Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/752 E. 2023/349 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/752 Esas
KARAR NO : 2023/349
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2021
KARAR TARİHİ : 04/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile dava dışı … Limited Şirketi arasında imzalanan Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerine istinaden lehine kredi kullandırıldığını, davalılar … ve … … ise müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladıklarını, asıl borçlu ve kefil Davalılar tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine açılan ve kullandırılan kredi hesabı … Noterliğinin 29.12.2020 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kat edildiğini, ihtarname ve eki hesap özeti asıl kredi borçlusu ve kefillere tebliğ edildiğini, müvekkilinin alacağının tüm bu gelişmeler karşısında ödenmemesi üzerine davalılar hakkında …. İcra Müdürlüğü’nün 2021/… Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de yasal süresi içerisinde takibe itiraz ettiğini, …. İcra Müdürlüğü’nün 2021/… Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalıların %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiller tacir olmadığından asıl borçlu ile banka arasında yapılan yetki sözleşmesinin tacir olmayan müvekkiller hakkında geçerlilği bulunmadığını, Müvekkilleri yerleşim yeri adresleri İstanbul ili … ilçesi sınırlarında olup, . … İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, davalıların; konkordato talebinde bulunan ve 30/09/2020 tarihi itibariyle geçici mühlet kararı alan dava dışı asıl borçlu … Ticaret Limited Şirketi ile birleşmiş bulunan … Ticaret Anonim Şirketi’nin yetkilileri olduğunu, icra takibine konu 13/12/2017 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesinin asıl borçlusu olan dava dışı … Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin konkordato talebinde bulunması ile … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/… E. sayılı dosyası ile 30/09/2020 tarihinden itibaren üç aylık geçici mühlet kararı almış ve bu süre 30/12/2020 tarihi itibariyle de 2 ay daha uzatıldığını, asıl Borçluya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/… E. sayılı dosyası ile geçici mühlet kararı verilmesi sebebiyle asıl borçludan talep edilemeyen ana alacak ve borcun tüm ferileri kefillere karşı da ileri sürülemeyeceğini, asıl borçluya, konkordato kurumuna ilişkin İİK m. 294 hükmü nedeniyle uygulanan takip yasağı kefiller için de geçerli olup kredi sözleşmesininde de bahsedildiği üzere asıl borç muacceliyet kazanması halinde kefillere başvurulacağını, hesap kat ihtarı konkordato mühleti aldıktan sonra yapılmış olup konkordato ilke ve amaçlarına göre konkordato sürecine giren asıl borçlu için yapılan ihtarın sonuçsuz kalması imkansız olduğunu, …. İcra Müdürlüğü’nün 2021/… Esas sayılı dosyasında yapılan itirazımızın kabulü ile haksız ve hukuki mesnetten yoksun olarak açılan işbu davanın reddini,
müvekkillerin mevcut olmayan borç üzerinden cebri icra işlemlerine maruz kalmaları nedeniyle haksız ve kötü niyetle açılan icra takibinde takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini,
yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Genel Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; asıl borçlu … ile davacıa rasında 01.07.2014 tarihli 300.000,00-TL, 24.03.2017 tarihli 3.000.000,00-TL, 14.12.2017 tarihli 5.000.000,00-TL olmak üzere toplam 8.300.000,00-TL bedeli genel kreid ve teminat sözleşmeleri akdedildiği, … … ve … …’ün müteselsil kefil sıfatıyla kredi miktarının tamamı oranında kefalet limiti ile sözleşmeyi imzaladıkları görülmüştür.
Kat İhtarnamesinin incelenmesinde; davacı banka tarafından … Noterliğinin 29.12.2020 tarihli … yevmiye nolu ihtarname keşide edildiği, ihtarnamenin dava dışı … Tekstil şirketi ve diğer davalı kefillerin adreslerine 04.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede davacı tarafından ödeme yapılmak üzere 24 saat süre verildiği, temerrüt tarihinin tebliğden itibaren 1 gün eklenmek suretiyle 06.01.2021 olduğu görülmüştür.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin 2021/… esas sayılı takip dosyasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan 1.109.098,54-TL asıl alacak 161.420,56-TL temerrüt faizi, 8.071,00-TL %5 gider vergisi, 1.662,04-TL masraf, 238.280,00-TL depo talebi olmak üzere toplam 1.518.532,14-TL için davalılar aleyhine takip yapıldığı, ödeme emrinin 31.05.2021 tarihinde borçlu … …’e, 02.06.2021 tarihinde … …’e tebliğ edildiği, borçlular vekilince süresi içerisinde 31.05.2021 tarihinde borca itiraz edildiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği , dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Bankacı ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi heyetinin 15.11.2022 tarihli 19 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davacı banka ile davalı kredi borçlusu/kredi lehtarı (asıl borçlu) … Teks.San. ve Tic.A.Ş arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, işbu sözleşmeyi davalı kefillerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan ticari nitelikli kredilerin öngörülen süre içinde ödenmemiş oldukları nazara alındığında, davacı bankanın davalılar hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, Davalı kefillerin sözleşmede gösterileri kefalet limiti toplamının 8.300.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan nakdi kredi asıl borç tutarı 844.353,11 TL’nın kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefillerin hem kendi ve hem de dava dışı kredi lehtarı asıl borçlunun temerrüdü ve bunun hukuki sonuçlarından dolayı kefalet limitiyle sınırlı olmaksızın (Emsal, Y.19. HD. 07.12.2015 T. 2015/3357 E. ve 2015/16301 &. K. uyarınca) borcun tamamından müteselsilen sorumlu sayılabileceklerinin düşünülebileceğini,
Davacı bankanın takip tarihi itibariyle alacakları
a)Nakdi krediler yönünden;
¸olmakla, fazlaya ilişkin 565.887,56-TL (1.280.252,14-714.364,58-TL= )reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı (ticari nitelikli krediler için)705.109,54-TL tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık %24,03 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi ile birlikte istenebileceği,
b)Gayrinakdi çek taahhüt bedeli depo talebi yönünden; Dosya içeriğinde bulunan çek statü raporlarına göre, davacı bankaya halen ibraz ya da iade edilmeyen müşteri uhdesinde bulunan (1) adet çek yaprağından dolayı toplamı 3.600,00 TL (güncel 2022 yılı sorumluluk tarifesine göre 3.600,00 TL x 1 adet çek yaprağı bedeli) faiz getirmeyen bir hesapta davalı kefiller tarafından müteselsilen depo etmeleri gerektiği kanısına ulaşıldığı (Sözleşmenin 9/21 ve 10.13 maddesinin yanı sıra 5941 s.Çek Y. 2.ve 3 m. uyarınca),
c)Teminat Mektubu Bedelinin DEPO Talebi Yönünden; Davacı bankadan halen mer’i ve muteber olan teminat mektubu varsa bunların ticari defter kaydı ile teminat mektubu suretleri temin edilemediği için, bu yönde herhangi bir değerlendirme yapılmak mümkün olamadığını,
…’dan Sağlanan Tahsilat/’Tazminat Yönünden; …’nun kefaletiyle dava dışı (asıl borçlu) … San. ve Tic.A.Ş.’ne (1) adet taksitli kredi kullandırılmış, ancak, dava dışı asıl borçlu şirket konkordato kapsamında/sürecinde oluğu için …’dan herhangi bir tazminat sağlanamamış olduğu,
Dava tarihinden sonra olmak üzere toplam 74.192,88 TL (9.274,11×8=) tahsilat sağlandığını, işbu tahsilatın dosyanın kesin infazı sırasında nazara alınması gerektiğini belirtmişlerdir.
Bankacı ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi heyetinin 31.01.2023 tarihli 4 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; tarafların beyan ve itirazları tek tek irdelenmişse de mevcut delil durumuna göre kök rapordaki görüşte herhangi bir değişiklik yapılamamış olduğu belirtilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediye ilişkin alacağın asıl borçlu ve kefiller tarafından ödenmemesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
GKS, ihtar, ihtarın tebliğine ilişkin evraklar, ticari defterler, ticaret sicil kaydı ve tüm dosya içeriği ile bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğine;
Davacı banka defterleri usulüne uygun tutulmuş olup, sahibinin lehine delil olarak kullanılabilecek niteliği taşımaktadır.
01.07.2014, 24.03.2017 ve 14.12.2017 tarihli Genel Kredi Sözleşmeleri ile 3. Kişi … şirketinin kullandığı kredilere diğer davalıların toplamda 8.300.000 TL kefalet limiti ile müteselsil kefil oldukları anlaşılmıştır.
Davaya konu alacağın dayanağı krediler, taksitli kredi, işletme kredisi ve çek taahhüt bedelinden kaynaklanan kredilerdir.
Davalı taraf alacağın muaccel olmadığını, hesap kat’ının konkordato mühleti alındıktan sonra yapıldığı iddia etmiş ise de; konusu Genel Kredi Sözleşmesinin 11. maddesinde davacı bankanın hesabı kat edebileceği ve bu hususun anılan maddede belirtilen yollarla ihbar edebileceği hükme bağlanmış olduğu gibi takibe konu kredilerin vade günü gelen taksitlerinin ödenmemiş olduğu, anılan sözleşme hükmüne göre hesabın katı anında alacak muaccel hale geldiği, kredi lehdarı 3. Kişi şirket hakkında geçici/kesin mühletin bulunup bulunmamasının muacceliyete bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Geçici mühletin takip yasağı yanında takip işlemleri öncesi hazırlık işlemlerini de (hesabın kat(ı gibi) yasakladığı iddia edilmiş ise de geçici/kat’i süre içinde hesabın kat’ı, muaccel kılmayı yasaklayan bir düzenleme bulunmamaktadır.Davalı tarafın dayandığı İİK 296. Maddedeki düzenleme “konkordato talebinde bulunmasının… borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümler” şeklinde olup davacının GKS’nin 11. Maddesine göre hesabı kat’ı ve alacağı muaccel hale getirmesi ile ilgisi bulunmamaktadır.
Davalı taraf öncelikle kredi lehdarı asıl alacaklının takip etmeden kefillere başvurulmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmiş ise de TBK 586. Madde gereğince kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir.. Bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir ise de; takibe konu kredilerin vade günü gelen taksitlerinin ödenmemiş olduğu dikkate alındığında asıl borçlunun ifada geciktiği, asıl borçluya çıkartılan ihtarın da sonuç kaldığı anlaşılmıştır. İhtar tarihinde mühlet kararı içinde bulunulduğu, bu nedenle ihtarın sonuçsuz kalması durumunun gerçekleşmeyeceği iddia edilmiş ise de; tamamı muaccel hale getirilen alacağın kredi lehdarı tarafından verilen sürede ödenmesi ihtarının sonuçsuz kaldığı açıktır. Mühlet süresi içinde alacağın ödenmesi şartlarının ancak konkordato sürecine bağlı olduğunu, bu nedenle kat ve süre verilmesinin mümkün olmadığı iddia edilmiş ise de; bu husus asıl alacaklıdan alacağın tahsili açısında geçerli olup, kefillere müracaat için asıl alacaklının ihtarı ile ihtarın sonuçsuz kalması açısından bir geçerliliği bulunmamaktadır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı yeni TBK’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra tanzim edilmiştir. Davalı kefil açısından kefalet limitlerinin sözleşmede açıkça gösterilmiş olduğu ve TBK.’nun 582. 583. ve 584 m. öngörülen kefalet sözleşmesinin yazılı yapılması, kefaletin türü, sorumlu olunacak azami kefalet limiti, kefaletin tarihi ve yasada şartların bizzat kefillerin kendi el yazıları ile yazılmış olduğu kefalette bulunduğu, tüm bunlara göre geçerli bir kefalet akdinin kurulmuş olduğu, TBK’nun 598/3. maddesindeki 10 yıllık sürenin henüz dolmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler yasal değişiklik tarihi 28.03.2013’den sonra akdedilmiş olması nedeniyle, davalı/kefilin şirket ortağı ve/veya yöneticisi oldukları anlaşıldığından, eş muvafakati belgesine gerek olmadığı kanısına varılmıştır.
TBK’nun 589 ve 590. maddesine göre; “Kefil her durumda, kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur.
Kefilin/lerin sözleşmede gösterilen azami kefalet limiti aşılmamak üzere, temerrüt tarihine kadar işlemiş olan akdi faiz ve ferilerinden dolayı da ayrıca sorumludurlar.
26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez. hükmüne yer verilmiştir.
TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz.
Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.
GKS gereğince düzenlenen hesap kat ihtarı, 04.01.2021 tarihi itibariyle 3. Kişi kredi lehdarına ve davalılara tebliğ edilmiş olup, verilen 1 günlük sürenin sonu olan06.01.2021 tarihi itibariyle davalılar temerrüde düşmüştür.
Davalı/kefillerin, Genel Kredi Sözleşmesinde kefilin sorumluluğunu düzenleyen çek kredisi ile ilgili depo yükümlülüğüne ilişkin açık bir düzenlemenin bulunması nedeni (Madde 10.13.) ile davalı kefillerin depo sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Yetki itirazında bulunulmuş ise de GKS’de yetki şartının bulunduğu, yetki şartının gerçek kişi kefiller açısından da TTK 7. Maddedeki teselsül karinesi gereğince geçerli olduğu, buna göre yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalıların kredi lehdarı 3. Kişi şirketin yetkililerin olduğu ve konkordato davasında geçici mühlet kararının verildiği, uzatıldığı, davalıların malvarlıklarının konkordato sürecine giren şirket ile bir bütünlük ve beraberlik oluşturduğunu iddia etmiş ise de; davalı şirket yöneticileri konkordato talep etmemiş olup, onlar hakkında da bir geçici veya kesin mühlet olamayacağına göre bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Genel kredi sözleşmelerinde temerrüt faizi oranın belirleme yetkisinin bankanın keyfine bırakılmasında doktrinde eskiden beri çok kuvvetli bir şekilde ileri sürülen görüşleri “Ticari Kredilerde Temerrüt Faizi oranının Sözleşme Eliyle Bankaların inisiyatifine Bırakılması Sorunu” ( Barış Bahçeci – http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2017-128-1632) isimli makaleden aynen aktarmak gerekir ise:
“Öğretide özellikle ekonomik özgürlükleri sınırlandıran sözleşmelerin sözleşme ile taahhütte bulunan kişinin ekonomik özgürlüğünü yok etmesi veya ağır şekilde kısıtlaması halinde ahlaka aykırı kabul edildiği dikkat çekmektedir.
Konumuzla ilgisi nedeniyle Sungurbey’in genel kredi sözleşmelerinde yer verilen kurallarla, bankalara faiz oranlarını tek taraflı artırma yetkisi hakkındaki görüşlerini burada özellikle zikretmek gerekmektedir. Yazara göre bu hükümler, bankaya tek yanlı olarak, diledikleri kadar artırma yetkisi vererek, banka müşterisi sanayici ve tüccarın iktisadi varlığının yok olması tehlikesi yaratacak biçimde mutlak surette bankaların keyfine bağlı tutmakta, tüccar ve sanayicileri bankaların vesayetine sokmakta ve iktisadi faaliyet hürriyetinin kullanılmasını felce uğratan bir nitelik taşımaktadır. Bu hükümler, BK md 19 ve 20 gereğince hem kişilik haklarına hem de ahlaka aykırı olduğundan batıldır.
Eren daha dar bir çerçevede, sözleşmenin taraflarından birinin hukuki veya fiili tekel durumunda bulunması halinde, güçlü ve üstün durumunu kullanarak edimler arasında büyük oransızlığa sebep olmasının gabin dışında bir olgu sayılarak ahlaka aykırı olarak nitelendirilmesi gerektiği görüşündedir.62 Kocayusufaşaoğlu, ise “Türk hukukunda banka kredi sözleşmelerinde bankalara sözleşmede yer alan faiz oranlarını sonradan herhangi bir sınıra bağlı olmaksızın tek taraflı olarak istedikleri kadar artırma” yetkilerinin tanınmasının ahlaka aykırı olduğu BK md 19 ve 20 gereğince hükümsüz sayılması gerektiğini belirtmektedir.
Ticari kredi ilişkisinin doğumunda öncelikle bir temel ve çerçeve sözleşmesi olan genel kredi sözleşmesi (GKS) yapılmaktadır. GKS ile kredi kuruluşu kredi limiti çerçevesinde belirli bir miktara kadar nakdi veya gayrı bir nakdi bir kredi sağlama borcu altına girmektedir. GKS Borçlar Kanunu md 306 vd’da düzenlenen karz sözleşmesi niteliği taşır (Canaris, Bankvertragsrecht, Rn. 1206). Yüksek Yargıtay kararlarında da bu görüş savunulmaktadır.”
GKS’de her ne kadar TCMB’na bildirilen en yüksek faiz temerrüt faizinin belirlenmesinde ölçü olarak alınmış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-1650 esas, 2019/507 karar sayılı ilamındaki “Ne var ki Yargıtay uygulamasında bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmayacağı kabul edilmekte olup sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı da belirlenmemiştir. O hâlde, davacı bankanın kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar bulunan alacağa akdi faiz işletilip, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar sözleşmenin 45. maddesindeki anlaşma uyarınca akdi faizin %50 fazlası temerrüt faizi olarak uygulanıp takip tarihi itibariyle alacak tespit edilmeli ve takipten sonra da belirlenen temerrüt faizinin asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde takibin devamına imkân sağlanması gerekmektedir. ” şeklindeki gerekçe mahkememizce de kabul edilmekle temerrüt faizinin tespitinde fiilen uygulanan akdi faiz baz alınarak bu faiz oranlarının % 30 ilavesi ile hesaplanarak temerrüt faizi bulunmuştur.
Davalı taraf sadece banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu aldırılmasının yerinde olmadığı itirazında bulunmuş ise de; ön inceleme celsesinde tüm taraflara defter ve kayıtlarını inceleme günüde sunmaları için süre verilmiş olup, bu iddia yerinde değildir.
İİK 303. Madde gereğice konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza eder. Alacaklının 303. maddedeki imkândan faydalanabilmesi, kural olarak, konkordatoya kayıt yaptırmış olmasına bağlıdır. … ATM’nin 2020/… esas sayılı dosyasında bu mahkemenin 04.05.2023 tarihli cevabı yazısına göre konkordato projesine davacı bankanın ret oyu kullandığı, alacak kaydını yaptırmış olduğu anlaşılmakla davalı kefillere başvurulmasında konkordato açısından -davalı tarafın iddialarının aksine- bir engelin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle, teknik hesaplama ayrıntısı bilirkişi raporunda anlaşıldığı üzere sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İcra inkar tazminatı yönünden; Dava konusu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kötü niyet tazminatı yönünden; Davanın reddedilen bölümü yönünden, davacının takibe girişmekte kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davalının kötü niyet tazminatı talebi reddedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle, teknik hesaplama ayrıntısı bilirkişi raporunda anlaşıldığı üzere sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen ile davalıların … İcra Dairesi’nin 2021/… sayılı takip dosyasındaki itirazlarının;
705.109,54 TL asıl alacak,
7.060 TL işlemiş temerrüt faizi
533 TL BSMV olmak üzere
1.662,04 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplamda 714.364,58 TL üzerinden itirazın iptaline,
İşleyecek faiz oranına itirazın ise “asıl alacak üzerinden takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek %24,03 sözleşmesel yıllık temerrüt faizi ile” şeklinde iptali ile
Takibin bu şekilde ödeme emrindeki kayıt ve şartlarda devamına,
2-706.771,58-TL’nin % 20’si olan 141.354,31-TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
3-3.600,00-TL gayri nakti çek taahhüt bedelinin davalılar tarafından depo edilmesine,
4-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Kötü niyet ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin reddine,
6-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 48.798,24 TL ilam harcından peşin alınan 18.340,88 TL’nin mahsubu ile bakiye 30.457,36TL ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 18.340,88-TL peşin harç ve 59,30-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 18.400,18-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 4.667,35-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 2.195,67-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 96.580,10-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Davalılar kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.13/2 maddesine göre hesaplanan 106.458,43-TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalılar tarafına verilmesine,
11-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.360,00-TL’nin Kabul-red oranına göre 639,79-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 720,21-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
12-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/05/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”