Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/844 E. 2023/132 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/844 Esas
KARAR NO : 2023/132 Karar

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2021
KARAR TARİHİ : 14/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 31/12/2021 tarihli dava dilekçesini özetle; Davacı ile davalı arasında 09.05.2018 tarihinde imzalanan Kira Sözleşmesi ve eki niteliğinde 10.03.2019 Kahvaltı Ve Oda Hizmetine İlişkin Ek Protokol imzalanarak ticari ilişki kurulduğunu, davalı tarafından Kadıköy … Noterliğinden 31.12.2020 tarihli ihtarnamesi ile 01.01.2021 tarihinden itibaren misafir kahvaltı ve oda hizmetinin otel bünyesine alınacağı bildirilmek suretiyle fesih ettiğini, oteldeki çalışmaların da engellendiğini, davalı kiralayan davacı şirketin mal ve hizmetlerinin tek alıcısı konumunda olduğunu, davacı yanın sözleşme gereğince kendisinden istenen hizmetleri sunabilmek için büyük yatırımların maliyetine katlandığını, davalı tarafından henüz sözleşme süreleri dolmadan sözleşmenin fesih edildiğini, fesihin haksız olduğunu, davacının yaptığı yatırımların haksız fesih nedeniyle anlamsız hale geldiğini, bu nedenle davacının maddi ve manevi zarara uğradığını, davalı yanın bu zararları karşılaması gerektiğini, davalının akdi aldatma ile haksız
feshettiğini, mahkemece gerekirse mahallinde keşif yapılarak fiili zarar ile yoksun kalınan karın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşulu ile şimdilik 100.000,- TL belirsiz alacaklarının fesih tarihi olan 01.01.2021 temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tazminine, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalılara yüklenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 18/02/2022 tarihli cevap dilekçesini özetle; Müvekkilleri ile davacı arasında 09.05.2018 tarihinde imzalanan Kira Sözleşmesi ve eki niteliğinde 10.03.2019 Kahvaltı Ve Oda Hizmetine İlişkin Ek Protokol imzalanarak ticari ilişki kurulduğunu, taraflar arasındaki bu sözleşmeden kaynaklanan edimler layıkı ile yerine getirilmemiş olduğunu; çalıştırdığı personelin Covid 19 nedeniyle otelden ayrılmış eksik personelle çalışıldığını, davacının çalışanları ile oteli basarak olay çıkarttığını, hakkında İstanbul …Sulh Ceza Mahkemesince… D.İş sayılı dosyası ile “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” suçundan dava açılmasına karar verildiğini, davacı tarafından henüz sözleşme süreleri dolmadan sözleşme fesh edildiği iddiası asılsız olduğunu, sözleşmenin süresi dolduğunu, feshin haklı olduğunu, davacının akşam yemeği çıkarmadığından misafirlerin mağdur olduklarını, davanın reddine mahkeme masrafı ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan 09/05/2018 tarihli kira sözleşmesinin eki olarak kabul edilen ve ayrılmaz parçası olan 11/03/2019 tarihli protokolün haksız feshedilip feshedilmediği, haksız feshedildiği takdirde maddi zararın tazmini istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 18/01/2023 tarihli 26 sayfadan ibaret raporunda özetle; Huzurdaki davada ana ihtilaf, davalı yanın davacı ile akdettiği 09.05.2018 tarihli Kira Sözleşmesi’nin eki niteliğinde olduğu ifade edilen 10.03.2019 Kahvaltı Ve Oda Hizmetine İlişkin Ek Protokol’ün (kısaca: Ek Protokol) davalı yanca feshinin haksız olup olmadığı ve eğer sayın Mahkeme, sona erdirmeyi “haksız fesih” olarak tavsif edecek olursa, Ek Protokol’ün haksız feshinden kaynaklanan zararın mevcut olup olmadığı noktasında toplandığı görülmektedir. Davacı şirketin incelenen ticari defterlerinde, davacının otel restoran, kahvaltı, oda servisi vb. hizmetleri de verebilmek için aşağıdaki tabloda detayları verilen 1.840.299,70 TL tutarlı faturalara konu yatırım ve harcamalar yaptığı, buna ilişkin düzenlenen faturalar davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olup, ilgili ekipmanlar davacı şirketin aktifinde demirbaşlar hesabında mevcut olduğu, muhterem Mahkemenizin değerlendirmelerine bağlı olarak, davalı …AŞ ile davacı …olmak üzere; rapor içerisindeki tablolarda yapılan hesaplama projeksiyonuna bağlı olarak, 2021 yılı itibariyle kahvaltı ve oda servisi iptal edilmemiş olsaydı, yıllar itibari ile rapor içeriğindeki muhasebesel bazlı tablolarda belirtilen hedefler doğrultusunda, ileriye dönük projeksiyon yapılarak, davacının -sürmesi bidayette hedeflendiği gözetilen, sözleşme süresi sonuna kadar talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının 20.308.868,28 TL hesap edildiği kabil-i ifadedir. Bu hesaplama zaviyesinden rapor içinde yer verilen anlatımlar bütünü ayrıca tetkik ve takdire sunulmuştur. Lakin yeri gelmişken şunu da izhar etmek gerekir ki; kar mahrumiyetinin kuramsal temeli ilmi ve kazai içtihatlarda ifade edilse de bu konuda, ilkesel yönden meşelenin aydınlatıldığı iki karar: Y. HGK 2010/14-244 E.,K. 260, t 12.5.2010 ve E. 2017/3-2615, K. 2021/1102 t. 28.9.2021 şeklindedir…) ekonomik ve yaşamsal gelişmeler, sadece bazı varsayımsal hesaplamalara ve buna göre muhasebesel kanaat bildirilmesine imkan vermekte; bu itibarla, muhasebesel kanaat izharı da o surette tecessüm etmektedir. Sektörel yönden yapılan incelemelerde; lobi katında işletilen “Coffee House” markalı cafe-restoranın otel dışından da gelebilecek müşterilere hizmet verebileceği, yapılmış olan yatırımın hali hazırda işletilmekte olan cafe-restoran işletmesi için de yapılmış olduğunun üzerinde durulabileceği; ancak (Kira Sözleşmesi’nin ve Ek Protokol’ün inikad tarihleri de gözetilerek…) bu anlamda yan iradelerinin ve ayrıca ceza dosyasında yer bulan anlatımların somut ilişki yönünden nihai tahlilinin muhterem Mahkemeye ait olacağı görüş ve kanaatine varıldığı,
Neticeten; davacının davada ileri sürdüğü savların sayın Mahkemeniz tarafından kabul gördüğü, davalı yanın ilişkiyi sona erdirmesinin de yüce yargı makamınca yerinde (muhik) olmadığının benimsendiği varsayımda, yani, birinci seçenekte, davacının davasında haklı olduğu yönünde karar verilmesi durumunda; davacının davalı yandan yapmış olduğu yatırımlardan kaynaklı olarak 1.840.299,70 TL, kar mahrumiyeti olarak ise 20.308.868,28 TL olmak üzere toplamda 22.149.167,98 TL alacaklı olacağı, ancak bu rakamın da ( mezkur birinci seçeneğin somut olaya tatbiki sayın Mahkemece yerinde bulunursa…) yukarıda izah edildiği üzere, tenzil ile, nihayetinde 15.504.417.58 TL olarak gözetilmesinin sayın Mahkemenin takdiri içinde kalacağı; Buna karşılık, davalının “Ek Protokol”ü sona erdirmesinin -Ek Protokol bir kira ilişkisi olarak da sayın Mahkemece tavsif edilmediği durumda bizatihi bunun Ek Protokol’ün 4 maddesinin davalıya sağladığı bir hakkın davalı tarafından kullanılması olarak mütalaa edilmesi ve ayrıca davalının dosyada yer bulan dilekçeleri ile onların eklerinde yer bulan sair anlatım ve savunmaların da sayın Mahkemece yerinde görülmesi seçeneğinde, yani; ikinci seçenekte, davalının savunmaları yerinde bulunarak, tamamen davalı yanın savunmaları yönünde hüküm kurulmasının muhterem Mahkemenin takdiri bünyesinde olacağı, sonuç ve kanaatinde raporunu sunmuştur.
6100 sayılı yasının 1. maddesi “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” şeklindedir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasında imzalanan 09/05/2018 tarihli kira sözleşmesinin eki ve ayrılmaz parçası olarak kabul edildiği açıkça belirtilerek başlayan 11/03/2019 tarihli ek protokolün haksız feshedilip feshedilmediği, haksız feshedildiği takdirde maddi zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından haksız feshedildiği iddia edilen protokolün kira sözleşmesinin eki ve ayrılmaz parçası olarak kabul edildiği bu itibarla kira sözleşmesi kapsamında değerlendirileceği, uyuşmazlığın iş bu protokolün haksız olarak feshedilip feshedilmediği noktalarında düğümlendiği, 6100 sayılı HMK’nın 4. maddesinde sulh hukuk mahkemeleri’nin görevi belirlendiği, buna göre “kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara” bakma görevinin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu, kira ilişkisi söz konusu olduğunda tarafların tacir olup olmadıklarının da öneminin olmadığı, bu nedenle eldeki davaya bakma görevinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4/1-a. maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır