Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/89 E. 2020/671 K. 28.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/89 Esas
KARAR NO : 2020/671
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2015
KARAR TARİHİ : 28/10/2020

Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ/
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkili ile Dava dışı … ‘ın …. Aile Mahkemesinin 2008/… Esas sayılı dosyası ile boşandıklarını, evlilik birliği içerisindeyken dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti.ne eşi ve … … ile birlikte davalı banka arasında 2007 senesinde imzalanan GKS’de müşterek müteselsil kefil olduklarını ancak davalı banka tarafından başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün 2009/… Esas sayılı dosyasının dayanağı 2008 tarihli GKS’de müvekkilinin imzasının bulunmadığını, dava dışı asıl borçlu şirketin borçlarının 2008 yılından yapılan bu sözleşmeden önce kapatıldığını, takibe dayanak GKS üzerinde tahrifat da yapıldığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, takibin kesinleştiğini ve talebin zaman aşımına uğradığını, borç sıfırlandıktan sonra borçluya tekrar kredi kullandırılmasının yeni bir borç ilişkisi yaratmayacağını, dolayısıyla da davacının önceki sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunun devam ettiğini, limitin sonradan el ile düzeltildiğinin yazılı belge ile ispatlanması gerektiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, dava dışı şirket ile davalı banka arasında imzalanan GKS’de davacının kefilin borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2015/649-2017/18 sayılı 18/01/2017 günlü ilamı ile; Davanın reddine karar verilmişse de; … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2017/… esas 2020/… kararı ile; menfi tespit davalarının kısmi dava olarak açılamayacağından takip tutarı toplam 248.773,34 TL üzerinden eksik harcın öncelikle ikmali gerektiğinden bahisle, başkaca bir husus irdelenmeksizin kararımız kaldırılarak iade edilmiştir.
İstinaf ilamına uygun olarak yeniden celse açılmak suretiyle davacı tarafa harç ikmali için süre verilmiştir. Davacı vekilince 07/04/2020 tarihli makbuz ile belirtilen tutar üzerinden eksik harcın ikmal edildiği anlaşılmıştır.
Davanın esası incelendiğinde, davalı Banka ile dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. Arasında düzenlenen 03/04/2008 tarihli GKS’de davacı … (…)’ın 750.000 TL kefalet limiti dahilinde müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının olduğu, sözleşmede kefalet limitinin el yazısıyla açık bir şekilde belirtildiği, böylelikle geçerli bir şekilde kefalet akdinin de kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı kefilin imzası bulunan GKS’nin 62, 63 ve 64. sayfalarında kefalet hükümlerine göre kefilin sorumluluklarının çok geniş anlamda düzenlendiği, hatta kefilin 818 sayılı BK 493 ve 494. maddelerine göre kefaletten kurtulma talebinde bulunamayacağının da kabul edildiği görülmüştür.
GKS’nin 18. maddesi uyarınca noter kanalıyla cari hesabın kat edilerek hesap kat ihtarnamesinin davacıya 26/01/2009’da tebliğ edildiği, verilen bir günlük mehilin sonunda 28/01/2009 itibariyle temerrüde düştüğü, İİK’nın 68/b maddesi uyarınca kat ihtarına itiraz da edilmediği dosya kapsamından sabittir.
Davacı kefil 2007’de yapılan sözleşmedeki kefil imzasını kabul ettiğini, ancak bu sözleşme kapsamında kullanılan kredinin tamamının ödenip tasfiye edildiğini daha sonra 2008 yılında yapılan sözleşmenin iradesi dışında akdedildiğini ve bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borcundan sorumlu olmadığını savunmuştur. Ancak, davacının 2008 yılında imzalanan sözleşmede de kefalet imzası vardır ve bu imza açık bir şekilde inkar edilmemiştir.
Kefilin imzasının olduğu sözleşmelere göre dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi borçları sıfırlansa dahi davacıların bu sözleşmeden doğan kefaleti sona ermeyecektir. Zira, bu sözleşmeler niteliği itibariyle çerçeve niteliğinde sözleşmelerdir. Başka bir deyişle, yeni bir sözleşme imzalanması eski tarihli sözleşmeleri hükümsüz kılmayacaktır.
Taraflar arasında münakit 03/04/2008 tarihli GKS’nin 43. maddesinde bu sözleşmenin taraflar arasında daha evvelden yapılmış olan sözleşmelerin ayrılmaz eki ve parçası olduğu düzenlendiğinden eski sözleşmeler ile arasında doğrudan illiyet bağı bulunduğu da açıktır. Yani sonradan yapılan sözleşme önceki sözleşmeden ayrı bir sözleşme olarak nitelendirilemez. Dolayısıyla da, 03/04/2008 tarihli davacının kefil sıfatıyla imzası olan sözleşme bir tadil sözleşmesi niteliğindedir.
Eski BK döneminde yapılan 2008 tarihli sözleşmenin 64. sayfasında kefillerin adı soyadı, tatbik imzaları ve kefalet limitleri yazılı olup o dönem yürürlükteki mevzuata göre geçerli bir kefalet sözleşmesi söz konusudur. Her ne kadar rakam 750.000 TL olarak yazılmışsa da, maddi hata nedeniyle üzeri sonradan çizilerek 175.000 TL olarak yazılmıştır. Zaten kullandırılan kredi miktarı da 175.000 TL’dir. Sehven yazılan rakamın üzeri çizilerek doğrusunun tekrar yazılması mümkündür.
Her ne kadar … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/… Esas sayılı dosyasından aldırılan imza incelemesi raporunda sözleşmenin 65. Sayfasında yazılı miktarın 750.000 TL’den 850.000 TL’ye yükseltildiği belirtilmişse de, bu sayfada kefil imzası bulunmamakta olup bu sayfaya ait kriminal raporunun eldeki dava ile doğrudan bağlantısı yoktur. Bir an için 65. sayfanın davacı kefil ile bağlantısı düşünülse dahi sözleşmenin yapıldığı dönemde yürürlükte olan 818 sayılı mülga BK hükümlerine göre kefillerin kendi el yazılarıyla kefilliğe ilişkin hususları yazma zorunluluğu bulunmamaktaydı. Davacı kefilin iddiası bu yönüyle de dayanaksız kalmaktadır.
Davacı, sözleşmedeki limitlerin rızası hilafına doldurulduğunu savunmuş ise de, sözleşmedeki limitin sonradan doldurulduğunun ancak yazılı delil ile ispatı mümkündür.
Öte yandan, davacı … İcra Müdürlüğü’nün 2009/… Esas sayılı dosyasıyla aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığından bahisle sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde mükerrer takip yapıldığını belirtmiş ise de, ipotek takibi ile birlikte kefiller hakkında da “tahsilde tekerrür olmamak şartıyla” takip yapılabilmesi mümkündür.
Sonuç olarak, davacının 2008 yılında imzalanan sözleşmedeki kefillik imzasının sahte olduğu iddia ve ispat edilmemesi karşısında davacının borçtan sorumlu olacağı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54.40 TL ret harcından peşin alınan ve ikmalen tamamlanan toplam 4.276,20 TL’nin mahsubu ile artan 4.221,80 TL’nin istek halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 25.864,13 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 28/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*