Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/142 E. 2022/199 K. 21.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/142 Esas
KARAR NO : 2022/199
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/03/2021
KARAR TARİHİ : 21/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı taraf arasında “… Merkez Mahallesi … Caddesi No: … /İstanbul” adresinde ve “İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesinde … Köyü’nde kain ve tapuda … Ada, 1 parselde kayıtlı” gayrimenkul üzerinde bulunan otogaz satış ve servis istasyonunun işleticiliği hususunda 14.07.2018 tarihli ve 5 yıl (14.07.2023 tarihine kadar) geçerli Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, davalının Bayilik Sözleşmesi’ne ilave olarak düzenlemiş olduğu Ürün Alım Taahhütnamesi ile yıllık asgari 400 ton ve sözleşme süresince toplam 1775 ton otogaz ürününü … ‘dan almayı, eksik kalan ton üzerinden 70-USD tutarınca kâr mahrumiyetini ödemeyi; söz konusu kâr mahrumiyeti tutarını … tarafından her bir anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde, anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edilebileceğini veya anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesine müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın, talep edilebileceğini; … ‘ın anılan kâr mahrumiyeti tutarını mutabakat dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep edebileceğini kabul ve taahhüt ettiğini, Davalı, muaccel borçlarını ödemediği gibi …. Noterliği’nin 13.02.2020 tarih ve … yevmiye numaralı nolu ihtarnamesi ile sözleşmeyi süresinden önce tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, Davalı taraf; vermiş olduğu taahhüde aykırı davranarak müvekkil şirketten almayı taahhüt ettiği ürün miktarından 1400 tonu almadığını, Söz konusu taahhüt çerçevesinde davacının kâr kaybı olduğunu, davalı tarafın eksik ton başına 70-USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu durumda mevcut kâr kaybının 98.000,00 USD olduğunu belirterek fazlaya ilişkin ve diğer hak ve alacaklarına ilişkin her türlü talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 98.000,00 USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının iddiasının aksine sözleşmenin 19.07.2022 tarihine kadar geçerli olacak şekilde imzalandığını, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşme dürüstlük kuralı ve hakkaniyete aykırı olup müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili tarafından 14.07.2018 tarihinde imzalanmış olan bayilik sözleşmesinde müvekkili şirkete haklı fesih hakkının verilmemiş olması müvekkili şirket tarafından sözleşmenin hiçbir suretle feshedilemeyeceği anlamına gelmediğini, her ne kadar davacı bayilerine imzalatmış olduğu sözleşmeyi tek taraflı olarak bazı yetki ve haklar ile oluşturmuş olsa da gerek dürüstlük gerekse iyi niyet kuralı gereğince sözleşmenin diğer tarafının da haklı nedenler ile sözleşmeyi feshedebileceğini, davacının sözleşme süresi içerisinde taahhütnameye hiçbir şekilde revize yapılmadığını, 14.07.2018 -19.07.2022 yıllarında geçerli olacak bir sözleşmenin yıllık taahhütnamesinin hem her sene aynı şekilde devam etmesi ve hem de Türkiye ekonomisinde döviz cinsinden cezai şartla işbu taahhütnameyi icra etmek müvekkili şirketi zamanla ekonomik açıdan zor bir sürece soktuğunu, müvekkili şirketin bahse konu sözleşme ve taahhütnamenin ağır şartları ve döviz cinsi cezai şartlar ile karşı karşıya kalması neticesinde 16.07.2019 tarihinde konkordato sürecine girdiğini, … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2019/… Esas sayılı dosya olan konkordato dosyasına 20.11.2019 tarihinde kesin mühlet verildiğini, davacı tarafından müvekkili şirkete ödeme konusunda yapılan baskılar ve müvekkili şirkete gönderilen mal gönderimlerinin davacı tarafından sürekli aksatılması nedeniyle işbu sözleşme müvekkili şirket nezdinde çekilmez hale gelmiş olup gerek ödeme gerekse sözleşmenin ifası imkansız hale geldiğini, bu nedenle davaya konu sözleşme müvekkili şirket tarafından 13.02.2020 tarihinde …. Noterliği tarafından … yevmiye numarası ile haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili şirketin konkordato sürecinde dahi sözleşmeyi icra etmek için elinden gelen tüm çabayı sarf ettiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca 2018 tarihli sözleşmeye istinaden 2021 yılında tazminat istemesi de hakkaniyete tümüyle aykırılık içerdiğini, zira her yıl için belirlenen asgari otogaz ürününü müvekkili şirket doldurmamasına rağmen davacı taraf çekince koymadan ifayı kabul etmiş ve sözleşmeyi sürdürdüğünü, davacı dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 98.000,00USD’lik kâr kaybının hangi döneme ilişkin olduğunu da belirtmediğini, huzurdaki davanın açılması tamamen hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu beyan ederek davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesi
2-Taahhütname, İhtarname
3-Tarafların ticari defter ve kayıtları
4-Bilirkişi raporu
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin haksız olarak davalı tarafından feshi iddiası ile açılan kar mahrumiyeti istemine ilişkindir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir.
Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz.
Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
ÜRÜN ALIM TAHATTÜNE AYKIRILIK; 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayi mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Cezai Şartın tenkisi; Tacirler arasındaki sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılmış ise, cezai şarttan indirim yapılmayacağı yasa gereğidir. Ancak, hüküm altına alınacak cezai şart, cezai şartı ödeyecek tarafın ekonomik mahvına neden olacak nitelikte ise 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca cezai şartın tamamının kaldırılamasa da uygun bir indirim yapılması gerekir. Ancak bilindiği üzere davacı tarafından davası, cezai şart isteminin fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan, davacının talep edebileceği tüm cezai şart miktarı hesaplanarak davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı bu miktar üzerinden talep edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman akaryakıt uzmanı ve mali bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Sözleşmenin incelenmesinde; taraflar arasında 14/07/2018 tarihinde Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, her iki tarafında imzasının bulunduğu, davalının davacısının bayisi olduğu, sözleşme süresinin 4 yıl olduğu görülmüştür.
Taahhütnamenin incelenmesinde; taraflar arasında 14.07.2018 tarihinde Ürün Alım Taahhütnamesi akdedildiği, taahhütname içeriğinde;
(a) sözleşme süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık sözleşme süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 70-USD (yetmişAmerikanDoları) – tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi,
(b) işbu Taahhütname’ye aykırılığın münakit sözleşmelerin de ihlali olarak değerlendirilebileceğini,
(c) söz konusu kar mahrumiyeti miktarının, Akpetgaz tarafından her bir yıllık sözleşme döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde sözleşmenin ifasıyla birlikte talep edilebileceği hususunun akdedildiği görülmüştür.
İhtarnamenin incelenmesinde; … Noterliği’nin 13.02.2020 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı … A.Ş.’nin … A.Ş.’ne sözleşmenin feshedildiğini bildirdiği görülmüştür.
Sektör ve Mali bilirkişi heyetinin 08/10/2021 tarihli 11 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacı şirket tarafından ibraz edilen dava konusu, 2018 – 2020 yılına ait e- defter beratlarının zamanında oluşturulduğunu, envanter defterinin açılış noter tasdikinin süresinde yaptırıldığını, ticari defter kayıtlarının düzenli, yasalara ve muhasebe tekniğine uygun olarak zamanında işlenmiş olduğunu, ticari defterlerinin, birbirini teyit ettiğini, kayıtlarının düzenli, muhasebe ilkelerine ve yasaya uygun tutulduğu görüldüğünden, 6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 222. Maddesi de göz önüne alınarak envanter defteri ibraz edilmediğinden takdiri mahkemeye ait olmak üzere 2018 – 2020 yılına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfının bulunduğu kanaatine varıldığını; Davalı şirket tarafından ibraz edilen dava konusu, 2018 – 2020 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin zamanında ve eksiksiz yaptırıldığını, ticari defter kayıtlarının düzenli, yasalara ve muhasebe tekniğine uygun olarak zamanında işlenmiş olduğunu, ticari defterlerinin, birbirini teyit ettiğini, kayıtlarının düzenli, muhasebe ilkelerine ve yasaya uygun tutulduğu görüldüğünden, 6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 222. maddesi de göz önüne alınarak takdiri mahkemeye ait olmak üzere 2018 – 2020 yılına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfının bulunduğu kanaatine varıldığını, her iki taraf ticari defterlerinden de teyit ve tespit edildiği üzere, davalının 04.08.2018 -12.11.2019 tarihleri arasında davacıdan toplam 200,061 ton LPG ürünü satın aldığını, davalının taahhüt ettiği yıllık 400 ton ve toplam 1600 ton üründen 1.399,939 ton eksik alımı olduğunu, buna göre davacının 70 USD/ton X 1399,939 ton – 97.995,73USD (akdi) kâr mahrumiyeti hesaplandığını, davalı şirketin 100.000,00TL olan ödenmiş sermayesinin, (-) 3.870.962,42TL özvarlık içinde tamamıyla yitirildiğini, davalı şirketin 2019 ve 2020 yılı gelir tabloları incelendiğinde, şirketin 2019 yılında 3.634.993,92TL faaliyet zararı elde ettiğini, 2020 yılında ise 4.916.945,05TL faaliyet zararı beyan ettiğini, buna göre şirketin normal olağan faaliyetinden kâr etmek bir tarafa zarar beyan ettiğini, dolayısı ile davalı şirketin ticari defter kayıtları üzerinden kontrol ve teyidi sağlanan 2020 yılı kurumlar vergisi beyannamesi eki Bilanço ve Gelir Tablolarına göre özvarlığını tamamen kaybetmiş ve esas faaliyetlerinden kâr elde edemeyen davalı şirkete, davacı ile aralarındaki sözleşme kapsamanda hesaplanan kâr kaybını ödemesinin ticari defter ve kayıtlarındaki kaydi verilere göre mali açıdan mümkün olmadığını belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında 14/07/2018 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşme süresi 4 yıl olup, davalı tarafından …. Noterliği’nin 13.02.2020 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ile sözleşme feshedilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilaf; sözleşmenin davalı tarafça nedensiz yere haksız olarak süresinden önce feshedilip edilmediği ve davacı yanın sözleşmeden kaynaklı alacak talebinde bulunup bulunamayacağı ve alacağın miktarı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi eki Ürün Alım Tahhütnamesinde davacının talep edebileceği alacaklar açık ve net şekilde düzenlenmiştir.
Davacının ürün alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle talep etmiş olduğu cezai şart yönünden; davacı ile davalı bayi arasında düzenlenen taahhütname başlıklı sözleşme asgari alım taahhüdüne ilişkindir. Yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere bu sözleşmelere göre kar mahrumiyeti (cezai şart) istenilebilmesi için taahhüdünün ihlal edildiği dönemden sonra ihtirazi kayıt konulması ve bundan sonra mal verilmeye devam olunması gerekir. Ancak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/1145 Esas 2018/3125 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere taraflar arasındaki ürün alım taahhütnamesi a maddesinde davacının cezai şart tutarını dilerse her anlaşma yılı sonunda, dilerse anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine ilişkin düzenleme bulunduğundan davacı cezai şart talep edebilecektir.
Diğer yandan davacı bayilik sözleşmesini feshettiğinden artık fesihten sonraki dönem için de müspet zarar şeklinde olan kar mahrumiyetini de talep edemez. Bu durumda bilirkişi raporunda her ne kadar sözleşme süresinin sonuna kadar hesaplama yapılmış ise de taraflar arasındaki sözleşmenini 2020 yılının başında fesih edilmiş olmakla davacı ancak 2018 ve 2019 yıllarındaki eksik alım taahhüdünü talep edebilecektir.
Ürün alım taahhütnamenine göre yıllık asgari alım taahhüdü 400 ton olup, bilirkişi raporuna göre davacı 2 yılda toplam 200,061 ton alım yapmış olmakla, iki yıldan talep edilebilecek toplam miktardan davacı tarafından alınan ürün çıkarılması ile davacının talep edebileceği miktar 599,93 ton (400*2-200,061=599,93 ton) bulunmuştur. Yine sözleşmenin a maddesi uyarınca her eksik ton için 70 USD ceza belirlendiğinden davacının toplam talep edebileceği cezai şart 41.995,10 USD’dir. Dava tarihi itibari ile ise efektif kur 7,40-TL olup, davacının talep edebileceği miktar 310.763,74-TL’dir.
Davalı yan;sözleşmeyi süresinden önce sona erdirmiş olup haklı fesih nedeni ileri sürememiş ve bu husus yasal deliller ile kanıtlanmamıştır. Bu nedenle davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğu ve davalının ürün alımını durdurmak süretiyle sözleşmeyi ihlal ettiği mahkememizce benimsenmiştir.
Bu halde davacının toplam 41.995,10-USD kar mahrumiyeti (cezai şart) alacağının taleple bağlı kalınmak suretiyle 1.000 USD olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Her ne kadar davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacı tarafından davası, cezai şart isteminin fazlaya ilişkin hakları saklı tutulduğundan, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/13293 Esas 2016/15479 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere tüm cezai şart miktarı hesaplanmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesinde davalının ekonomik mahvına sebep olacağı, davalının tüm özvarlığını yitirmiş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle nazara alınarak davacının cezai şart talebinin 10/9 tenkisi ile toplam talep edebileceği cezai şart miktarının 4.199,51-USD olduğu kanaatiyle taleple bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/3856 Esas 2020/619 Karar sayılı ilamı; 2018/2661 Esas 2019/2508 Karar sayılı ilamı; 2017/4479 Esas 2018/1825 Karar sayılı ilamı; 2016/13293 Esas 2016/15479 Karar sayılı ilamı; 2014/1853 Esas 2014/13693 Karar sayılı ilamı; 2014/4694 Esas 2014/6585 Karar sayılı ilamı; 2011/16530 Esas 2012/6544 Karar sayılı ilamı)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; 1.000,00-USD cezai şartın davalıdan dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarınca 1 yıllık vadeli mevduatına uygulanan en yüksek faiz oran ile tahsili ile davacıya verilmesine
2-Alınması gereken 505,49-TL harcın, peşin alınan 125,13-TL harçtan mahsubu ile bakiye 380,36-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvurma harcının ve 125,13-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.462,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/03/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır