Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/375 Esas
KARAR NO:2023/522 Karar
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:27/07/2020
KARAR TARİHİ:20/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; 20/08/2012 tarihinde … poliçe no’lu zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan sigortalı …’e ait …plakalı … 306 markalı aracın …’ın sevk ve idaresindeyken 20/08/2012 tarihinde meydana gelen kazada müvekkil … ağır bir şekilde yaralanarak meslekte kazanma gücü kaybı, söz konusu kaza, 20/08/2012 tarihinde akşam saat 23:00 sıralarında … karayolunun hemen çıkışında, Değirmendere mevkiinde, davacı müvekkil kaldırımda yürümekteyken takla atarak gelen davalı Şigorta Şirketi nezdinde sigortalanan …plakalı aracın kendisine çarpmasıyla meydana geldiğini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, trafik kazasından doğan bedeni hasarlar nedeniyle maddi zararın olay tarihinde ki sigorta teminat limiti aşılmamak üzere sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; Huzurdaki dava konusu trafik kazasının gerçekleşme tarihi 20/08/2012 olup, Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. Maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi içinde ikame edildiğini, davanın zamanaşımı nedeni ile reddini, davacının avans faiz istemi haksız olduğunu, davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
Sigorta şirketi kazaya karışan sigortalı aracın trafik sigortacısı (ZMSS) sıfatıyla, bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 27/09/2021 tarihli … nolu kararını özetle; … ve … kızı 25/07/1996 doğumlu …’ın 21.08.2012 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak; Gr 1 XII (22İa………..10)A %14 E cetveline göre %10.3 (yüzdeonnoktaüç) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği, Başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı, ancak iyileşme süresi içerisinde 3 (üç) ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
Bilirkişinin düzenlediği 16/11/2022 tarihli 7 sayfadan ibaret raporunda özetle;Davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçeli aracın sürücüsü …’ın olayda % 100
(yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu,
davacı yaya …’ın olayda kusursuz olduğu,
davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlik maddi zararının 225.000,00 TL olduğu,
davacının talep edebileceği bakıcı gideri maddi zararının 2.821,50 TL olduğu, temerrüt başlangıcının 27.07.2020 dava tarihi ve faiz nev’inin yasal faiz olduğu,
davacının bakıcı gideri dışındaki talep edilen diğer tedavi giderlerinin alanında uzman tıp
oktoru bilirkişi tarafından tespiti gerektiğinden heyetimizce bu hususta değerlendirme
yapılamadığı,
görüş ve kanaatinde raporunu sunmuştur.
Davacı vekilinin Mahkemeye sunmuş olduğu 27/03/2023 tarihli dilekçesi ile dava açılışında 1.000,00 TL talep edilen alacağını 226.821,50 TL bedel arttırdığını, toplam 227.821,50 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile ödetilmesine karar verilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Temerrüt ve faiz yönünden ise; davaya konu edilen zarar doğurucu haksız fiil, trafik kazası şeklinde gerçekleşmiş olup, haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Ancak haksız fiil faili olan sürücünün eylemi sonucu oluşan zararla ilgili, araç işleteninin sorumluluğunu teminat altına alan trafik sigortacısının, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve sigortacının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı tarafın, davadan önce başvurusunun bulunmadığı durumda ise, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Aynı zamanda söz konusu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına göre davacının alacağının tamamına temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmekte olduğu gibi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15535 Esas 2019/7234 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, 20/08/2012 tarihinde davalı sigortacının, sigortalısının karıştığı trafik kazasının meydana geldiği, kaza nedeniyle davacının malul kaldığı, her ne kadar davalı tarafından davanın zaman aşımına uğradıktan sonra açıldığı iddia edilmiş ise de trafik kazasında davacının yaralanmış olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 89. ve 66. madde hükümleri uyarınca, 8 yıl uzamış (ceza) zaman aşımı süresine tabi olan davasını zamanaşımı süresi içerisinde 20/08/2020 tarihinden önce açtığından bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Mahkememizce aldırılan kaza tarihine göre yürürlükte olan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenen ATK raporu ile
Davacının maluliyetinin %10.3 olduğu, kaza tarihinden sonra 3 ay boyunca başkalarının bakımına muhtaç olduğunun tespit edildiği, dosyanın kusur ve aktüerya raporu alınmak üzere bilirkişilere tevdii edildiği, hüküm kurmaya ve denetime elverişli kusur raporunda davacının kusurunun bulunmadığı, dava dışı sigortalının tam kusurlu olduğunun bildirildiği, aktüerya hesaplamasının TRH-2010 yaşam tablosuna göre düzenlendiği, davacının çalıştığı işe ilişkin beyanı bulunmadığı anlaşıldığından asgari ücret esas alınarak hesaplama yapıldığı, buna göre davacının 380.871,22 TL sürekli iş göremezlik zararı, 2.821,50 TL bakıcı giderine ilişkin zararının bulunduğu, ancak sigorta poliçesinin incelenmesinde davalı sigorta şirketinin sakatlık teminat limitinin 200.000 TL olduğu anlaşıldığından davalı sigorta şirketinin poliçe limitiyle sınırlı olarak 200.000 TL yönünden sorumlu tutulmasına karar verildiği, dosya içerisinde davalı sigortaya başvuruya ilişkin belge bulunamadığından davalının dava tarihinde temerrüt koşullarının oluştuğu, davacının belirsiz alacak davası olarak açtığı davasına bu tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 200.000 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 2.851,50 TL geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 202.851,50 -TL tazminatın dava tarihi olan 27/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine;
2-Karar ve ilam harcı 13.856,78-TL nin peşin ve ıslahla alınan 3.927,94-TL den düşümü ile kalan 9.928,84-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 3.982,34-TL peşin, ıslah ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşmamaları nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-10 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00.-TL’nin 1.117,30 TL’sini davalıdan 202,70-TL ‘sini davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 2.219,00-TL yargılama giderinin kabul edilen miktar oranlanarak 1.975,80-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince, kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 31.399,21-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince, red edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır