Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/839 E. 2023/162 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/839 Esas
KARAR NO : 2023/162
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça Müvekkili hakkında …. İcra Dairesi’nin 2018/… Esas sayılı dosyasına konu 6 adet 40.000,00USD miktarlı bonolar ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin süresinde itiraz etmemesi üzerine takip dosyası kesinleştiğini, Davalı – alacaklı taraf icra takip dosyasına konu bonolara ciro yolu ile hamil olduğunu ancak bonoların ciro silsilesi bozuk olduğunu, bu durumda davalı tarafın icra takibine konu bonolar nedeniyle, alacaklı olmaması gerektiğini, dava konusu bonolarda, 30.01.2017 tarihli bono hariç diğer bonolarda lehtar tarafından gerçekleştirilen ilk cironun iptal edildiğini, (silindiği) TTK.’nın 686/1. maddesi uyarınca çizilmiş cirolar, yazılmamış hükmünde olup düzgün ciro silsilesinden söz edilmesi için ilk cironun lehtar tarafından yapılması gerektiğini, bu nedenle davalı yetkili hamil olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca davaya konu bonolarda cirantalar müvekkili zarara uğratmak için birleşerek kötü niyetle hareket ettiklerini zira lehtar ile davalı taraf çok yakın akraba olduklarını, diğer ciranta … …’nin de müvekkilinin eski iş ortağı olduğunu, …. İcra Dairesinin 2018/… Esas sayılı icra takip dosyasına dayanak 28.02.20217, 30.03.2017, 30.04.2017, 30.05.2017 ve 30.06.2017 vadeli 40.000,00USD miktarlı 5 adet bonoda müvekkilin borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli olan davalı tarafın alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemesine ve yargılama harç ve giderleri ile birlikte avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; eksik harcın tamamlanması için davacı yana 1 haftalık kesin süre verilmesini, harç tamamlanmadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesini, davanın harca esas değeri toplam 200.000,00-USD’nin 30.12.2021 tarihindeki TCMB dolar efektif satış kuru üzerinden belirlenecek olan Türk Lirası karşılığı olduğunu, icra müdürlüğü dosyasında mübrez bonolar incelendiğinde;
davacının “keşideci”; … …’un ise “lehdar” olduğu;
davacı yanca her ne kadar dava dilekçesinde; “dava konusu bonolarda lehtar tarafından gerçekleştirilen ilk cironun iptal edildiği (silindiği)” iddia edilmiş ise de; iptal edilen cironun keşideci davacıya ait olduğu;
bonoların lehdar olan Zülfi … tarafından cirolandığı, söz konusu cirodan sonra ciro silsilesi ile bonoların müvekkile intikal ettiği,
dolayısıyla müvekkilin yetkili hamil olduğunu,
ilk ciro lehdar tarafından yapılmamış olsa dahi; lehdarın cirosunun olması halinde lehdarın cirosundan sonra senedi devaralan hamillerin yetkili hamil olacağından davanın usulden reddine,
2)Müvekkil aleyhine açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın reddine, davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin 2018/… esas sayılı takip dosyasında bonodan kaynaklanan 261.596,72-USD asıl alacak, 100,20-TL ihtiyati haciz masrafı, 485,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 585,20-TL+261.596,72-USD için takip yapıldığı, ödeme emrinin 29/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, süresi içerisinde ödeme emrine itiraz edilmediği, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizce talimat yoluyla dinlenen tanık beyanlarında;
Tanık … : “Ben şuan çalışmıyorum, daha önce …’ın yanında 10-15 yıl kadar çalıştım, davacı saat ve telefon üzerine ticaret işi ile uğraşıyor, Tarafları ilk olarak tanıştıran … … diye bir kişiydi, bu kişi yurtdışından ithal mal getirtme işinde çalışıyor, yardımcı oluyor, yurtdışından elektronik malzeme getirmek için taraflar ve … arasında bir nevi ortaklık oluşmuştu, … ile davalı … … … mal getirmek, sipariş vermek için Çin’e gittiler, davacı … adına malları Türkiye’ye getirdiler, bundan …’inde haberi vardı, ayrıca şunu da söylemek isterim ki … … … bu işlerle uğraşıyor ancak her belgede ismi geçmez, bu işlerle uğraşan ailesinden kişilerde vardır, benim duyduğum da vardır, bir nevi onlar için çatı isim … … …’dur, bildiğim kadarıyla davacı … teminat amaçlı … … …’a senet vermişti, bu senet Çin’den getirilen ithal edilen mallara karşılık verilmişti, malların arasında fener, kapı zili, powerbank gibi ürünler vardı, hatta getirilen bazı ürünlerin evraklarında eksikler vardı, ben senet içeriği ile bilgili değilim, ben sadece bir çalışandım, ayrıca evrakları eksik olan bazı ürünler koşullu olarak yani bir süre izin verilerek Gümrük’ten geçmişti, belli bir süre sonra Ticaret Bakanlığından görevliler geldi, koşullu izin verilen evrakların tamamlanmadığını söylediler ve bu mallar Bakanlıkça imha edildi, bildiğim kadarıyla imza ezme parçalama yolu ile oluyor, biz Bakanlıktan görevliler gelene kadar bazı malların koşullu geçtiği konusunda bilgi sahibi değildik, Ticaret Bakanlığı …’a ceza kesti, … … … bu cezayı kendisinin ödeyeceğini söyledi, bildiğim kadarıyla senetler … … tarafından art niyetli olarak kullanıldı ve …’ın mal varlığına haciz konuldu, senetlerde ciro olup olmadığı konusunda bir bilgim yoktur, sonra ben zaten işten ayrıldım” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Tanık … : “Davacı saat tamiri ve eşya alım satımı ile uğraşır, ben inşaat sektörü ile uğraşıyorum, boş saatlerinde davacının yanına uğrarım, Ben davalıyı tanımıyorum, davacı … … isimli bir kişi ile ortak iş yapmaya karar verdiler, Çin’den mal getirip satacaklardı, arada aracı bir firma vardı, aracı firmadan kastım yanlış hatırlamıyorsam, davalı … … …’dur, bildiğim kadarıyla davacı …’e teminat amaçlı bir senet vermişti, ancak senedin miktarını bilmiyorum, yurtdışından gelen mallar sonra kusurlu çıktı, mallar Bakanlıkça imha edildi, ortaya bir zarar çıkınca senetleri art niyetli kullanarak taraflar …’ın üzerine zararı yıktılar, tarafların daha önce bir ticari ilişki içinde olup olmadıklarını bilmiyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Dava, davaya konusu bonolardaki lehdar cirosunun bulunmadığından ciro silsilesi bozuk olduğu ve davalının kötü niyetli olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 818/1-c maddesi delaleti ile uygulanması gereken 677.maddesi uyarınca bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.
İmzaların bağımsızlığı(istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder.
Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz.
“İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senedin asıl borçlusu olan keşidecinin imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin (lehtarının veya diğer cirantaların) senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.
Kanun yapıcı, 6102 sayılı Yasanın 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray / Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen / Doç. Dr. Mehmet Helvacı / Doç. Dr. Abuzer Kendigelen / Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.)
Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz, Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, sh.295; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı, Ankara 1990, sh. 1646-1647; Murat Alışkan, Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 sh. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; … Ertekin/ İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998 sh. 363)
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali(bağımsızlığı) ilkesi ile ilgili olarak Daire uygulaması istikrar kazanmıştır (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları)
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; dava konusu bonolarda davacı keşideci durumundadır. Dava konusu bonolardaki görünüşe göre ilk cirolar;
-30.01.2017 tarihli senette keşideci … ve sırasında … isimleri yazılıp karalanarak lehdar … … imzası ile yapıldığı,
-28.02.2017 ve 30.03.2017, 30.04.2017, 30.05.2017, 30.06.2017 tarihli senetlerde ise … tarafından yapılıp karalanarak senetlerin lehtarı … … imzası ile yapılmıştır.
Davacı keşideci kendi imzasını inkar etmemektedir. Dava konusu senetlere göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında senetteki herhangi bir imzanın sahteliği dahi yalnızca imza sahibini ilgilendiren bir durum olup bu durum keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
Yine yukarıda açıklandığı üzere davacı senetlere imza koymakla diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre, davacı keşideci görünüşte düzgün olan ciro silsilesine göre hamile karşı sorumludur ve lehtarın imzasının sahteliği sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kendi imzası geçerli olan davacı keşidecinin hamile karşı ödeme yükümlülükleri devam etmektedir. Davacının davalının kötü niyetli olduğu iddiası yönünden ise, davalı hamilin kötü niyetli olduğu iddiasında bulunan davacının kötü niyeti ispatlayamadığından yasal şartları oluşmayan davalının tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmayan davalının tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 20.985,52-TL peşin+23.355,45-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 44.307,97‬-TL’den mahsubu ile bakiye 44.128,07‬-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23.02.2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”