Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/788 Esas
KARAR NO : 2022/719
DAVA : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 13/12/2021
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı şirket, müvekkile ait İstanbul ili … ilçesi … mahallesi … sokak … ada 8 parsel üzerinde bulunan bodrum, zemin ve 6 kattan oluşan binanın zemin üstü 1. katındaki brüt 160 m² bağımsız bölüm iş yerinin (‘‘işyeri’’) davalı şirkete satışı için 17.10.2016 tarihinde İşyeri Satış Sözleşmesi isimli sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmenin 3. paragrafında taraflar işyerinin satış bedelini 250.000.-TL olarak belirttiklerini, taraflar, aralarındaki sözleşme ile işyeri devrine karşılık davalı şirketin ödeyeceği 250.000,-TL için üç aşamalı bir ödeme planı oluşturduklarını, davalı şirket, iş yeri satış bedelinin 58.500,-TL’sini işyeri devrinden önce peyderpey ödeyeceğini, bakiye kısım için taraflar, işyeri satış ve devir için anlaşılan bedele istinaden ve yine dava konusu sözleşmeye göre … ada 2 parsel (”bağımsız bölüm”) üzerinde bulunan 173.000,-TL tutarındaki 12 numaralı bağımsız bölümü banka borcu bittikten sonra müvekkile devretmek şartıyla şirket yönetim kurulu üyesi … üzerine satın alınıp devredileceğini, sözleşme öncesi ödeme ve bağımsız bölümün devrinden sonra arta kalan 18.500,-TL’yi sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 6 ay içerisinde ödeyeceğini, fazlaya dair haklarımız ve talep miktarını arttırma hakkımız saklı kalmak kaydıyla davamızın kabulü ile; 17.6.2016 tarihli sözleşmeden dönülmesi sebebiyle işleyecek yasal faizi ile birlikte fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak şimdilik 250.000.-TL’lik dönme parası için 500.-TL’lik ve 30.000,-TL’lik ek zarar için şimdilikk 500.-TL olmak üzere toplamda 1.000.-TL’lik alacak talebimizin kabulüne, bu talebin davalıdan tahsiline ve yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava; Uyuşmazlığın, taraflar arasında akdedilen bir kısım taşınmazların karşılıklı delilleri ve takas yöntemi de kullanılarak belirlenen ödemeler kapsamında kurulan sözleşmenin davalı tarafça dönülmesinden kaynaklı dönme cezası ve müspet zararın tazmini istenilip istenilemeyeceği istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar hem bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli hem de iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, Uyuşmazlığın, taraflar arasında akdedilen bir kısım taşınmazların karşılıklı devirleri yapılarak, tarafların elindeki taşınmazların birbirlerine takas ederek gerçekleştirecekleri ödemeler sureti kurulan gayrimenkul devir sözleşmesinden dönülmesi nedeni ile talep edilen cezai şart ile dönmeden kaynaklanan zarara ilişkin olduğu ,bu davanın kanunda sayılan ticari bir dava niteliği taşımadığı, görev hususunun re’sen göz önüne alınması gerektiği, 6102 sayılı TTK’nun 4 ve 5. maddelerinde tarif edilen ticari davalardan sayılmadığı, bu hali ile davanın mutlak ticari davalardan olmadığı, bilindiği üzere bir davanın TTK 4. maddesinde tarif edilen nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için, tarafların her birinin tacir olması gerektiği gibi ayrıca her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren bir uyuşmazlık olması gerektiği, dosya içeriğinin incelenmesinde de davacının tacir olduğuna dair bilgi ve belge de bulunmadığı somut olayda ki uyuşmazlığın davacının tacir sıfatının olmaması ve her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgisi bulunmadığından davanın nispi ticari dava olarak da kabulünün mümkün bulunmadığı görülmekle eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine anlaşılmış olup mahkememizin görevsiz olduğu görülmüştür.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nın 20. maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılacağına, keyfiyetin taraflara tebliğen ihtarına,
3-HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Süresinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde bakiye gider avansının da görevli mahkemeye aktarılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.07/12/2022
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır