Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/315 E. 2021/969 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/315 Esas
KARAR NO:2021/969

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:29/01/2015
KARAR TARİHİ:09/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 29.01.2015 havale tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin 2011 yılı ile 2014 yılları arasında davalıdan elektrik hizmeti aldığını, müvekkilinin davalıdan elektrik hizmeti aldığı dönemlerde müvekkilinden fazla olarak kayıp kaçak bedeli, enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi, %18 KDV adı altında haksız olarak bir çok bedelin alındığını, davalı şirketin işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu, tahakkuk ettirilen bu kayıp kaçak bedellerinin geri ödenmesi gerektiğini, kaçak elektrik kullanımının suç olmasına rağmen suçu işleyenlerin giderinin normal abonelere yüklenmesinin hak ve nesafete uygun olmadığını, müvekkilinden alınan fazla tutarın toplamda 93.194,25 TL olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkilinden fazladan alınan 93.194,25 TL’nin ( KDV’li) avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili bulunan şirketin kayıp kaçak bedelini belirlerken Elektrik Enerjisi piyasası kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amacına uygun şekilde belirlendiğini, bu bedellerin tahsilinde müvekkilinin bir kusurunun veya kastının olmadığı, Enerji Piyasası Kanunun dava hakkı başlıklı 12. maddesinde görevli yargı merciinin Danıştay olduğunu, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacının dava konusu kayıp kaçak vs bedelleri ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilinin bu bedelleri ilgili dağıtım şirketine ödediğini, davacının dava konusu yaptığı bedellerin müvekkili bulunan şirkette kalmadığını, davacının davasının haksız olduğunru bu nedenlerle davacının davasının reddine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Taraf vekilleri delillerini bildirmişler, davacının elektrik abone dosyası ile iade talep ettiği dönemlere ilişkin kayıtlar celp edilmiş, uyuşmazlığın taraflar arasındaki abonelik ilişkisi sebebiyle davalının 01/05/2011 tarihinden 30/11/2014 tarihine kadar kayıp kaçak bedeli ve bedel üzerinden enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ile KDV içindeki kayıp kaçak bedelinin kalemleri olarak davacıdan tahsil ettiği tutarların faiziyle iadesine dair davacı tarafça açılan davada davacının davalıdan talebe konu dönemler yönünden kayıp kaçak bedeli kaynaklı iade alacaklarının bulunup bulunmadığı davalının itirazlarının yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu görülmüş olup mahkememiz yetkili olduğundan davalının yargı yolu itirazı ile yerinde olmayan husumet itirazlarının reddine karar verildikten sonra Sunulu deliller, tarafların ve davalının ilişki dönemine dair ticari defter kayıt ve belgeleri,faturalar incelenerek davacının davalıdan takibe konu kayıp kaçak bedeli kaynaklı davaya ve iadeye konu alacaklarının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının tespiti yönünden dosyanın resen seçilen elektrik müh bilirkişi Dr. … (…) ile mali müşavir bilirkişi … ‘e tevdii ile rapor ibrazı istenilmiş, bu bilirkişilerce yapılan inceleme sonrası 02-03-2016 tarihli bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporunda özetle; teknik olmayan kaçak elektrik ile yüksek hat kayıpları ile birlikte uygun güçte seçilmeyen trafolar ve 3.kişilerin dağıtım hatlarına verdikleri zararlara nedeni ile ulaşan teknik kayıp maliyetlerinde kaçak elektrik önlenmedikçe teknik ve teknik olmayan kayıtların kendi içinde ayrıştırılamayacağı, bu kayıp ve kaçak maliyetlerin davacının talep ettiği maliyetlerden ayrıştırılarak davacıya geri ödenmesi gerektiği, bu açıdan ilgili Yargıtay kararları baz alınarak davacının KDV dahil edilmemiş 73.179,56 TL kayıp kaçak bedeli ve bu bedelin EF, TRT payı ve BTV üzerindeki yükseltici etkisi olan 5.854,22 TL ile bilikte 79.033,78 TL davacının iade alacağının bulunduğunun hesaplandığı ayrıca davalı tarafından tahsil edilen faturalarda KDV içine kayıp kaçak ve kayıp kaçağın EF, TRT payı ve BTV üzerindeki yükseltici etkiside dahil olduğundan davacı tarafından ödenen KDV miktarı 0,18×79.033,78 TL= 14.226,08 TL hesaplanan KDV ile birlikte kayıp kaçakla ilgili toplam tutarın 79.033,78 TL+14.226,08 TL= 93.259,86 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra; “Davacının davasının kısmen kabulü ile; 79.033,78-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, Fazla talebin reddine” karar verilmiştir.
Bu karar davalı taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2016/20688 E, 2017/10077 K sayılı 14.06.2017 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle ; “Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak, PSH, iletim, okuma ve dağıtım bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargıtay Bozma ilamındaki sözü edilen tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak temerrüt tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 18.02.2019 tarihli 7 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davacının KDV tayin edilmemiş mükerrer tahsil edilen 53.336,56 -TL kayıp kaçak bedeli ve bu bedelin EF, TRT payı ve BTV üzerindeki yükseltici etkisi olan 5.854,00-TL ile birlikte Marmara Elektriğin uyguladığı EF, TRT Payı ve BTV içindeki kayıp kaçak bedeli tutarı olan 10.121,38 -TL den dağıtım şirketinin uyguladığı EF, TRT Payı ve BTV içindeki kayıp kaçak bedeli tutarı olan 5.854,36-TL nin çıkartılması sonucu bakiye 4.267,02-TL nin ilavesi sonucu 57.603,02-TL belirlenmiştir. Bu miktara % 18 KDV alacağının ilavesi sonucu belirlenen rakam olan 10.368,54-TL nin ilavesi ile 67.971,56-TL olarak belirlenmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporunun sunulmasından sonra ; “Davanın Kısmen Kabulü ile 67.971,56-TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine fazla istemin reddine, Yasanın daha sonra değişmiş olması nedeniyle reddedilen kısım için davalı lehine mahkeme masrafı ve ücreti vekalet konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
Bu karar taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2020/144 E, 2020/6283 K sayılı 10.11.2020 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle ; “mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davacının yeni vakıa ileri sürmek suretiyle davasını değiştirmiş olduğu ve davalının bu duruma rıza göstermediği gözetilmeyerek yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Huzurdaki Dava, elektrik abonelerinden mükerrer tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin istirdadı talebine ilişkindir.
Bu aşamada; uyuşmazlığın çözümü için davanın konusuna ilişkin kavramların, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ve değişiklikten önceki yasal düzenlemelerin de incelenmesi gerekmektedir.
Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli, elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlaması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Özetle, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde kayıp-kaçak bedelinin tanımı yapılmış olup, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun değişik 17 nci maddesinin 1. fıkrasında ilgili tüzel kişilerin bu tarifelere uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, aynı maddenin 10. fıkrasında ise mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin yetkisinin, bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağı öngörülmüş, nihayet Geçici 20. maddesinde, “… Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve 2016/150 E. 2017/179 K. sayılı kararı ile 6446 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 19. ve Geçici 20. maddelerine yönelik iptal talepleri reddedilmiş olup, 6446 sayılı Kanun’un 17 nci maddesine eklenen (10) numaralı fıkranın ise hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu kayıp-kaçak bedelinin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı ve aynı yöndeki Dairemiz kararlarıyla belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı kayıp-kaçak bedelinin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir.
Bu itibarla, davanın davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur (Dairemizin 22/10/2018 tarihli ve 2018/3607 E.-2018/10364 K. ve 15/01/2019 tarihli ve 2018/5200 E.-2019/115 K., 02/07/2019 tarihli ve 2018/7002 E.-2019/6042 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir). Nitekim Dairemizin 14/06/2017 tarihli bozma kararında da bu yöne işaret edilmiştir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; … kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir,
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davada karar verilmesine yer olmadığına,
Davacı vekili yararına maktu ücreti vekalet taktirine,
Mahkeme masraflarının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Karar ve ilam harcı 59,30-TL nin peşin alınan 1.591,53-TL den düşümü ile kalan 1.532,23-TL bakiye ilam harcının dava kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 87-TL peşin ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.085,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır