Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/330 E. 2021/760 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/330 Esas
KARAR NO :2021/760

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:04/08/2014
KARAR TARİHİ:20/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle;Davalı sigorta şirketine ait trafik poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın, sürücü …’in sevk ve idaresindeyken, 12/06/2014 tarihinde asli kusurlu olarak … idaresindeki … plakalı araca çarpması neticesinde yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin geçirdiği trafik kazası neticesinde sürekli sakat kaldığını, kaza tarihinde 43 yaşında olan müvekkilinin geriye kalan ömrünü sürekli olarak sakat tamamlamak zorunda kaldığını, müvekkilinin dava harç ve giderlerini karşılayabilme imkanı bulunmadığını, bu nedenle davanın adli yardım talebiyle açıldığını, bu nedenlerle adli yardım taleplerinin kabul edilmesini, müvekkili … için 3.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesini arz ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla açıldığını ve davanın Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görülmesi yönünde itirazlarını sunduklarını, müvekkili sigorta şirketin … plakalı aracı, 26/06/2013 – 26/06/2014 tarihleri arasında … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigortalandığını,poliçeden dolayı sorumluluğun, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda azami 250.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davacının müvekkili şirkete müracat etmediğinden müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, davacı vekilinin kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin talebinin yerinde olmamakla birlikte usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesini, olay tarihinden itibaren avans faizi isteminin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER
1-… Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası
2-Davacının kaza nedeniyle tedavi gördüğü hastane evrakları
3-Adli Tıp Kurumu maluliyet raporu
4-Kusur aktüerya bilirkişi raporu
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacının adli yardım talebinin bozma öncesi 28/11/2014 tarihli ara karar ile reddine karar verilerek yargılamaya devam olunduğu görülmüştür.
Mahkememizin …. Esas …/… Karar sayılı dosyası ile davanın reddine dair karar verilmiş olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/159 Esas 2020/1621 Karar sayılı kararı ile bozularak Mahkememizin yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/159 Esas 2020/1621 Karar sayılı kararının bozma gerekçesinde “…dosya kapsamındaki tedavi evrakı, sair raporlar ve belgeler de dikkate alındığında 06.01.2016 tarihli ATK raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, mahkemece ATK Genel Kurulundan, kaza tarihinde yürürlükte olan Yönetmeliğe göre ve davacı vekilinin itirazlarını da karşılar nitelikte, ayrıntılı ve denetime elverişli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Bozma üzerine Mahkememizce yeniden oturum günü tayin edilmiş, taraflara tebliğ edilmiş, tayin edilen gün, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devamla esas hakkında hüküm tesis edilmiştir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
Sigorta şirketi kazaya karışan sigortalı aracın trafik sigortacısı (ZMSS) sıfatıyla, bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; taksirle yaralama suçu kapsamında … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … nolu dosyası ile alınan bilirkişi raporunda sürücü …’in 1. Derece asli kusurlu bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Bozma sonrası Mahkememizce Yargıtay ilamı doğrultusunda alınan Adli Tıp Kurumu’nun 07/12/2020 tarihli 3 sayfadan ibaret raporunda özetle; Mevcut belgelere göre; 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin sadece Ek-1 bölümünde yapılan değişiklikler içerdiği, Ek-3 ve diğer cetvelleri, meslek grupları bölümünü içermediği, dolayısıyla 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile sadece beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğine (hangi hastalık ve arızaların malulen emeklilik kriterlerine uyduğu) ilişkin değerlendirme yapılabileceği, bu nedenle söz konusu yönetmeliğe göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemeyeceği, Mustafa oğlu, 1971 doğumlu, …’nun 12/06/2014 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve mesleği bildirilmemekle Grup1 kabul olunarak: E cetveline göre %14,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 12 (oniki) aya kadar uzayabileceğinin bildirildiği görülmüştür.
