Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/152 E. 2022/673 K. 21.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/152 Esas
KARAR NO : 2022/673
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2022
KARAR TARİHİ : 21/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 28/08/2015 tarihinde alacaklı şirket nezdinde … poliçe numaralı “Ticari/Sınai İşletme Poliçesi” ile sigortalı bulunan … San. Ve Tic. AŞ’nin kiracı olarak kullanmakta olduğu “… Mah. … Cad. … Sok. No:… , …/İSTANBUL” adresindeki işyerinde, davalı idarenin bakım ve kontrolüne tabi olan ana pis su hattında meydana gelen tıkanıklık sonucu geri tepen pis suyun sirayeti neticesinde maddi hasar meydana geldiğini, sigortalı konutta yapılan ekspertiz çalışması neticesinde, hasarın, davalı idarenin, bakım ve kontrolüne tabi olan yerlerde gerekli bakımı ve onarımı sağlamaması neticesinde gerçekleştiği, oluşan hasarın akabinde düzentenen 03/11/2015 tarihli Hasar Ekspertiz Raporu’nda açıkça belirtildiğini, 5403 sayılı … Genel Müdürlüğü Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2. maddesinde açıkça davalı idarenin görev ve yetkileri sayıldığını, idare, kendi eylem ve işlemleri ile hizmet kusurundan doğan zararı gidermekle yükümlü olduğunu, davalı idare, hizmet kusuru ile sebebiyet verdiği zararın tazmininden sorumlu olduğunu, davalı idare, bakım ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmeyerek arızaya ve oluşarı arıza nedeni ile sigortalı konutta hasar meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, oluşan hasar neticesinde, sigortalı mahalde meydana gelen hasar neticesinde zarar gören kıymetler ile alakalı olarak yapılan inceleme sonucu çıkartılan detaylara istinaden fiyat araştırması yaptlarak meydana gelen hasar miktarının 3.373,51-TL olduğu tespit edildiğini, akabinde müvekkili şirket tarafından sigortalısına, 06/11/2015 tarihinde, 3.373,51-TL ödendiğini, hasar tazminatını ödeyen müvekkili şirket, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi gereği sigortalısının haklarına halef olduğunu, bu nedenle, ödenen tazminatın davalıdan tahsili için ….İcra Müdürlüğü’nün 2017/… Esas sayılı dosyası marifetiyle icra takibi başlatıldığını, davalı idarenin icra takibin itirazları nedeniyle icra takibi durduğunu, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı borçlunun … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı dosyasına yönelik tüm itirazlarının iptalini ve takibin devamını, davalı borçlunun asıl alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahküm edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 2004 sayılı Kanun’un değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yönünde kararlar verilmiş ise de, 2004 sayılı Kanun’un 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararı doğrultusunda; idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların, itirazın iptali davası yoluyla görülmesi mümkün olmadığından içtihat değişikliğine gidildiğini, bu kapsamda davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığını, huzurdaki davanın idari yargıda açılması gerektiğinden davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, davanın zamanaşımına uğradığı, husumet itirazlarının olduğunu, tüm bu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın öncelikle usulden reddini, esasa girilmesi halinde ise esastan reddini, icra inkar tazminat talebinin reddini, yargılama masrafının ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
… İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı icra takip dosyasının celp edilerek dosya kapsamına alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin 2017/… Esas sayılı takip dosyasında 3.373,51-TL asıl alacak 544,84-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.918,35-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 24/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 25/08/2017 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472.maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet veren davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
TTK’nın “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûen ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E., 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerine de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Memur ve diğer resmi görevlilerinin kamu görevlisi sıfat ve kapasiteleri dışında özel bir kişi olarak, özel hukuk hükümlerine göre, özel işlerini yaparken üçüncü kişilere verdikleri zarardan doğrudan doğruya kendileri sorumludur (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. Bası, İstanbul 2010, s. 590 vd.). Diğer bir deyişle, bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında, Devlet memurunun veya ajanının hizmet kusuru sayılabilecek bir tasarruf veya eylemi nedeniyle üçüncü kişiler zarar görürlerse, olay adli kazanın görev alanı dışında kalır; idare aleyhine idari yargı merciinde tam yargı davası açılmalıdır (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 504- 505).
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet veren davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili 07/04/2022 tarihinde Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile huzurdaki davanın İdari Yargı’da görülmesinin gerektiğini belirterek, görev itirazında bulunduğu görülmüştür. Uyuşmazlık Mahkemesinin 2021/28 Esas, 2021/144 Karar sayılı ve 05/04/2021 tarihli ilamı ile, ”… Kamu hizmeti yürüten idarenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, kamu hizmetinin yönetimine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanun’un ilgili maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi 2004 sayılı Kanun’un değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yönünde kararlar verilmiş ise de, 2004 sayılı Kanun’un 42. maddesinin 3. fıkrasında yapılan değişiklik ve Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararı doğrultusunda; idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların, itirazın iptali davası yoluyla görülmesi mümkün olmadığından içtihat değişikliğine gidilmiştir. Bu durumda davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkememizin dosyasında taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı anlaşıldığından, Uyuşmazlık Mahkemesince verilen içtihat değişikliği de gözetilerek davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Hizmet kusurundan kaynaklanan uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.918,35-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar okunup açıkça anlatıldı.21/11/2022

Katip … Hakim …
e-imza e-imza