Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/803 E. 2023/304 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/803 Esas
KARAR NO : 2023/304

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/11/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili yetkisiz mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin tipik bir aile şirketi olduğunu, baba … ve evlatları tarafından kurulan davalı şirketin 21.07.1992 tarihinde tescil edilerek hükmi şahsiyet kazandığını, kurucu evlatlardan yönetim kurulu başkanı olan ağabey …’un 2010 yılında vefatını takiben ortaklar arasında gruplaşmanın tohumlarının ekilmeye başlandığını, müvekkili …’un eşi ve diğer iki müvekkilinin babası …’un 2010 yılında vefat ettiğini, sahibi olduğu hisselerinde mirasçılarına intikal ettiğini, vefat sonrası şirketin …’un yönetim kurulu başkanlığında yönetildiğini ve … döneminde … ailesinin yönetim kurulunda hiç temsil edilmediğini, müvekkillerinden hiç birisinin yönetim kurulunda görev almak imkanına kavuşamadığını, müvekkili …’un davalı şirkette kısa süreli yönetim kurulu üyeliği döneminde yapılan toplantılarda şirketin iş ve işlemleri hakkında istediği bilgilerin kendisine verilmediğini, sorularının yanlış taraflara çekildiğini ve cevaplanmadığını, yönetim kurulunda kendisine mobbing uygulandığını, davacı ortak …’un senelerdir davalı şirkette çalıştığını ve 2018 yılında üniversite mezuniyetinden sonra da hemen tüm mesaisini bu şirkete vakfetmiş olmasına rağmen kendisine hiçbir ödeme, hatta sigorta kaydı bile yapılmadığını, davacı …’un da mezuniyetinin ardından kısa bir süre … ile birleştirilmek istenen davalı … Tic. A.Ş.’de çalıştığını ancak diğer şirket personellerinin önünde kendisinin küçük düşürüldüğünü, grup şirketi olan … A.Ş. ile davalı şirketin birleştirilmesinin istendiğini ancak bu birleştirmeye davacı müvekkillerinin muhalefet ettiklerini, davalı şirketin …’un vefatından sonra son 11 yıldan bu yana hiç kar dağıtmadığını, davalı şirket ortakları arasında gruplaşma oluştuğunu, ortaya çıkan çekişmeler ve sorunların akrabalık ilişkilerine son verdiğini, kar payı dağıtmayan şirketin, yönetim kurulu üyelerinin huzur haklarını iki katına çıkardığını, davalı şirketin işletme konusunu ve amacını yerine getiremez hale geldiğini, şirket yönetiminin şirketten ayrılmak isteyen müvekkillerine şirketin gerçek değerine göre değil de defter değerine göre hesaplanacak rakamları teklif ettiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile şirkete kayyum tayin edilmesine,…Tic. A.Ş.’nin haklı sebeplerle feshine, müvekkillerinin davalı şirketten çıkarılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tescili gerçekleştirilmeyen sermaye artırım kararının iş bu davada bir gerekçe olarak sunulmasının mümkün olmadığını, davacıların kar dağıtımı beklentisinin hukuki ve mali açıdan haklı bir durum olmadığını, kar dağıtımı için müvekkili şirketin kar etmesi, karın ödenmesi için de nakit akışlarının kar dağıtımına uygun olması gerektiğini, şirketin bilançosunda dağıtılabilir karı bulunmadığını, müvekkili şirketin mali durumunun elvermez iken kar dağıtımı yapmamasının davacıların talepleri için hiçbir şekilde gerekçe olamayacağını, kaldı ki …’da işlem gören likiditesi yüksek, karlı ancak kar dağıtmayan onlarca şirket yer aldığını, müvekkili şirket ve yönetiminin derin bir ekonomik krizden şirketi etkilenmeden daha güzel yarınlara taşımaya çalıştığını, davacıların sanki şirket ve yönetimi refah içinde gününü gün ediyor, davacılara hiçbir imkan sağlanmıyor gibi bir algı oluşturmaya çalışarak mesnetsiz taleplerine bir gerekçe sunmaya çalışmakta olduklarını, TÜİK verilerine göre inşaat sektörünün öz kaynakla finansman oranının %19,8 olduğunu, müvekkili şirketin finansman oranının Türkiye ortalamasının çok çok altında olmasına rağmen şirketin başarılı bir şekilde yönetildiğini, şirket satışlarının çok zayıf olmakla birlikte maliyetlerin her geçen gün orantısız bir şekilde artmaya devam ettiğini, davacılara zorla teminat gösterme zorlamasının söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin davacı ortaklarının sahip oldukları hisseleri dilediği kişiye dilediği tutarda satma hakkına sahip olduğunu, bu nedenle davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yetkisizlik; Davacı taraf davasını 19/11/2021 tarihinde … 7.Asliye Ticaret Mahkemesine açmış olup, bu mahkemenin… Esas, …Karar sayılı ve 22/11/2021 tarihli kararı ile yetkisizlik kararı verilmiş olup, kararın 15/12/2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği, davacı tarafın 03/11/2021 tarihinde dosyanın yetkili Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği ve dosyanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mali ve konu uzmanı bilirkişi heyetinin 23/08/2022 tarihli 25 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacıların uzun süre kar dağıtılmaması, davacı pay sahiplerini şirketten uzak tutulması, yönetime karıştırılmayan ve kar payı da dağıtılmayan davacıların, ekonomik değeri yüksek olduğu anlaşılan şirket hisselerinin yaklaşık %13’üne sahip oldukları halde, şirketin aile şirketi olması sebebiyle gerçek fiyatından hisselerini alacak müşteri bulamamaları sebebiyle varlık içinde yokluk çekmeleri sonucunu doğurabileceğini, bilirkişilerin ortak kanaatinin bu aşamada davalı şirketin feshinin veya alternatif çözüm olarak davacıların şirketten çıkarılmasının koşullarının oluşmadığı olduğunu, Mahkemenin değerlendirmesi ve takdiri şirketin feshi veya davacıların şirketten çıkarılması için haklı sebeplerin bulunduğu yönünde olursa, TTK.m.531’in lafzı ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince karar en yakın tarih itibariyle şirket değerlemesi yapılarak davacıların paylarının gerçek değerinin tespit edilmesi gerektiğin, fesih, çıkma veya çıkarma durumunda şirket paylarının rayiç değeri hesaplanırken şirket aktiflerinin bilançodaki kaydi değerinin değil güncel/rayiç değerinin esas alınması gerektiğini, Davalı şirketin envanterinde kayıtlı maddi duran varlıklar, demirbaşlar, haklar yönünden öncelikle teknik bilirkişi raporlarının alınması veya heyete yeni bilirkişiler ilave edilerek; Davalı şirketin aktifine kayıtlı; farklı şehirlerdeki arazi ve arsaların, kayıtlı binaların, kayıtlı tesis makine ve cihazların, kayıtlı taşıtların, kayıtlı demirbaşların rayiç değerlerinin tespiti için ayrı ayrı uzmanlar atanarak tespit gerekeceği belirtilmiştir.
İhtiyati Tedbir; mahkememizin 24/12/2021 tarihli tensip ara kararı ile davacılar vekilinin davalı şirkete kayyum atanmasına yönelik tedbir talebinin yaklaşık ispat yerine getirilmediğinden reddine karar verilmiş olup, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 2022/219 Esas 2022/245 Karar sayılı ilamı ile de ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 13/10/2022 tarihli celsesinde davacılar tarafının tanıkları dinlenmiş olup,
Tanık … “…’un babası vefat ettikten sonra …’un şirketten uzaklaştırıldığını …’dan bizzat dinlemiştim SGK primleri ödenmiyormuş, maaş ve huzur hakları da verilmiyormuş, …’un babası hayattayken kendi mal varlığını satıp şirkete yatırmış, kendisi de huzur hakkı almamaktaymış, ancak amcası maaş ve huzur hakkı alıyormuş, … ve …’nun birleştirilmesi hususunda karar alınacakmış çünkü vergi çıkıyormuş vergi çıkmaması için gerekliymiş … da muhalif çoğunlukla üye olduğu için şirketin yararınaysa olur halalarıma söyleyeyim demiş, sen anlamazsın bu işlere karışma şeklinde mobbingler başlamış, …’da sert çıkış yaparak hodri meydan demiş, diğer taraf da sermaye artışına gideriz diyerekten tehditlerde bulunmuş, uzlaşma sırasında da defter değeri neyse hisselerini onun üzerinden parasını ödeyip alalım demişler …’da gerçek değerini istemiş”
Tanık … “…’un anlattığı kadarı ile babası kendi mülkünden arsalarından feragat ederek şirkete birçok yatırım yapmış ancak bunların hiç bir geri dönüşü olmamış babası öldükten sonra da … ciddi mobbinglere maruz kalmış, Bağkurları ödenmemiş sigortası yatırılmamış, herhangi bir maaş veya kar payı verilmemiş, … şirkette çalışmak istediğinde ve bilgi almak istediğinde sen burada soru sorma annenin ajanlığını yapma şeklinde cevaplarla karşılaşmış, …’un abisi için de aynı şartlar geçerliydi” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür.
Dava, şirketin feshi kabul görülmemesi halinde şirketin gerçek pay değerinin tespiti ile ortaklıktan çıkma istemine ilişkindir.
TTK 531. Madde “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklindedir.
TTK 636/3. Madde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.”
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davacılar tarafınca sunulan sebeplerle şirket feshi talep edilmişse de Anonim Şirketin haklı sebeple feshi davaları, azınlık pay sahiplerinin diğer bireysel ve azınlık haklarıyla korunamadığı ve bu durumun süreklilik arz ettiği durumlarda başvurulması gereken, haklı sebebin bulunduğuna kanaat getirilmesi halinde dahi öncelikle diğer alternatif çözüm yollarının değerlendirilmesi gereken ve son çare olarak (ultima ratio) fesihe başvurulması gereken davalardır.
Somut olayda haklı sebep iddiaları yönünden;
Davacı pay sahiplerinin şirketin yönetim kuruluna seçilmemesi, bu nedenle şirket yönetiminden uzak tutulması iddiası, şirketin feshedilmesini gerektirecek nitelikte bir haklı sebep olamayacağı değerlendirilmiştir. Çünkü yönetim kurulu üyeleri genel kurul tarafından çoğunluk oylarıyla seçilmekte olup davalı şirketin esas sözleşmesinde davacı pay sahiplerine yönetim kurulu üyeliğine seçilme veya aday gösterme konusunda imtiyaz veya grup imtiyazı tanınan bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla çoğunluk pay sahiplerinin genel kurulda davacıları yönetim kurulu üyeliğine seçmemeleri fesih veya çıkma sebebi sayılamaz.
Davacı pay sahiplerinin şirkette çalıştırılmamaları, çalıştıkları dönemde SGK primlerinin ödenmemiş olması ve kötü davranış iddiaları açısından ise, bu hususlar pay sahipliği veya yönetim kurulu üyeliği hakları kapsamında kalmayıp, işçi-işveren ilişkileri çerçevesinde çalışma hayatıyla ilgili sorunlardır. Bunlar, şirketin feshedilmesi veya fesih yerine çıkma için haklı bir neden oluşturmamaktadır.
Şirketin diğer grup şirketi ile birleştirilmesi teklifine karşı davacıların olumsuz oy kullanması ve bunun sonucunda başka bir grup şirketinde sermaye artırımı yapılarak davacıların o şirketteki paylarının oransal olarak küçültülmesi konusu, davalı şirket ile doğrudan ilgisi olmayan bir sorundur. Davalı şirketin birleşme teklifine karşı oy kullanılmasının birleşme kararına etkisi, davacıların inceleme hakkı, genel olarak genel kurul kararlarının butlanı veya iptali (TTK 445-447) ve özel olarak birleşme kararının iptali (TTK 192) yönünden davacıların fesih davasından önce sahip oldukları başka itiraz imkanları vardır. Ayrıca davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin dolambaçlı yollarla kendi ibralarında TTK:m.436/2’ye aykırı olarak oy kullanmaları meselesi de genel kurul (ibra) kararının iptali/butlanı bağlamında gündeme gelebilecek ve fesih davasından önce yargı denetimine tabi tutulabilecek konulardır.
Davalı şirketin uzun süredir kar dağıtmaması fesih sebebi olarak gösterilmiştir, ancak Yargıtay’ın içtihatlarına göre uzun süre kar dağıtılmaması tek başına fesih veya çıkma sebebi değildir. Şirketin kar dağıtımı, ilgili yıllarda şirket bilançosunun karlı olup olmamasıyla birlikte genel kurulun dağıtım kararıyla gerçekleşir. Şirketin kar dağıtımı için uygun yıllık karı veya serbest yedek akçesi bulunsa bile, genel kurulun tercihi doğrultusunda karın dağıtılmayarak şirketin güçlendirilmesi, finansman ihtiyaçlarının iç kaynaklardan karşılanması veya karın sermayeye eklenerek bedelsiz pay dağıtılması gibi seçeneklere başvurulabilir. Mahkememizce alınan bilirkişi raporuyla da doğrulandığı üzere, davalı şirketin dava tarihinden önceki 2016-2017-2018-2019-2020-2021 yıllarında zarar ettiği ve ibraz edilen ticari defter kayıtlarına göre birikmiş zararların birikmiş karlardan fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, kar dağıtımının mümkün olmadığı değerlendirilmiş ve fesih veya çıkma için gerekçe teşkil etmeyeceği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin bir aile şirketi olduğu, yönetim kurulu üyeleri tarafından şirketin kötü yönetildiği, kar dağıtılmaması ve davacıları şirketten uzak tutmaları nedeniyle ortaklar arasındaki akrabalık ilişkilerinin olumsuz etkilendiği belirtilmiştir. Ortaklar arasındaki kişisel ilişkilerin şirketin feshi veya ortağın şirketten çıkarılması için haklı sebep olup olmadığı konusunda, kişisel uyuşmazlıkların yalnızca şirketin işleyişini olumsuz etkilemesi ve şirketin devamını çekilmez hale getirecek düzeye ulaşması durumunda haklı sebep olarak kabul edilebileceği ifade edilmiştir. Ancak davacı pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarını kullandıkları, sonuç alamamaları halinde TTK.m.438 vd. hükümlerinde düzenlenen özel denetim talep haklarını kullandıklarına dair dosya kapsamında bilgi ve belge sunulmamıştır.
Tüm bu nedenlerle, davacıların fesih veya şirketten çıkma için ileri sürdükleri hususların gerek tek tek veya gerek ise birlikte TTK.m.531 anlamında şirketin feshi için yeterli ağırlıkta olmadığı, bunların davacıların bireysel ve azınlık haklarını ihlal eden yönleri olmakla birlikte, bu hususlara karşı TTK’da düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkı, GK kararlarının iptali/butlanı, özel denetim talep hakkı, YK üyelerinin sorumluluğu bağlamında dava açma hakkı gibi yollara etkili şekilde başvurulduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığından, bu aşamada davalı şirketin feshinin veya alternatif çözüm olarak davacıların şirketten çıkarılmasının koşullarının oluşmadığı, dinlenen davacı tanıklarının beyanları da bilgi ve görgüye değil duyuma dayalı olduğundan hükme esas alınamayacağı kanaati ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 59,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 120,60-TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmadığı görülmekle bu hususta hüküm tesisine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2023

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır
Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”