Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/621 E. 2023/66 K. 30.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/621 Esas
KARAR NO : 2023/66
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/11/2020
KARAR TARİHİ : 30/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ilaçlama firması olarak hizmet verdiğini, 2010 yılında … … … firması ile … Distribütörlük sözleşmesi yaptığını, 12.02.2014 tarihinde davalı … Kimyevi şirketi ile bölge distribütörlük sözleşmesi yapıldığını, 2014 yılında … İnternational firması ile sözleşmenin bir yıl daha uzatıldığını, 14.09.1015 tarihinde … firması tarafından davalı … firmasına gönderilen e-milin sevhen müvekkil firmaya gönderildiğini, bu gönderi ile davalı … firmasına Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye mal girişi yapıldığı öğrenildiğini, davalı firmaya hukuka aykırı eylemlerine son vermesi için 29.12.2016 tarihinde noter kanalı ile ihtarname gönderildiğini, ihtara icabet edilmediğini, 01.09.2015 tarihinde … ana firması … imzalayarak müvekkile gönderdiğini, müvekkilinin bu sözleşmeyi kabul etmediğini, … firmasının … firması ile çalışmaya devam ettiğini, müvekkilin müşterilerine gidilmemesini belirtilen bir liste gönderildiğini ancak buna uyulmadığını, 22/08/2016 tarihinde müvekkili firmaya, … imzalı bir belge göndererek müvekkilinin imzaladığını iddia ettikleri … sözleşmesinin süresinin dolduğunu ve 01/03/2017 tarihinden itibaren … Kimyanın … distribütör olduğunu belirtildiğini, karşılık olarak müvekkilimiz … sözleşmesinin bir tarafı olmadığını, … sözleşmenin geçersiz olması için ise 01/08/2016 tarihinden önce müvekkiline bir bildirim yapmadıklarını, bu sebeple Türk ve Fransa kanunlarına göre müvekkilinin hala … distribütör olmaya devam ettiğini belirtildiğini, müvekkilinin bunun haricinde hiçbir sözleşmeyi tanımadıklarını ve buna karşılık haklarının saklı olduğunu bildiren yazıyı yazdığını, bu yazıdan sonrada …’ tan ürün almaya devam ettiğini, sunulan etiketlerde görüldüğü üzere ihracat yapan firma kısmı aynı kaldığını ve ithalat yapan firma da etiket birebir müvekkili …’e ait olmasına rağmen değiştirilerek (… Limited Şirketi yazılarak) satışa sunulduğunu, tüm bu açıkladığımız hususlar sonucunda müvekkili şirketin sözleşmeye uygun olarak sorumluluklarını yerine getirirken, davalı … Kimya şirketinin basiretli bir tacir olarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini, haksız kazanç sağladığını, müvekkili firmanın … firmasının … distribütörlüğünü yapmakta iken aralarında Bayilik Sözleşme bulunan davalı … Limited Şirketi tarafından Distribütörlük veren ana firmayla … İle kendi nam ve hesabına ürün temin ettiğini, temin edilen ürünlerde müvekkili şirketin etiketlenin kullanıldığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Yetki itirazında bulunduklarını, Kocaeli mahkemelerinin yetkili olduğunu, zaman aşımı definde bulunduklarını, taraflar arasında sözleşme bulunduğunu, davacının talep edilen ürünleri temin edemediğini ve … Ticaret’e yönlendirdiğini, davacının … firması ile 2016 Ağustos ayına kadar 95.000,00 Euro ürün alımım koşullu anlaşmasının gerçeği yansıtmadığını, … firması ile yapılan 22 Ağustos 2016 tarihli anlaşmasının her iki firmayla yapıldığını, başlangıcının 1 Eylül 2015 olduğunu, 01.03.2017 tarihine kadar 6 aylık bir süre ile sözleşmenin bu koşullarda devam edeceğini, 1 Mart 2017 tarihi itibariyle itibariyle …’ın Türkiye’de … firmasının münhasıran yetkili acentesi olacağının belirtildiğini, davacının … firması ile ilgili hukuki durumunun müvekkili firma ile ilgili olmadığını, davacı firmanın ürünler üzerindeki etiketlerin değiştirilebileceğini beyan ettiğini, davacının iddialarını yerinde olmadığını, davalı müvekkilinin rekabet edecek başka ürün satmadığını, satan bir kuruma ortak olmadığını, müvekkili davalının 1 Mart 2017 tarihli münhasır distribütörlük sözleşmesi imza ettiğini, müvekkilinin davacıyı bertaraf edecek tasarrufu bulunmadığını, … firmasının tasarrufu olduğunu, davacının zarar miktarına ilişkin iddiasının net olarak ortaya koyması gerektiğini, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 18/11/2020 tarihli tensip zaptı 7 numaralı ara kararı gereğince, davacı vekiline talep sonucunun açıklatılması için süre verildiği, davacı vekili 27/11/2020 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu açıkladığı görülmüştür.
Talimat mahkemesince Mali Müşavir bilirkişiden aldırılan 23/06/2021 tarihli raporda özetle; Taraflar arasında 2014-2015 yılında ticari ilişki bulunduğu, davalı … San. Tic. Ltd. Şti. defterlerinin usulüne uygun açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davalı … Mad. San. Tic. Ltd. Şti.’nin defter kayıtlarına göre Davacı … Tic. Ltd. Şirketinin 10.587,73TL alacaklı olduğu, dava dışı … Ticarten davacınında biglisi dahilinde 2014 ve 2015 yılında mal alışı olduğu, davalının dava dışı … firması ile yaptığı sözleşmeye göre 2016 yılında 419.100,00TL tutarlı mal alışı olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Talimat mahkemesince Mali Müşavir bilirkişiden aldırılan 27/12/2021 tarihli raporda özetle; Taraflar arasında 2014-2015 yılında ticari ilişki bulunduğu, davalı … San. Tic. Ltd. Şti. defterlerinin usulüne uygun açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davalı … San. Tic. Ltd. Şti’nin defter kayıtlarına göre Davacı … Tic. Ltd. Şirketinin 10.587,73 TL alacaklı olduğu, dava dışı … Ticaretten davacının da bilgisi dahilinde 2014 ve 2015 yılında mal alışı olduğu, davalının dava dışı … firması ile yaptığı sözleşmeye göre 2015-2017 yıllarında toplam 1.194.965,93-TL tutarlı mal alışı olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce Mali Müşavir ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı bilirkişilerden aldırılan 22/09/2022 tarihli raporda özetle; Taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğine dair tarafların birbirine göndermiş olduğu herhangi bir fesih ihtarnamesi veya fesih bildiriminin dosyaya sunulmadığı; davalının sunduğu 20 Ocak 2015 tarihli mailin, davacı şirkete “taraflar arasında akdedilmiş olan 12/02/2014 tarihli sözleşmenin feshedildiğine dair bir bildirim” olmadığı, belirtilen bildirimin TTK md. 18,f.3 hükmüne uygun bir biçimde de kaleme alınmadığı, fesih iradesi olarak yorumlanmasının mümkün olmayacağı, davalının ticari defterlerinde, davacı ile aralarında tanzim edilen son fatura kaydının 30/09/2015 tarihli fatura (iade faturası) olduğu, bu tarihten sonra tarafların birbirine herhangi bir fatura tanzim etmediği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin de 30/09/2015 tarihinde FİİLİ OLARAK sonlandığının kabul edilebileceği, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, davalının, üretici … firmasından doğrudan ürün almasına yönelik bir rekabet yasağı getirilmediği, eylemin sözleşmeye aykırılık niteliği taşımayacağı, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin 7/h bendinin; “Distribütör sözleşme süresince ek1 de belirtilen ürünler ile doğrudan veya dolaylı rekabet edecek başka bir marka ürün satamaz, satan bir kuruma ortak olamaz. Aksi bir durumda sözleşme sona erdirilecek ve tazminat gibi kanuni haklarımız saklı kalacaktır”şeklinde düzenlendiği, yani sözleşmenin 7/h maddesinde davacının tazminat haklarının, davalının, davacının ithalatını yaptığı ürünler ile doğrudan veya dolaylı rekabet edecek başka bir marka ürün satmasına veya satan bir kuruma ortak olmasına bağlanmış olduğu; ancak davalının bu yönde eylemi olduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir bilgi-belge sunulmadığı, davacının huzurdaki davasında kar mahrumiyeti talep ettiği ancak davalının sözleşmeye aykırı eyleminin tespit edilememesi sebebiyle belirtilen talebin uygun olmadığı, takdiri Sayın Mahkemeye olduğu, netice itibariyle, davacının talep etmiş olduğu alacağın ve zararın somutlaştırılmadığı, bu kapsamda da tarafımızca herhangi bir kar mahrumiyeti hesaplaması yapılamadığı, davacının dosyaya sunduğu 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin devam ettiği süreç ile ilgili olmadığından, incelenmediği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, dava dışı yabancı menşeili … adlı firma ile davacı arasında imzalanan distribütör sözleşmesine davalının aykırı davrandığı, dava tarafları arasında imza edilen sözleşmeye de aykırılık bulunduğu, dava dışı şirketten tek satıcılık hükümlerine aykırı şekilde tedarik sağlandığı, davacının zarara uğradığı iddiasıyla bu zararın tazmini istemine ilişkindir.
Sözleşmedeki yetki şartı nedeniyle davalının yetkili Mahkemeye dair itirazına itibar edilmemiştir.
Davacı, dava dışı … adlı şirketin tek satıcısı konumunda olduğunu, ancak kendisinden mal tedarik etmesi gereken davalının kendisini devre dışı bırakarak … adlı şirket ile doğrudan alışverişe girdiğini, bu durumun kendilerine yanlışlıkla 14/09/2015 tarihinde gönderilen bir mailden anlaşıldığını, davalı ile aralarındaki sözleşme kapsamında 7.4. maddesine aykırı hareket ettiğini, yoksun kalınan kar ve maddi tazminat talebinin bulunduğu ileri sürmüştür. Davalı ise davacının tek satıcı konumunda olmadığını, davacının ürün teminine yetişemediğini, farklı firmaya yönlendirdiğini, 2015-2016 yılında davacının sonrasında ise kendisinin yetkili olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davacı ile dava dışı … arasında 01/09/2015 tarihinde münhasır olmayan distirübütörlük sözleşmesi imzalanmıştır. Bundan önce de devam eden bir ticari ilişki bulunmaktadır.
Dava tarafları arasında dava dışı … adlı şirketin ürünlerinin pazarlanması için 12/02/2014 tarihinde distirübütörlük sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 11. maddesine göre sürenin 31/12/2014 tarihine kadar süreceği, fesih öneline uyulmaması halinde bir yıl daha sürenin uzayacağı belirlenmiştir.
Aynı sözleşmenin 7. maddesinin h bendinde davalının “doğrudan veya dolaylı rekabet edecek başka bir marka” ürün satamayacağı, satan bir kuruma ortak olmayacağı belirlenmiştir. 3. maddede davalının bölgesi belirlenmiş, 6. maddenin b bendinde davacının davalı bölgesinde davalının izni olmadan satış yapamayacağı belirlenmiştir. 6-a maddesinde de davacı olan … “bölgeden gelen talepleri” davalıya iletecektir.
Davalı, davacı ile aralarındaki sözleşmeyi ürün temininde gecikme, eksik kalma nedeniyle 24/08/2015 tarihinde mail yazışması ile feshettiğini savunmuştur. Ancak bu belge davacı yanca kabul edilmemiş, şirket yetkilisine gönderildiği sabit olmamış, taraflar tacir olduğundan yasal ispat şartlarını haiz bir evrak bulunmadığından davacının öğrenme tarihine itibar edilmiştir. Her ne kadar sözleşme davalı yanca feshedilmiş ise de davacının talep sonucunun açıklanmasına dair 27/11/2020 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden kaynaklanan bir alacak, zarar veya cezai şart talebi bulunmadığından bu hususun dava konusu olmadığına kanaat edilmiştir.
Davalı ile dava dışı … arasında 01/03/2017 tarihinde münhasır distirübütörlük sözleşmesi imza edilmiştir.
Davacının talep sonucunun açıklanmasına dair 27/11/2020 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacının talep sonucu olarak bildirdiği maddi zarar ve yoksun kalınan kardan kastının dava dışı … ile aralarındaki sözleşmenin davalı yanca ihlal edilmesine dayalıdır. Diğer bir deyimle davalı yanca doğrudan …’dan ürün temin edilmese idi davacının ticari gelirleri daha yüksek olacak ve davacı zarar etmeyecekti düşüncesiyle dava ikame edilmiştir. Bu kapsamda davacı, davalı ile aralarındaki sözleşmeye de aykırı davranıldığını ileri sürmektedir.
TBK’nun 19/1. maddesinde, “bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmü bulunmaktadır.
Öncelikle davacı ile dava dışı … arasındaki sözleşme münhasır olmayan bayilik sözleşmesidir. Davacı her ne kadar tek satıcı olduğunu iddia etse de sözleşmeden bu anlam çıkarılamayacaktır. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin 7-c. maddesindeki ifadeler ile yukarıda detayı verilen maddeler dikkate alındığında başka bir distirübütörün veya davacının doğrudan ilişkiye girebileceği durumlar düzenlendiğinden davalıya belirlenen bölge içinde tekel şeklinde satış yetkisi verilmediği, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmelerin niteliğinin münhasır bayilik sözleşmesi (tek satıcılık sözleşmesi) olmayıp, bayilik sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır.
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan yoksun kalınan kar ve maddi zarara dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca sözleşmeden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi 10 yıldır. (Yargıtay 19. HD’nin 26/01/2012 tarih ve 2011/15743 Esas, 2012/983 Karar) Somut olayda, davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinde açıldığı anlaşılmakla davalının zamanaşımı define itibar edilmemiştir.
Davacının iddiası kapsamında sözleşmenin 7. maddesinin h bendinde davalının “doğrudan veya dolaylı rekabet edecek başka bir marka” ürün satamayacağı, satan bir kuruma ortak olmayacağı belirlenmekle birlikte bu hükümden tek satıcı vasfı da olmayan davalının yine … ürünlerini doğrudan temin ederek satmasında sözleşmeye aykırılık görülmemiştir. Davacının zarar iddiası kapsamında doğrudan dayanabileceği bir sözleşme hükmü bulunmamaktadır. Nitekim davacının atlanarak doğrudan temin olarak belirtilen eylem sözleşme ile kararlaştırılan ve yaptırıma bağlanan bir eylem değildir.
Bunun yanında davacının … ile imza ettiği sözleşme kapsamında tek satıcı olduğu kabul edilse dahi tek satıcının bölgesinde satış yapan 3. kişilere karşı bir talepte bulunma hakkı sözleşmenin nısbiliği ilkesi gereği söz konusu olmayacaktır. Nitekim tek satıcılık sözleşmesinde edimler ve yükümlülükler karşılıklı olup kural olarak sözleşme tarafları arasında sonuç doğuracak, 3. kişilere yasak getiremeyecektir. Aksi halde ticaret hayatı tehlikeye girecektir. (Poroy/Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, 19. Baskı, s.325) Dolayısıyla davacının, davalının doğrudan ürün temini ile davacıyı aradan çıkarmasında, -aralarındaki sözleşme hükmünün de bu eylemi yasaklamadığı gözetildiğinde- başvurabileceği mercii dava dışı … olacaktır. Bu kapsamda hakkın kötüye kullanılması ve TBK 49/2 maddesi akla gelebilirse de davalının sözleşmeye aykırı olmayacak şekilde ve davacının ürün temininde geciktiğine dayalı fesih savunması kapsamında kasten ahlaka aykırı hareket ettiği sabit olmadığından davacının varsa bu yöndeki zararlarından davalının sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu harcın 1.366,20-TL peşin harçtan düşümü ile artan 1.186,30-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 12.800,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.30/01/2023

Katip … Hakim …
e-imza e-imza