Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/104 E. 2022/93 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/104 ESAS
KARAR NO:2022/93

DAVA:Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:15/02/2022
KARAR TARİHİ:17/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket,… Şirketinin … 3. Noterliğinin 15.05.2020 tarih … yevmiye numaralı 15.05.2020 tarihli 3 sayılı Yönetim Kurulu kararı gereğince şirketin tek pay sahibi merkezi İngiltere de bulunan … Holding Ltd. firmasına ait olduğunu, davalı banka tarafından hesap kat ihtarnamesinin müvekkili şirkete gönderildiğini, ihtarnamede “Davalı banka ile dava dışı şirket … … ve Ticaret A.Ş. arasında kredi sözleşmeleri akdedildiği ve müvekkili şirketin de kefil olduğu belirtilmiştir. Ekte yer alan hesap kat ihtarında kredi sözleşmesi sebebiyle 14.130.680,45 TL ve 39.750,91 USD nakdi, 207.000,00 TL ve 20.000 USD gayrinakdi risk ve çek karşılık tutarı toplamı olarak da 80.100,00 TL borcu olduğu, müvekkil şirket … ŞİRKETİ’nin de kefil olarak müşterek ve müteselsilen sorumluluğu” olduğu iddia edildiğini, müvekkili şirketin, kredi borçlusu … olan ve davalı banka ile … arasında akdedilen Genel Kredi sözleşmelerinde herhangi bir kefaleti bulunmadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkili şirketin dava dışı …’un imzaladığı kredi sözleşmelerinde kanuna uygun geçerli bir kefaletinin bulunması halinde dahi müvekkili şirketin söz konusu kefalet ve imzalanan kredi sözleşmesinden herhangi bir borcu bulunmadığını, davalı banka tarafından sunulacak kredi sözleşmelerinde de müvekkili şirketin kefaletinin bulunmadığının tespit edileceğini, kefaletin olduğu iddia edilen Genel Kredi Sözleşmesinden doğan borç geri ödenmek suretiyle veya yeni tarihli genel kredi sözleşmeleri ile yapılandırmak suretiyle ödendiğini,
2017 tarihli kefaletin olduğu iddia edilen genel kredi sözleşmesinden doğan 1.500.000,00-TL borç banka müşterisi … ile davalı banka arasında akdedilen yeni tarihli kredi sözleşmeleri ile yapılandırıldığını, davalı banka ile yapılan harici görüşmelerde müvekkili şirketin 2017 tarihinde imzaladığı iddia edilen Genel Kredi sözleşmesine istinaden 2 adet her biri 2.000.000-TL olmak üzere toplam 4.000.000,00-TL bedelli senetlerin bulunduğu iddia edildiğini, iddia edilen senetler dosyaya ibraz edildikten sonra imzaya itiraz hakları ve diğer hakları saklı kalmak kaydıyla; tanzim tarihi itibariyle müvekkili şirket yetkilisi tarafından imzalanmış olması halinde dahi söz konusu senetlerin teminat amacıyla verildiğini ve kefaletin olduğu iddia edilen 2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olduğu kayıtsız şartsız borç ikrarı içermediğini ve teminat niteliğinde olduğu teminat senedi olduğu tespit edileceğini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin talep, dava, ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkili şirket icra ve haciz tehditi altında olması sebebiyle öncelikle teminatsız veya sayın mahkeme tarafından belirlenecek uygun bir teminat karşılığında müvekkili şirket hakkında kambiyo takibi dahil olmak üzere herhangi bir icra takibi yapılmaması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini,
Sayın Mahkeme tarafından yukarıda belirtilen şekilde tedbir talebimiz yerinde görülmez ise İİK 72. maddesi kapsamında öncelikle teminatsız olarak aksi halde %15 teminat üzerinden teminatla icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, geçerli bir kefaletinin bulunması halinde müvekkili şirketin kefalet sebebiyle veya herhangi bir sebeple davalı bankaya herhangi bir borcunun olmadığının tespitini, haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili şirkete gönderilen hesap kat ihtarnamesi sebebiyle davalı bankanın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, avukatlık ücreti ile mahkeme masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Menfi tespit davasının kısmi olarak açılması mümkün olmadığı gibi kısmi dava iradesi ile açılan davanın tam dava gibi kabulüyle harcın giderilmesi için süre verilmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmış ve davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E:2015/7720, K:2016/4845 Dava, menfi tespit davası olup kısmi dava şeklinde açılmıştır. Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Dairemizin istikrarlı uygulaması bu yöndedir. Bu durumda mahkemece davanın usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değilse de sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi somut olaya uygun olmadığından 6100 sy. HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sy. HUMK’un 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.)
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL harcın, 75.141,00-TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 75.060,3‬0-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.17/02/2022

BAŞKAN …
¸

ÜYE …
¸
ÜYE … (M)
¸
KATİP …
¸

MUHALEFET ŞERHİ

Dava İİK’nın 72. maddesi gereğince menfi tespit istemine ilişkin olup, ilke olarak menfi tespit davalarının kısmi dava olarak açılması mümkün olmamakla birlikte davacıya borçlu bulunamadığının tespitini istediği miktar açıklattırılarak, eksik harcı tamamlattırmak suretiyle sonuca göre karar verilmesi gerekir. Zira gerek kanuni düzenlemeler gerekse de işin niteliği gereği anılan eksiklik sonradan tamamlanması mümkün eksikliklerdendir. Doğrudan davanın usulden reddi doğru olmadığı gibi, dilekçe teatisi safhasında gerçek müddeabihe nazaran eksik harcın verilen kesin sürede tamamlanmaması halinde 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi delaletiyle HMK’nın 150. maddesine göre dosyanın ara kararla işlemden kaldırılarak 3 aylık yenileme süresi sonunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken doğrudan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden sayın çoğunluğun fikrine bu yönden iştirak edilmemiştir.
ÜYE …
¸