Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/474 E. 2021/1115 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/474 ESAS
KARAR NO:2021/1115

DAVA:Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ:11/09/2020

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2020/… ESAS 2021/… KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/12/2020
KARAR TARİHİ:18/10/2021
KARAR TARİHİ:16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak ve İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından işletilen hastanelerin kullanılan alet ve makinelerden 7/24 hizmet veriyor olmasından dolayı çok yüksek miktarda elektrik enerjisi tükettiğini, enerji giderinin davacı bakımından önemli bir maliyet kalemi olduğunu, davacının Elektrik Piyasası mevzuatı uyarınca Serbest Tüketici konumunda olup, dilediği Elektrik Tedarik şirketi ile sözleşme yapma imkanına sahip olduğunu, yüksek elektrik enerjisi maliyeti de düşülerek, avantajlı fiyat sunan davalı şirket ile 05.12.2019 tarihinde davacı şirket ve bağlı ortaklıklar tarafından işletilen hastanelere elektrik enerjisi tedarikine ilişkin Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi akdedildiğini, davacının korona salgını nedeni ile bir mücbir sebep hali ortaya çıktığını, korona salgını dolayısı ile ortaya çıkan mücbir sebepten en çok etkilenen sektörlerden birisinde faaliyet gösterdiğini, davalı ile olan sözleşme ile mücbir sebep hali ve sonuçlarının tanımlandığını, davalı şirketin mücbir sebep nedeniyle sözleşmesel hakların kullanılmasını engellediğini ve sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin fesih tarihinin manidar olup, davalı kötü niyetinin açık bir göstergesi olduğunu, sözleşmenin feshi zamanlaması itibari ile davacının yeni bir tedarikçi ile avantajlı fiyatlar üzerinden, anlaşmasının önüne geçildiğini, davalıya güvence bedeli olarak verilen teminat mektuplarının nakde çevrildiğini belirterek; davalı şirketin malvarlıkları üzerine tedbir konulmasını, davacı nezdinde oluşan ve oluşacak zararların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000TL’sinin davalı şirketten tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket ile davacı arasında 05.12.2019 tarihli bir Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında davalı şirketin davacıya son derece avantajlı fiyat ile elektrik tedarik ederek, davacının ciddi bir kazanç elde etmesini sağladığını, davacının davalı ile imzaladığı sözleşmede düzenlenen yükümlülükleri yerine getirmediğini, davacının sözleşmede düzenlenen hakkını kötü niyetli ve tek taraflı şekilde hukuka aykırı olarak kullanmasının kabul edilemeyeceğini, davacının iddialarının asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının taleplerinin kanun hükümlerine açık aykırılık teşkil ettiğini, davacının kötü niyetli ve haksız talepler ile sözleşmenin feshine yol açtığını, davacının sözleşme hükümlerine kötü niyetli şekilde aykırı hareket ederek basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalı şirketin sözleşmenin ayakta kalabilmesi adına sözleşme yükümlülüklerini de yerine getirerek çok sayıda teklif sunduğunu davacının kötü niyetli şekilde bütün teklifleri sebepsiz geri çevirdiğini, portföyden çıkartmak ile feshin ayrı şeyler olduğunu, fesihe davacının kusurunun sebep olduğunu, davacının davalı şirketçe portföyden çıkarılmasından dolayı uğradığını iddia ettiği zararın hukuki mesnetten yoksun olduğunu belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkct üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 05/12/2019 tarihli Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi’nin imzalandığını, davalının işbu sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının müvekkili şirketten taleplerinin sözleşmeye ve kanuna aykırı olduğunu, davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiğini, davalının müvekkiline olan borçlarından dolayı davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından başlatılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacı aleyhine ….ATM’nin … E sayılı dosyasından açılan alacak davasının bulunduğunu, usul ekonomisi bakımından daha önceden açılan dava ile bu dosyanın birleştirilmesini talep ettiklerini, taraflar arasında elektrik enerjisi tedariğine ilişkin Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi imzalandığını, covid-19 salgını nedeniyle mücbir sebep ortaya çıktığını, davacıdan mücbir sebep maddesine uygun olarak yükümlülüklerin aslıya alınması istendiğini ancak, davacı tarafça sözleşmenin feshedildiğini, davacının mücbir sebep nedeniyle sözleşmesel hakların kullanılmasını engellediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuş, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dosyada dava, elektrik tedarik sözleşmesinin haklı ve haksız feshi iddialarına dayalı istemlere ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca resen incelenir.
Davacı/Davalı olan vakıf üniversitesi bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumudur. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun ek m.2de, vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, … kurabilir hükmü yer almaktadır. Vakıf yükseköğretim kurumu olarak ifade edilen üniversiteler, kazanç amacı gütmeksizin Devletçe kurulmuş, onu kuran vakıf ile hiç bir gelir ilişkisi olmayan, kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlar olup; devlet üniversiteleri ile aynı hak, ayrıcalık ve mali kolaylıklara sahiptirler. Dolayısıyla üniversite sahip ve yöneticilerinin, amacı ticari kazanç olan tacir, üniversite faaliyet alanının da bir ticarethane niteliğinde değerlendirilemez. Nitekim, eğitim ve öğretim hizmetleri karşılığı öğrencilerden alınan ücretler araç, gereç, ısınma, aydınlatma ve personel giderleri karşılığıdır. Gider karşılığı alınan bu ücretler nedeniyle üniversitelerin iktisadi işletme niteliği kazanması olası değildir. Bu özellikleriyle vakıf üniversiteleri birer sosyal hizmet kurumları statüsündedir.
Somut olayda; davacı/davalı üniversite olup, 6102 sayılı TTK’nun yukarıda ifade edilen yasa hükümleri de incelendiğinde, tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmesi olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir.
Tüm bu nedenlerle sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20 madde gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde iki hafta içerisinde müracaat edildiği taktirde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-HMK 331/2 madde gereğince davaya başka bir mahkemede devam edilmediği taktirde talep halinde harç ve yargılama giderinin ve gider avansının harcanmayan bölümünün mahkememizce karar altına alınmasına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.16/12/2021

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …