Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/843 E. 2022/362 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/843 Esas
KARAR NO : 2022/362

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 20/05/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davalı …Ltd. Şirketi’nin ilk olarak aracı sattığını ancak araç üzerinde kredi olduğu ve krediyi kapatamadığı, bu nedenle aracı 29/08/2018 günü diğer davalı …A.Ş.’ye satarak yeniden kredi kullanmak zorunda kaldıklarını, gerçek satış olmadığını aralarında organik bağ olan şirketler arasında muvazaalı satış yaptıklarını ifade etmeleri üzerine yeni malik davalı olan … A.Ş. ile ek protokol şirkete davalı … A.Ş.’ye ödenmiş olması nedeniyle satıcı şirket ile tanzim edilen ek protokole satış bedelinin satıcı şirket tarafından tahsil edildiğini alıcıya davacıya aracın teslim edildiğini, aracın malik sıfatıyla davacının zilyetliğine teslim edildiği yazılı olarak protokol alındığını, davalı araba satmış, satış bedelini aldığını, satıma konu edilen … plakalı aracı davacıya teslim etmiş olduğu halde sonrasında yazılı olarak söz verilmiş olmasına rağmen sözlerini tutmadığını, aracın noterde satışı verilmediğini, Beyoğlu … Noterliği’nden müvekkilden satış bedelini alıp aracı malik sıfatıyla tarafımızca kullanılabilmesi için telim eden … A.Ş. İle araç müvekkilin tasarrufunda olduğu sırada grup şirketler arasında … A.ş.’ye yapılan muvazaalı satışın ve bu satışın alıcı olan…A.Ş.’ye yapılan muvazaalı satışın ve bu satışın alıcısı olan …A.Ş. Borçlu olarak gösterilmek suretiyle … plakalı aracın ilk satıcı olan şirkete… A.Ş.’nin sözde borcu varmış gibi gösterilerek yapılmış muvazaalı icra takibinin yeniden kredi kullanmak için … A.Ş.’ye satmak zorunda kaldığını, …A.Ş.’ye yapılmış gerçek alım satım olmaması ve …A.Ş. ilk satıcı grup şirketine borçlu olarak gösterildiğini, aralarında organik bağ olan 3 grup şirketi temsilcileri baba ve oğul olan şirketler arasında yapılan icra takibinin gerçek borç ilişkisine dayanmaması, aralarında organik bağ olan grup şirketler arasında yapılmış muvazaalı icra takibi işlemler olması nedeniyle gerek muvazaalı olarak…A.Ş.’den … A.Ş.’ye yapılmış satışın ve gerekse bu satış esas alınarak …A.Ş. borçlu olarak gösterildiğini, yapılan ve satışın alıcısı olan … A.Ş. takip borçlusu olarak gösterildiğini, icra takibinin muvazaalı olduğunun tespiti ile hukuken yok hükmünde olan muvazaalı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin ve satış işleminin iptaline ve her türlü harç masraf ile ücretin davalılar üzerinde bırakılmasına tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava tasarrufun iptali olarak açıldığını, uyuşmazlığın niteliği ve tasarrufun iptali davalarında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebiyle davanın görev nedeniyle reddi ile davanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesini, eğer dava tasarrufun iptali ise aciz vesikası sunulması gerektiğini, aciz vesikası sunulmadığından da davanın reddini talep ettiğini, davacının alacağı değil borcu bulunduğunu, sonradan vekil eden … unvanlı şirketin 24/09/2018 tarihi itibari ile davacıdan olan alacağı 29.716,48-TL olduğunu, bu alacağının halen ödenmediğini, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi…Esas sayılı dosya ile tarafınca açılan itirazın iptali davasında bilirkişi incelemesi yapıldığını ve bilirkişi raporu ile davanın ispat olduğunu, davacı ve avukatı için görevlerini kötüye kullandıklarından bahisle İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi … Esas sayılı dosya ile kamu davası açılmış olup işbu dava halen derdest olduğunu, davalı şirketler arasındaki intikallerde muvazaa söz konusu olmadığını, dava dilekçesinin işleme konulmamasını, dava dilekçesi işleme konulacaksa 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesi gereğince tekrar davacıya dilekçe hazırlatılması için süre verilmesini, davanın görevsizlik nedeniyle reddini, davanın usulden ve esastan reddini, davanın alacak istemi olarak değerlendirilmesi halinde davacıdan olan alacağın dikkate alınarak mahsup talebinin bulunduğunun gözetilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın tasarrufun iptali talebine ilişkin olduğu, bu davanın ticari bir dava niteliği taşımadığı, görev hususunun re’sen göz önüne alınması gerektiği, 6102 sayılı TTK’nun 4 ve 5. maddelerinde tarif edilen ticari davalardan sayılmadığı, bu hali ile TTK 4. maddesinde tarif edilen her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olma şartının bulunmadığından nispi ticari dava olarak da kabulünün mümkün bulunmadığı, zira 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılacağı, bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gerekli olduğu, bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli olmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceği, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlendiği, hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmeyeceği, eldeki dava da davacının son duruşmadaki beyanı ile avukat olduğunun anlaşıldığı ve davanın tasarrufun iptali davası olduğu nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır