Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/382 E. 2023/240 K. 20.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/382 Esas
KARAR NO : 2023/240

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/02/2013
KARAR TARİHİ : 20/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 30.06.2011 günü saat 23.20 sıralarında, davalı sürücü …, davalı …’ın maliki olduğunu, diğer davalı … Türk Sigorta Şti. tarafından ZMSS Poliçesi ile sigortalanmış olan … plakalı … marka ticari otomobil ile Fatih ilçesi Vatan caddesinde Adnan Menderes Bulvarı Edirnekapı-Aksaray istikametinde giderken, 1192 numaralı Horhor caddesi ışıklı kavşağında, karşı tarafa geçmek üzere sol taraftan yola giren davacı … ve oğlu 2008 doğumlu…’ya çarptığını, kaza sonucu davacıların oğlu… vefat ettiğini, davacı … yaralandığını, davacıların meydana gelen kaza nedeniyle zararlarının tazmini talep edilmesi için işbu davanın açılmasının hasıl olduğunu, tüm bu açıklanan nedenlerle davacı baba … için; 500,00-TL kaza sonrası hastane ve defin gideri, 500,00-TL kazanç kaybı, 500,00-TL iş gücü kaybı, 500,00-TL destekten yoksun kalma, 100.000,00-TL manevi tazminatın, davacı anne … için; 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davalılar Murat ve Veysi’den 100.000,00-TL manevi tazminatın tahsili, davalılardan …’a ait olan … plakalı ticari taksi ve plakası üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, satışmaz şerhinin işletilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacıların adresinin yurt dışı olmakla yurt içi mutad adres gösterilmesinin dava şartı olduğunu, yurt dışında ikamet ettiklerinden yargılama giderleri için teminat göstermeleri gerektiğini, davalının üzerine düşen her şeyi yaptığını ancak davacı Osman’ın hatalı davranışı nedeniyle kazanın kaçınılmaz olduğunu, trafik kazasına ilişkin ceza dosyası ve raporlar incelendiğinde davacılardan Osman ve yayaların asli kusurlu olduğunun görüleceğini, hesaplama ve tazminatlarda Belçika şartlarının göz önüne alınamayacağını olayın Türkiye’de vuku bulduğunu, davacı Osman’ın basit tıbbi müdahale ile iyileşecek şekilde yaralandığını, ayakta tedavi edilerek taburcu edildiğini, hastane ve tedavi giderlerinin şişirilmiş olduğunu, ayrıca tedavi giderleri sgk tarafından ödendiğinden davalıdan talep edilemeyeceğini, davacının bir sürü psikolojik terapi ve faturalar sunduğunu, olayla alakası olmadığından dikkate alınmamasını, sigortanın yaptığı 4.633,00-TL’lik ödemenin çok az olup ibranamenin yerinde olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
Davalılardan …Sigorta vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; sorumluluğunun sigorta poliçesi limitleriyle sınırlı olduğunu, meydana gelen kazayla ilgili olarak 30.12.2011 tarihinde davacılara ödenmek üzere 10.655TL (6.022TL anneye, 4.633TL babaya) vefat tazminatı hazırlanmış ve kedilerine bildirilmiş ise de bugüne kadar herhangi bir tahsilat işlemi yapılmadığını, yaralanma tazminatı için başvuru olmadığını, tedavi giderleri ve işgöremezlik ödenekleri sgk tarafından karşılandığından zorunlu sigortaların tedavi giderleri teminatı kapsamında sigorta şirketinin sorumluluğunun sona ereceğini, davanın reddini talep etmiştir.
Davalılardan … vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı ve oğlunun yaya alt geçidinin 30 mt yukarısında bulunan ışıklardan geçmesi üzerine kazanın gerçekleştiğini, KTY 138 son fıkrasında da yayalar için yapılmış alt geçidin 30 mt ilerisine belediye tarafından trafik ışıklarının konulması nedeni ile …’ye ve bunu denetlememesi nedeni ile Karayolları Genel Müdürlüğü’ne davanın ihbar edilmesini, …’nin alt geçide 30 mt kala trafik ışığını koymasının yönetmeliğe aykırı olması Karayolları’nın da bunu denetlememesi nedeni ile bu ışık burada tutulmuş bu da alt geçidin işlevini ortadan kaldırmış olması nedeni ile kazanın gerçekleştiğini, kazanç kaybı talebinin kabul edilemeyeceğini çünkü çalışmadığı süre boyunca maaş alıp almadığının belli olmadığını, iş gücü kaybı yönünden davacının sabit işi olması nedeni ile gelir kaybı olup olmadığının belli olmadığını, dava Türkiye’de açılmış olduğu ve kaza burada meydana geldiğinden Belçika’daki yaşam koşullarının geçerli olamayacağını, davacı Ayşegül yönünden sigorta destekten yoksun kalma tazminatını reddettiğini, müteveffa çocuğun aileye masraf olmasının göz önüne alınmasını, davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan …’nin vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davanın görev yönünden reddini, görevli mahkemenin İdare Mahkemeleri olduğunu, araç sürücünün ve davacıların kişisel kusurlarının kazaya sebebiyet verdiğini, araç sürücülerinin kavşaklara yaklaşırken yerleşim yerlerinde 30, yerleşim yeri dışında 150 mt mesafede şerit değiştirmesinin yasak olduğunu, davacıların yayalar için ışıklı işaret olmayan yerden geçerek kaza oluşumuna sebebiyet verildiğini, Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği tazminat miktarının zenginleşmeye yönelik olamayacağını, ölenin kusuru zarar verenin kusurundan önemli ölçüde ağırsa ölenin yakınlarına manevi tazminat verilemeyeceğini, davanın reddini talep etmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü’ne dava ihbar edilmiş olup, taraflarınca herhangi bir beyan dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
Mahkememizden verilen 05/07/2021 tarih ve 2013/62 Esas, 2021/635 Karar sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 21/04/2022 tarih ve 2021/2259 Esas, 2022/812 Karar sayılı ilamıyla,”Kaza nedeniyle davalı sürücünün yargılandığı İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesinin … esas-… karar sayılı dosyasında, keşif sırasında, trafik bilirkişisi müdahil Osman ile, sürücünün yüzde 50 yüzde 50 kusurlu olduklarını, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi ise, sanığın tali kusurlu müşteki yaya …’ın ise, asli kusurlu olduğunu, Karayolları Genel Müdürlüğü üçlü heyet şeklindeki bilirkişi raporunda da, sanık sürücünün tali kusurlu müdahilin ise, asli kusurlu olduğunu belirtmiş ve mahkemece tüm raporlarda sanığın az da olsa kusurlu olduğu kabul edilerek verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Mahkemece ATK’dan ve İTÜ trafik kürsüsü makine mühendisi bilirkişi heyetinden alınan 17/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacılardan maktul…’nin babası olup kendisi de yaralanan …’nun %75, davalı …’ın maliki olduğu diğer davalı … Sigorta’ya ZMMS poliçesi ile sigortalı …plakalı araç sürücüsü davalı …’ın %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda ceza mahkemesinde alınan kusur raporları ile mahkemece alınan kusur raporlarının birbirini teyit ettiği, olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun olduğu görülmekle davacılar vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
HMK’nun 109/3.maddesi “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmının açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü ihtiva etmektedir. Konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/77 E. ve 2021/1206 K. sayılı kararında açıklandığı üzere ek dava ile asıl davada talep edilmeyen bakiye tazminatın zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi her zaman mümkündür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2005 tarih ve 2004/7-754 E. 2005/36 K. sayılı kararında; “Uyuşmazlık, ıslah ( değer artma ) dilekçesi erken verilmişse, sonradan ortaya çıkan değişiklikler (örneğin bilirkişi hesap raporunun yeniden düzenlenmesi) karşısında ne yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Islah dilekçesi, her davada bir kez verilir, ikinci kez ıslah yoluna başvurulamaz. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması mümkündür. O halde, somut olayda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutan davacının ıslah talebinden sonra, ek davalar yoluyla fark alacağını isteyebileceği sonucuna varılmaktadır.”
Somut uyuşmazlıkta, davacılar vekili dava dilekçesi anlatımına göre kısmi dava açtığı anlaşılmakla mahkemece ilk bedel arttırımına göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf itirazında belirttiği itirazı belirsiz alacak olarak açılan davada uygulanacağından bu hususa dayanan istinaf itirazı yerinde görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3584 E.- 2018/12064 K. sayılı kararı).
İlk Derece Mahkemesince hastane, defin giderleri ve diğer masraflar yönünden talebine ilişkin olarak 29/06/2020 tarihli celsede verilen mehil üzerine davacılar vekilinin 06/07/2020 tarihli beyan dilekçesi ile beyanda bulunarak delillerini sunduğu halde bu deliller de toplanarak dosya kapsamına göre söz konusu talepler hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur.
Davacılardan Osman’nın yaralanması ile ilgili ATK dan alınan maluliyet raporunda kalıcı maluliyeti bulunmadığı tespit edildiğine göre bu yönden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Davacılar vekili dava ve talep arttırım dilekçesinde faiz başlangıç tarihini belirtmediği, dava dilekçesinde reeskont faiz, talep arttırım ve ıslah dilekçesinde en yüksek faiz talep ettiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece, davacının dava dilekçesinde “işleyecek faiz” ibaresi ile faiz tarihinin belirlenmediği, bu halde faiz başlangıcında dava tarihinin esas almasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Ancak kazaya karışan aracın kullanım amacının ticari olmasına ve dava dilekçesinde reeskont faizi talep edilmesine rağmen HMK’nın 26. maddesine ve talebe aykırı biçimde yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar lehine belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacılar vekilinin istinaf itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.” gerekçeleriyle kaldırılmış olup, dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememize iade edilerek, mahkememizin 2022/382 Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesinin 21/04/2022 tarih ve 2021/2259 Esas, 2022/812 Karar sayılı kaldırma kararı sonrasında aldırılan Mali Müşavir bilirkişinin 17/01/2023 tarihli raporunda özetle; Netice itibariyle, davacının kaza sonrası yapmış olduğu masrafların TOPLAM 594,77 EUR + 70,04 TL olduğunun tespit edildiği; Sayın Mahkemenizce, huzurdaki davaya konu kazada davacı …’nun %75, davalı …’ın %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği gözönüne alındığında da; davacının kaza sonrası yapmış olduğu masraflar ile ilgili olarak, davalıya ancak davalının kusuru oranında (yani yaptığı masrafların %25’i için) rücu edebileceği; bu kapsamda davacının kaza sonrası yapmış olduğu masraflar yönünden davalıya rücu edebileceği tutarın 148,69 EUR + 17,51 TL olduğunun (594,77 EUR x 0,25 = 148,69 EUR; 70,04 TL x 0,25 =17,51TL) hesaplandığı; 148,69 EUR’un 28/02/2013 dava tarihindeki TL karşılığının=350,31TL olduğu,dolayısıyla davacının 28/02/2013 dava tarihi itibariyle talep edebileceği masraf toplamının 350,31TL+17,51 TL=367,82TL olduğu hesaplandığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
Sigorta şirketi kazaya karışan sigortalı aracın trafik sigortacısı (ZMSS) sıfatıyla, bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
Dava konusu kaza nedeniyle davacıya dava tarihinden önce ödeme yapılması halinde ise; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/7759 Esas 2018/1350 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, 2918 sayılı KTK’nun 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceği, Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu hususun ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının da yeterli olduğu gibi Yasada belirtilen 2 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca sigorta şirketi tarafından dava açılmadan önce ödeme yapılması halinde, ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemenin davacının kaza nedeniyle oluşan gerçek zararını karşılanıp karşılanmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için ödeme tarihi verileri (ödeme tarihindeki asgari ücret vs. gibi) dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılması, ödemenin yeterli bulunması halinde davacının bakiye zararı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez mahkemece karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme yapılarak), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/845 Esas 2019/8638 Karar sayılı ilamı, 2016/15309 Esas 2019/7039 Karar sayılı ilamı, 2016/4084 Esas 2018/12503 Karar sayılı ilamı, 2015/11243 Esas 2018/5503 Karar sayılı emsal ilamları da bu doğrultudadır.
Davacıların manevi tazminat talebi yönünden ise; Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370).
İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı ilamında sanık … hakkında trafik kazanı nedeniyle taksirle bir kişinin ölümüne bir kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek suçundan dava açıldığı, sanığın 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, alınan bilirkişi raporunda müşteki yaya …’nun asli kusurlu, sanık sürücü …’ın tali kusurlu, müteveffa yaya …’nun kusursuz olduğunun bildirildiği görülmüştür.
… İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün cevabı yazısının incelenmesinde; davalılardan …’ın ekonomik sosyal durum araştırmasının yapıldığı, davacının minibüs şoförü olarak çalıştığı, 12 yıldır aynı evde kiracı olarak oturduğunun bildirildiği görülmüştür.
… İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün cevabı yazısının incelenmesinde; …’ın ekonomik sosyal durum araştırmasının yapıldığı, babasının evinde kira ödemeden oturduğu, evli 3 çocuk sahibi ve işsiz olduğu, gelirinin bulunmadığı, fiziksel engelinin olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 22.01.2014 tarihli cevabı yazısının incelenmesinde; Belçika’da 2011 yılından itibaren uygulanan çalışan işçilere yönelik asgari ücret, işsizlik ödeneği, aile ve sosyal yardım miktarlarının bildirildiği, 1 çocuk için 88,41-Avro asgari aile yardımı, 22 yaşında ve en az 12 ay hizmeti olanlar için brüt asgari ücretin 1.528,84-Avro, hiçbir yerden geliri olmayan evli ve çocuklu iki kişi için 1.047,48-Avro sosyal yardım ödeneği ödendiğinin bildirildiği görülmüştür.
Şarkikaraağaç İlçe Müftülüğü’nün 21.01.2020 tarihli yazı cevabında; Şarkikaraağaç ve çevresinde cenaze masraflarının 07/08/2011 tarihinde yaklaşık 2.250,00-TL olduğunun değerlendirildiği bildirilmiştir.
Hasar dosyası ve poliçenin incelenmesinde; … plakalı aracın poliçe tarihinin 13/07/2010-13/07/2011 tarihleri arasını kapsadığı, kazanın 30/06/2011 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi itibariyle davalı şirketin sorumluluğunun olduğu, oto hasar müdürlüğü raporunda sigortalının %50 kusurlu olduğu, anne Ayşegül için 6.022,69-TL, baba Osman için 4.633,41-TL tazminat hesaplaması yapıldığı görülmüştür.
Davacılar vekilinin mahkememize sunulan 21/01/2020 tarihli dilekçesi ile davacılardan Osman’ın mütevaffa …’nun yasal mirasçısı olması sebebiyle toplamda 4.633,00-TL tazminat ödemesi aldığı bildirilmiştir.
Adli Tıp kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 06/09/2016 tarihli rapordan özetle; davalı sürücü …’ın %25 oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’nun %75 oranında kusurlu olduğu, mütevveffa…’nun kususrsuz olduğu kanaatini bildirmişlerdir.
Davacı tarafından sunulan 23/05/2019 tarihli bilimsel mütalaa raporunda özetle; araç sürücüsü …’ın belirlenen hız limitinin üzerinde seyrettiği ve azami hız limiti ile seyretmiş olsa kazanın oluşmayacağı kanaatine göre asli kusurlu olarak %50 ooranında kusurlu, yaya …’nun ise araçlara yanan yeşil ışığı dikkate almadan girdiği varsayımının kabulüne göre kaza oluşmasında diğer sürücü gibi asli kusurlu olarak %50 oranında kusurlu olduğu, ancak davalı, davalı ve tanık beyanlarına gör eyapılan incelemede …’ın hız limitini aşması gerekli özen ve dikkati yola ve yayalara vermemesi nedeniyle %100 oranında asli kusurlu, yaya …’nun ise kendisi için güvenli geçiş yerlerinden biri olan kavşak girişinden karşıya geçtiği sırada sağ tarafından gelen aracın çarpması nedeniyle kaza oluşumunda kusurunun olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
İTÜ trafik kürsüsü makine mühendisi bilirkişi heyetinden alınan çelişki giderici 17/04/2017 tarihli 3 sayfadan ibaret bilirkişi raporunda özetle; davacılardan maktul …’nin babası olup kendisi de yaralanan …’nun %75, davalı …’ın maliki olduğu diğer davalı…Sigorta’ya ZMMS poliçesi ile sigortalı… plakalı araç sürücüsü davalı …’ın %25 oranında kusurlu olduğu kanaatini bildirmişlerdir.
Dr… Rehabilitasyon Romatizmal Hastalıklar Kliniği’nin 25.01.2017 tarihli tercüme ettirilmiş … sağlık durumu raporunda özetle; hastanın omurga ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmesi şikayetiyle geldiği, politravma ve basında oluşan yaralanma nedeniyle 9 gün hastanede tedavi gördüğünü, trapez kasların serbest kenarlarında aşırı kasılma, sağ omuz sol omuzdan yüksek durduğu, simetrik osteyentendinöz refleksler, subokkipitalde positif valleyiks noktaları bulunduğu, omurganın servikal düzeyinde rotasyonlar, laterorefleksler ve retroreflekslerin ksııtlı ve ağrılı olduğu, sağ elde yara dişkimi nedeniyle izler, bir servikotorakal eksen eğriliği bulunduğu bildirilmiştir.
… Cerrahi Salvator Kampüsü 18/04/2019 tarihli tercüme ettirilmiş … sağlık durumu raporunda özetle; paraservikal kas direnci bulunduğu, hasta ağır beyin sarsıntısı geçirmiş olduğundan ağır hasar kalıntıları bulunduğu, kamçı yaralanması hastalığı belirtileri için %3-5’lik işgöremezlik belirlenmesi gerektiği, hastada postkomosyonel sendrom orta düzeyde olmakla 542 D maddesine atıfta bulunularak asgari olarak %25-45 arası iş göremezlik belirlenmesi gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Klinik Psikolog Psikoterapist …’nın 9 Nisan 2019 tarihli tercüme ettirilmiş … psikolojik sağlık durumu raporunda özetle; kaza sonrası bilincinin hastanede yerine geldiği ve beyanda bulunmadığı halde polis memurunun tutanağa kendince bişiler yazdığını, hukuki süreçle alakalı Belçika’da yaşadığından tetkikte bulunamadığını söylediği, oğlunun vefatı sonrası hastada depresyona bağlı şikayetler geliştiğinin belirtildiği görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu’ndan alınan maluliyet raporunda özetle; 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı resmi gazetede yayınlanan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, tıbbi iyileşme süresinin 3 hafta kadar uzayabileceğini bildirmiştir.
Aktüer bilirkişisinin 23/10/2019 tarihli 6 sayfadan ibaret rapordan özetle; Dosyada mevcut ve en son heyetten alınmış 17.04.2017 tarihli kusur raporu ile kazanın meydana gelmesinde; davalı …’ın maliki olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanmış bulunan … plakalı aracın davalı sürücüsü … ın %25 oranında kusurlu olduğu, Müteveffa …’nun babası olan ve kazada kendisi de yaralanan davacı …’nun %75 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş, bu raporda davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre hesaplama yapılarak takdire sunulacağını, 03.02.2008 doğumlu müteveffa 08/07/2011 vefat tarihinde 3 yaş 5 ay 5 günlük olup PMF tablosuna göre bakiye ömrü 60 yıl ve muhtemelen 63 yaşına kadar yaşayacağı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre 18 yaşından itibaren müteveffanın ana babasına destek olacağının kabul edildiği, müteveffanın yaşadığı yer dikkate alındığında aktif çalışma hayatının 65 yaşına kadar süreceği, kaza tarihinde bakiye ömür süresi 63 yıl olduğundan bakiye ömründe zarar gördüğü aktif hayat süresi 63-18=45 yıl olarak kabul edileceği, hak sahibi ana baba bakımından kendi bakiye ömür süreleri ile sınırlı olarak mütevefanın kendilerine destek olmaya başlayacağı olay tarihinden 15 yıl sonra desteğinden yoksun kaldıkları sürelerin anne için 31 yıl baba için 26 yıl olduğu, dosya kapsamında Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı tarafından bildirilen ücretlerden %30 yasal kesinti yapılınca 1.070,19 Avro esas alınacağı, müteveffanın 22 yaşına kadarki yıllık net ücreti 12.368,16 Avro, 22 yaşından sonraki yıllık net ücretinin 12.842,28 Avro olacağı, çocuğun 18 yaşına ulaşacağı tarihe kadar sarf edilecek bakım ve yetiştirme giderlerinin anne ve babasının maddi sararından tenzili gerektiği, yine bu konudaki Yargıtay kararlarında asgari ücrete göre belirlenecek kazançların %5 inin bakım ve yetiştirme gideri olarak kabul edilmeai gerektiği, annenin çalışmıyor olması halinde sadece babanın destek zararından bakım ve yetiştirme giderinin tenzili gerekeceği, sigorta şirketi tarafından davacı baba için 4,633,00 TL ve anne için 6.022,00 TL destek zararı hesaplandığı ancak davacıların ödemeyi almadıkları, bunun dışında da söz konusu ödemelerin davacılara yapıldığına dair bir belge bulunmadığı, bu durumda ibranamenin hazırlandığı ancak davacıların bu ödemeleri almadıkları anlaşılmakla hesaplanan zarardan ödeme nedeniyle bir indirim yapılmadığını, neticeten …’nun vefatı nedeniyle; Davacı Anne …’nun destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının 08.07.2011 vefat tarihindeki TL karşılığının 35.599,92-TL, 28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının 35.847,93 TL olduğu, Davacı Baba …’nun destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararı 08.07.2011 vefat tarihindeki TL karşılığının 21.809,19-TL, 28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının 21.961,12 TL olduğu, Davacının maddi zararları poliçe limitleri içinde olup, manevi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamına girmediği, Davalı sigorta şirketi bakımından en erken temerrüt tarihi 30.12.2011 olarak belirlenmiş olup sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüdün 08/07/2011 vefat tarihinde gerçekleşmiş olacağı; …’nun yaralanması nedeniyle; Geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı 280.00 Avro olup, 30.06.2011 olay tarihindeki TL karşılığının 645,76-TL, 28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının 645,76 TL 659,68-TL olduğu, Adli Tıp Kurumu tarafından malul kalmadığı belirlenen davacının sürekli iş gücü kaybı nedeniyle zaranmn söz konusu olmayacağı, Davacının maddi zararları poliçe limitleri içinde olup, manevi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamına girmediği, dava dosyasında yaralanmaya bağlı başvuru belgesi bulunmadığından sigorta şirketi bakımından en erken temerrüt tarihi 28.02.2013 dava tarihi olarak belirlenmiş olup, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüdün 30.06.2011 olay tarihinde gerçekleşmiş olacağı, davacı tarafından yapılan zorunlu cenaze giderini gösterir belgenin bulunmaması, tedavi ve tedaviye bağlı diğer zararların belirlenmesinin hekim bilirkişinin uzmanlık alanına girmesi nedeniyle bu konularda bir hesap yapma imkanının bulunmadığı, sigorta aracın kullanım amacı ticari gözükmesine karşın dava dilekçesinde reeskont faizi talep edilmiş olup, 3095 Sayılı Yasayı değiştiren 4459 Sayı ve 15.12.1999 tarihli yasa ile reeskont faiz oranlarının yasal faiz oranları haline dönüştürülmüş olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı iptal kararı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 Esas, 2021/34 Karar sayılı güncel ilamı doğrultusunda alınan aktüer bilirkişisinin 23/12/2020 tarihli 6 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; Hesaplamaların € üzerinden yapılması ve Belçika’da geçerli olan asgari ücretlerde bir değişiklik olduğuna dair belge bulunmaması nedeniyle ilk raporda yapılan maddi zarar hesabında değişiklik gerektirecek bir husus bulunmadığı, Davacı vekili tarafından ödemeye ilişkin beyanda bulunularak davacı babaya davalı …Sigorta tarafından 4.633,00 TL ödeme yapıldığı beyan edilerek buna ilişkin belge ibraz edildiği, Sigorta şirketi tarafından davacı baba için 4.633,00 TL ve anne için 6.022,00 TL destek zararı hesaplandığı ancak davacıların ödemeyi almadıkları belirtilmiş olduğundan ve söz konusu ödemelerin davacılara yapıldığına dair bir belge bulunmadığından ilk raporda ödeme nedeniyle bir indirime gidilmemiş ancak ilk raporun tanziminden sonra ibraz edilen belgelere göre davacı babaya …’nun vefatı nedeniyle 13.08.2012 tarihinde 4.633,00 TL ödeme yapıldığı, bu durumda maddi zarar hesabı € cinsinden yapıldığından TL olarak yapılan ödemenin 13.08.2012 ödeme tarihindeki Merkez Bankası tarafından açıklanan pariteye göre yabancı para cinsinden karşılığı olan (4.633,00 / 2,1956}= 2.110,13 €(avro) davacı babanın maddi zararından aynen tenzil edileceği, anneye yapılmış bir ödeme olmadığından annenin zararından ödeme nedeniyle bir indirim yapılmayacağı, hesaplamaların € cinsinden yapılması, hesaba esas alınan asgari ücretlerin sabit kalması, TL olarak yapılan ödemenin ödeme tarihindeki € karşılığının alınması nedeniyle ayrıca güncelleme yoluna gidilmeyeceği, buna göre; davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre; …’nun vefatı nedeniyle ;
Davacı Anne …’nun destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararı = 15.215.59 Avro olup,
08.07.2011 vefat tarihindeki TL karşılığının=35.599,92 TL
-28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının = 35.847,93 TL olduğu,
Davacı Baba …’nun destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararı = 7.211.23 Avro olup,
08.07.2011 vefat tarihindeki TL karşılığının = 16.872,11 TL
28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının = 16.989,66 TL olduğu,
Geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı = 280,00 €{avro) olup,
30.06.2011 olay tarihindeki TL karşılığının = 645,76 TL
28.02.2013 dava tarihindeki TL karşılığının = 659,68 TL olduğu,
Davacılann maddi zararları poliçe limitleri içinde olup, manevi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamına girmediği, davalı sigorta şirketi bakımından en erken temerrüt tarihi 30.12.2011 olarak belirlenmiş olup, sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüdün 08.07.2011 vefat tarihinde gerçekleşmiş olacağı belirtilmiştir.
1.Bedel Artırım dilekçesi ; davacı tarafından talep sonucu 08/03/2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile … için 15.215,59 Euro destekten yoksun kalma tazminatının, … için ise tüm davalılardan 280,00 Euro çalışmadığı döneme ilişkin olarak kazanç kaybının, tüm davalılardan 7.211,23 Euro destekten yoksun kalma tazminatını talebi talep sonucunu artırdığını bildirmiş, mahkememizce 10/03/2021 tarihli ara karar ile davacının talep sonucunu TL olarak belirlemekle ıslah yolu ile dahi döviz cinsine çevrilemeyeceğinden her talep yönünden TL olarak talebini belirlemek ve eksik harcı ikmal etmek üzere ihtaratlı ve kesin süre verilmiştir.
1.Bedel artırım dilekçesinin mahkememizin 10/03/2021 tarihli ara kararı doğrultusunda; … için destekten yoksun kalma tazminatını 35.847,93 TL (15.215,59 avronun dava tarihindeki karşılığı) olarak, … için ise; kazanç kaybı tazminatını 659,68 TL (280,00 avronun dava tarihindeki karşılığı) ve destekten yoksun kalma tazminatını ise sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme de düşüldüğünde kalan miktar olan 16.989,66 TL (7.211,23 avronun dava tarihindeki karşılığı) olarak artırdıklarını bildirmekle taraflara talep artırım dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
2. Bedel artırım dilekçesi; davacı vekili 23.03.2021 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu artırdığını bildirmiş, 08/06/2021 tarihli ikinci talep artırım dilekçesi ile davacı Ayşegül için 45.983,82-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davalı Veysi’den de 100.000,00-TL manevi tazminat; davacı Osman için 500,00-TL defin, hastane masrafı, 500,00-TL işgücü kaybı tazminatı, 659,68-TL kazanç kaybı, 21.722,74-TL destekten yoksun kalma tazminatı, davalı Murat ve Veysi’den 100.000,00-TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, dilekçesi davalı taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, 30/06/2011 tarihinde davacılar ile davalı sürücü arasında trafik kazası meydana geldiği, yaya olan davacının yaralandığı, davacıların oğlunun vefat ettiği, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu, sigorta şirketi tarafından kısmi ödeme yapıldığı, ödemeden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davayı açtığı, mahkememizce tarafların tüm delilleri toplandığı, kusur raporu alınmak üzere Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas dairesine gönderildiği, kusur raporunda davacıların %75, davalı sürücünün %25 kusurlu olduğunun bildirildiği, ceza dosyasında kusur raporu ile uyumlu olmakla birlikte davacıların sunmuş olduğu mütalaa nedeniyle çelişki giderici raporun İTÜ trafik kürsüsü 3 kişilik heyetinden rapor alındığı, rapora göre davalının %25 davacının %75 kusurlu olduğu müteveffanın kusursuz olduğunun belirlendiği, alınan maluliyet raporunun ise yönetmeliğe uygun olduğu, davacının maluliyetinin belirlendiği, dosyanın aktüerya raporu alınmak üzere aktüerya bilirkişisine tevdii edildiği, bilirkişi raporunun kaza tarihi esas alınarak PMF yaşam tablosuna göre düzenlendiği, davacının talep sonucunu artırdığı, yargılama sırasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 Esas, 2021/34 Karar sayılı güncel ilamı doğrultusunda ve davacı talebi ile TRH-2010 yaşam tablosuna göre rapor düzenlenmek üzere ek rapor alındığı, ek aktüer raporunda yapılan hesaplamanın Euro cinsinden yapılması nedeniyle ödeme tarihindeki kur esas alınmak üzere toplam tazminattan tenzil edildiği, davacıların gelirinin Euro olması nedeni ile hesaplama Euro cinsinde yapılmakta ise de dava tarihindeki kurun esas alınması gerektiği, ek rapordan sonra davacının davasını ıslah ettiğini bildirdiği ve harç tamamladığı, ancak davacının talep sonucunu ilk rapordan sonra 23/03/2021 tarihi itibari ile artırdığı ve dava değerinin belirlendiği, ilk bedel artırımına göre karar verilmesi gerektiği, mahkememizce ikinci artırım dilekçesinin kabul edilmeyeceği, davanın tam ıslahının da söz konusu olmadığı, bu halde davacının yapması gerekenin ek dava açmak olduğu kanaatiyle ek aktüerya raporu hükme esas alınarak davacının dava ikinci ıslahı kabul edilmeyerek dava harcı nedeniyle ilk talep artırımı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacıların manevi tazminat istemlerinin ise meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte, olayın meydana geliş şekli, davalıların sorumluluğunun niteliği, kusur oranları da gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde manevi tazminata hükmedileceği, davacıların çocuklarının vefatı nedeniyle acılarının ve elemlerinin hükmedilen tazminatla giderilemeyecek olsa da kusur raporuna göre davalıların kusur oranının %25 olduğu, davacının kusur oranını %75 olduğu, davalıların ekonomik durumlarının kolluk araştırması ile nazara alınarak davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesinin 21/04/2022 tarih ve 2021/2259 Esas, 2022/812 Karar sayılı kaldırma kararının hükmün tamamına yönelik olmadığı, sadece davacı yanlarca istinaf kanun yoluna başvurulduğu, davalı Veysi’nin istinaftan vazgeçmiş sayıldığı, kazanılmış haklar gözetilerek hüküm kurulması gerektiği anlaşılmıştır.
İstinaf ilamında Mahkememizin ilk kararında kabul ve reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları yönünden bir aykırılık bulunmadığı belirlenmiş, sadece hükmedilen alacaklara yasal faiz işletilemeyeceği ve açılmamış sayılmasına karar verilen alacak talepleri yönünden araştırma yapılarak esastan karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
İstinaf ilamı doğrultusunda, kazaya karışan aracın ticari vasfı ve ticari iş karinesi nedeniyle esas olan ticari avans faizi gözetilerek hükmedilen alacaklara dava tarihinden itibaren reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi işletilmesine karar verilmiştir.
Talebe konu hastane, defin giderleri ve diğer masraflar yönünden davacının 06/07/2020 tarihli somutlaştırma dilekçesi de gözetilerek istinaf ilamı doğrultusunda mali müşavir bilirkişiden rapor aldırıldığı, davacının kaza sonrası yapmış olduğu masrafların toplam 594,77 EUR + 70,04 TL olduğunun tespit edildiği, davaya konu kazada davacı …’nun %75, davalı …’ın %25 oranında kusurlu olduğu göz önüne alındığında da; davacının kaza sonrası yapmış olduğu masraflar ile ilgili olarak davalıya ancak davalının kusuru oranında (yani yaptığı masrafların %25’i için) rücu edebileceği; bu kapsamda davacının kaza sonrası yapmış olduğu masraflar yönünden davalıya rücu edebileceği tutarın 148,69 EUR+17,51 TL olduğunun (594,77 EUR x 0,25 = 148,69 EUR; 70,04 TL x 0,25 = 17,51 TL) hesaplandığı; 148,69 EUR’un 28/02/2013 dava tarihindeki TL karşılığının = 350,31 TL olduğu, dolayısıyla davacının 28/02/2013 dava tarihi itibariyle talep edebileceği masraf toplamının 350,31TL + 17,51TL=367,82TL olduğunun bildirildiği görülmüştür. Bilirkişinin, yabancı sigorta kurumu tarafından yapılan ödemeleri dışladığı, davacı yanca dava tarihinden önce tedavi kayıtlarını ve bunlara mündemiç evrakları belgelemek için yaptığı tercüme ve belgeli tedavi masraflarını dahil ettiği rapor hükme esas alınmıştır. Dosya kapsamına alınan belediye cevabi yazısından defin gideri için ücret alınmadığı, ücretsiz yapılan işlemden davacının hak talep edemeyeceği, örf adet kapsamındaki diğer giderlerden de davalıların sorumlu olmayacağı, davacının belgeli olup kendisinden sadır olmayan harcamaları ve zaten yurt dışında yaşayan davacıların tedavi amacına yönelik olduğu ayrıca ispatlanmayan yol ve konaklama bedellerini talep edemeyeceği, davacı yanın bu yönüyle rapor kapsamına itirazı bulunmadığı, sorumluluk kapsamının kusur oranınca belirlenmesinde usul veya yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla bu yönden fazlaya ilişkin talep reddedilmiştir.
Davacılar vekili her ne kadar açılan ek davanın birleştirilmesine dair kararın beklenmesini ve iki dosyanın da bir arada görülerek karara bağlanmasını talep etmiş ise de huzurdaki dosyanın gördüğü ve geçirdiği aşama, safahatlarının bir olmaması, bir kısım talepler yönünden hükmün kesinleşmiş olması, ek davanın bu dosyayı beklemesine yer olmadan kesinleşen kısımlar dikkate alınarak yargılamaya devam olunabileceği, her iki dosyanın birlikte görülmesinde usul ekonomisine dair özel bir yarar bulunmadığı, aksine birleşmesi istenen dosyanın Mahkememiz dosyasının yargılamasını uzatacağı anlaşılmakla talep reddedilmiş, istinaf ilamı doğrultusunda alınan rapor ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davacı … yönünden;
-Maddi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile, 35.847,93-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-Manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte davalı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-Fazlaya dair taleplerin Reddine,
2-Davacı … yönünden maddi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile,
-16.989,66-TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-659,68 TL iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-Hastane, defin ve diğer masraflar yönünden talebin kısmen kabulü ile 367,82 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla avans faizi ile birlikte davalı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
-Fazlaya dair taleplerin Reddine,
3-Maddi tazminat yönünden;
a)Karar tarihi itibari ile alınması gereken 3.679,52-TL karar ve ilam harcından 1.388,41-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 2.291,11-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
-bu kapsamda istinaf ilamı öncesinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin iade istenerek yeniden değişen miktara göre düzenlenmesine, işlem yapılmış ise fark miktarın gözetilmesine,
b)Kabul-red oranına göre davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
c)Kabul-red oranına göre davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ve davacıların kazanılmış hakkı gözetilerek hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,

4-Manevi tazminat yönünden;
a)Karar tarihi itibari ile alınması gereken 2.049,30-TL karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
-bu kapsamda istinaf ilamı öncesinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin iade istenerek yeniden değişen miktara göre düzenlenmesine, işlem yapılmış ise fark miktarın gözetilmesine,
b)Kabul-red oranına göre davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılardan … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
c)Kabul-red oranına göre davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ve davacıların kazanılmış hakkı gözetilerek hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılar … ve … tarafına verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 24,30-TL başvuru harcı, 1.388,41-TL peşin harç olmak üzere toplam 1.412,71-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 5.879,30-TL yargılama giderinin kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 4.565,46-TL’lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacı tarafa verilmesine; arda kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı Murat tarafından yapılan 100,00-TL yargılama giderinin kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 22,35-TL davacılardan alınarak davalıya verilmesine, arda kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı Veysi tarafından yapılan 50-TL yargılama giderinin kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 11,17-TL’sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, arda kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/03/2023

Katip Hakim
e-imza e-imza