Makine Mühendisi ve Aktüer bilirkişisi heyetinin 12/07/2021 tarihli 6 sayfadan ibaret raporunda özetle; davacının meslekte kazanma gücünde meydana gelen azalma oranının %14,3 olduğu belirlenmiş olup, başkaca maluliyet raporu bulunmadığından zorunlu olarak anılan orana göre sürekli iş göremezlik dönemine ilişkin zarar hesabı yapıldığını, 06.04.1971 doğumlu davacı, 12.06.2014 olay tarihinde, 43 yıl, 2 ay, 6 günlük olup, 43 yaşında kabul edilerek, TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü (32)yıl ve muhtemelen (75)yaşına kadar yaşayacağı, Yargıtay’ın bu konuda yerleşmiş içtihatlarında aktif çalışma yaşı sonu 60 olarak kabul edilmekte olup buna göre kazalının aktif çalışma hayatının (60)yaşına kadar süreceği kabul olunarak, olay tarihinden (60) yaşına kadar bakiye aktif hayat süresi (60-43)- 17 yıl ve pasif devresi 15 yıldır. Kazalının işleyecek devre başındaki net bir yıllık geliri ise; 2.825,90 x 12 Ay * 33.910,80 TL. olup, anılan tutar işleyecek aktif devre maddi zarar hesabına esas alınacağı, diğer yandan; kazalı aktif devre sonunda pasif dönemde de emsallerine göre daha fazla efor sarf ederek hayatını idame ettireceğinden Yargıtay’ın bu konudaki kararları dikkate alınarak pasif dönem zarar hesabına agi dikkate alınmaksızın belirlenen net asgari ücretin yıllık tutarı olan (2.557,59×12-) 30.691,08 TL esas alınacağı, buna göre;… plakalı araç sürücüsü …’in %75 kusurlu olduğu, aynı kazada … plakalı motosiklet sürücüsü …’nun ise %25 kusurlu olduğu, Davalının %75 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda yaralan davacı …’nun; geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı 8.234,07 TL olup, dava dilekçesinde sadece sürekli sakatlık tazminatı talep edilmiş olması, nedeniyle hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatının hüküm altın alınıp alınmayacağının takdirinin mahkemeye ait bulunduğu, Sürekli(daimi) iş göremezlik zararına ilişkin olarak; Aktüeryel yönteme göre; Sürekli iş göremezlik dönemine ait %14,3 maluliyet oranı ile ilgili maddi zararının 5 74.910,81 TL, Progresif rant yöntemine (9610 artış ve 610 iskonto) göre; Sürekli iş göremezlik dönemine ait %14,3 maluliyet oranı ile ilgili maddi zararının 5 99.222,54 TL. Olduğu, davacının maddi zararlarının her iki seçenekte de poliçe limitleri içinde kaldığı, davalının 04.08.2014 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenemediği, sigortalı aracın kullanım şeklinin hususi gözükmesi nedeniyle avans faizi talebine ilişkin takdirin Mahkemeye ait bulunduğu belirtilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi; davacı vekili 16/07/2021 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu 96.222,54-TL’ye artırdığını bildirmiş, dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Temerrüt ve faiz yönünden ise; davaya konu edilen zarar doğurucu haksız fiil, trafik kazası şeklinde gerçekleşmiş olup, haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Ancak haksız fiil faili olan sürücünün eylemi sonucu oluşan zararla ilgili, araç işleteninin sorumluluğunu teminat altına alan trafik sigortacısının, 2918 sayılı KTK’nun 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve sigortacının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı tarafın, davadan önce başvurusunun bulunmadığı durumda ise, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Aynı zamanda söz konusu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına göre davacının alacağının tamamına temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmekte olduğu gibi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15535 Esas 2019/7234 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyulan Yargıtay ilamı kapsamı itibari ile 12/06/2014 tarihinde davacı ile davalı sigortacının sigortalısı arasında trafik kazası meydana geldiği, davacının malul kaldığı, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunmadığı, sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığı, mahkememizce tarafların tüm delilleri toplandığı, mahkememizce alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli kusur raporunda davacının %25 dava dışı sigortalının %75 kusurlu olduğunun bildirildiği, alınan maluliyet raporunun ise bozma ilamı doğrultusunda Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre rapor alınmak üzere, ATK Genel Kurulu’na gönderildiği, 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin sadece Ek-1 bölümünde yapılan değişiklikler içerdiği, Ek-3 ve diğer cetvelleri, meslek grupları bölümünü içermediği, dolayısıyla 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile sadece beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğine (hangi hastalık ve arızaların malulen emeklilik kriterlerine uyduğu) ilişkin değerlendirme yapılabileceği, bu nedenle söz konusu yönetmeliğe göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemeyeceği, ancak ATK 14/09/2015 nöroloji muayene ve ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 06/01/2016 tarihli raporu değerlendirilmek suretiyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı yönetmeliğe uygun olduğu, davacının maluliyetinin belirlendiği, dosyanın aktüerya raporu alınmak üzere aktüerya bilirkişisine tevdii edildiği, bilirkişi raporunun kaza tarihi esas alınarak TRH-2010 yaşam tablosuna göre ve prograsif rant yönteminin uygulanması ile düzenlendiği, bu hali ile davacının tazminat talep edebileceği, davacının gelir hesabının asgari ücret esas alınarak yapıldığı, alınan aktüerya raporuna tarafların itirazının olmadığı, rapor doğrultusunda talebini artırdığı, davacının sigorta şirketine başvurusu bulunmadığından temerrüdden bahsedilemeyeceği, dava konusu aracın ticari olmaması somut olayın haksız fiilden kaynaklanması nedenleriyle davacının yasal faiz talep edebileceği, davacının belirsiz alacak davası olarak açtığı, tazminata dava tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 99.222,54-TL sürekli işgöremezlik tazminatının dava tarihi olan 04/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine;
2-Alınması gereken 6.777,89-TL harcın, peşin alınan 354,20-TL (25,20-TL 19/12/2014 tarihli peşin harç+329,00-TL 16/07/2021 tarihli ıslah harcı) harçtan mahsubu ile bakiye 6.423,69-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 25,20-TL başvurma harcının ve 329,00-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.598,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 1.173,35-TL Adli Tıp Kurumu faturası bedelinin (12/02/2016 tarihli ATK faturası için 611,35-TL, 31/12/2020 tarihli ATK faturası için 562,00-TL) davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 13.376,14-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün yasal süresi içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır