Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/543 E. 2021/1123 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/543 Esas
KARAR NO :2021/1123

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/08/2021
KARAR TARİHİ:20/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; 27/07/2012 tarihinde saat 02:10 dolaylarında davalı sürücü …’ın idaresindeki … plakalı araç ile … Mahallesi, … Caddesi üzerinde seyir halinde iken müvekkilinin idaresindeki … plakalı motosiklete arkadan çarptığını, kaza esnasında davalının alkollü olduğunun tespit edildiğini, … Cumhuriyet Başsavcılığınca … soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını ve … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı ve 15/07/2015 tarihli kararı ile sürücü …’ın suçluluğuna karar verildiğini, kaza neticesinde müvekkilinin kemiklerinin kırıldığını, tüm yaşamını etkileyecek şekilde ağır yaralandığını, neredeyse 1 yıl kendine gelemediğini, eğitim hayatının son derece zorlaştığını, kaza etkisiyle yaşadığı travma neticesinde unutkanlık yaşadığını ve üniversiteye devam edemediğini, müvekkilinin uzunca bir süre işsiz kaldığını, kazaya neden olan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi tarafından … poliçe numarasıyla sigorta edildiğini, müvekkilinin maddi zararlarından aracı güvence altına alan sigorta şirketinin de sorumlu olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalılardan … vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davanın reddinin gerektiğini, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davalarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın yetkisiz yer mahkemesinde açıldığını, olayın …/… gerçekleştiğini, … Mahkemesinin yetkili olduğunu, davacının maddi ve manevi taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davaya konu olayın 27/07/2012 tarihinde gerçekleştiğini, … Cumhuriyet Başsavcılığınca 2012 yılında soruşturmanın başlatıldığını, davacı yanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… Esas sayılı dosyası ile müvekkiline karşı tazminat davası açtığını ve davacının duruşmaları takip etmediği için dosyanın 14/06/2021 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verdiğini, davacının olay ve ceza soruşturması ile haksız fiil sorumlusunu 2012 tarihinde öğrendiğini ve 2 yıllık zaman aşımı süresinin 2012 yılı itibariyle başladığını, bu nedenlerle görev ve yetki itirazlarının kabulünü, davanın reddini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın maddi tazminat talebine ilişkin talep sonucunun açık bir şekilde ifade edilmediğini, davacı tarafa verilen 2 haftalık sürede bu eksikliğin giderilmediğini, zaman aşımını definde bulunduklarını, müvekkili şirket ile sigortalısı … arasında 13/03/2012 başlangıç tarihli ve … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi düzenlendiğini, davacı tarafça sigortalının kast ya da kusuru nedeniyle zarara uğradıklarının ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafça talep edilen tazminata konu zararın açıkça ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan birtakım hastane kayıtları ile sağlık raporlarının objektif değerlendirmelerden uzak nitelikte olduğunu, kabul anlamına gelmemekle bir an için davanın haklı olduğu varsayılsa bile müvekkili şirketin faizden sorumluluğunun sınırlı olduğunu, davacının taleplerinin teminat kapsamı içinde olmadığını, davanın usul ve esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER
1-… 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası
2-Trafik Tescil Müdürlüğü yazı cevabı
3-SGK yazı cevabı
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, davalının sigorta şirketi ve araç maliki olarak sorumluluğu bulunduğu aracın kusuru nedeniyle gerçekleşen kazada davacının yaralanması nedeni ile maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yetki itirazı yönünden; Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği ve 6100 sayılı yasanın 7. Maddesinin davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir hükmü nazara alınarak davalı sigortanın adresinin Şişli/İstanbul olması ve mahkememizin yetkili olması nedeniyle mahkememizin ön inceleme duruşmasında yetki itirazının reddine, karar verilmiştir.
Zamanaşımı itirazı yönünden; Haksız fiil sorumluluğunda zamanaşımının temel amacı ve işlevi, sorumluluğun zamanla sınırlandırılması, belirsiz süre boyunca sorumlu kişinin tazminat baskısı altında tutulmamasıdır. Bu sebeple özellikle sözleşme dışı sorumluluk hallerinde objektif bir zaman noktası başlangıç alınmış ve sorumlu kişiye karşı tazminat taleplerinin bu azami süre içinde ileri sürülebilmesine izin verilmiştir. Bu anlamda zamanaşımı kurumu bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır.
İnceleme konusu yapılan somut uyuşmakta olduğu gibi trafik kazaları sonucu bir kişinin yaralanmasına neden olunması da bir haksız fiil niteliğindedir. Haksız fiil 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılacak davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Ayrıca 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddelerinin de aynı yönde düzenleme içerdiği belirtilmelidir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır.
Buna karşın trafik kazalarında sorumluluğu düzenleyen özel kanun niteliğinde olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 109. maddesinin ilk fıkrasında, trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiştir.
2918 sayılı KTK’nun “Zamanaşımı” başlıklı 109. maddesi;
“…Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.
Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Buna göre madde ile 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60 (TBK’nun 72). maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresi, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden iki yıl olarak düzenlenmiş olup 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/II. maddesi zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbiriyle uyumlu olmakla birlikte, zamanaşımı süresi yönünden birbirlerinden ayrılmaktadır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre “cezayı gerektiren bir fiil” olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Sözkonusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte, bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Zira Türk Ceza Kanunu’nda suç tanımı faile değil fiile göre yapıldığından, ceza kanunlarındaki zamanaşımı sürelerine atıf yapan 2918 sayılı Kanun’un 109. maddesinin ikinci fıkrasındaki tarifin fiili tanımlaması ve maddenin bu yoruma göre değerlendirilmesi kanun sistematiği açısından da zorunludur.
Bundan başka, eylemin kovuşturulması şikayete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikayet süresinin (mülga TCK. m. 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (YHGK., 16.04.2008 gün, 2008/4-326 Esas, 2008/325 Karar).
Ceza zamanaşımının uygulanması yönünden ise hukuk hakiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin fail hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkumiyet kararıyla bağlı olup olmadığı BK 53. maddesinde düzenlenmiştir. Sözkonusu maddede hukuk hakiminin ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmadığı hükme bağlandığı gibi ceza mahkemesi kararlarıyla da bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Bununla birlikte suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin kararı varsa, hukuk hakimi bu kararla bağlıdır. Görüldüğü gibi ceza mahkemesince haksız eylemin suç niteliği saptanmamış ise hukuk hakimine bunu kendiliğinden ve özgürce araştırma ve sonucuna göre karar verme yetkisi tanınmıştır.
Öte yandan Ceza Kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, her halde olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz. Ayrıca zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden ise, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102, 104 ila 107. maddeleri değil, aksine BK’nın, 132 ila 137. maddeleri uygulama alanı bulacaktır.
Bu itibarla şayet zararı doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise; ceza kanunundaki ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlardaki bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’daki bir yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK. m. 60/I (TBK m. 72) olaya uygulanacak; ceza kanunundaki zamanaşımı süresi BK. m. 60/I’deki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise, fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan mülga 765 sayılı TCK’nun 102. (veya halen yürürlükteki 5237 sayılı TCK m. 66) maddesine göre belirlenecektir.
Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 29.05.2015 tarih, 2015/17-437 Esas, 2015/1471 Karar ve 05.06.2015 tarih, 2014/17-2198 Esas, 2015/1495 Karar, 16.09.2015 tarih, 2014/17-116 Esas, 2015/1771 Karar sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Manevi Tazminat talebi yönünden ise; Her ne kadar manevi tazminat istekleri için KTK. 90. maddesinde “Manevi tazminat konusunda Borçlar Yasasının haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilmiş ve zamanaşımı ile ilgili 109. maddeninin 1. Fıkrasında “maddi zarar” dan 2. Fıkrasında “maddi tazminattan” söz edilmiş ise de, bu hükümlere bakılarak manevi tazminat istekleri için uzamış (ceza) zamanaşımı uygulanmayacağı gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Çünkü KTK. 90. Maddesinde Borçlar Yasasına yapılan gönderme açık olduğundan, BK m.60/2 (TBK. M. 72) hükmü gereği, ceza davası zamanaşımı süreleri manevi tazminat isteklerinde de uygulanacaktır. (ÇELİK, Çelik Ahmet, Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, 2. Baskı, 2019, Ankara, sf. 904)
… 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalılardan … hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan ceza verildiği, hükmün 03.05.2016 tarihinde kesinleştiği, ceza dosyası kapsamında kusura ilişkin bilirkişi raporu alınmadığı görülmüştür.
Trafik Tescil Müdürlüğü yazı cevabının incelenmesinde; … plakalı aracın kaza tarihi olan 27.07.2012 tarihinde … adına kayıtlı olduğu, … plakalı motosikletin kaza tarihinde Gürkan Kuyrukçu adına tescil edildiği ve yine kaza tarihinde hurdaya ayrıldığının bildirildiği görülmüştür.
SGK yazı cevabının incelenmesinde; davacı … ile ilgili 27.07.2012 tarihli trafik kazasına ilişkin herhangi bir başvuru olmadığının bildirildiği görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilşkindir. Kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan Ceza Kanunu 5237 Sayılı TCK’dır. Davaya konu kazada yaralanma meydana gelmiş olmasına göre, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK 66. Maddesinde düzenlenen uzamış zamanaşımı süresi 8 yıl dikkate alınması gerekir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesindeki; 10 yıl olarak belirtilen zamanaşımı süresi, zararın ve tazminat yükümlüsünün bilinmediği durumlar için geçerlidir. Dolayısıyla, dava, 8 yıllık ceza zamanaşımına tabidir.
Dava konusu kaza 27/07/2012 tarihinde meydana gelmiş olup, ceza zamanaşımı 27/07/2020 tarihinde dolmuştur. Davacı tarafından arabuluculuk görüşmelerine zamanaşamıı süresinden sonra 08/01/2021 başlanılmış, eldeki dava ise 27/08/2021 tarihinde açılmıştır. Yukarıda ayrıntılı açımlandığı üzere zamanaşımı süresi maddi ve manevi tazminat taleplerini kapsamakta olup dava tarihi itibari ile zamanaşımı dolmuş olduğu, davalıların süresi içerisinde zamanaşımı itirazlarında bulunmuş oldukları kanaatiyle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE
2-Maddi tazminat yönünden; Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 1.724,83-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.665,53-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Manevi tazminat yönünden; Alınması gereken 59,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Maddi tazminat yönünden; Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 100,00-TL (dava değeri nazara alınarak) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar tarafına ödenmesine,
6-Manevi tazminat yönünden; Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/2 gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar tarafına ödenmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00.-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır