Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/512 E. 2022/400 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/512 Esas
KARAR NO : 2022/400

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/08/2021
KARAR TARİHİ : 30/05/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya borçluları olan …Ltd. Şti. İle…, borca faize ve borcun ferilerine itirazlarda bulunduğunu, müvekkil şirket ile davalı … Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, aynı zamanda davalı …ile genel kredi sözleşmesine istinaden müteselsil kefalet sözleşmesi imzalandığını, davalılar tarafından genel krediden doğan ödemeler yapılmamış olup takibe konu alacağın tamamı bu sözleşmeden doğduğunu, 13/05/2019 tarihli ihtarname ile davalılara borcun bulunduğu ve ödeme talebi ihtar edilmişse de davalılar tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, işbu sebeple müvekkil şirketin icra takibini başlatmaktan başka bir imkanı kalmadığını, müvekkil banka adına başlatılan takibe yapılan itiraz yalnızca müvekkilin alacağını geciktirmeyi amaçlamakta olup başkaca bir hukuki anlamı bulunmadığını, takibe yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamını, borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalılar davaya cevap vermeyerek HMK 128 uyarınca tüm iddiaları inkar etmiş sayılmıştır.

DELİLLER
1-İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası
2-Genel Kredi Sözleşmesi, ihtarname evrakı
3-Davalı şirketin ortaklarını gösterir … kaydı
4-Davacının beyan ve dilekçeleri,
5-Bilirkişi raporu
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediye ilişkin alacağın asıl borçlu ve kefiller tarafından ödenmemesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun n 68/b maddesi uyarınca “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.
Alacaklının müteselsil kefillere başvurma koşullarının düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ile ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.Bu madde hükmüne göre,kefil yönünden alacağın muaccel olması için kat ihtarının borçluya tebliği gerekiyor ise de kat ihtarının kefile tebliğ şartı bulunmamaktadır. Ancak kefile yapılacak tebliğ,kefil hakkında temerrüt faizi uygulanması için değerlendirilir. Dosyada bulunan sözleşmenin, 25. Maddesinde, müşteri ve kefillerin sözleşmede belirtilen adresine yapılacak tebligatların adlarına yapılmış sayılacağı, sözleşmede bildirilen adres değişikliğinin ticaret siciline kayıt edilerek bildirilmediği takdirde sözleşmede kanuni ikametgah kabul edilen adrese yapılacak tebligatların geçerli sayılacağı düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, kat ihtarının sözleşmedeki adrese gönderilmesi yeterli olup, borçluların sözleşmedeki adresten ayrılmış olmaları sebebiyle tebliğ yapılmamasının önemi yoktur.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 581 vd. maddelerinde kefalet detaylı ve sıkı şekil kurallarına bağlı olarak düzenlenmiştir. TBK’nun 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için; yazılı olması, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin müteselsil kefalet varsa bunu belirtmesi ve tüm bunların kefilin el yazısı ile yazılması gerekir. TBK’nun 584.Maddesi gereğince ise kefilin evli olması durumunda eşinin en geç sözleşmenin kurulması anında açıkça yazılı rızasının bulunması gerekmektedir. Tüm bu şartlar kefalet sözleşmesi için geçerlilik şartı olup herhangi bir eksikliğin bulunması durumunda geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın “Eş Rızası” başlıklı 584/1.maddesinde; ” …..Beri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı bulunmadıkça yasal olmayan ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğerinin yazılı rızasına kefil olan olabilir, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı maddeye 28/03/2013 tarihli 6455 sayılı yasanın 77.maddesi ile eklenen 3.fıkrasında ise; “ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak yada yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz”, hükmü düzenlenmiştir. Aynı yasanın 584/2.maddesi gereğince kefilin sorumluluğun artmasına ilişkin değişiklik içinde eş rızası aranacaktır.
Tüm bu açıklamalarla birlikte mahkemece yapılması gereken; alanında uzman bankacı bilirkişiden hesabın kat edildiği tarih itibariyle alacağın ulaştığı miktar belirlenip, bu miktara kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faiz ve faizin gider vergisi hesaplanıp, kapitalize edilerek temerrüt tarihindeki asıl alacak bulunmasını ve bu alacağa takip tarihine kadar temerrüt faizi ve faizin gider vergisi işletilerek takip tarihindeki toplam alacak miktarı ödemeler varsa tenkis edilerek saptanarak takip tarihindeki alacağın tespitini talep etmekdir.
İstanbul Ticaret Odası; firma sicil kayıtları incelenmesinde davalıların asıl borçlu şirketin ortakları olduğu görülmüştür.
Genel Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin 28/08/2012 tarihinde davalı şirket ile davacı …Katılım Bankası arasında imzalandığı, davalıların 800.000,00-TL limiti ile asıl borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları, kefilin eş rızasının bulunduğu görülmüştür.
Kat İhtarnamesinin incelenmesinde; davacı banka tarafından … Noterliğinin 13/05/2019 tarihli …yevmiye nolu ihtarname keşide edildiği, ihtarnamenin davalı asıl borçluya ve davalı kefile gönderilen ihtarnamelerin muhataplar adresten taşınmış açıklaması ile 14/05/2019 tarihinde iade edildikleri görülmüştür.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının İstanbul … İcra Dairesinin …Esas sayılı takip dosyasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan 17.615,75-TL asıl alacak 2.016,16-TL işlemiş faiz, olmak üzere toplam 19.631,91-TL takip yapıldığı, takipten sonra asıl alacağa % 16.20 oranında işletilmesinin talep edildiği, ödeme emrinin 01/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 07/12/2020 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.

Bu açıklamalar ışığında davacının olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, sözleşme ve banka kayıtları ile asıl borçlu şirketin Ticaret Odası kayıtları dosya içerisine alınmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman bankacı bilirkişiden rapor alınmıştır.
Bankacı bilirkişisinin 11/02/2022 tarihli 8 sayfadan ibaret raporunda özetle; dava konusu alacak tutarının, davacı …Bankası A.Ş. ile davalı asıl borçlu …Ltd.Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden, davalı asıl borçluya kullandırılan Çek Karnesi borcundan kaynaklandığını, davacı bankaca 5941 sayılı Çek Kanunu uyarınca, davalı asıl borçlu tarafından keşide edilen ancak ibraz tarihlerinde karşılıksız kalan…, …, …, …, …, …, …,seri no.lu çekler için çek hamillerine toplam 17.220,00 TL ödeme yapıldığını, davacı banka tarafından banka kaynağından ödenen çekler için tazmin tarihlerinden itibaren, T.C. Merkez Bankası tarafından yayımlanan 2019-14 sayılı duyurusu uyarınca yıllık %31,80 temerrüt/gecikme faizi talep edilebileceğini, ancak davacı bankaca yıllık %16,20 oranından Mahrum Kalınan Kar Payı (MKKP) talep edildiğinden ve ayrıca, takip talebinde Mahrum Kalınan Kar Payı tutarı üzerinden BSMV de talep edilmediğinden, taleple bağlı kalınmasının yerinde olacağını, takip tarihi itibariyle, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek yapılan hesaplama sonucunda, davacı bankanın, davalı asıl borçludan toplam 19.054,81 TL nakit ve 11.490,00 TL gayrinakit talep edilebilir alacak tutarı bulunduğunu, Dava konusu alacakların dayanağı olan Genel Kredi Sözleşmesinde davalı …’ın 800.000,00 TL tutarında geçerli kefaleti bulunduğu, adı geçen kefil takiple temerrüde düşmekle birlikte, davacı bankaca takip tarihine kadar yıllık % 31,80 temerrüt faizi yerine, %16,20 Mahrum Kalınan Kar Payı oranından kar payı talep edildiğinden, hemen yukarıda davalı asıl borçlu bakımından hesaplanan 19.054,31-TL nakit borçtan, davalı kefil …’ın sorumlu tutulabileceğini, Yargıtay, kefillerin gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu tutulabilmesi için, imzalanan sözleşmede bu konuda açık ve net bir şekilde sorumluluk içeren hüküm bulunması gerektiği görüşündedir. Fakat huzurdaki davaya konu kredi sözleşmesi incelendiğinde, kefilin, gayrinakdi kredilerin deposundan sorumlu olduğuna dair açık ve net bir hükme rastlanmadığını, bu nedenle davalı kefilin, iade edilmemiş olan 7 adet çek yaprağı banka sorumluluk tutarlarından kaynaklı 11.490,00 TL’lık depo talebinden sorumlu tutulamayacağını, belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme de davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalının müteselsil kefil olduğu, müteselsil kefilin yukarıda ayrıntılı anlatılan kefalet sözleşmesi şekil şartlarını sağladığı, kefilin şirket ortağı olduğu ve kefalet tarihi itibari ile eş rızasının arandığı, eş rızasının bulunduğu, davacı tarafından hesabın kat edildiği, kat ihtarnamesinin davalıların sözleşmedeki adreslerine tebliğ edilmekle birlikte asıl şirkete yapılan tebligat her ne kadar iade dönmüş ise de sözleşmedeki adrese gönderildiğinin görüldüğü, bu hali ile tebliğ edilmiş sayılacağı, kefillere başvurulabileceği, temerrüdün oluştuğu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, hükme esas alındığı, ancak bilirkişi tarafından her ne kadar çek depo bedelinden davalı kefilin sorumlu olmadığı tespit edilmiş ise de taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinin kefalet altına alınan borçlar başlığı altındaki ilk madde de gayri nakdi kredilerin de sayıldığı, bu halde çek depo bedelinden kefilin de sorumlu olduğu, kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek;
İcra İnkar Tazminatı yönünden; Dava konusu kredi borcu alacağının önceden belirlenebilirlik, bilinebilirlik, hesap edilebilirlik vasfı ve dolayısıyla likit alacak niteliği taşıdığı, bu haliyle İİK’nın 67. maddesindeki koşullar gerçekleştiği görülmekle, davacının icra inkar tazminatı kabulü ile, alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tahsis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen KABULÜ ile davacı tarafından davalılar aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlular tarafından yöneltilen itirazların kısmen iptaline, takibin 17.220,00-TL asıl alacak, 1.834,31-TL işlemiş faiz, olmak üzere toplam 19.054,31-TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %16,20 oranında temerrüt faizi işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
– 11.490,00-TL çek sorumluluk bedelinin davalılar tarafından depo edilmesine,
2-Alacak niteliği itibari ile likit ve belirlenebilir olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatı 3.890,86-TL’nin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
3-Karar tarihi itibari ile alınması gereken 1.301,60-TL karar ve ilam harcından 237,11-TL peşin harcın düşümü ile eksik kalan 1.064,49-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvuru harcı, 237,11-TL peşin harç olmak üzere toplam 296,41-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Kabul-red oranına göre davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 873-TL yargılama gideri kabul ve red durumuna göre takdiren oranlayarak 847,32-TL’lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine; arda kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.360,00-TL’nin kabul-red oranına göre 1.319,99-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 40,01-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/05/2022

Katip Hakim
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır