Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/406 E. 2023/898 K. 14.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/406 Esas
KARAR NO : 2023/898
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/06/2022
KARAR TARİHİ : 14/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; Davacı …’in taraflar arasında akdedilmiş olan 01.01.2020 tarihli kira sözleşmesine binaen İstanbul İli … İlçesi … Mahallesi … Meydanı Caddesi No: … adresinde mukim taşınmazı pastane olarak kullanmakta olduğunu, taraflar arasındaki kiralayan-kiracı ilişkisinin yıllar öncesine dayanmakta olup tarafların 01.01.2020 tarihinde yeni bir kira sözleşmesi düzenlediklerini, davalı tarafın, … … … ile birlikte kira sözleşmesinde kiralayan sıfatına haiz olduğunu, kira sözleşmesine göre davacının gayrimenkulü aylık 8.500-TL. bedelle kiraladığını ve kira bedellerini düzenli olarak ödediğini, davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’ nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile başlatılan dava konusu kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipten önce davalı ile kira sözleşmesinde kiralayan sıfatını haiz diğer kişi olan dava dışı … … … ile birlikte davalı tarafından davacı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’ nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile haciz ve tahliye talepli icra takibi başlatılmış olduğunu, takibe davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, işbu icra takibi ile davacının 01.01.2020 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kullanmakta olduğu gayrimenkulün 2020 yılına ait kira bedellerinin bir kısmını eksik bir kısmını da hiç ödemediğinden bahisle 72.000,00-TL borcu olduğunun iddia edildiğini, davacının, icra dosyasına yapmış olduğu itiraz ile tarafından talep edilen alacak kalemlerine ilişkin ödemiş olduğu bedelleri makbuzlandırarak toplam borcunun 29.500,00-TL. olduğunu bildirdiğini ve müdürlükçe bu bedel üzerinden dosyanın güncel kapak hesabının yapıldığını, davacı, hesaplatmış olduğu toplam tutarı kanunen kendisine tanınan bir aylık süre zarfında icra dosyasına ödediğini, … … … tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile …. İcra Müdürlüğü’ nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine başlatılan icra takibi ile davacıya ödeme emri gönderildiğini, borcun sebebi olarak davacı tarafından tanzim edildiği iddia edilen 01.01.2020 düzenlenme, 15.06.2020 vade tarihli 250.000,00-TL. tutarındaki senedin gösterildiğini, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük yasal süresi içerisinde borca ve imzaya itirazlarını içeren dilekçe ile 12.04.2022 tarihinde davanın ikame edilmiş olup, işbu davanın …. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2022/… Esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, davalı yanca işbu davanın konusunu oluşturan …. İcra Müdürlüğü’ nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmış olup, yine borcun sebebi olarak 250.000-TL. tutarında bir senet gösterildiğini, senedin düzenlenme tarihinin yine 01.01.2020 olduğunu, ancak vade tarihinin 15.12.2020 olarak düzenlendiğini, her iki senedin vade tarihleri arasında tam 6 aylık bir süre olduğunu, davacının pastane işletmekte olduğunu davalının ise gayrimenkulün hissedarlarından biri olduğunu, dolayısıyla senet üzerindeki borcu meydana getirecek bir borç ilişkisinden bahsetmenin mümkün olmadığını, arz ve izah olunan tüm bu nedenlerle;
Talebimizin kabulü ile müvekkil ve davalı arasında kiralayan/kiracı ilişkisi dışında anılan borcu doğuracak herhangi bir hukuki ya da ticari ilişkinin bulunmadığının tespitine, mahkememizce takdir edilecek teminat mukabilinde yahut teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek icrai işlemlerin durdurulmasına, …. İcra Müdürlüğü’ nün 2022/… Esas sayılı haksız ve mesnetsiz takibinin durdurulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bu dava sebebiyle davacının uğramış olduğu zararların yasa gereği alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla kötü niyetli davalıdan alınarak davacıya verilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; Davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü bonoya/borca itirazı ile ilgili iddialarının tümüyle haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının 2014 yılından beri mecurda kiracı olup, daha önce de müteveffa olan babasının kiracısı olduğunu, davacının 2014 yılından bu yana hiçbir zaman düzenli olarak kirasını ödemediğini, ödemediği kira bedelleri için bonolar vermiş olduğunu, bu bonoları da ödemediğini, bonoların yenilenmiş olduğunu ve en son takip konusu bonoyu verdiğini, tarafların 01.01.2020 tarihinde yeni kira sözleşmesi düzenlediklerini ve davacının davalıya birikmiş kira borçları için verdiği ancak hiç ödemediği diğer bonolar ve önceki bonolardan sonra biriken kira borçlarını ödemesi olarak takip konusu bonoyu verdiğini, davacı, bonoyu ödemediğinden aleyhinde işbu dava konusu icra takibi açıldığını, davacının birikmiş kira borçları ödemesi olarak diğer malike de bono verdiğini ve bu bonoyu da ödemediğinden diğer malikin de davacı aleyhinde icra takibine giriştiğini, davacının 01.01.2020 tarihinde düzenlenen yeni kira sözleşmesi gereği ödemekle yükümlü olduğu kira bedellerini ödemediğinden aleyhinde tahliye talepli icra takibine girişildiğini, yani bono ile yapılan kambiyo takibi ile kira sözleşmesi gereği yapılan tahliye talepli icra takibinin farklı dönemlere ilişkin kira alacakları ve yıllarca birikmiş kira alacakları için olduğunu, davacının davalıya takip konusu kadar borcu bulunduğunu, bu nedenle borca yönelik haksız ve mesnetsiz itirazlarının reddini talep ettiğini, arz olunan tüm bu nedenlerle, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, şartlarının oluşması halinde dava değerinin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Dava kira sözleşmesi sebebiyle verildiği iddia edilen senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın taraflar arasındaki kira ilişkisinin bulunduğu, davacının iş yeri kira ilişkisi sebebiyle davalıya boş senet teslim ettiğini, davalının bu senedin vade ve bedel kısımlarını doldurmak suretiyle icra takibine konu ettiğini, davalı taraf ile kira ilişkisi dışında ticari veya hukuki ilişkisinin bulunmadığını dava dilekçesinde beyan ettiği, davalı tarafından davaya konu senedin ödenmeyen kira borçları kapsamında verildiğini beyan etmesi nedeniyle, 6100 sayılı HMK’nın 4. maddesinde sulh hukuk mahkemeleri’nin görevi belirlenmiş olup buna göre “kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara” bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesine aittir. Kira ilişkisi söz konusu olduğunda tarafların tacir olup olmadıklarının da önemi yoktur. Bu nedenle eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4/1-a. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesine aittir.
Kira ilişkisinden doğan her türlü dava (taşınır veya taşınmaz gayrimenkul kira sözleşmesi ayırt edilmeksizin ) değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli bulunduğu anlaşılmakla iş bu davada mahkememiz görevli bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır