Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/81 E. 2023/302 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/81 Esas
KARAR NO : 2023/302
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ : 05/02/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2021/… E. 2021/… K.

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan), Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında, … Mah. … Cad. … SokakNo:l adresinde mukim … Otel işletme adlı otelin davalı tarafından belirli bir bedel mukabilinde ve belli şartlarda işletmeci sıfatıyla işletilmesi hususunda 08.07.2020 tarihli bir “İşletme Sözleşmesi” akdedildiğini, iş bu sözleşmenin İşletme Bedeli başlıklı 9. maddesinde, davalı işletmeci tarafından işletmeye veren müvekkilinin 01.08.2020 tarihinden itibaren her ayın 1’i ile5’i arasında aylık 25.000,00.- USD işletme bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafından bu maddeye aykırı olarak 05.11.2020 Tarihli 25.000,00.- USD tutarındaki işletme bedelini ödemediğini, bahse konu sözleşmenin “Yıpranma Bedeli” başlığı altındaki 7. Maddesinde ise davalı işletmeci tarafından işletmeye veren müvekkiline yıpranma payı olarak 200.000,00.- USD. ödeneceğini, sözleşmenin tanziminden önce bu bedelin 30.000,00 USD tutarındaki kısmının ödendiğini, kalan kısım için ise; taksitli şekilde ödeme yapılacağı konusunda anlaşılmış olmasına rağmen, davalının bu sözleşme hükmüne aykırı olarak, 05.10.2020 tarihinde ödemesi gereken 30.000,00. USD yıpranma bedeli ile 05.11.2020 tarihinde ödemesi gereken 30.000,00.- USD yıpranma bedelini ödemediğini, emredici sözleşme hükümlerine rağmen davalı işletmeci tarafından, müvekkili şirketin izni alınmaksızın, bunun yanı sıra belediye dahil olmak üzere resmi makamlardan izin alınmaksızın otelin teras katında tadilat işlemleri yapıldığını, bu tadilat işlemleri sırasında hiçbir iş güvenliği önlemi alınmaksızın gündüz vakti yapılan cam takılma işlemi esnasında camın 9. kattan aşağı düşmesi neticesinde 03.09.2020 tarihinde o sırada yoldan geçmekte olan … isimli bir gencin vefat ettiğini, davalının ağır kusuru ile sebebiyet verdiği,hem sözleşme hem de yasa hükümlerine aykırı olarak Taksim gibi kalabalık bir lokasyonda gündüz vakti hiçbir yasal izin ve önlem alınmaksızın yapılan bu işlem neticesinde meydana gelen ölümlü kazanın tüm sorumluluğu ve tazmin yükümlülüğünün davalıya ait olduğunu, ancak davalının müvekkili şirketin taleplerine rağmen vefat eden gencin ailesinin tazminat taleplerini karşılamadığını, hem fiili olarak hem de sözleşme bağlamında meydana gelen olayda müvekkili şirketin sözleşme bazında herhangi bir sorumluluğu olmamasına karşın, müvekkili tarafından vefat eden gencin ailesinin daha fazla mağdur olmaması için 500.000.- TL tazminat ödemesi yapıldığını, ancak davalı tarafından müvekkiline söz konusu tazminat bedeline ilişkin hala hiçbir ödeme yapılmadığını, yaşanan olay neticesinde davalının, müvekkili şirketi maddi anlamda zarara uğrattığını, söz konusu olayın basına da yansımış olması sebebiyle otelin itibarının da zedelendiğini, müvekkilinin ticari itibarının da zarar gördüğünü, Davalının yapılan ihtarlara rağmen ödememiş olduğu yukarıda bahsi geçen borçları sebebiyle …. İcra Dairesi’nin 2020/…E. dosyası ile bir icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından 28.11.2020 tarihinde takibe itiraz edildiğini, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının tespit edilen alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; söz konusu apart otelin müvekkili davalı tarafından belirli bir bedel karşılığında işletilmesi söz konusu olup akit, tipik bir kira akti olduğunu, Akit, davacı tarafça, kiraya verilen yerin müvekkil davalı tarafından bir bedel karşılığında 5 yıl süre ile işletilmesi adına imza edildiğin, bahsi geçen 08.07.2020 tarihli sözleşme ise bir ”hasılat/ürün kirası” olduğunu, izah edilen sebepler muvacehesinde, bahsi edilen 08.07.2020 tarihli sözleşme tipik bir kira sözleşmesi olup dolayısıyla bu sözleşmeden doğacak ihtilaflara bakma görevi sulh hukuk mahkemesi olduğunu, müvekkilinin yabancı uyruklu olup, Türkçeyi dahi düzgün bir şekilde konuşamadığını dolayısıyla akdedilen sözleşmeyi detaylı inceleme fırsatı verilmeden, tek taraflı olarak, davacı yanın avukatının ofisinde imza edilmiş, sözleşmenin maddeleri tamamen müvekkili aleyhine olacak şekilde tek taraflı olarak düzenlenmiş olduğunu,
dolayısıyla sözleşmenin, müvekkilin yabancı uyruklu olmasından da yararlanılarak, tek taraflı olarak Kanunun amir hükümleri, genel işlem koşullarına aykırı olarak aleyhine hükümler getirilmek suretiyle kendisine imzalatıldığını, dava dilekçesinde bahsi geçtiği gibi kira bedeli 25.000 Dolar olmadığını, sözleşme bedelinin covid-19 sürecinde 15.000 Dolar olmak kaydıyla, 10.000 Doların her ay, geri kalan 5.000 Doların ise salgın sona erdikten sonra ödenmesi kararlaştırıldığını, dava konusu edilen 500.000 TL tazminat bedelinin müvekkil ile bir ilgisi bulunmadığını, sözleşmede, tek taraflı olarak müvekkile tamamen sorumluluk üstlenmesi Kanunun amir hükümlerine, sorumluluk ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca oteldeki tadilat da … tarafından idare edilen işçiler tarafından yapıldığını, buna ilişkin kamera görüntüleri de bulunduğunu, sözleşme dikkatle incelendiğinde neredeyse tüm yetkiler işletmeye veren üzerinde bırakıldığını, sözleşmenin ”Özel Şartlar” başlıklı 4. Maddesi itibariyle pos cihazları, işçilerin SGK kayıtları, banka kayıtları, rezervasyon sistemleri dahil her şey davacı üzerinde kalmış iken, böyle bir tadilatın hiç bir yetkisi olmayan işletmeciye bırakılması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
haksız ve usulsüz davanın reddine,
yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 08/07/2020 tarihli İşletme Sözleşmesi akdedildiğini, işbu sözleşmeye istinaden davalı tarafından 05.12.2020 tarihli 25.000,00 USD tutarında, 05.01.2021 tarihli, 25.000,00 USD tutarında, 05.02.2021 tarihli, 25.000,00 USD tutarında işlem bedelinin ödenmediğini, yine işbu sözleşmenin 7. Maddesine göre davalı tarafından 200.000 USD yıpranma payı olarak ödeme yapılacağını. Sözleşmenin tanziminden önce bu bedelin 30.000 USD tutarındaki kısmının ödendiğini, kalan kısım için ödeme yapılmadığını, müvekkilinin izni alınmaksızın otelin çatı katında tadilat işlemlerinin yapıldığını, hiçbir güvenlik önemlerinin alınmadığını, gündüz vakti yapılan cam takılma işlemi sırasında camın aşağı düşmesi neticesinde bir gencin vefat ettiğini, gencin ailesinin mağdur olmaması için 500.000,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, davalı tarafından müvekkiline söz konusu tazminat bedeline ilişkin ödeme yapılmadığını, davalıya sözleşme ihlalinden kaynaklı ihtarname gönderildiğini, davalının ihtarnameye rağmen oteli terk etmediğini ve işletmeye devam ettiğini, davalının yapılan ihtarlara rağmen ödememiş olduğu borçları sebebiyle …. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itiraz ettiğini, itiraz üzerine müvekkili tarafından …. Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açıldığını, yaşanan tüm süreç boyunca davalıyla uzlaşmaya varılamadığı, davalının 05.12.2020 tarihli 25.000,00 USD tutarında, 05.01.2021 tarihli, 25.000,00 USD tutarında, 05.02.2021 tarihli, 25.000,00 USD tutarında işlem bedeli ile yıpranma bedellerini ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin 2020/… esas sayılı takip dosyasında kira bedelinden kaynaklanan toplam 1.210.308,77-TL alacak için takip yapıldığı, ödeme emrinin 24/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 28/11/2020 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Dava, işletme sözleşmesi kapsamında kira bedeli, yıpranma payları, ve … ‘in ölümü nedeniyle ödenen tazminatın ödenmesi taleplerini içeren takibe itirazın iptali ve yıpranma payı bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, Dava konusu alacak iddiası 08/07/2020 tarihli davacı tarafın işletmeye veren, davalı tarafın ise işletmeci, sözleşme konusunun … Bosphorus Otel İşletmesi olarak tanımlanan otel işletme sözleşmesine dayanmakta olup, her ne kadar sözleşmenin 3. Maddesinde sözleşmenin kira sözleşmesi olmayıp yalnızca sözleşme süresince işletilmesine yönelik olduğu belirtilmiş ise de sözleşmenin konusu içeriği ile işletme bedeli başlıklı 9.maddesindeki düzenleme dikkate alındığında işletme bedeli adı altında tarafların kiralama iradesinin açık olduğu, bir başka sözleşme ile (işletme hakkı…) de düzenlenebileceği anlaşılmıştır.
Bunun yanında sırf işletme ruhsatının devredilmemiş olmasının o ilişkiyi hasılat kirası olmaktan çıkarmayacaktır. (İstanbul BAM 41. HD 12.09.2022 tarihli 2022/334 E-2022/1021 K.)
Taraflar arasındaki kira ilişkisi, davacının dava dışı vefat eden şahsın ailesine yapıldığı iddia edilen cismani zarardan kaynaklı tazminat bedelinin rücusuna dair talebin de temelde kira akdine dayalı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan rücu ilişkisinin kira akdine bağlı hak ve borçların irdelenmesi sonucunda tespit edilebileceği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun sulh hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 4/(1-a) hükmü: Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler şeklindedir. Somut olayda, uyuşmazlık temelde kira akdinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle mahkememiz görevsiz olup, 08.04.2011 tarihli taşınır kira sözleşmesine ilişkin davalı tarafın ileri sürdüğü diğer hususların takdirinin de görevli mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince USULDEN REDDİNE
HMK 20 madde gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde iki hafta içerisinde müracaat edildiği taktirde dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
HMK 331/2 madde gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan bölümünün mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”