Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/741 Esas
KARAR NO : 2022/74
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/12/2015
KARAR TARİHİ : 14/02/2022
Davacı taraf davasını 23/12/2015 tarihinde İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olup, bu mahkemenin … Esas, … Karar sayılı ve 12/10/2017 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilmiş olup, kararın 12/01/2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiği, davacı tarafın 15/06/2020 tarihinde dosyanın görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiği ve dosyanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin görevsiz mahkemeye tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; …Gazetesi’nin 10/03/2014 tarihli nüshasında 1. sayfasında “…’dan …MİT’ten” başlığı ile ve 10. sayfada “…” başlıklı haberlerle karalama kampanyası yapılarak davacının sahibi olduğu yayın organları hakkında kamuoyunda olumsuz bir algı yaratılmaya çalışıldığını, haberde müvekkili hakkında gerçek dışı, dolayısıyla manevi haklarını ve ticari itibarlarını toplum nezdinde rencide eden isnatlar içermesinden dolayı, gazetede yayınlanan yayınlar için 100.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu yazının hukuka aykırılıklarının tespiti ve masrafı davalıdan alınmak suretiyle kararın, … Gazetesinde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar vekilinin görevsiz mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davalı şirket dışında diğer davalı …hakkında da dava açılmışsa da, eser sahibi ya da yayımcı olmayan davalı … ‘ın bu davada hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, husumetten reddi gerektiğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-10.03.2014 tarihli … Gazetesi nüshası
2-Davalının ekonomik ve sosyal durum araştırması, … ve ticaret sicil kayıtları
3-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum, halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, ilgili gazete incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra yargılamaya devam olunmuştur.
Dava konusu yayının incelenmesinde; …Gazetesi’nin 10.03.2014 tarihli nüshasının 1. sayfasında “…’dan bilgi …’den” başlıklı kısa haberin bulunduğu, 10. sayfada “…” üst başlıklı, “Bunlar Haddini Bilecek” alt başlıklı şeklinde haber yapıldığı görülmüştür.
Davalılardan …Ltd Şti’nin … kayıtlarının incelenmesinde; davalılardan…’ın eski yönetim kurulu üyesi olduğu görülmüştür.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabi yazısının incelenmesinde; davalılardan … Ltd. Şti kayıtlarının gönderildiği, …’ın haber tarihinde yetkili olduğu y görülmüştür.
… Emniyet Müdürlüğü’nün 03.08.2016 tarihli cevabi yazısının incelenmesinde; …’ın editör olarak internet üzerinden çalıştığı, sabit iş yerinin olmadığı, reklamcı eşiyle birlikte aylık 3.000,00-TL’ye kirada oturduğu ve 5.000,00-TL gelir bulunduğu, Bebek’de kendisine ait 700.000,00-TL değerinde evi, 250.000,00-TL değerinde arabası bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; dava konusu olan 10.03.2014 tarihli … Şafak gazetesinin dava konusu edilen 1. sayfasında “…’dan bilgi…’den” başlıklı kısa haberin bulunduğu, 10. sayfada “…” üst başlıklı, “Bunlar Hadini Bilecek” alt başlıklarıyla yayınlanan yazılar bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, yazının Basın ve İfade özgürlüğü kapsamında kaldığı, AİHS m.10 ifade özgürlüğü kapsamında olduğu, güncel olan konuların gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı başlıklara yer verilerek iddia kapsamında ve eleştiri sınırları içerisinde aktarıldığı; haberlerde öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, basının görevleri, kamuyu ve halkı bilgilendirmeye yönelik özel durumu nazara alındığında, hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2018/3857 Esas 2019/1258 Karar , 2017/2343 Esas 2020/603 Karar sayılı emsal ilamları; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2020/1644 Esas 2021/173 Karar sayılı ve 2019/1580 Esas 2019/1416 Karar, 2017/1527 Esas 2018/337 Karar sayılı emsal ilamları )
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL harcın, peşin alınan 1.707,75-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,05-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 10/3 maddesi gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/02/2022
Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır