Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/841 E. 2023/362 K. 08.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/841 Esas
KARAR NO:2023/362

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:30/12/2021
KARAR TARİHİ:08/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … yazılımı lisanslayan ve şirketlerde bu hususlarda danışmanlık veren bir şirket olduğunu, davalı ile davanın tarafı olmayan dava dışı 3. kişi … Türkiye ile 30.11.2020 tarihinde “…” (“Çizelge”) imzalandığını, ek olarak … Türkiye’nin iş ortağı sıfatı ile müvekkili şirket ile davalı arasında 30.11.2020 tarihli “… Lisans Ek Protokolü (“Ek Protokol”) imzalandığı, … ile imzalanan sözleşmeye göre, …’nin sahip olduğu yazılımın kullanım hakkını davalıya verdiğini, müvekkili şirketin burada sadece aracı olduğunu, kullanım hakkının teslim borcunun …’e ait olduğunu, …’nin bu borcunu sistemin kullanıcı adı ve şifresini davalıya ileterek yerine getirmiş olduğunu, … ile davalı arasındaki sözleşmenin ilgili maddesinde sistem bildirimleri için irtibat kişisinin ismi ve e-mail adresinin yer aldığı, sistem kullanıcı adı ve şifre e-mailinin hizmet başlangıç tarihi olan 01.03.2021 00:40’da bu e-mail adresine gönderildiğini, ancak davalının 19.03.2021 tarihinde 0726 yevmiye numarası ile ihtamame keşide ederek, dünya genelinde etkili olan Covid-19 pandemisi nedeniyle, ticari faaliyetlerinin zora girdiğini, pandemi nedeniyle şirket ekonomisinin kötü şekilde etkilendiğini, bu durumun kendisi için öngörülmesi mümkün olmayan bir durum olduğunu ve ayrıca müvekkil şirket tarafından herhangi bir hizmet verilmediği ile link ve şifre teslim edilmediğini iddia ederek, taraflar arasında akdedilmiş olan 30.11.2020 tarihli … Lisans Ek Protokolü’nün feshedildiğini bildirdiğini, davacının 30.03.2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini cevaben keşide ettiğini, ihtarnamede taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tarihinin 30.11.2020 olduğunu, pandeminin Mart 2020’de başladığını, pandemi şartlarının öngörülemeyen nitelikte olduğunu iddia etmesinin tarafımızca kabul edilir nitelikte olmadığını, Medeni Kanunu’nun ikinci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve çelişkili davranma yasağına olduğu gibi hukukun ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, beklenmedik/öngörülemeyen hal gibi nitelendirilemeyeğini, TBK’nın “aşırı ifa güçlüğü” hükümlerine de ters olduğu, pandemi koşullarında borcun üstlenildiğini, pandemiden kötü etkilendiği varsayımında dahi, bu durumu fesih iradesini beyan etmeden evvel hiçbir şekilde davavı’ya bildirmediğini, taraflar arasında imzalanan protokolün 5 yıllık taahhüt içerdiğini, hizmetin başlangıç süresinin 01.03.2021 olduğunu ve ancak 5 yılın dolduğu 28.02.2026 tarihinden 90 önce ihbar ile sonraki yıllara dair hizmetin durdurulabileceğini, Sözleşme’nin 7. maddesinde 3’er aylık periyotlarda 17.709,75 Euro + KDV’nin davalıya faturaya edileceğinin kararlaştırıldığını, ödeme planında fatura düzenlenmesi kararlaştırılan tarih olan 01.06.2021 tarihinde 17.709,75 EUR bedelli faturanın Davalıya tebliğ edildiğini ancak davacı tarafından düzenlenen faturayı vadesinde ödemediğini ve temerrüde düştüğünü, ayrıca sözleşmede damga vergisinin taraflar arasında eşit paylaşılması hususu kararlaştırıldığı halde 25.12.2020 tarihli 354.195 EUR (15.639,77 TL) faturanın da ödenmediğini, her iki faturaya da süresinde itirazda bulunulmadığını, bu hali ile faturaların kabul edildiğini, müvekkili şirket tarafından davalı/borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını ve davalı tarafça itiraz üzerine takibin durduğunu, takibin devamı amacı ile dava şartı olan zorunlu arabulucu müessesine başvurulduğunu, taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, tüm bu açıklanan nedenlerle …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, davalı hakkında alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının davalı şirket yetkilisinin kişisel verilerini açık rıza almadan paylaşmasının …’ya aykırılık teşkil ettiğini, yazılım kullanıcı adı ve şifresi ile sisteme giriş yapılmadığı ve hizmetin kullanılmadığını, bu nedenle davacı tarafından bir hizmet verilmemiş olduğunu, dava dışı … … A.Ş. ile yapmış olduğu 30.11.2020 tarihli anlaşma uyarınca … bulut hizmetlerini kullanma hakkını verdiğini, verilmeyen bir hizmete ilişkin hizmet bedeli ödenmesi talebi yerinde olmadığını, davacının faturalara itiraz edilmediği iddiasının doğru olmadığını, faturalara itiraz edildiğini, 01.06.2021 tarihli hizmet faturasına 09.06.2021 tarihinde KEP mail adresi üzerinden itiraz edildiğini, davacının aynı gün maili okuduğunu, 25.12.2020 tarihli damga vergisine ilişkin faturanın ise 07.01.2021 tarihinde iade faturası kesilerek iade edildiğini, faturaların sonrasında ileriki tarihlerde tekrar kesildiğini ve tekrar iade edildiğini, damga vergisi faturası özelinde bir vergi dairesi alındısı olmadığı gibi sözleşmeye konu hizmetin alınmamış olması nedeniyle damga vergisinin bir dayanağı olmadığını, tüm bu açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının UYAP üzerinden celp edilerek dosya kapsamına alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının ….İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında faturalardan kaynaklanan 408,95-TL ihtarname gönderim masrafı, 15.639,77-TL damga vergisi açıklamalı fatura bedeli, 7,79-TL ihtarname gönderim masrafı işlemiş faizi, 1.033,51-TL damga vergisi açıklamalı fatura bedeli toplam 17.090,02-TL+20.897,51 EURO üzerinden takip yapıldığı, ödeme emrinin 23/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 18/06/2021 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Mali Müşavir ve Bilgisayar Mühendisi bilirkişilerin 06/07/2022 tarihli raporunda özetle; *Davacı ile Davalı arasındaki protokolün bulut üzerinden sağlanacak … yazılımına erişim için gerekli olan “lisanslama” protokolü olduğu, lisanslama hizmetinin … sisteminin kullanım hakkının Davalıya tesliminden ibaret olduğu, *Ancak lisanslamanın gerçekleşmesi ile birlikte iletilecek olan sisteme erişim kullanıcı adı ve şifresinin, sözleşmelerdeki hizmet başlangıç tarihi olan 01.03.2021 tarihinde Davalıya gönderildiği, *Davacının … lisansları konusunda dava dışı … firması ile Davalı arasında aracılık ettiği, …’nin iş ortağı olarak …’den aldığı lisansların üzerine kâr marjı ekleyerek Davalıya sattığı, Davalının lisanslarının halen …’den Davacıya fatura edildiği, *Bu nedenlerle, davaya konu hizmetin lisanslamadan ibaret olması nedeniyle, sisteme erişim için gerekli olan kullanıcı adı ve şifresinin iletilmesiyle hizmetin de sağlanmış olduğu, bu nedenle Davalı’nın Davacı’ya yıllık 70.839 Euro borcu olduğu, *Davalının defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacının davalıya 15.639,77TL (B) borçlu olduğu; ancak 24/05/2021 tarihli 15.639,77 TL bedelli iade faturası mükerrer kesilmiş olmasaydı davalının defterlerinde takip- tarihi itibariyle borç/alacak bakiyesinin 0,00 TL olacağı, dolayısıyla davalının defterlerine göre takip tarihi itibariyle taraflar arasında herhangi bir borç/alacak bakiyesi bulunmadığı; *Davacının defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalının davacıya 15.639,77TL * 20.897,51 EUR (1 EUR:10,3629 – 216.558,81TL) olmak üzere toplam 232.198,58 (B) borçlu olduğu, *Ticari defter kayıtları itibariyle tarafların defterlerinin birbirini doğrulamadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın takip konusu faturalardan kaynaklandığı; bu haliyle de takip konusu faturaların kabul edilip edilmeyeceği yönünde takdir Sayın Mahkemenize ait olmak üzere işbu faturalar yönünden aşağıdaki tespitlerin yapıldığı;
*Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8. maddesi uyarınca damga vergisi bedelinin tamamı davacı tarafından ödenecek olup, ödenen tutarın %50’sinin (yani beyan edilen 31.279,63TL davacı tarafından ödendikten sonra ödediği bu tutarın %50’si olan 15.639,81TL’sinin) gerekli yasal evraklarla beraber davalıya faturalandırması gerektiği; Somut olayda ise sözleşmeye ilişkin damga vergisi beyanı yapılmadan önce yani 25/12/2020 tarihinde damga vergisinin %50’sinin davalıya fatura edildiği, damga vergisi beyannamesinin ise 28/12/2020 tarihinde ilgili vergi dairesine verildiği, işbu beyan edilen damga vergisinin davacı tarafından ödendiğine ilişkin herhangi bir dekont/vergi tahsil alındısı vs. Sunulmadığı, tespit edilmiş olup; yapılan tespitler neticesinde, takip konusu damga vergisine ilişkin 15.639,77TL bedelli faturanın, sözleşmeye uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin dolayısıyla kabul edilip edilemeyeceğinin değerlendirmesinin Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu;
Takip konusu faturalardan Hizmet bedeline ilişkin … numaralı 01.06.2021 tarihli 216.558,81TL bedelli fatura yönünden inceleme yapıldığında ise; taraflar arasında akdedilen sözleşme’nin 7.maddesinde Yıllık Kira Bedellerinin 01/06/2021 tarihinden itibaren 3’er aylık periyotlarda 17.709,75 EURO + KDV olarak davalı adına faturalandırılacağı ve fatura tarihinden itibaren 10 gün içinde davalı tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı;teknik yönden yapılan incelemelerde tespit edildiği üzere sisteme erişim için gerekli olan kullanıcı adı ve şifresinin davalıya iletilmesiyle hizmetin de sağlanmış olduğunun tespit edildiği; bu haliyle de taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davacının 01.06.2021 tarihinde 17.709,75 EURO + KDV şeklinde fatura (somut olayda takip konusu … numaralı 01.06.2021 tarihli KDV hariç 17.709,75 EURO bedelli toplam 216.558,81TL bedelli fatura) düzenlemesinin sözleşmeye uygun olduğunun değerlendirmesinin Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu,* Huzurdaki davaya konu takipte ayrıca takip öncesi dönem için;
7.79TL İhtaname gönderim masrafı işlemiş faizi
1.033,51 TL 25.12.2020 tarihli … fatura nolu Damga Vergisi açıklamalı
Fatura bedeli işlemiş faizi, talep edildiği;
Talep edilen “1.033,51TL 25.12.2020 tarihli … fatura nolu Damga Vergisi açıklamalı fatura bedeli işlemiş faizi” ile ilgili olarak; taraflar arasında akdedilen sözleşmede, damga vergisinin davalı payına düşen kısmının fatura tarihinden itibaren 10 (on) gün içerisinde davacıya ödeneceği kararlaştırıldığı; ancak, yine bu sözleşmeye göre damga vergisi tutarı davacı tarafından ödendikten sonra bu tutarın %50’sinin davalıya fatura edilmesi gerekmekte iken, söz konusu faturanın, damga vergisi ödenmeden önce (hatta damga vergisi beyannamesi ile beyan dahi edilmeden önce) tanzim edildiği; bu haliyle de söz konusu fatura tarihi esas alınarak herhangi bir faiz hesabı yapılamadığı;
Talep edilen “7,79 TL İhtarname gönderim masrafı işlemiş faizi” ile ilgili olarak da, davalının takip konusu asıl alacak (İhtarmame gönderim masrafı) yönünden takip öncesi dönemde temerrüde düşürüldüğüne ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından, bu alacak yönünden de takip öncesi dönem için herhangi bir faiz hesabı yapılamadığı sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Mali Müşavir ve Bilgisayar Mühendisi bilirkişilerin 01/01/2023 tarihli ek raporunda özetle; Pandemi – koşullarının mücbir sebep sayılıp sayılmayacağı ve Davacının …’yi bilgilendirmemesi ve faturalamaya devam etmesi ile ilgili davranışlarının iyi niyetle bağdaşıp bağdaşmadığının uzmanlığımız dışında konular olmasından dolayı bir değerlendirme gerçekleştirmediğimizi, takdirin Sayın Mahkeme’de olduğunu, Esasa ilişkin olarak da kök raporumuzdaki kanaatimizde bir değişiklik olmadığı, davacı tarafından hizmetin sağlandığı ve faturasının kesilerek takibinin gerçekleştirildiği görüş ve kanaatleri bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki satım ve hizmet sözleşmesi gereği davacının alacağına ilişkin yapılan icra takibine davalının itirazı sonucu takibin durması ve mahkememize açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava tarafları arasında 30/11/2020 tarihinde … bilgisayar yazılım programının sözleşilen süre boyunca davalının kullanımına sunmak hususunda satım ve hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı, … bilgisayar yazılım programını uluslararası üretici firmadan satın alma, aracılık yoluyla, iş ortaklığıyla pazarlamaktadır. Davacı satıcı, … adlı bilgisayar yazılım programını davalının kullanımına sunmak ve sözleşmeden sonra programın/yazılımın/bulut adlı depolamanın davalı kullanımına hazır tutmak, hizmette destek sağlamak ile borçlanmış, davacı ise ücret ödemekle karşı edimi üstlenmiştir. Taraflar kullanımın başlangıç tarihini 01/03/2021 tarihi olarak belirlemiş, 5 yıllık süre için anlaşmış ve 3 aylık vadelendirme (fatura+15gün) ile davalının 17.709,75 Euro + KDV ücret ödemesi kararlaştırılmıştır. Davalı 19/03/2021 tarihi itibariyle dünya genelindeki pandemi/salgın hastalık nedeniyle ekonomik olarak zorluğa girdiğinden sözleşmeyi feshettiğini, zaten hizmete başlanmadığını davacıya bildirmiş, davacı da ilk dönem ödemesi için 17/06/2021 tarihinde ilamsız takip başlatmıştır. Dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlığın temeli, davalının ifa güçlüğü kapsamında sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayalı olup olmadığı, salgın hastalık nedeniyle ekonomik olarak sözleşmeyi devam ettirmesinin kendisinden beklenip beklenemeyeceği ve davalının fesihten önce programın davalı kullanımına bırakıp bırakmadığı noktasındadır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 207. maddesine göre; satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Taşınır sözleşmesinde satıcının taşınırı teslim etmek ve mülkiyeti alıcının üzerine geçirmek gibi asıl borcu yanında satılan malı saklama ve gerektiğinde taşıma masraflarını ödeme borcu gibi tali nitelikte borçları da bulunmaktadır. Somut olayda sözleşmenin satışa dair asıl karakteristik yanına ek olarak davalının sözleşme süresince depolama alanı kullanımına ve bilgisayar yazılımının çalışmasına dair tali hizmet verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Davalıya düşen tek yükümlülük ise bedel ödeme borcudur.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bir başka söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Gerçekten de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke, özel hukukun diğer bir takım istisnai ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
TBK’nın 138. maddesi ile getirilen “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar;
*sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması,
*bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması,
*yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi,
*borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkı bulunmaktadır. ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 27/06/2019 tarih 2019/2379 E. 2019/7997 K. Sayılı ilamı)
Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme 30/11/2020 tarihinde imzalanmış olmakla davalının fesih ihtaratında da kabul ettiği üzere pandemi 03/2020 tarihinden itibaren etkilerini ülkemizde göstermiştir. Davalı bu tarihten yaklaşık 1 yıl sonrası için sözleşme ilişkisine girmiştir. Sözleşmenin imza, hizmete başlama ve fesih tarihleri itibariyle pandeminin olumsuz etkileri basireti bir tacirin öngöremeyeceği nitelikte olmadığından davalı nezdinde sözleşmenin yapıldığı sırada öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum olarak belirlenen ilk şarta uymayacaktır. Nitekim meşhur ve malum olduğu üzere bu dönemde pandeminin ülkemizdeki çeşitli sektörlere olumlu veya olumsuz etkileri ortaya çıkmış ve öngörülebilir durumda iken davalı, pandeminin ilk etkilerinin görüldüğü tarihten yaklaşık 6 ay sonra sözleşmeyi imzalamıştır. Bunun yanında davalı, pandeminin, kendi iştigal alanı ve sektörüne dair olumsuz etkilerini somutlaştırmamış, davacı ile girdiği sözleşmesel ilişkiden zararlı çıkacağını veya etkilerini açıklamamış, pandeminin olumsuzlukları ile irtibatlandırmamış, kendisinden borcun istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede aleyhine değiştiğini ispatlayamamıştır. Dolayısıyla davalı nezdinde ifa güçlüğüne dair yasal şartların oluşmadığı, davalının TBK 138 maddesinden doğan haklardan yararlanamayacağı anlaşılmış, davalı tarafından salt bu sebeple gerçekleştirilen feshin haksız olduğuna kanaat edilmiştir.
Uyuşmazlık noktası olan diğer husus davacının … programını davalı kullanımına terk edip etmediği, sözleşmenin kararlaştırılan tarihte başlayıp başlamadığıdır. Bu kapsamda, yerinde inceleme suretiyle alınan bilirkişi raporuna göre 01/03/2021 tarihinde davacı kendisine düşen teslim borcunu yerine getirerek programa giriş yapmaya elverişli bilgileri davalı ile paylaşmış ve teslime dair edimini ifa etmiştir.
Sözleşmenin kararlaştırılan tarihte davalı kullanımına sunulmasına rağmen, davalı tarafça, vadelendirilen ilk 3 aya dair taksit tutarı ödenmemiştir. Haksız fesih ile davalının ahde vefa göstermemesi temerrüdünü doğuracaktır. Nitekim davacı üstlendiği edimi yerine getirmiş ve … programını davalının kullanımına sunmuştur. Bu aşamadan sonra davalının borcunu 3 aylık vadeler itibariyle ödemesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği, kullanılan depolama programının ne kadar süreyle veya miktarla kullanımının önem arz etmediği, menfaatin 3 aylık süre itibariyle zamana yayılmasının söz konusu olmadığı, dava konusu 3 aylık ilk taksidin programın kullanıma sunulmakla muacceliyet kazandığına kanaat edilmiştir. TBK 236. maddesi uyarınca borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Tarafların daha sonraki vade tarihlerine yönelik her tutarın tahsil edilip edilemeyeceği dava konumuz olmamakla beraber davacının en azından üretici firma … tarafından kendisine faturalandırılan ürün itibariyle ilk kullanım dönemine dair bedeli talep edebileceği, zararın en azından bu miktar itibariyle davacı satıcı nezdinde doğduğu anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar kapsamında ilk kullanım döneminin bedeli olan 17.709,75 Euro ve 3.187,55 Euro KDV’si olmak üzere 20.897,51 Euro asıl alacak talebinin miktar itibariyle sözleşmeye uygun olduğu görülmüştür. Bahsi geçen asıl alacak yönünden işlemiş faiz talebi bulunmamaktadır. Bunun yanında sözleşme bedeli üzerinden alınacak damga vergisinin yarı oranda mesuliyeti sözleşme ile her iki tarafa yüklenmiş olmakla 25/12/2020 tarihinde davacı tarafça fatura tanzim edilmiştir. Davalının ödeme süresi sözleşme ile 10 gün olarak belirlenmiştir. Davacının, sözleşme kapsamında fatura tanzim etmekle ve damga vergisinin de kendisi tarafından fatura edileceğini kararlaştırmakla vergisel mükellefiyeti kendi üzerinde kalacağından damga vergisini ne zaman ödeyeceği önem arz etmemektedir. Bu kapsamda davalıya çıkarılan fatura iade dönse de davalı haberdar olup 05/01/2021 muacceliyet ve 17/06/2021 takip tarihi %16,75 avans faizi oranı itibariyle 1.186,12 TL’lik işlemiş faiz hesabı talep edilen miktardan fazla olmakla itirazın taleple bağlı kalınan 1.033,51 TL’lik yönüyle de itirazın iptali gerekmiştir. Davacının takibe konu ettiği ihtarname ve gönderim masrafı kaleminin zorunlu giderlerden olmadığı, davacı ihtarının, davalının fesih ihtarına cevap mahiyetinde olup temerrüt amacı taşımadığı anlaşılmakla bu talep ve faizi yönünden itirazın iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. TTK 1530 maddesine dair işleyecek faiz talebinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşılmakla ve bu miktarı geçmemek kaydıyla yabancı para yönünden yasanın belirlediği faiz oranı ile TL cinsinden alacağa ticari iş nedeniyle avans faizi işletmek gerekmiştir.
İcra İnkar Tazminatı yönünden; dava konusu edilen ve kabul gören asıl alacağın önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kötü Niyet Tazminatı yönünden; Kötüniyet tazminatı İİK 67/2 maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir. Alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Bu yönde tespit veya ispat bulunmadığından yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava değeri, hükmolunan 20.897,51 Euronun dava tarihindeki 14,7308 efektif satış kur bedeli karşılığı 307.837,04 TL, 15.639,77 TL ve 1.033,51 TL olmak üzere toplam 324.510,32 TL kabul; 416,74 TL red miktarları gözetilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yöneltilen davalı itirazının;
*20.897,51 Euro fatura bedeli ve 15.639,77 TL damga vergisi bedeli asıl alacak ile 15.639,77 TL’lik asıl alacağın işlemiş faizi 1.033,51 TL üzerinden kısmen iptaline,
*15.639,77 TL’lik asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilmek,
*20.897,51 Euro bedelli asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Euro ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz işletilmek suretiyle (ödeme emrindeki TTK 1530/7 oranına dair talebi aşmamak kaydıyla) takibin diğer kayıt ve şartlarda devamına,
*ihtarname ve masrafı yönünden itirazın iptali talebinin ve fazlaya dair istemin reddine,
2-Asıl alacak niteliği itibariyle likit ve belirlenebilir olduğundan (20.897,51 Euro * takip tarihindeki 10.3413 TL’lik kur üzerinden 216.107,42+15.639,77=231.747,19 TL) bildirilen %20 oranında hesaplanan icra inkar tazminatı 46.349,44 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Yasal şartları oluşmayan davalı kötüniyet tazminatı talebinin Reddine,
4-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 22.167,30-TL karar ve ilam harcından 4.380,30-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 17.787,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvuru harcı, 4.380,30-TL peşin harç olmak üzere toplam 4.439,60-TL harç bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 48.431,44-TL (kabul miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Kabul-red oranına göre davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 416,74-TL (red miktarı nazara alınarak) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.423,50-TL yargılama gideri kabul (%99,87) ve red durumuna göre 2.420,35-TL’lik kısmının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafından yapılan 250,00-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre 0,33-TL’lik kısmının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine; arda kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
9-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00-TL’nin Kabul-red oranına göre 1.318,28-TL’sinin davalıdan, bakiye 1,72-TL’sinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/05/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza