Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/381 E. 2022/524 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/381 Esas
KARAR NO : 2022/524

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2017
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan…Vekili tarafından keşide edilen ihtarnameye bakıldığında,…’in ilgili … pazarında artık faaliyet göstermeme, işlerini durdurma kararı aldığını, satış sonrası hizmetler de dahil olmak üzere garanti, servis ve benzeri hiçbir sorumluluğun üstlenilmeyeceğinin dile getirildiğini, şirketin bir nevi tafiyeye girdiğini ve bu doğrultuda piyasadan ve ülkeden çekileceğini beyan ettiğini, … sistemleri devlet kurumları, askeri ve polis tesisleri, bankalar, özel şirketler, hava alanı gibi tesislerin kullanımına mahsus bir televizyon sistemi olup belirli bir alanın görüntüsünü genellikle güvenlik amacıyla izlemek için kurulduğunu, … markalı ürünlerin çok sayıda kullanıldığını, davalılar tarafından kendi markaları altında üretilen ve mevcut durumda yadsınamaz öneme sahip ayıplı ürünlerden kaynaklanan yedek parça, servis ve benzeri hizmetlerin sunulmayacağının beyan edildiğini, bu konudaki yükümlülüklerden kurtulma niyetleri karşısında hukuken bir tedbir kararının uygulanması gerektiğini, davalıların ticari ilişkinin devam ettiği sırada gerçekleştirdikleri eylemleri neticesinde oluşan zararların ve bunun akabinde münhasır distribütörlük ilişkisinin haklı sebeplerle feshi sebebiyle doğan denkleştirme isteminin tahsili amacıyla huzurdaki davayı açma zarureti hasıl olduğunu, açıklanan nedenlerle, davalarının kabulünü, müvekkilinin fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 50.000,00-TL tutarındaki maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında ilk olarak 01.06.2005 tarihinde distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, daha sonra 01.06.2007 tarihinde ilk sözleşmeyle son derece benzer hüküm ve koşullar içeren ikinci distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, son olarak 01.01.2008 tarihinde üçüncü distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasında bu tarihten sonra herhangi bir sözleşmenin imzalanmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin 2008 tarihli sözleşmenin hüküm ve koşulları uyarınca devam ettiğini, taraflar arasında imzalanan tüm sözleşmelerde, sözleşmenin Kore Hukukuna tabi olduğunun ve sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların Kore Ticari Tahkim Kurulu’nun Ticari Tahkim Kuralları uyarınca, tahkim yoluyla çözüleceğinin hükme bağlandığını, geçerli tahkim şartı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının sözleşmeyi feshinin sözleşmede kararlaştırılan şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu gibi haklı nedene dayanmadığını, davacının sözleşmeye aykırı tutum ve eylemlerinden dolayı müvekkili tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, davacının taleplerinin haksız olduğunu, zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; distribütörlük sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini ve denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
Tefrik; Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında birleşen İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas (davacı … Mühedislik, davalı … Ticaret A.Ş.) ve asıl dosyada davalı… Ticaret A.Ş. yönünden açılan davaların tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmekle, yargılamanın… Esas sayılı dosya üzerinden devam ettiği görülmüştür.
Bozma; Mahkememizin … Esas … Karar sayılı dosyası ile davanın Davalı … açısından tahkim itirazının kabulü ile dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine dair karar verilmiştir.
İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2019/2499 Esas 2020/248 Karar sayılı kararı ile “…tefrik edilen dosyadaki davacı… Taahhüt Tic. A.Ş. vekilinin, inceleme konusu karara karşı istinaf başvurusunda bulunma hakkı mevcut olmadığından, istinaf başvurusunun reddine; davacı …Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine…” karar verilmiş ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1634 Esas 2022/1742 Karar sayılı ilamı ile istinaf ilamı bozularak Mahkememizin yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1634 Esas 2022/1742 Karar sayılı kararının bozma gerekçesinde “Tahkim anlaşmasının varlığı, tarafların açık tahkim iradelerinin mevcut bulunmasına bağlıdır. Bu husus tahkim anlaşmasının esaslı unsurudur. Davanın hakemde görülmesi, istisnai bir dava yoludur. Kural, uyuşmazlığın görülmesi görevinin yetkili mahkemelere ait olmasıdır. Tarafların bu konuda açık iradeleri yoksa uyuşmazlığın hakemde görülmesi mümkün değildir. Somut davada davacının süresi sona eren 01.01.2008 tarihli sözleşmeden sonra taraflar arasındaki distribütörlük ilişkisi bağlamında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların 01.01.2008 tarihli sözleşmedeki tahkim şartı bağlamında hakemde görülmesini kabul ettiğine dair açık bir iradesi yoktur. Açıklanan sebeplerle İlk Derece Mahkemesi’nce davalı…’nin tahkim itirazının kabulü ile dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine karar verilmesi ve karara yönelen istinaf isteminin de Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddi doğru değildir. Bu çerçevede dosya kapsamında tarafların diğer iddia ve savunmaları çerçevesinde değerlendirme yapılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Somut olaya gelindiğinde; mahkememizce evvelce Davacı ile Davalı … arasındaki distribütörlük ilişkisinin, daha önceki distribütörlük sözleşmedeki açık hüküm gereğince sona erdiği nedeniyle dava konusu iddialarının fiili ilişkiye (fiili sözleşmeye) dayandırıldığı davacı tarafından ileri sürülmüş ise de; sözleşmedeki açık hükme rağmen tarafların sözleşmesel ilişkiyi devam ettirdikleri, bu ilişkiye sözleşme hükümlerinin değil de fiili sözleşmesel ilişki kuralları uygulanmasının hem distribütörlük ilişkisinin karşılıklı bir çok hak ve borç içermesi nedeniyle hangi tarafın hangi hak ve borçlarının bulunduğunun tüm kalemler itibariyle tespitinin mutlak imkansız olması, davacı tarafın talep ettiği diğer zarar kalemleri yanında davacının kazandığı komisyon veya diğer ödemeler üzerinden hesaplanacak portföy tazminatı ve bu tazminatın hesabında dikkate alınması gereken brüt karından, maliyetler ve risk maliyetlerinin düşülmesi gerektiği gibi ancak yazılı sözleşme ile tam kapsamı belirlenebilecek kalemlerin/yükümlüklerin/hakların tespitinin mümkün olmaması, tarafların sözleşme ilişkisini yazılı sözleşmeye göre değil, fiili durumlarla oluşan teamüle göre devam ettirme iradesinin açıkça ortaya konmaması nedenleriyle yerinde olmadığı gibi,
Sözleşmedeki şekli açık hükme rağmen yine tarafların süre sonundaki sözleşmesel ilişkinin devamına ilişkin iradelerinin de açık olduğu, şekli iradeye değil, sözleşmenin ayakta tutulması ilkesi ile birlikte düşünüldüğünde sözleşmenin devamına yönelik bu açık fiili iradeye üstünlük tanınması gerektiği,
01.01.2008 tarihli sözleşmenin sona ermesinden sonra, davalı tarafın sözleşme taslağı sunması, 01.01.2008 tarihli sözleşmenin devam idaresini davalının taşımadığına gerekçe olarak ileri sürülmüş ise de; sözleşme ilişkisinde değişen hal ve koşullara göre farklı hükümler içeren sözleşme taslağı sunulması yazılı sözleşmenin terk iradesi olarak algılanamayacağı,
Ayrıca; Türk mevzuatında distribütörlük sözleşmesine ilişkin bir düzenleme bulunmayıp, acentelik sözleşmelerini düzenleyen hükümlerin kıyasen uygulanması gerektiği, TTK 121/2. Madde gereğince de belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle geleceği, tüm bunlara göre taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin süresiz hale geldiği, süresiz hale gelen bu sözleşmede geçerli tahkim şartının bulunduğu, tahkim şartına göre mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmış ve tüm bu nedenlerle görevsizlik kararı verilmiştir.
Davacı vekilince taraflar arasında bu sözleşmelerin imzalandığını, yazılı sözleşme süresinin dolmasından sonra, fiili ilişkinin devam ettiğini, bu sözleşmenin süresi dolduktan sonra davalının önerdiği yeni sözleşmenin davacı tarafından imzalanmadığı gerekçesiyle geçerli bir tahkim şartının bulunmadığını iddia etmiştir. Davalı tarafın tahkim itirazı ise bu imzalanmayan taslağa değil, imzalandığı davalının kabulünde olan ve süresi dolan ancak süresinin uzadığı iddia edilen sözleşmeye dayanmaktadır.
Yukarıda açıklanan şekilde 01.01.2008 tarihli sözleşmenin fiili açık irade ve TTK 121/2 maddesi gereğince belirsiz süreli olarak uzatıldığı kabul edilmiş olmakla, sözleşmenin devam iradesinin bölünerek, sözleşmenin bazı maddelerinin (tahkim şartı gibi) uzatılmamış olduğunun kabulü de mümkün görülmemiştir.
HMK’nın 357. Maddesinde yer alan “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.” hükmü uyarınca davacı vekili, süresi dolan sözleşmenin de imzalı olmadığını, yetkili kişilerce imzalanmadığını ilk kez istinaf aşamasında ileri sürmüş olduğundan bu yönden kâle alınamaz. Kaldı ki tahkim koşulu içeren sözleşmenin mutlaka ıslak imzalı olması zorunlu olmayıp 4686 sayılı MTK’nun 4. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, “Yazılı şekil şartının yerine getirilmiş sayılması için, tahkim anlaşmasının taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim anlaşmasının varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olması gerekir”. Somut olayda da davalının tahkim itirazına konu sözleşmenin sıhhatine yönelik bir itiraz davacı tarafından yapılmamış, sadece süresinin dolduğu, yeni bir sözleşme imzalanmadığı iddiası ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalara göre, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1634 Esas 2022/1742 Karar sayılı kararının “…01.01.2008 tarihli sözleşmedeki tahkim şartı bağlamında hakemde görülmesini kabul ettiğine dair açık bir iradesi yoktur…” şeklindeki bozma gerekçesi taraflar arasındaki süresiz hale gelen sözleşmenin 18.2 Maddesinde yer alan “Taraflar arasında işbu sözleşme ile ilişkili veya bağlantılı olarak veya işbu sözleşmenin ihlali nedeniyle ortaya çıkabilecek tüm uyuşmazlıklar, ihtilaflar veya anlaşmazlıklar, nihai olarak tahkim yoluyla çözülecektir…” şeklindeki tahkim şartı uyarınca yerinde bulunmadığından direnme kararı verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Bozma ilamına direnilmesi ile davalı… açısından tahkim itirazının kabulü ile dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine,
2-Alınması gereken maktu 80,70-TL harcın, peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile bakiye 773,18-TL harcın 492 sayılı Yasanın 31. maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,
3-Davalı… şirketi, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı… şirketine verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı… tarafından yapılan 100,00-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Temyiz kanun yolu kabil olmak üzere oy çokluğu ile verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.22/09/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
(Muhalif)
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

MUHALEFET ŞERHİ
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 412/3 maddesinde tahkim sözleşmesinin yazılı bir şekilde yapılacağını belirtmiş olup tahkim sözleşmesinin geçerliliğini şekil şartına bağlamıştır. Borçlar Kanunu 12/2 maddesi gereğince kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şekli olup öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmelerin hükümsüz olacağı, yine Borçlar Kanunu 13 maddesi gereğince kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekilde yapılması gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin süreli olduğu, sözleşmenin süresi bittiği halde, tarafların eylemli bir şekilde aralarındaki sözleşmeyi sürdürmüş iseler de; sözleşmenin tahkime ilişkin bölümünün geçerliğini koruyabilmesi için yazılı şekilde yenilenmesi gerektiği ancak tarafların sözleşme sona erdikten sonra aralarında yazılı bir tahkim yenileme sözleşmesi kurmadıkları, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Tarafların aralarındaki tahkim sözleşmesini yenilememeleri sözleşmenin tahkim hükmüne uyma konusunda açık iradelerinin da bulunmadığını göstermekte olup, gerek tahkim sözleşmesinin geçerlilik koşulu olan şekil şartına uyulmaması, gerekse taraflar arasında tahkim yoluna başvurma konusunda açık iradelerinin bulunmadığı bu nedenle mahkememizin görevli olduğu kabul edilip bozma kararına uyularak esasa girilmesi anlaşıldığından çoğunluğun görüşüne muhalifim.

Üye
¸e-imzalıdır
Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”