Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/327 E. 2023/345 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/347 Esas
KARAR NO : 2023/346

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 27/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.11.2007 tarihinden bu yana davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirkette … ve kendisi olmak üzere iki ortak bulunduğunu, aralarındaki sözlü iş bölümünün yurt içindeki yabancı ve yurt dışındaki Türk firmalarının kendisi yürüteceği modüler stand işlerinden ve birlikte yürütecekleri ahşap stand işlerinden masrafların çıkması sonrası karın eşit olarak paylaşılması üzerine olduğunu, 2008 krizi nedeniyle işlerin istediği gibi gitmediği, davalı firmayı bırakarak 28.04.2008 tarihinde SGK’lı işe girdiğini, 28.04.2008 tarihinden beri davalı şirketteki ortaklığının pasif durumda olduğunu, diğer ortağın davalı şirketin faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiğini, 2011 Nisan – Haziran aylarında şirketi kapatma masraflarından kendisine düşen kısmı diğer ortağı banka yoluyla transfer etmesine rağmen şirketi kapatma işlemlerini yapmadığını, çeşitli bahaneler öne sürerek kendisiyle yıllarca fiziksel buluşmadan kaçındığını, şirket üzerinden işler yapmaya devam ettiğini, kar dağıtımı yapmadığını, şirket bilançolarını veya evraklarını göstermediğini, davalı şirketin diğer ortaktan alınamayan vergi borç ve cezalarının 525.000,00-TL’yi bulan miktarının tarafına yükletilmesine yol açtığını, davalı şirketin daha önce muhasebe işlemlerini tutan …’den, edindiği bilgiye göre şirketle ilgili resen terk işlemlerinin yapıldığını, şirketin sicilde kayıtlı gösterilen adresinde faaliyette olmadığını belirttiğini, diğer ortağın ağabeyi …’un ise şirket adresindeki mobilya imalathanesini devrettiğini ve şirket aracını sattığını belirttiğini, bu nedenlerle şirketin ortaklığından ayrılmak istediğini, diğer ortağın türlü bahanelerle ortaklık payını devretmesini ve şirketten ayrılmasını engellediğini, diğer ortağın kendi işlerini limited şirketi çatısı altında sürdürerek kendi hatalarından kaynaklanan şirket işlerinin bozulmasıyla kendisinin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, …’un tanıklık ifadesinde gerçekleri yansıtmayarak şirketin kurulmasında kendisinin ısrar ettiğini söylemesi, faaliyetlerinin bozulmasından kendisinin sorumluymuş gibi göstermeye çalışmasının kendisini zan altında bırakmaya yönelik kasti bir çaba olarak kabul edildiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların gerçeği yansıtmayıp sorumluluktan kaçmak maksadıyla belirtmiş olduğu beyanlar olduğunu, davacı ile ağabeyinin fuar şirketi ve mobilya işleri yaparken tanıştıklarını, şirket kurma teklifinin kendisi tarafından yapıldığını, yer ve makineler dahil hepsinin kendisine ait olduğunu, davacının şirket açılışında kendisine hiçbir maddi kaynak desteğinde bulunmadığını, muhasebe işleri de dahil olmak üzere hiçbir işle ilgilenmediğini, birkaç iş yaptıktan sonra şirket karını tamamen kendisinin aldığını, son zamanlarda iş yerine hiç uğramadığını, davacının şirket ile alakası olmadığı ve hiçbir sorumluluk olmadığı halde şirketin adını kullanarak piyasada iş yaptığını, bu şekilde de kar sağladığını, şirketin tüm sorumluluğunun kendisinde olması ve bu durumun kendisini maddi ve manevi olarak fazlaca yıprattığı için davacıyı şirketi kapatmak istediğini söylemek için aradığını ve davacının kendisine yurt dışında olduğunu söylediğini, tüm aramalarına rağmen kendisine uzunca bir süre ulaşamadığını, şirketi kapatamadığı için kendi adına şahıs firması kurduğunu ve davacı ile muhasebelerini ayırdığını, bu nedenle de işlerini kendi şahıs firması dahilinde devam ettirdiğini, davacının ortak olduğu firmanın muhasebe ücretini dahi ödemediğini, davacının zarara uğradığına dair söylemlerinin gerçeklikten uzak olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mali ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi heyetinin 19/03/2023 tarihli 8 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davalı şirketin %50’şer hisseli iki ortaklı limited şirket olduğu, şirket ortaklarının 2008 yılından beri şirketin amacı ve konusu ile ilgili şirket bünyesinde ortak bir faaliyetlerinin bulunmadığı, ortaklar arasında karşılıklı güven ilişkisinin kalmadığı, dava tarihi itibariyle asgari 10 yıldan beri ortakların şirket işleri için bir araya gelmedikleri, her iki ortağın iddia ve savunmalarına göre şirketten bir beklentilerinin de kalmadığı, şirketin kanun gereği zorunlu iki organından genel kurulun uzun süreden beri toplanamadığı, müdürler kurulunun ise 2017’den beri görevi sona erdiği halde yeni seçim yapılmadığı, genel erişime açık ticaretsicil.gov.tr adresinde davalı şirket unvanıyla yapılan sorgulamada şirketin kuruluş sözleşmesinden sonra başka tescilin dahi bulunmadığı, bu koşullar altında ortaklık ilişkilerinde aranan beş kurucu unsurdan birisi olan “ortak çaba” (…) unsurunun ortadan kalktığı, şirketin sermaye ve ortaklık yapısının %50’şer şeklinde olması sebebiyle ortaklar genel kurulunda oluşacak pat durumu sebebiyle, bu koşullar altında genel kurul toplantıları yapılsa dahi bir karar almalarının mümkün gözükmediği, vergi incelemesinde yazılı taleplere rağmen ibraz edilmeyen 2010-2011 ticari defterlerinin dava dışı ortak tarafından ibraz edilmesinden hareketle, kendi nezdinde bulunduğu halde ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeyerek davacının HAGB ile neticelense dahi ceza almasına sebebiyet verilmesi ve şirketin kamu borçlarından müdür sıfatıyla davacının da sorumlu tutulması gözetilerek dava dilekçesindeki şirketin fesih ve tasfiyesine diğer ortağın yanaşmadığına, gerekli masraflardan payına düşenin gönderilmesine rağmen tasfiye işlemlerinin yapılmadığına, diğer ortağın kendisine düşen borçları ödemediğine dair davacı beyanlarının haklı olabileceği, durumun böyle değerlendirilmesi halinde, ortalık ilişkilerinin bu hale gelmesinde dava dışı diğer ortağın daha kusurlu olabileceği ve davacının şirketten çıkması için haklı sebeplerin bulunduğu sonucuna ulaşılabileceği, şirketin yalnızca 2009-2010-2011 ticari defterlerinin incelemeye sunulduğu, şirketin vergi kaydının 2013 yılından beri re’sen terk durumunda olduğu, sonraki yıllara ait ticari defterlere ulaşılmadığından, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre karara en yakın tarihli olması gereken ayrılma akçesi hesabının yapılmasının mümkün olmadığı, davalı şirketin herhangi bir malvarlığı tespit edilemediğinden, TTK.m.638/2, c.2 kapsamında davacının durumunun güvence altına alınmasına yönelik diğer taleplerinin takdirinin mahkemeye ait olduğunu belirtmişlerdir.
Dava, ortaklar arasındaki güven temelinin çökmesine dayalı olarak limited şirkette ortaklıktan çıkma istemine ilişkindir.
TTK 531/1. Madde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.”
TTK 638. Madde – “(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”
TTK 641/1. Madde “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.”
TTK 642/3. Madde “Ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmı, şirkete karşı, bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturur…” hükümleri getirilmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; vergi incelemesinde yazılı taleplere rağmen ibraz edilmeyen 2010-2011 ticari defterlerinin dava dışı ortak nezdinde bulunduğu halde ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeyerek davacının ceza almasına sebebiyet verilmesi (HAGB) ve şirketin kamu borçlarından müdür sıfatıyla davacının da sorumlu tutulması da nazara alınarak ortalık ilişkilerinin bu hale gelmesinde dava dışı diğer ortağın daha kusurlu olduğu, …Ltd Şti.’nin iki ortaklıklı limited şirket olup ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiği ve …’in ortadan kalktığı anlaşılmakla TTK’nın 531. maddesi gereğince mahkemece, haklı sebeplerin mevcudiyetinin tespiti halinde şirketin durumuna göre, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilebileceği düzenlendiğinden davacı pay sahibinin davalı şirket ortaklığından çıkmasına, payın şirkete devrine, çıkma payı talebi bulunmamakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüyle TTK.636/3. Maddesi gereğince davacının … sicil nolu davalı şirket ortaklığından TTK 638/2 md.si ne göre çıkmasına, payın şirkete devrine,
2-Çıkma payı talebi bulunmamakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Çıkmanın kararın kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ifade etmesine,
4-Karar kesinleştiğinde karardan bir suretin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na gönderilmesine,
5-TTK 638/2 maddesi gereğince karar kesinleşinceye kadar, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından tümünün dondurulmasına, sair tedbir taleplerinin reddine,
6-Karar tarihi itibari ile alınması gerekli 179,90-TL harçtan peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 80,70-TL peşin harç ve 80,70-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 161,40-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 2.745,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/04/2023
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır
Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”