Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/263 E. 2023/357 K. 08.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/263 Esas
KARAR NO : 2023/357
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2021
KARAR TARİHİ : 08/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında müvekkili şirket şubesinin güvenlik hizmetlerini sağlamak amacıyla Abonelik Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket, sözleşme konuşu işyeri şubesinin kapatılması sebebiyle 19.09.2018 tarihinde abonelik hizmet sözleşmesini iptal etmek için karşı tarafa yazılı başvuruda bulunduğunu, karşı tarafa mail yazılı başvurunun gönderildiği hususunda bilgi verildiğini, bunun üzerine kesilen faturalar davalı firmaya iade edildiğini ve davalı firma tarafından işbu iade faturaları kabul edildiğini, davalı firma tarafından işbu faturaların iadesinin kabulü ve yazılı iptal başvurusu da dikkate alındığında işbu yazılı bildirim tarihi itibari ile davalı firmanın temerrüde düştüğünü, müvekkili şirket yetkilileri tarafından müşteri hizmetleri ile iletişim kurularak iptal başvurusunda bulunulduğunu, fakat davalı şirket tarafından iptal başvurusu değerlendirilmeye alınmadığını, müvekkili şirkete fatura tanzim edilmeye ve işbu faturaların tahsil edildiğini, müvekkili şirket 19/09/2018 tarihinde ve sonrasında defaetle mail ve sözlü vasıtalarla iptal için başvurmasına rağmen sonuç alamadığını, bu süreçte firmadan müvekkilinin yetkili bulunduğu şirket şubesi kapandığından dolayı güvenlik hizmeti alınmamasına rağmen; alınmayan hizmetler firma tarafından faturalandırıldığını, gelinen bu noktada hizmetin iptali için firmaya hizmet alınmayan dönemler için ödeme yapıldığını ve bu sebeple haksız kazanç elde ettiğini, işbu dava tarihi itibari ile davalı şirket tarafından halen sözleşme iptal edilmemiş olup haksız ve hukuka aykırı olarak tanzim edilen faturaların da iptal edilmediğini, tüm bu açıklanan nedenlerle fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin müvekkili şirket tarafından hizmetin ilk yazılı olarak iptali istenen 19/09/2018 tarihli itibari ile iptaline, işbu tarih itibariyle davalı şirketten herhangi bir hizmet alınmadığı halde haksız olarak tahsil edilen 3.000TL’nin iş bu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, 19.09.2018 tarihinden itibaren davacı aleyhine tanzim edilen tüm faturaların iptalini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf HMK madde 194 hükmü uyarınca somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı taraf delillerini usul hukukuna uygun bir biçimde göstermediğini, müvekkili şirket ile davacı taraf arasında akdedilen iki adet güvenlik sistemi hizmet sözleşmesi kapsamında belirtilen güvenlik teçhizatı ve tüm ürünler çalışır vaziyette, eksiksiz ve her türlü fiili ve hukuki ayıptan ari olarak davacıya teslim edildiğini, davacının iddiasının aksine fesih bildirimi yapılmadığını, bir an için fesih bildirimi yapıldığı kabul edilse dahi yapılan bildirimin Türk Ticaret Kanunu’nda ve sözleşmede belirtildiği şekilde usulüne uygun fesih bildirimi olmadığının görüldüğünü, müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturaların davacı tarafından iade edilmediğini, faturalara itiraz edilmediğini, bu nedenle davacı tarafın faturalarda yazan borcu ödemekle yükümlü olduğunu, her iki sistem için indirim yapılacağı ve bir yıl sonunda sistemin davacıda kalacağı şartıyla sözleşmenin devamı hususunda davacı şirket yetkilisi ile mutabık kalındığı
hususları özellikle dikkate alınarak, tüm bu açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davanın usule ilişkin sebeplerle reddini, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dava konusu sözleşmeler celp edilerek dosya kapsamına alınmıştır.
Mali Müşavir bilirkişinin 18/02/2022 tarihli raporunda özetle; Tarafların ibraz olunan e-defterlerinin e-defter beratlarının süresinde oluşturulduğu, envanter defterinin noter tasdikinin tam olduğu, davacının ticari defterlerinin de sahibi lehine delil vasfında olmadığı, davacının ticari defterlerine göre 14.04.2021 dava tarihi itibariyle davacının 4.373,10TL davalıdan asıl alacağı olduğu, davalının ticari defterlerine göre 14.04.2021 dava tarihi itibariyle davalının 1.922,50TL davacıdan asıl alacağı olduğu, nihai takdiri Sayın mahkemeye ait olmak üzere nazara alınarak, taraflar arasındaki dava konusu sözleşmenin ve davalı tarafından davacıya sağlanan hizmetin 19.09.2018 tarihinde son bulduğu, bu itibarla davalının 19.09.2018 tarihinden sonra düzenlediği (toplamı 9.719,97TL olmak üzere 63 adet) faturaların davacı aleyhine borç doğurmadığı, davacının ticari defterlerindeki verilere, defterlerin delil niteliğine ve davalının 19.09.2018 tarihinden sonra düzenlediği faturaların davacı aleyhine borç doğurmadığı olması sonucuna göre davacının 14.04.2021 dava tarihi itibariyle 4.373,10TL davalıdan asıl alacağı olduğu, davacının alacak iddiasının benimsenmesi durumunda; Merkez bankası verilerinden, 14.04.2021 takip tarihi itibari ile avans faizi oranının %16,75 olduğu anlaşıldığından davacının belirlenen asıl alacağına dava tarihinden itibaren %16,75 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişinin 08/03/2023 tarihli ek raporunda özetle; Davalının fesih usulüne ve davacının feshinin geçersiz olduğuna dair itirazları hukuki olup tamamen ve münhasıran Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu, bunun dışında davalı vekilinin itirazlarına kök raporda yeterince değinilmiş olup kök raporda arz ve izah olunan görüş ve kanaatlerin özü aynı perspektif ile aynen muhafaza edildiği, ancak Sayın Mahkemenin HMK 282 gereği bilirkişi görüşü ile bağlı olmadığı gözetilerek, Sayın Mahkemenin davacı savları yönünde hüküm kurmakta muhtar olduğu mütalaa edildiği bildirilmiştir.
Talep sonucu açıklama dilekçesi; davacı vekili 08/10/2021 tarihli dilekçesi ile ”müvekkilden haksız olarak tahsil edilen toplam 4.373,10 TL’nin davalıdan avans faizi ile birlikte alınarak müvekkilime ödenmesine, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinin 09/09/2018 tarihi itibariyle fesih edildiğinin tespitine, 09/09/2018 tarihi itibariyle davalı tarafından müvekkil şirket adına kesilen toplam bedeli 9.719,97 TL olan 63 adet faturanın iptaline, müvekkil şirketin davalı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine” şeklinde talep sonucunu açıkladığı görülmüştür.
Bedel artırım dilekçesi; davacı vekili 21/03/2022 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu 4.373,10-TL’ye artırdığını bildirmiş, dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, Taraflar arasındaki 05/09/2015 tarihli … numaralı ve 09/09/2015 tarihli … numaralı Güvenlik sistemi Hizmet Sözleşmeleri kapsamında davacı yanca sözleşmenin usulünce feshedilip edilmediği, fesih tarihinden sonra düzenlenen faturaların yerindeliği, davacının hizmet almadığını ileri sürdüğü bu döneme ait faturaların bir kısmının ödendiği iddiasına dayalı istirdat ve bu faturalar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Aynı gerekçeyle ödenen bedel var ise bunun istirdatı da mümkün olacaktır.
Taraflar arasındaki güvenlik hizmetine dair abonelik sözleşmesi ve uyuşmazlığın niteliği kapsamında fesih, bozucu yenilik doğurucu bir irade beyanı olmakla karşı tarafa ulaştığında kabule bağlı olmaksızın sonuç doğuracaktır. Sözleşmenin bu suretle feshinin sonuç doğurması veya geçerliliği, haklı veya haksız olup olmaması bakımından önem arz etmeyecektir. Haksız fesih halinde müspet veya menfi zarar talepleri ayrı hukuki sonuçlar doğuracaktır.
Taraflar arasındaki iki adet güvenlik hizmetine dair abonelik sözleşmesi aynı adrese verilen hizmete yöneliktir. Davacı, hizmet verilen bu iş yerinin kapatıldığından bahisle davalıya fesih iradesini 19/09/2018 tarihinde iletmesine rağmen sözleşme yürürlükteymiş gibi faturalar kesildiğini, ödeme yapmak zorunda kaldığını, bu tarihten sonra kesilen faturalar kapsamında borcu bulunmadığını, ödenen bedellerin iadesini talep etmiştir.
Davalı yan her ne kadar sözleşmenin TTK 18/3 maddesine aykırı olacak şekilde feshinin sonuç doğurmayacağını savunmuş ise de aşamalardaki savunma, davacının yazılı başvuruları ve bu başvurulara olumsuz da olsa davalının dönüş yaptığı ancak feshe yönelik işlem yapmadığı ve fesih iradesinden haberdar olduğu gözetildiğinde geçerlilik şartı olmayıp ispata yönelik şart barındıran TTK 18/3 maddesine yönelik itiraza itibar edilmemiştir. Dolayısıyla, haklı ya da haksız olmasına bakılmaksızın, davacının ilk yazılı başvurusu olan 19/09/2018 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiği, tek taraflı irade beyanıyla gerçekleştirilen feshin sonuç doğuracağı anlaşılmıştır. Davalı yanın feshin, geçersizliğinden ziyade, haksızlığına dair bir savunması bulunmamakla beraber ileri sürülen sözleşmenin indirimli olarak devamı hususunda mutabık kalındığına, sözleşmenin yenilerek ayakta tutulduğuna dair yazılı delili de bulunmadığından bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir. Nitekim davacının 07/08/2019 tarihli fatura iadesi de davalının kabulünde olmakla beraber birçok yazışma ile de davacı fesih iradesini tekrarladığından, bozucu yenilik doğurucu ilk beyanın vuku bulduğu 19/09/2018 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiğinin tespiti gerekmektedir. Sözleşme feshedildiğine göre bu tarihten sonra aynı şartlarla devamına dair aylık fatura kesimi, bir diğer deyişle sözleşme ayaktaymış gibi bundan doğan menfaatlerin talebinde ısrar edilmesi mümkün olmayacaktır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile, taraf ticari defterleri incelenmiş, davacının ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle 4.373,10-TL davalıdan asıl alacağı olduğu, bu miktarların ödenen faturalara yönelik olduğu, davalının ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalının 1.922,50-TL davacıdan asıl alacağı olduğu, her iki tarafın da iade faturalarını ticari defterlerine işlediği, bu yönden uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki dava konusu sözleşmenin ve davalı tarafından davacıya sağlanan hizmetin 19.09.2018 tarihinde son bulduğu, bu itibarla davalının 19.09.2018 tarihinden sonra düzenlediği (toplamı 9.719,97TL olmak üzere 63 adet) faturaların usulünce hizmet almayan davacı aleyhine borç doğurmadığı, faturaların davacı aleyhine borç doğurmaması sonucuna göre davacının dava tarihi itibariyle 4.373,10-TL davalıdan asıl alacağı olduğu, dava tarihinden itibaren ticari alacağa avans faizi yürütülebileceği, bilirkişi kök ve ek raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, davacının bilirkişi raporuna göre talebini öncelikle usulüne uygun olarak somutlaştırdığı ve netice olarak ıslah ettiği görülmekle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın Kabulü ile;
a-Taraflar arasındaki 05/09/2015 tarihli … numaralı ve 09/09/2015 tarihli … numaralı Güvenlik sistemi Hizmet Sözleşmeleri kapsamında davacı yanca 19/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen fesihten sonra davalı yanca tanzim edilen 63 adet faturadan doğan toplam 9.719,97 TL için davacının davalıya borçlu olmadığının Tespitine,
b-Davacıdan haksız olarak tahsil edilen 4.373,10 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 962,70-TL karar ve ilam harcının 437,20-TL peşin harç, 538,70-TL ıslah harcı toplamı 975,90-TL harçtan düşümü ile artan 13,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvuru harcı, 437,20-TL peşin harç, 538,70-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.035,20-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 808,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/05/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza