Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/631 E. 2021/694 K. 09.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:2020/631 Esas
KARAR NO:2021/694

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/11/2020
KARAR TARİHİ:09/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin keşidecisi …’den toplam 140.000,00 TL bedeli dört adet çek aldığını, müvekkilinin bu dört çeki de …’ya ciro ettiğini, sıkıntılı ekonomik süreç geçiren müvekkilinin ibraz tarihlerinde bahse konu çekleri ödeyemediğini, bunun üzerine Müvekkili aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas, …. İcra Müdürlüğü’nün… Esas numaralı icra dosyalarından kambiyo senetlerine özgü takip yapıldığını, müvekkilinin icra takipleri devam ederken davalıya şu aşamada borcun nakit olarak ödenmesinin mümkün olmayacağını bunun yerine en az borcun değerinde bir taşınmaz verebileceğini ilettiğini, … isimli şahısla taşınmazın devri konusunda anlaştıklarını, bunun üzerine 07/09/2020 tarihinde …’ya borcuna istinaden …adına kayıtlı bulunan … İli, … İlçesi, … Köyünde bulunan 16 Pafta, 881 Parsel nolu 2.420,00 m2 taşınmazı tapuda devrettiğini, ayrıca davalının icra dosyalarındaki avukatının ücreti olarak alacaklı vekiline 13.000,00 TL ücret ödendiğini, ücretin ödenmesine rağmen davalının kötü niyetli olarak takibi devam ettirme çabası içerisinde olduğunu, zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığını fakat anlaşılamadığını, bu nedenle dava konusu çeklerin borçlusu olmadığının tespitini, icra dosyalarındaki takiplerin iptalini, davalının kötü niyetli olmasından dolayı kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline olan borcuna karşılık vermiş olduğu çeklerin ödenmemesi üzerine nedeniyle …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve… Esas sayılı dosyaları ile icra takibi yapıldığını, davacının borcuna karşılık taşınmaz vermeyi teklif ettiğini, müvekkilinin de davacının teklifini kabul ettiğini, ancak söz konusu taşınmazın borcunu karşılamasının mümkün olmadığını, takibe konulan çekler nedeniyle borcuna karşılık taşınmaz ile birlikte ayrıca 25.000,00 TL nakit para ve 13.000,00 TL avukatlar ücreti ve masrafının ödenmesi yönünde anlaşma sağlandığını, müvekkiline tapudan devir yapıldıktan sonra 25.000,00 TL ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin çeklerin iadesini istemediğini, müvekkilinin davacı tarafın daha önceden hazırlamış olduğu sözleşmeyi imzaladığı aşamada davacı taraf ayrıca 25.000,00 TL ödeme yapacağı sözünü vermiş olmasına rağmen sözünde durmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşme ile icra takibinin borçlularından …’den alacağının bulunmadığı beyan edilmiş olup, çeklerin keşidecisi olan …yönünden ibra edilmediğini, bu nedenlerle menfi tespit davasının reddini, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-….İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası
2-….İcra Dairesi… Esas sayılı dosyası
3-….İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası
4-Satış Sözleşmesi, Tapu kaydı, Yemin
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, takip ve takibe dayanak çeklerin ödediği iddiası ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi:“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra Menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/10133 Esas 2014/451 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin kambiyo senedinde görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, bedelsizlik iddiasına dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
….İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında, çekten kaynaklanan 37.970,00-TL asıl alacak 355,25-TL işlemiş faiz, 3.797,00-TL %10 tazminat, 113,91-TL %0,30 komisyon olmak üzere toplam 42.236,16-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 10/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde itiraz etmediği görülmüştür.
…İcra Dairesi… Esas sayılı dosyasında, çekten kaynaklanan 37.775,00-TL asıl alacak 469,60-TL işlemiş faiz, 3.777,50-TL %10 tazminat, 113,33-TL %0,30 komisyon olmak üzere toplam 42.135,43-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 17/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde itiraz etmediği görülmüştür.

… İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasında, çekten kaynaklanan 57.940,00-TL asıl alacak 1.282,99-TL işlemiş faiz, 5.794,00-TL %10 tazminat, 173,82-TL %0,30 komisyon olmak üzere toplam 65.190,81-TL takip yapıldığı, ödeme emrinin 06/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde itiraz etmediği görülmüştür.
Satış Sözleşmesinin incelenmesinde, alacaklı … borçlu …adınaa 2 adet 30.000,00-TL, 2 adet 40.000,00-TLtoplam 140.000,00-TL … cirolu çeki borca istinaden … vekaleti ile …adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … köyü 881 ada 2420 m2 tarla vasıflı taşınmazı borca istinaden …’dan satın alındığı, bu çeklere istinaden …’den alacağı kalmadığına ilişkin 07/09/2020 tarihli …vekili …, borçlu …, alacaklı ve alıcı … arasında adi sözleşme akdedildiği görülmüştür.
Tapu kaydının incelenmesinde, … ili, … ilçesi, … köyü 881 ada 2420 m2 tarla vasıflı taşınmazın …adına kayıtlı olduğu görülmüştür.
Yemin; mahkememizin 2. celse 1-2 nolu ara kararı gereğince davalı vekilince yemin metni sunulduğu, 09/07/2021 tarihli 3.celsede davacı asil …’nin davalı vekilince sunulan yemini yaparak “Ben yanımda taşınmaz sahibi …’la birlikteyken davacıyla mutabakata vardık, benim çekler karşılığında taşınmaz tapu edeceğim ve avukata protokolde yazan miktarı ödeyeceğim karşılığında hiçbir borcum kalmadığı kararlaştırılmıştır, benim davacı tarafa 25.000,00 TL’lik borcum bulunmamaktadır, böyle bir ödeme yapacağıma dair herhangi bir beyanda bulunmadım, anlaşma olmadı, icra vekalet ve harca ilişkin tarafımızda ayrıca bir konuşma geçmedi, anlaşma olmadı, zira biz tüm masraf ve alacağın bu şekilde ödenmesine ilişkin anlaştık, icra vekalet ve masraflara davalı üzerinedir, davalıya herhangi bir borcum bulunmamaktadır, biz bu hususu araçla yolda gelirkende karşı tarafla konuştuk, avukatına da yanımda bu hususu bildirdi, gideceğimizi ve çekin teslim edileceğini söyledi, ancak ofise gittikten sonra çeklerin teslim aşamasındanken avukata bir telefon geldi ve o telefonla birlikte davalının 25.000,00 TL daha ödeme istediği belirtilerek, çekler teslim edilmedi” şeklinde yeminli beyanda bulunduğu görülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında üç ayrı icra takip dosyası bulunduğu, bu takip dosyalarının çeke dayalı olduğu, davacı borçlunun bu çekler nedeni ile borçlu olduğu, dava konusu takip ve takibe dayanak çeklerin ödenmesi hususunda taraflar arasında protokol imzalandığı, bu protokol de taşınmaz devri ve avukatlık ücretinin kararlaştırıldığı ve protokoldeki edimin yerine getirildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık taraflar arasındaki protokol dışında davacı borçlunun borcuna karşılık taşınmaz devri haricinde 25.000,00-TL ek ödeme yapılacağı ve 13.000,00-TL vekalet ücreti dışında icra vekalet ücreti ve harçlarından davacının borçlu olup olmadığı hususlarındadır.
Davacı ödemenin tamamının protokol kapsamında yapıldığı ve borcunun bulunmadığını iddia etmiş, davalı alacaklı ise 25.000,00-TL ödeme kararlaştırıldığını ve icra vekalet ücreti ve sair harç ve giderlerden alacaklı olduğunu iddia etmiştir.
Tarafların imzasını taşıyan ve imzası inkar edilmeyen protokolün incelenmesinde bu çeklere istinaden taşınmaz devrinin yapılacağı, davalı avukatına aralarında anlaştıkları 13.000,00-TL’nin ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Davalı alacaklı avukatına ödemenin banka havalesi yolu ile yapıldığına ilişkin dekont sunulduğu gibi davalı alacaklı tarafında kabulündedir. Yine protokol de kararlaştırılan taşınmazın çeklere karşılık taşınmazın davalı adına tescil edildiği husus da tarafların kabulündedir.
Bu halde protokol dışında çeklerden kaynaklı olarak ayrıca bir anlaşma yapıldığını ispat külfeti davalı alacaklı da olup, ancak yazılı veya kesin delil ile ispat edilebilecektir. Bu kapsamda davalı alacaklı vekiline mahkememizin ilk celsesi 3 nolu ara kararla kesin ve ihtaratlı süre verilmiş, davalı tarafından verilen süre içerisinde kesin veya yazılı delil sunulmamıştır. Mahkememizce ispat yükü üzerinde olan davalı alacaklının cevap dilekçesinde yemin deliline dayanması nedeni ile yemin delili 2. Celse hatırlatılmış, davalı tarafça yemin deliline dayanılmış, yemin metni ihtaratlı olarak davacı asile çıkarılmış, davacı asil mahkememizin 3. celsesinde hazır bulunmuş, HMK 225 vd maddelerince yemini eda etmiştir. Tüm bu açıklamalarla alacaklı davalı tarafından iddiası ispatlanamadığı kanaatiyle davacının dava konusu takip ve takibe dayanak borçlar nedeniyle borçlu olmadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü niyet tazminatı talebi yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı alacaklı tarafından dava konusu borç ödenmesine rağmen takibe devam etmekle, yani alacağı bulunmadığını bildiği halde takibe devam etmekle kötüniyetin varlığını ispat etmiş olup davacının kötüniyet tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, …. İcra Müdürlüğünün… dosyaları ve takibe konu edilen çekler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine
2-Davacının kötü niyet tazminat talebinin kabulü ile %20 oranında hesaplanan 29.912,00-TL’nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 10.216,60-TL harcın, peşin alınan 2.554,16-TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.662,44-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL başvurma harcının ve 2.554,16-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 18.158,43-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/07/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır