1. ciranta olarak kendisinden sonraki ciranta olan bankaya karşı aralarındaki bankacılık sözleşmesine dayanarak menfi tespit davası açtığından aralarındaki çekişmenin bu sözleşme çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Bu itibarla, keşideci tarafından açılan davalarda hamillerin yararlandığı iyiniyet karinesinden işbu davada davalı bankayı yararlandırmak mümkün değildir.Mahkemece yapılacak iş, banka kayıtları inceletilerek taraflar arasındaki kredi ilişkisi nedeniyle davacının davalıya borcu olup olmadığını saptamak ve borcu varsa davacının bu borcu kadar bu bonodan sorumlu olduğunu değerlendirmekten ibarettir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur.
Dosyanın mahkememizin 2018/508 esas sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 15/01/2019 tarih, 2018/… Esas, 2019/… Karar numaralı ilamı ile Mahkememizin 01/07/2014 tarihli eski kararında direnilmesine, davacının tüm taleplerinin ve buna ilişkin davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu karar davacı taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Mahkememizce verilen direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24/03/2022 tarih, 2019/(19)11-673 E, 2022/379 K sayılı ilamı ile “Dosya içerisinde yer alan kredi sözleşmeleri incelendiğinde, davacı şirket ile davalı banka arasında 11.03.2004 tarihli ve 100.000TL bedelli genel kredi sözleşmesi, 19.10.2004 tarihli ve 200.000TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Dosya içerisinde yer alan 26.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, anılan sözleşmelere dayalı olarak davalı banka tarafından davacı şirkete 25.03.2004 tarihinde 50.000TL bedelli teminat mektubu verilmiş, söz konusu teminat mektubu 12.11.2008 tarihinde davalı bankaya iade edilmiştir. Davalı banka tarafından davacı şirkete verilen 14.09.2005 tarihli ve 100.000TL bedelli teminat mektubu ise davacı tarafından 15.09.2008 tarihinde davalı bankaya iade edilmiştir. Bu durumda taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine dayalı olarak davacı şirketin davalı bankaya borcunun olmadığı anlaşılmaktadır.
Dosya içerisinde yer alan ve davalı banka ile dava dışı … Şti. ile ve … San. ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde davacı şirketin kefaleti bulunmamaktadır. Nitekim alınan 26.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda da, her iki sözleşme yönünden davalı bankanın kayıtları incelendiğinde bu sözleşmelerin davacı ile ilişkisinin kurulamadığı tespit edilmiştir.
25. Davacı, bono lehtarı ve birinci ciranta olarak, kendisinden sonraki ciranta/hamil olan bankaya karşı, aralarındaki bankacılık sözleşmelerine dayanarak menfi tespit davası açmıştır. Bu durumda davacı şirketin gerek davalı banka ile imzaladığı genel kredi sözleşmeleri kapsamında bankaya borcunun bulunmadığının tespit edilmesi gerekse dava dışı şirketlere kullandırılan kredi sözleşmelerinde davacı şirketin kefaletinin yer almaması göz önüne alındığında yeniden banka kayıtlarının incelenmesine gerek olmayıp icra takibine konu senet nedeniyle davacı şirketin davalı bankaya borçlu bulunmadığının kabulü gerekir” mahkememizce verilen direnme kararının bozulmasına karar verilmiş, dosyanın mahkememizin iş bu esas sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklanan süreç sonrası dosyanın incelenmesi sonucu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere davacı şirket ile davalı banka arasında 11.03.2004 tarihli ve 100.000TL bedelli genel kredi sözleşmesi, 19.10.2004 tarihli ve 200.000TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, mahkememiz tarafından aldırılan 26.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, anılan sözleşmelere dayalı olarak davalı banka tarafından davacı şirkete 25.03.2004 tarihinde 50.000TL bedelli teminat mektubu verildiği, söz konusu teminat mektubunun 12.11.2008 tarihinde davalı bankaya iade edildiği, davalı banka tarafından davacı şirkete verilen 14.09.2005 tarihli ve 100.000TL bedelli teminat mektubunun davacı tarafından 15.09.2008 tarihinde davalı bankaya iade edildiği, bu itibarla davacı şirketi ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmeleri sebebiyle davacının davalı bankaya borcunun bulunmadığı, davalı banka ile dava dışı …-Tic. Şti. ile ve … ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde davacı şirketin kefaletinin bulunmadığı, nitekim 26.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda da, her iki sözleşme yönünden davalı bankanın kayıtları incelendiğinde bu sözleşmelerin davacı ile ilişkisinin kurulamadığı tespit edildiği, davacı, bono lehtarı ve birinci ciranta olarak, kendisinden sonraki ciranta/hamil olan bankaya karşı, bankacılık sözleşmesine dayanarak menfi tespit davası açtığı davacının kendi imzaladığı genel kredi sözleşmeleri kapsamında bankaya borcunun bulunmadığının tespit edildiği, dava dışı şirketlere kullandırılan kredi sözleşmelerinde davacı şirketin kefaletinin yer almadığı, bankaların Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyet göstermek zorunda oldukları bu nedenle bir kimseye mal satarak veya açıktan para vererek bono alamayacakları da dikkate alınarak icra takibine konu senet nedeniyle davacı şirketin davalı bankaya borçlu bulunmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir. Davalı bankanın alacaklı olmadığını bilmesine rağmen davacı aleyhine haksız ve kötü niyetle icra takibi başlattığı anlaşıldığından davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyurınca kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir.
Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile …. İcra Müdürlüğünün 2008/… Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Senet bedeli olan 300.000,00 TL’nin %20 oranına tekabül eden 60.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Karar ve ilam harcı 20.493,00-TL nin peşin alınan 5.123,25-TL den düşümü ile kalan 15.369,75-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 5.147,55-TL peşin ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.299,92-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 45.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır