Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/223 E. 2021/892 K. 18.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/223 Esas
KARAR NO:2021/892

DAVA:Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/03/2021
KARAR TARİHİ:18/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacının asgari ücretle çalıştığı ve tüm mameleki üzerinde hacizler bulunduğundan fakirlik ilmuhaberi de gözetilerek adli yardımdan yararlandırılmasını, davacı hakkında …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile kefaletnameye dayalı olarak … … A.Ş. tarafından icra takibine girişildiğini, icra takibi devam ederken hak ve alacakların davalı … A.Ş.’ye temlik edildiğini, davacı icra takibine süresi içinde itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, 6098 sayılı TBK’nun 598.maddesinde gerçek kişi tarafından verilen her türlü kefaletin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yıl sonra ortadan kalktığını, takibe dayanak finansal sözleşme tarihinin 01.05.2006 olduğunu, icra takibinin başlatıldığı 22.06.2016 tarihi itibari ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, asıl alacaklı olan dava dışı … … A.Ş.tarafından asıl borçlu … aleyhine yapılan icra takibine itiraz nedeniyle açılan itirazın iptali davasında HMK 150 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiğini, 11.04.2018 tarihinde kararın kesinleştiğini, …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında 04.12.2018 tarihli tensip zaptı ile asıl borçlu … yönünden takibin iptaline karar verildiğini ve takibin iptali nedeniyle asıl borç sona erdiğinden kefil aleyhine de borcun sona erdiğini, sözleşmeyi vekaletname ile imzalayan … isimli şahsın vekaletnamesinde davacının sözleşmede ne sıfatla yer alacağının belirtilmediğini, finansal … sözleşmesinde davacının imzasının da bulunmadığını, davacıya ihtarname tebliğ edilmediğini, asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğü içinde de olmadığını, adli yardım talebinin ve menfi tespit talebinin kabulüne, icra takibinin iptali ile davalının %20’en az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; harca tabi bir davada harç tamamlatılmadan davaya devam olunamayacağını, Davacı tarafça sözleşmenin imza tarihinde kurulduğunu varsayılmakta ise de 01.05.2006 tarihli sözleşmenin “1.Genel Hükümler” başlığı altında yer alan “1.3 Sözleşmenin yürürlüğe girmesi” başlıklı düzenlemesi ile sözleşmenin “imza tarihinden itibaren 60 (altmış) gün içinde eksiksiz, mevzuata ve usulüne uygun olarak gerçekleşmesi halinde yürürlüğe girer” düzenlemesini gözden kaçırıldığını, bu halde sözleşmenin kurulması imza tarihi ile aynı tarih olmayıp takip tarihinde davacının itirazına konu zaman aşımı süresinin dolmadığını, davalı şirkete alacağını temlik eden, … … A.ş. ile … arasında imzalanmış olan Finansal … sözleşmesi dilekçemiz ekinde sunulmakta olup, Davacı… söz konusu Finansal … Sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefili olup …. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı kararı ile asıl borcun sona erdiği iddia edilmiş olup, davanın açılmamış sayılmasının borcu sona erdiren işlemlerden olmadığını, kaldı ki söz konusu dava müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatına haiz davacının borcunun son ermesine imkan sağlayacak bir dava da olmayıp, icra takibinin diğer borçlusununu taraf olduğu bir dava olmakla Davacının söz konusu icra takibine itiraz etmediğini, bununla birlikte, Finansal … sözleşmesinin “7.Çeşitli Hükümler” başlığı altında “7.1.Müteselsil Kefillerin Sorumluluğu” maddesinde işbu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmış olan ödeme planında belirtilmiş olan kira bedellerinin toplamından sorumludur” düzenlemesi ile kefilin sorumluluğu da belirlendiğini, davacı tarafça gerekli harcın yatırılmaması halinde öncelikle davanın usulden reddine, haksız, hukuki dayanaktan yoksun, Yargıtay içtihatlarına aykırı ve kötü niyetli davasının reddine vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-…. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası
2-…. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyası
3-…. İcra Hukuk Mahkemesi… Esas sayılı dosyası
4-Finansal … Sözleşmesi
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, temlik eden ile davacı arasındaki finansal … sözleşmesine kefaletinden kaynaklanan hak düşürücü süre nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Adli yardım talebi; davacının adli yardım büro ve temsilciliklerine başvurusu bulunmadığı, doğrudan özel sözleşmeli avukat tutabilecek güçte olduğu görülmekle mahkememizce adli yardım talebinin reddine karar verildiği, davacının adli yardım talebinin reddine itirazı ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş dosyası ile inceleme yapılarak davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara yaptığı itirazın reddine karar verildiği, davacı vekilinin eksik harcı 17.09.2021 tarihinde ikmal ettiği görülmüştür.
…. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; finansal … alacağından kaynaklanan 24.895 Euro asıl alacak 36.605,55 Euro sabit oranlı faiz olmak üzere toplam 61.589,55 Euro takip yapıldığı, ödeme emrinin borçlulardan…’e 29/06/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde borca itiraz etmediğinden takibin kesinleştiği görülmüştür.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … … A.Ş. tarafından davalılar … ve … hakkında …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı finansal … sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle yapılan icra takibine itirazın iptaline ilişkin olduğu, davanın HMK 150/5. Maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği, hükmün 11.04.2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
…. İcra Hukuk Mahkemesi… Esas … sayılı dosyasının incelenmesinde; davacılar …, …, … tarafından … … A.Ş. aleyhine …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibin iptali ile konulan hacizlerin fekkine ilişkin talebin reddine kararının kaldırılması istemine ilişkin olduğu, şikayetin kabulü ile 03.10.2013 tarihli müdürlük kararının kaldırılmasına, zaman aşımı nedeni ile takibin geri bırakılmasına hacizlerin fekkine karar verildiği görülmüştür.
Finansal … Sözleşmesinin incelenmesinde; … … A.Ş. ile …, … ve… adına vekaleten hareketle …’in … adına Kiracı sıfatıyla, … ve… adına müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla … 16. Noterliği’nin 01/05/2006 tarih … yevmiye sayılı Finansal … Sözleşmesi akdedildiği görülmüştür.
Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir. Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak, düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur. (TEKİNAY, Selahattin Sulhi/AKMAN, Sermet/BURCUOĞLU, Haluk/ALTOP, Atilla: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd., REİSOĞLU, Safa: Genel Hükümler, 15. Bası, İstanbul 2002, s. 348).
Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hakim tarafından kendiliğinden gözönünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (FEYZİOĞLU, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521).
Dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununda kefaletin geçerlilik süresine ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.
Ancak takip tarihinden önce yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesinde kefaletin sona erme halleri düzenlenmiş olup 3. fıkrasında “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden kalkar.” hükmü ile gerçek kişilerin kefaleti yönünden süre sınırlaması getirilmiştir.
10 yıllık süre kefalet sözleşmesinin kurulmasından başlar, asıl borcun muaccel olup olmaması veya henüz doğmamış olması önemli değildir. (BİLGEN, Mahmut, Öğreti ve Uygulamada Kefalet ve Yargılama Hukukuna İlişkin Uyuşmazlıkar, Ankara 2017, s.801)
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesinde “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. ” düzenlemesi, 5/2 maddesinde “Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş  olup da  başlangıç tarihi  itibarıyla  bu süre dolmuşsa, hak sahipleri  Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz. ” hükmü yer almıştır.
Buna göre gerçek kişilerin kefaleti yönünden 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 598/3 maddesi ile mülga 818 sayılı BK’da yer almayan 10 yıllık geçerlilik süresi ilk defa düzenlenmiştir. Maddedeki düzenlemeye bakıldığında söz konusu 10 yıllık süre hak düşürücü süredir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, TBK’nun 598. maddesi ile getirilen 10 yıllık sürenin bir zamanaşımı süresi olmadığı, dolayısıyla kesilmesinin veya durmasının söz konusu olamayacağı, 10 yıllık sürenin gerçekleşmesi ile birlikte kefilin yükümlülüğünün kendiliğinden yasa gereği ortadan kalkacağı, hakimin bu süreyi re’sen gözeteceği, davacının davasını da hak düşürücü süreye dayandırdığı görülmüştür. Dava konusu sözleşmenin incelenmesinde 01/05/2006 tarihli olduğu, 10 yıllık sürenin 01/05/2016 tarihinde dolacağı, takibin 22/06/2016 tarihinde yapıldığı görülmekle, kefalet sözleşmesinin hak düşürücü süre nedeniyle son bulunduğu, bu halde davacının davalı temlik alana borçlu olmadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ve dosyaya konu borca davacının borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine
3-Alınması gereken 13.809,23-TL harcın, peşin alınan 3.452,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.356,93-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 3.452,30-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 98,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 22.600,88-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/10/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır