Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/282 E. 2023/171 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/282 Esas
KARAR NO : 2023/171

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2021
KARAR TARİHİ : 06/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 30/04/2021 vade tarihli, …seri numaralı, 40.000,00TL bedelli çeki cirolayarak avans olarak davalı tarafa verdiğini, ancak davalı tarafın müvekkiline malın teslimini gerçekleştirmediğini, bu nedenle…Bankasına ait 30/04/2021 vade tarihli, …seri numaralı, 40.000,00TL bedelli çekin borçlusunun davacı şirketin olmadığının tespitini, dava konusu çekin bankaya ibrazında hamillere ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin davalı şirketten alacaklı olduğunun tespit edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmil edilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; işbu davaya konu çekin taraflarınca ciro edilerek … Ltd. Şti’ne verildiğini, ancak Mahkememizce verilen tedbir kararı gereğince işbu çek hakkında işlem yapılamadığından üçüncü kişi şirketin taraflarından ödemesini alarak çeki taraflarına iade ettiğini, müvekkili şirketin diğer alacaklarını alamadığı gibi bu çek bakımından da mağduriyete uğradığını, tüm dosya kapsamı ve davacı tarafın iddiaları tekrar düşünüldüğünde alacağın türünün ticari bir alacak olduğunu, her iki tarafın TTK anlamında tacir olduğunu, verilen kıymetli evrakların mutlak ticari işlerden sayıldığını, bu işlere ve bu evraklara ilişkin davaların nasıl açılacağını, yargılama usullerinin ne olduğunu ve her iki tarafın ispat yükümlülüğünün ne şekilde gerçekleşeceğinin gerek HMK’da gerekse de TTK’da açıkça belli olduğunu, hal böyle iken davacı tarafın yargılama ile ilgisi olmayan olay ve vakıaları gerek HMK gerek TTK’ya aykırı biçimde tanıkla ispatlamaya çalışmasının, yine davaya hiçbir katkı sağlamayan, kişilerin kişisel veri ve yazışmalarını TCK’ya aykırı bir biçimde işbu yargılamaya konu etmesinin anlaşılabilir gibi olmadığını, bunun bir ceza yargılaması değil, usulü ve sınırları belirlenmiş ticari bir alacak davası olduğu ve senetle ispat kuralının geçerli olduğunu, bu sebeplerle davacı tarafça sunulanlar delil olarak kabul edilse dahi yargılamaya hiçbir katkı sunamayan tüm bu delillere itiraz ettiklerini, davacı tarafın hayatın olağan akışına ve ticari hayatın gereklerine son olarak basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne uymayan açıklamalarla Sayın Mahkememizi yanıltmaya çalıştığını, işbu dosyanın ve diğer dosyalara ilişkin davacı borçlu tarafça ileri sürülen iddianın müvekkiline yapılan ödemelerin avans niteliğinde olduğunu ve karşılığında işlerin teslim edilmediğine yönelik olduğunu, işbu iddianın oldukça zorlayıcı olup gerek fiili duruma gerek hayatın olağan akışına ve gerekse de basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı olduğunu, zira davacı tarafça ortaya konan ödeme tarihleri incelendiğinde kimi ödemeler arasında altı aylık süreler olup müvekkilinin bu altı aylık süre içerisinde hiçbir mal teslim etmemesi halinde davacı borçlu tarafın avans ödemeye devam etmesinin mantık dışı olduğunu, kaldı ki tekstil piyasasında ön ödeme yoluyla çalışacak firmanın yok denecek kadar az olduğunu ve belki de hiç olmadığını, uygulamada genellikle malların satışı yapıldıktan veya teslim alındıktan sonra bir kaç aylık vadeli çekler verildiğini, dolayısıyla davaya konu 40.000TL’lik çekin de teslim alınan mallar için yapılan ödeme olduğunu, tüm bu çekler alındıktan sonra dahi davacı borçlu tarafın hala taraflarına borcu kaldığını, ödemeler arasında bu kadar zaman farkı olmasına rağmen davacının taraflarına bir kez dahi ihtar çekmediğini, alacaklı olduğu iddiasına binaen de kendileri takibe geçinceye ve bir kısım ödemeler yapıncaya dek haklarında bir işlem tesis etmediğini, davacı tarafın tamamen bu süreçte kötü niyetli davrandığını, bilindiği üzere senedin sebebinden mücerret olduğunu, kıymetli evrakın bu niteliğinin onu takip hukukunda ayrıcalıklı bir yere konumlandırdığını, her ne kadar mücerretlik ilkesinin istisnalarından olan şahsi defiler belirli istisnalarda ileri sürülebilecek olsa dahi bu durumun kıymetli evrakın kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliği karşılığında borçlunun aynı şekilde itiraz sebeplerinin kesinliğini de mecbur kıldığını, oysa ki davacı tarafça ileri sürülen iddialar ve ortaya konan delillerin bu kesinlikten çok uzak olup daha çok yargılama sürecini uzatarak müvekkilinin alacağına kavuşmasını geciktirmeye yönelik olduğunu, tüm bu açıklanan nedenlerle öncelikle davacı yanın haksız ve hukuka aykırı davasının reddini, davacının alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce bankalara yazılarak çek bilgilerinin istenilerek, dosya kapsamına alınmıştır.
Mali Müşavir bilirkişinin 04/02/2022 tarihli raporunda özetle; Tutulması zorunlu defterler ve defter tasdiklerine ilişkin olarak, gerek 6102 sayılı TTK’nın m. 64, 65, 562 ve 1527 hükümleri, gerekse VUK m. 182,242 ve ayrıca Elektronik Defter Genel Tebliğ 1-2 hükümleri ile VUK m. 397, 416, 421, 424, 431, 433 uyarınca, davacı şirketin 2019-2020-2021 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yasal süresinde yaptırıldığı; davalı şirketin de 2020-2021 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yasal süresinde yaptırıldığı; Tarafların ticari defterlerinde bazı kayıtların birbirini doğrulamadığı; bu haliyle de tarafların kendi defterlerinde kayıtlı olup da diğer tarafın defterlerinde yer almayan aşağıdaki kayıtlar yönünden, söz konusu kayda konu çeki teslim ettiğini, iade ettiğini, tahsilatı yapıp yapmadığını ve sair teslim ve/veya ödeme ve/veya iade ve/veya kayıt düzeltme işlemleri gibi hususlarda (hatta diğer tarafın kayıtları ile ilgili olarak da) beyanlarını ve işbu beyanlarını ispatlayacak belgelerini sunmaları halinde, taraflar arasındaki borç/alacak tutarının ve dolayısıyla da dava konusu çekin avans çeki olup olmadığının, tespit edilebileceği hususlarını değerlendirmesi ve takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere saygılarımla arz ederim denilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişinin 05/12/2023 tarihli ek raporunda özetle; Davacının 2020 yılı ticari defterleri tekrar incelendiğinde, 31/12/2020 tarihli kapanış kayıtlarında, davalının borcunun (=davacının alacağının) 166.109,13TL olarak kayıtlı olduğunun görüldüğü; dolayısıyla 2020 yıl sonu itibariyle “kök rapora sehven 51,745.87TL olarak yazılan davalının borcunun (=davacının alacağının)”, 166.109,13TL olarak kayıtlı olduğu hususunun, işbu ek raporda düzeltildiği;
Aynı şekilde, davalının 2020 yılı ticari defterleri tekrar incelendiğinde, 31/12/2020 tarihli kapanış kayıtlarında, davalının alacağının (=davacının borcunun) 51,745.87TL olarak kayıtlı olduğunun görüldüğü; dolayısıyla 2020 yıl sonu itibariyle kök raporda sehven 166.109,13TL olarak yazılan davalının alacağının (=davacının borcunun) işbu ek raporda 51,745.87 TL olarak düzeltildiği;
Tarafların kök rapora karşı sunmuş oldukları beyan dilekçesinde, yapılan bu tespite herhangi bir itirazlarının/beyanlarının olmadığının görüldüğü; Bu haliyle de 01/01/2020 tarihi itibariyle davacının davalıya 227.890.87 TL borçlu olduğu hususunda taraflar arasında mutabakat sağlandığının anlaşıldığı;
Davalının davacıya göndermiş olduğu 2020 yılı muavin kayıtlarında, 10/07/2020 tarihi itibariyle davacının alacağının (=davalının borcunun” 126.109.13TL olarak kayıtlı olduğu görülmekle birlikte, 2020 yılı ticari defterlerinde 10/07/2020 tarihi itibariyle (ve 31/12/2020 tarihi itibariyle –10/07/2020 tarihinden 31/12/2020 tarihine kadar taraflar arasında başka bir ticari hareket/kayıt mevcut değildir) davalının alacağının (=davacının borcunun) 51,745.87TL olarak kayıtlı olduğunun görüldüğü;
Kök raporda her ne kadar 2019 yılı defterlerindeki farklılıklar için bilgi-belge sunmaları gerektiği belirtilmişse de işbu ek raporda, 31/12/2019 tarihi itibariyle davacının davalıya 227.890.87TL borçlu olduğu hususunda taraflar arasında mutabakat sağlandığı anlaşıldığından 2019 yılındaki farklılıklar yönünden herhangi bir tespit yapılmayacağı; ayrıca bu farklılıklar yönünden taraflarca da herhangi bir belge sunulmadığı; kaldı ki davalının ticari defterlerinde de (davacının ticari defterlerinde de) davacının davalıya 227.890.87TL borçlu olduğunun kayıtlı olduğu, netice itibariyle işbu ek rapoda 01/01/2020 tarihi itibariyle tarafların defterlerinde kayıtlı olan bu tutarın kabul edildiği)
Davalı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davacının defterlerinde kayıtlı olmayan tutarlar ile ilgili olarak, kayıtlara dayanak herhangi bir belge sunulmadığı; bu haliyle de dayanak belgesi sunulmayan bu kayıtların kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirmesinin sayın mahkemeniz takdirinde olduğu; bu kapsamda da,
Davalı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davacının defterlerinde kayıtlı olmayan /dayanak belgesini sunmadığı kayıtların kabul edilmemesi halinde; davacının borcuna kaydettiği (aşağıdaki kayıtlarda görülen) toplam 145.855,00 TL tutarın davacının alacağına eklenmesi gerektiği; bu durumda da davalının defterlerinde 31/12/2020 tarihi itibariyle mevcut “51,745.87TL tutarındaki davalının alacağının (=davacının borcunun)” şeklindeki kaydın;31/12/2020 tarihi itibariyle “94.109,13TL davacının alacağı (=davalının borcu) şeklinde olması gerektiği;
Davalı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davacının defterlerinde kayıtlı olmayan /dayanak belgesini sunmadığı kayıtların, kabul edilmesi halinde ise; davalının defterlerinde 31/12/2020 tarihi itibariyle mevcut “51,745.87TL tutarındaki davalının alacağının (=davacının borcunun)” şeklindeki kaydın kabul edilmesi gerektiği;
Davacı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davalının defterlerinde kayıtlı olmayan tutarlar ile ilgili olarak, davalının borcuna “31.03.2021 Vd 3122729 Nç” açıklamasıyla kaydettiği 40,000.00TL tutarlı kayda dayanak çeki davalıya ciro ettiğine ilişkin olarak, işbu çekin ön ve arka suretini sunduğu; sunulan bu çek incelendiğinde, işbu çek bilgiilerinin davacının defterlerinde kayıtlı olduğu gibi “31.03.2021 tarihli, …Nolu ve 40.000,00TL tutarlı” olduğu ve işbu çekin … (davacı vekilinin dilekçesinde…’nın davacı şirket yetkilisi olduğu belirtilmiştir) tarafından davalı şirkete cirolandığının görüldüğü; Ancak, davacı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davalının defterlerinde kayıtlı olmayan, davalının borcuna “22/02/2020 Vadeli Çek” açıklamasıyla kaydettiği 32.000,00TL tutarlı kayda dayanak herhangi bir belge sunulmadığı, bu haliyle de dayanak belgesi sunulan ve sunulmayan bu kayıtların kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirmesinin Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu; bu kapsamda da,
Davacı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davalının defterlerinde kayıtlı olmayan/dayanak belgesini sunmadığı ve davalının borcuna kaydettiği tutarlardan, 32.000,00 TL’lik kaydın kabul edilmemesi ve dayanak belgesini sunduğu 40.000,00 TL’lik kaydın kabul edilmesi halinde, öncelikle davalının borcuna kaydettiği ayrıca (dayanak belgesi sunulmadığı için kabul edilmeyen) 32.000,00TL’lik tutarın davalının alacağına ekleneceği; bu durumda da davacının defterlerinde 31/12/2020 tarihi itibariyle mevcut “166.109,13TL tutarındaki davalının borcu (=davacının alacağı)” şeklindeki kaydın; 134.109,13TL davalının borcu (=davacının alacağı) şeklinde olması gerektiği; Ayrbelgesi sunulduğu için kabul edilen) 40.000,00TL’lik çek ile ödeme kaydının, davalının defterlerinde de “davacının alacağına kayıtlı olması” gerektiği; bu haliyle de yukarıda davalının belgelerini sunmaması nedeniyle yapılan incelemedeki (2.2.a.) seçeneğinin kabul edilmesi halinde; davalının defterlerinde 31/12/2020 tarihi itibariyle kayıtlı olması gereken “94.109,13TL davacının alacağı (=davalının borcu)” kaydının, 134.109,13TL davacının alacağı (=davalının borcu ) şeklinde olması gerektiği; (Görüldüğü üzere, yukarıda gerek davalının gerekse de davalının kayıtlara dayanak belgelerini sunup sunmamalarına göre yapılan tespitler itibariyle, her iki taraf için de (a) seçeneklerinin (2.1.a ve 2.2.a seçeneklerinin) kabul edilmesi halinde, tarafların defter kayıtlarının birbirini doğruladığının görüleceği)
Davacı tarafından kendi defterlerinde kayıtlı olup da davacının defterlerinde kayıtlı olmayan/dayanak belgesini sunduğu veya sunmadığı kayıtların kabul edilmesi halinde de, davalının defterlerinde 31/12/2020 tarihi itibariyle mevcut “166.109,13TL tutarındaki davacının alacağının (=davalının borcunun)” şeklindeki kaydın kabul edilmesi gerektiği hususlarını değerlendirmesi ve takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere saygılarımla arz ederim denilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Dava, taraflar arasındaki davalıdan mal almak isteyen davacının 30/04/2021 tarihli 9678162 seri nolu 40.000,00-TL bedelli çeki avans olarak davalıya teslim ettiği, malların teslim edilmediği iddiası ile icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Davalı, çekin ödeme aracı olarak verildiğini, avans olarak verilmediğini belirterek iddiaları inkar etmiş, davanın reddini dilemiştir.
TBK’nın 207. maddesi, “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” hükmünü haizdir. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, aksi kararlaştırılmadıkça satış sözleşmelerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O halde, alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya avans ödemesi yaptığını iddia eden davacı, bu iddiasını ispat yükü altındadır. Satış sözleşmesinde aksine bir anlaşma olmadığı takdirde, tarafların edimlerini aynı anda ifa etmeleri kural olduğundan, peşin satış karinesi uyarınca davacının davalıya avans niteliğinde çek ile ödeme yaptığını yazılı delillerle kanıtlaması gerekir. Ayrıca çek, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilen bir ödeme aracı olup, çekin de avans olarak verildiğini ispat yükü davacı üzerindedir. Diğer yandan çek, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü, çekin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir.
Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacağın varlığını iddia eden alacaklı davalı üzerinde olsa da menfi tespite konu borç kıymetli evraktan kaynaklanıp davacı yönünden kayıtsız şartsız bir borç ikrarı bulunduğundan ve davacı çekin ödeme aracı olarak değil de avans olarak verildiğini iddia ettiğinden ispat yükü davacı üzerindedir.
Somut olayda, taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Davacı tarafça dava konusu çekin avans olarak davalıya verildiği, ancak karşılığında mal teslim edilmediği ileri sürülmüştür. Dava konusu çekin avans olduğuna dair yazılı bir delil bulunmamaktadır. Davacı tarafça, çekin avans olarak verildiği ve malların teslim edilmediğine dair ticari defter kayıtları dışında herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Davacının avans kaydıyla tek taraflı olarak tuttuğu ticari defter kayıtları da tek başına iddiayı ispata yeterli değildir. Davalı defterlerinden de davacı iddiası yönünden yeterli delil bulunmadığı, tarafların ticari defterlerinden sadece aralarındaki ticari ilişki kapsamıyla alacaklılık borçluluk durumunun tespit edilebildiği, doğrudan dava konusu çeke açık atıf yapan bir tespitin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş, İİK 72/4 maddesi uyarınca takip durdurulup davalı alacaklının alacağına ulaşması bu suretle geciktiğinden davalının tazminat talebi kabul edilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-%20 oranında 8.000,00 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Alınması gereken 179,90-TL maktu harcın 683,10-TL peşin harçtan düşümü ile artan 503,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.06/03/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza