Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/673 E. 2021/206 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/673 Esas
KARAR NO : 2021/206
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 04/12/2020
KARAR TARİHİ : 15/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacıya 22.11.2018-22.11.2019 başlangıç ve bitiş tarihli … nolu kasko poliçesi ile sigortalı bulunan … ‘na ait … aracın park halindeyken 19.11.2019 tarihinde davalıların ortaklığı tarafından üstlenilen metro inşaatı şantiyesinde meydana gelen patlama sonucunda hasara uğradığını, sigortalı araçta meydana gelen zarar sonucunda aracın pert total işlemine tabi tutulmasına karar verildiğini ve bu doğrultuda sigortalı aracın güncel değeri olan 285.000,00-TL’nin 02.10.2020 tarihinde sigortalıya ödendiğini, davacının sigortalısına yapmış olduğu ödeme nedeniyle TTK 1472.maddesi gereğince sigortalısının haklarına halef olduğundan 285.000,00-TL sigorta tazminatının sovtaj tahsilatı düşülmekle bakiye 196.000,00-TL alacak için zarara sebebiyet veren zarar sorumlularına karşı rücu hakkına sahip olduğunu, dava konusu zararın oluşumuna sebebiyet veren yangının davalılar tarafından üstlenilen metro inşaat sahasında davlılarca gerekli önlem ve tedbirlerin alınmaması nedeniyle oluşan patlama sonucu olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 196.000,00-TL sigorta tazminatının ödeme tarihi olan 02.10.2020’den itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin Ümraniye-Ataşehir-Göztepe Metrosu İnşaat ve Elektromanyetik Sistemler Temin, Montaj ve İşletmeye Alma İşleri adlı metro inşası projesinin müteahhitliğini üstlendiğini, davacı tarafın her ne kadar dava konusu zararın ortaklık tarafından yürütülen metro inşası işinden kaynaklandığını iddia etse de dava konusu olayın metro inşası içerisinde değil, metro inşası çevresinde gerçekleştiğini, nitekim … Müdürlüğü tarafından düzenlenen yangın raporuna dikkat edilecek olursa “yangının başlangıç yeri olan metro şantiyesini çevreleyen demir profillerin sabitlenmiş sunta panellerin olduğu bölümde yangına sebebiyet verecek ısı kaynağı, elektrik tesisatı ve herhangi bir somut bulguya rastlanmadığı” şeklinde açıklaması ile yangının metro inşası alanında meydana gelmediğinin anlaşılacağını, davaya konu metro inşasının bulunduğu muhitte zaman zaman tinercilerin görüldüğünü, meydana gelen olay sonrası çevredeki vatandaşların verdiği bilgileri göre tinercilerin ısınmak için ateş yaktığı bu ateş sonucu metro inşasını çevreleyen brandaların yanması ile bu yangının başladığı ve dava konusu araca sirayet ettiğinin öğrenildiğini, hal böyleyken tinercilerin yol açtığı zarardan davalı ortaklığın sorumlu tutulamayacağını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte yangının metro inşasından kaynaklandığı kabul edilse dahi inşaat bölgesini çevreleyen brandanın tam sınırına araç park etmenin mantıklı bir davranış da olmadığını, bu nedenle sigortalı araç sürücünün %100 kusurlu olduğunu, dava her ne kadar davalılara yönlendirilmiş ise de dava konusu taleplerin … A.Ş.ile … Ltd.Şti’nin haklarını da yakından ilgilendirdiğini, dava konusu taleplerin sigorta teminatı kapsamında bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; meydana gelen yangında hasara uğrayan dava dışı sigortalıya ait araç hasar bedelini sigortalısına ödeyen kaskocunun, davalıların hasarın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu iddiası ile ödediği bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, Dava sözleşmenin tarafları arasında değil; haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanmış olup, kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış araç da hususi otomobildir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 22.3.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir tüketici davası sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Somut olayda davacı sigorta şirketi kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanarak işbu davayı açmıştır. Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, halefiyete dayandığından mutlak ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigorta şirketi, sigortalının sahip olduğu haktan fazlasına sahip değildir. Dava dışı sigortalıya ait araç hususi otomobil olup ticari nitelikteki araçlardan değildir. Dava haksız fiile dayanılarak açılmış olup, taraflar arasında ticari ilişki veya sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durum karşısında, asliye hukuk mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2014 tarih ve 2014/19739 E. 2014/16457 K., 26/04/2018 tarih ve 2018/5E. 2018/4524 K. sayılı emsal kararları da bu doğrultudadır.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı olarak yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi ve 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3- 6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi. 15/03/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır ¸e-imzalıdır