Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/287 E. 2022/543 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/287 Esas
KARAR NO : 2022/543
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ : 29/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan … davalı şirketin %16,65, … %16,65 payına sahip iken davalı şirket almış olduğu 09.05.2013 tarih ve 2013/3-4 sayılı yönetim kurulu kararı ile ıskat kararı aldığını, alınan bu ıskat kararının geçersizliğinin ve paylara ilişkin hak sahipliğinin devam ettiğinin tespiti için … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve derdest olduğunu, davalı şirketin 2016-2017 ve 2018 yıllarına ilişkin yıllık olağan genel kurul toplantısı 03.02.2020 tarihinde gerçekleştirildiğini, toplantıda alınan 3, 4, 5, 7 ve 8 numaralı kararlar kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu,
3 no.lu genel kurul kararının yıllık faaliyet raporu başlığı taşıyan ancak hiçbir yönetim kurulu üyesinin imzasını taşımayan belgeler sunulduğundan, üzerinde müzakere edilecek bir faaliyet raporu bulunmaması nedeniyle 3. Gündem maddesinin iptalini,
4 no.lu genel kurul kararının davalı şirketin onaylanan mali tablolarında hayatın olağan akışına ters durumlar olması, yönetim kurulu başkanının şirket yönetimine hakim olmaması veya birtakım bilgileri davacılardan saklama amaçlı sorulara cevap vermemesi, özel denetçi marifetiyle şirket kayıtlarının incelenerek soruların cevaplanması talebinin reddedilmesi eşit işlem ilkesine aykırı hareket edilerek davacıların zarara uğratılması nedeniyle 4. Gündem maddesiyle bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın iptalini,
5 no.lu genel kurul kararının 2016-2017-2018 yıllarına ait davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile oylandığını ve davacılar hariç diğer ortakların oylarıyla ibra kararı alındığını, TTK 436. Maddeye göre yönetim kurulu üyelerinin oy haklarını kullanamayacaklarını, kendi ibralarında oy kullanmazken diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası esnasında oy kullanıldığından iptalini,
7 no.lu genel kurul kararının 2016-2017 ve 2018 yıllarına ait faaliyet sonuçlarının zararla tamamlandığı bu nedenle kar dağıtımı yönünde karar alınmasına mahal bulunmadığına ilişkin karar alınmışsa da şirketin bütün ticari faaliyetinin kira geliri elde etmekten ibaret olmasına rağmen 4 yıl içinde 53.608.545,13-TL gidere katlanmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının 29.08.2012 tarihinde sermayesini 17,5 milyon TL den 41 milyon TL artışla 58,5 milyon TL’ye çıkartılması kararı alındığını, kararın Yargıtay tarafından bozulmakla halen derdest olduğunu, gerçek şirket karının gizlenmesi ve muhasebe hileleri ile zarar etmiş gibi gösterilerek davacıların temettü geliri elde etmeleri önlendiğinden iptalini ve gerçek şirket karının mahkemece bilirkişi marifetiyle belirlenmesi gerektiğini,
8 no.lu genel kurul kararının yönetim kurulu üyelerine yetki verilmesine ilişkin olup, davalı şirketin Kazakistan uyruklu yönetim kurulu üyesinin İngiltere’de kurulu off-shore şirket üzerinden gerçeğe dayanmayan hizmet alımları yapılmış gibi gösterilmek suretiyle para transferleri yaptığını, bu ortağa yapılan ödemelerin ortaklar arasında eşit işlem ilkesine ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açma süresi bakımından, kanun koyucu üç aylık hak düşürücü süre belirlendiğini, iptal davası açılması bakımından kesin süre kabul edilmesinin nedeni, alınan genel kurul kararları bakımından bir an önce hukuki durumun kesinleşmesinin istenmesi olup ancak huzurdaki davanın kanunda öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarına göre de genel kurul kararının iptali davası süresinde açılmadıysa ilgili kararlar kanuna, ortaklık ana sözleşmesine veya objektif iyi niyet kuralına aykırı olsa dahi geçerliliğini sürdürerek iptal davasına konu olamayacağını, mahkemece bu hususun dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini,
03.02.2020 tarihli genel kurul toplantısından 15 gün önce şirketin yıllık faaliyet raporları şirket merkezinde ortakların incelemesine hazır edilmiş, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkını kanuna uygun şekilde kullanmasına müsaade edildiğini, ayrıca, davacıların huzurdaki davayı takip eden vekili sayın Av. …’nin talebi üzerine dava konusu genel kurul toplantısından 10 gün önce ilgili yıllara ilişkin finansal tablolar ve 3 gün önce ise yönetim kurulu faaliyet raporları e-posta ile de kendisine ayrıca gönderildiğini, Davacıların bu hakkını kullanmayarak genel kurul toplantısına katılması ve bu toplantıda haksız ve mesnetsiz sorularla toplantıyı meşgul etmesi ve genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini istemesi haksız ve kötüniyetli olduğunu,
Toplantı gündemine uygun olarak 3 numaralı karar ile yıllık faaliyet raporları müzakereye açılmakla yıllık faaliyet raporları ana sözleşmeye ve hukuka uygun olup, iptalini gerektiren herhangi bir neden bulunmadığını,
4 numaralı karar ile finansal tablolar müzakere edilmiş ve 2016- 2017 – 2018 yıllarına ilişkin finansal tablolar oy çokluğu ile kabul edildiğini, finansal tablolar ile ilgili dava dilekçesinde sorulan sorular TTK’nın 437. maddesi kapsamında nitelendirilebilecek olup işbu dava konusunu oluşturmadığını, m
Davacıların şirketin pay sahipleri olmalarına rağmen şirketin iş ve işlemleri ile şirketin en önemli ticari faaliyetini oluşturan kira ilişkisinin tarafı olan kiracısına dair tüm Türkiye’de gündem olmuş bir konudan bihaber olduğunu, Yükseköğretim Kurulu’nun (“YÖK”) yaptığı denetimler sonucunda …’daki … Üniversitesi’nin geçici tedbir olarak faaliyet izninin durdurulması kararlaştırılmış olup, Yükseköğretim Genel Kurulu 12.05.2016 tarihli oturumunda Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 25. maddesinin d fıkrasının 2. bendinde belirtilen ’Vakıf yükseköğretim kurumlarının eğitim öğretim ile idari, mali ve ekonomik faaliyetlerinin gözetim ve denetimi ile inceleme ve soruşturma faaliyetlerine kasten engel olunması’ fiilinin işlenmesi nedeniyle Haliç Üniversitesi’nin yönetiminin bu üniversitenin garantörü olan İstanbul Üniversitesi tarafından geçici olarak devralındığını, 2016 yılının ilk 8 ayında her türlü çabaya rağmen hiçbir kira tahsilatı yapılamadığı, herkesin malumu olduğu üzere üniversitenin içinde bulunduğu finansal durum göz önüne alındığında söz konusu tahsilatın tam ve eksiksiz olarak yapılmasının mümkün olmadığı ve iş bu kira alacaklarına ilişkin olarak üniversite aleyhine icra takibi yapılamayacağı/mallarının haczedilemeyeceğinden ötürü yeni gelen yönetimle bir anlaşma yapılarak hiçbir tahsilat yapılamaması yerine mevcut kira alacaklarında indirim yapılmış ve ancak bu sayede şirket uzunca bir süre tahsil edemediği işbu kira alacaklarının yapılan protokol ile tahsilini sağladığını, bu şekilde şirketin daha büyük zarara uğraması engellenmiş ve mevcut koşullara göre verilmesi gereken ticari karar verildiğini,
Davacılar tarafından 2016-2017-2018 yıllarına ait Şirket bilançolarının “Stoklar Ana Hesap” grubu altında “Verilen Sipariş Avansları Hesabında” isim ve unvanı davacılarca bilinmeyen kişi/lere mal, hizmet alımı için 1.951.856,70 TL tutarında ödeme yapıldığı ancak 3 yıl boyunca kronik olarak hesapta durduğu ve faiz işletilmediği iddia edilmekte ise de bu tutar esasından davacıların da taraf olması sebebiyle çok iyi bildiği İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 2014/104 Esas (yeni dosya numarası 2020/7 E.) numaralı dosyada verilen kararın temyiz edilmesi için ödenen temyiz harcına ilişkin olduğunu, Yargıtay tarafından verilecek karara göre tutarın iadesi söz konusu olduğundan, Mahkemece takdir edileceği üzere fiiliyatta bu şekilde olmaktadır, yukarıda belirtilen sebep nedeniyle tutar giderleştirilmemiş olduğunu,
şirketin bilançolarında ertelenmiş vergi borcu bulunduğu iddia edilerek bu borcun yeterli kaynaklar olmasına karşın neden vadesinde ödenmediği sorulmaktaysa da vadesi geçmiş, ertelenmiş veya taksitlendirilmiş vergi ve diğer yükümlülükler hesabında 2016 – 2017 – 2018 yıllarında bulunan tutarların mahiyeti 6736 sayılı Kanun ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun nezdinde yapılandırılan kamu borçları olduğunu, açıklanan olaylar sonucunda müvekkil şirketin kira bedellerinin tahsil edilememesi ancak buna karşın kira faturalarının düzenlenmesi nedeniyle KDV ve Kurumlar Vergisi borçları doğduğunu, 2016 yılının ilk 8 ayında herhangi bir kira tahsilatı yapılamadığından ve ilgili borçlar bakımından şirketin yeterli kaynağı olmadığı için ödeme yapılamadığından 2016 yılında yasalaşan 6736 sayılı Kanun doğrultusunda ilgili dönemde vadesi geçmiş olan borçlar kanun çerçevesinde verilen haklar nezdinde yapılandırıldığını,
Her ne kadar dava dilekçesinde Şirket tarafından ücret ödenen şahıslar olduğu iddia edilmiş ve şaibeli bir tablo çizilmek istenmişse de ilgili ücret ödemeleri yasaya uygun şekilde kayıt altında yapıldığını, Şirket tarafından 2016 yılında, … ve … ’a, 2017 ve 2018 yıllarında ise … ve … ye ücret ödendiğini, Davacı taraf dava dilekçesinde her ne kadar bu şahısların şirket ortaklarından … ‘ın, şahsi işlerinde çalıştırması nedeni ile ücret ödenip ödenmediği gündeme getirerek Müvekkili Şirketi zan altında bırakmaya çalışmışsa da belirtilen şahısların … ’ın şahsi işlerinde çalıştığı iddiası mesnetsiz ve gerçek dışı olup, ilgili kişiler müvekkil şirketin Finansman Yöneticisi ve Yönetim Kurulu Danışmanı olarak görev yaptığını, … ise şirkette İnşaat Mühendisi olarak görev aldığını, bu kişilere müvekkil şirket tarafından 2016/2017/2018 yıllarında toplam 290.600 TL net ücret ödemesi yapıldığını,
03.02.2020 tarihli Genel Kurul toplantısında toplantı gündemine uygun olarak 5 numaralı karar ile yönetim kurulu üyelerinin ibrası müzakere edilmiş 2016- 2017 – 2018 yıllarına ilişkin yönetim kurulu üyeleri oy çokluğu ile ibra edildiğini, söz konusu karar kanuna, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olup, iptalini gerektiren herhangi bir neden bulunmadığını,
müvekkil şirkette, şirket ihtiyacına binaen kanun hükümlerine uyularak sermaye artırımına gidilmiş, davacıların da bu konuda oy kullanmaları sonucu sermaye artırım kararı alınmış, akabinde sermaye artırımı nedeni ile yeni pay alan davacılar gerekli ödemeyi yapmamış ve bu nedenle yine kanun hükümleri çerçevesinde ıskat edilmiş olduğunu,
Iskat yasa ve usule, ana sözleşmeye uygun olarak kanuni gerekçelerle yapılmakla dolayısıyla ıskatın bir sonucu olarak davacıların pay sahipliği sona ermiş bulunduğunu, ayrıca ıskat ile ilgili olarak işbu davanın Davacıları tarafından açılmış … Asliye Ticaret Mahkemesi önünde 2014/… E. sayılı dava derdest olup ıskat huzurdaki davanın konusu edilen işbu olağan genel kurul toplantısının hiçbir şekilde gündemi olmadığını ve ayrıca genel kurulda karar almaya engel bir durum da teşkil etmediğini, dolayısıyla, bu davanın da konusu olamayacağı gibi huzurdaki davadan tamamen ilgisiz olduğunu,
Gündemin 7. maddesine ilişkin yapılan müzakere sonucunda; kâr payı dağıtımına ilişkin alınan karar kanunlara, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olup iptalini gerektiren herhangi bir neden söz konusu olmadığını, 03.02.2020 tarihli genel kurul toplantısında şirketin mali ve finansal tabloları göz önünde bulundurularak kar payı dağıtılmamasına karar verilmekle işbu karar hayatın ve ticaretin olağan akışına ve hukuka uygun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mali müşavir ve konu uzmanı bilirkişi heyetinin 14/07/2021 tarihli 24 sayfadan ibaret bilirkişi raporunda özetle; incelenen davalı şirketin 2016-2017-2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğunu, dava konusu genel kurul toplantısının yönetim kurulu yılık faaliyet raporlarına ilişkin 3. Gündem maddesi kapsamında alınmış olumlu ya da olumsuz bir genel kurul kararı bulunmadığı, bu nedenle mevcut olmayan bir kararın iptalinin değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, Davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmeleri konusunda 5 numaralı gündem maddesi altında alınmış kararlara ilişkin olarak;
25.02.2016 tarihine kadar görev yapan … , … , … … ‘in bu tarihe kadar olan faaliyetlerinden ibralarına ilişkin yapılan ayrı ayrı oylamaların TK m. 436 hükmüne aykırılık teşkil etmediği, dolayısıyla bu kararların iptalinin mümkün olmadığı,
25.02.2016 tarihinde yönetim kurulu üyesi seçilen …, … ve … ın 2016’nın kalan ayları ile 2017 ve 2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin ayrı ayrı yapılan oylamaların ise TK m. 436’ya aykırılık teşkil ettiği, dolayısıyla söz konusu ibra kararlarının iptali gerektiği,
Davalı şirket genel kuruül toplantısında alınmış 4, 7 ve 8 numaralı kararlarda TK m. 445 uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı bir yan bulunmadığından, alınan kararların geçerli olduğu belirtilmiştir.
Mali müşavir ve konu uzmanı bilirkişi heyetinin20/05/2022 tarihli 15 sayfadan ibaret bilirkişi ek raporunda özetle; 14.07.2021 tarihli kök raporda değiştirilecek bir husus bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.
Dava, 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait 03.02.2020 tarihli genel kurulun 3, 4, 5, 7 ve 8 no.lu kararların iptali istemine ilişkindir.
Genel kurul kararlarının iptal sebepleri Türk Ticaret Kanunu 445. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre 446. maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, iptal davası açabilecektir. Yine aynı Kanunun 446. maddesinde ifade edildiği üzere, toplantıya katılsın yada katılmasın, çağrının usulüne göre yapılmadığını ve bu aykırılığın genel kurul kararı alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri bunu iptal davasına konu edebilecektir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; 6102 sayılı TTKnın 446/1-a maddesi gereğince toplantıda hazır bulunan ortağın alınan karara red oyu vermesi ve oylamadan sonra da muhalefetini tutanağa geçirmesi dava şartı olup mahkemece resen gözetilir. Davalı şirketin 03/02/2020 tarihli genel kurul tutanağı incelendiğinde davacıların iptali talep edilen 3, 4, 5, 7 ve 8 no.lu gündem maddelerindeki kararlara karşı olumsuz oy vermiş olup ayrıca muhalefet şerhi sunduğundan dava şartlarında eksiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.
Genel Kurul gündeminin 3. Maddesi; 2016-2017-2018 yıllarına ait yönetim kurulu yıllık faaliyet raporlarının müzakereye açılmasına ilişkin olup, davacıların Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu usulüne uygun hazırlanmadığını, faaliyetlerin açık ve net ortaya koyulmadığını, üzerinde müzakere edilecek bir faaliyet raporu bulunmaması gerekçesi ile iptali talep edilmiştir.
Toplantı tutanağında söz konusu gündem maddesinin müzakereye açıldığı belirtilmekle yetinilmiş, oylama yapıldığına ya da oylama sonucuna ilişkin bir ibareye yer verilmemiştir. Herhangi bir kabul ya da ret kararı mevcut değildir. Mevcut olmayan bir kararın iptalinin talep edilmesi ya da iptalini gerektiren şartların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi hukuken mümkün olmadığından yıllık faaliyet raporunun tüm yönetim kurulu üyeleri tarafından imzalanmadığına ilişkin itirazın değerlendirilmesi de mümkün bulunmamakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Genel Kurul gündeminin 4. Maddesi; 2016-2017-2018 yıllarına ait finansal tabloların müzakereye açılmasına ilişkin olup, davacılar tarafınca şirket bilançoları, kamu borcu, vergiler ve genel yönetim giderleri hakkında bir kısım sorular yöneltilmiş ise de yönetim kurulu üyesi … in gerekli araştırma yapıldıktan sonra yazılı cevap verileceğini beyan ettiği, bunun üzerine davacıların şirkete özel denetçi atanması talebinde bulundukları ve oy çokluğu ile reddedilerek, yine oy çokluğu ile genel kurulda finansal tabloların kabul edildiği görülmüştür.
TTK 515/1 maddesi gereğince anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılması gerektiği, aksi halde bu bu tablo raporlar dikkate alınarak yapılan ibranın hukuki geçerliliği bulunmadığı, dava konusu olayımızda da … 500.000 USD’nin (2.995.100 TL) neden para gönderildiğinin bilirkişilerce muavin defterde de inceleme yapılmasına rağmen tespit edilemediği, bu durumun finansal tabloların, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılması gerekliliğine aykırı olduğu anlaşılmış ve finansal tabloların kabulüne ilişkin bu kararın iptaline karar verilmiştir.
Genel Kurul gündeminin 5. Maddesi; davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin 2016-2017-2018 hesap dönemine ilişkin faaliyetlerinin ibrasına ilişkin olup, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin oy çokluğu ile ibra edildikleri, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları görülmüştür.
TTK 436/2 uyarınca şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları hüküm altına alınmıştır, buna göre yönetim kurulu üyeleri, oylama ayrı ayrı yapılsa dahi diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy kullanamazlar.
Somut uyuşmazlıkta davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin oylamalar 2016, 2017 ve 2018 yılları için her bir yönetim kurulu üyesi bakımından ayrı ayrı yapılmıştır. Ne var ki, yönetim kurulu üyelerinden bir kısmı aynı zamanda pay sahibi sıfatını haiz olup, sadece kendilerinin ibra edilmesine ilişkin kararların oylamalarına katılmamış: bununla birlikte, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanmışlardır. TK m. 436’ya aykırı bu durumun, söz konusu ibra kararlarının iptali sonucunu doğurabilmesi için, yukarıda açıklandığı üzere, TTK m. 436’ya aykırı kullanılan oyların bu ibra kararlarının sonucunu etkilemiş olması gerekir. Buna göre her bir yönetim kurulu üyesinin ilgili yıla ilişkin ibra oylaması ayrı ayrı incelenmekle;
-25.02.2016 tarihinde yönetim kurulu üyesi seçilen …’nin 2016’nın kalan ayları ile 2017 ve 2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin ayrı ayrı yapılan oylamalara, aynı zamanda pay sahibi olan diğer yönetim kurulu üyeleri … ve … ın da katıldıkları oylama sonucundan anlaşılmaktadır. Söz konusu kişilerin “20.016.668” olan toplam oy sayısının, “5.833.332 ret oyuna karşılık 23.416.668 kabul” şeklindeki mevcut oy dağılımı içinde ibra kararının alınmasında etkili oldukları görülmektedir. Bu nedenle, 25.02.2016 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyesi International … ‘nin 2016-2017-2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin oylamalar TTK m. 436’ya aykırı olup, işbu ibra kararlarının iptali gerekir.
-25.02.2016 tarihinde yönetim kurulu üyesi seçilen … ın 2016’nın kalan ayları ile 2017 ve 2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin ayrı ayrı yapılan oylamalara, aynı zamanda pay sahibi olan diğer yönetim kurulu üyeleri … ve … de katıldıkları oylama sonucundan anlaşılmaktadır. Söz konusu kişilerin “39.516.665” olan toplam oy sayısının, “5.833.332 ref oyuna karşılık 42,916.665 kabul” şeklindeki mevcut oy dağılımı içinde ibra kararının alınmasında etkili oldukları görülmektedir. Bu nedenle, 25.02.2016 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyesi … …’ın 2016-2017-2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin oylamalar TTK m. 436’ya aykırı olup, işbu ibra kararlarının iptali gerekir.
-25.02.2016 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyesi …’nin 2016’nın kalan ayları ile 2017 ve 2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin ayrı ayrı yapılan oylamalara, aynı zamanda pay sahibi olan diğer yönetim kurulu üyeleri … … ve … ‘nin de katıldıkları oylama sonucundan anlaşılmaktadır. Söz konusu kişilerin “39.000.001“ olan toplam oy sayısının, “5.833.332 ref oyuna karşılık 42.400.001 kabul” şeklindeki mevcut oy dağılımı içinde ibra kararının alınmasında etkili oldukları görülmektedir. Bu nedenle, 25.02.2016 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyesi … nin 2016-2017-2018 yılı faaliyetleri için ibrasına ilişkin oylamalar TTK m. 436’ya aykırı olup, işbu ibra kararlarının iptali gerekir.
Hem tüm dava konusu ibralara gerekçe olarak hem de aynı zamanda pay sahibi olan diğer yönetim kurulu üyelerinin diğerlerinin ibralarında oy kullanmış olmalarına ilişkin yukarıdaki iptale ek gerekçe olarak ; finansal tabloların kabulü kararı iptal edilmiş olup, finansal tabloların iptali sebebi, bu tabloların denetlenememesi olmakla dava konusu tüm ibra kararlarının iptaline karar verilmiştir.
Genel Kurul gündeminin 7. Maddesi; Kar dağıtımının görüşülmesine ilişkin olup, hissedarlardan … tarafından şirketin geçmiş yıl zararları olması dolayısıyla kar dağıtılmaması teklif edildiği, dağıtılacak kar bulunmadığı anlaşıldığından yapılan oylama sonucunda 52.,666.667 kabul oyuna karşılık 5.833.332 ret oyu ile ve oy çokluğu ile kar dağıtılmamasına karar verildiği, davacıların karara muhalif oldukları ve davacıların temettü geliri elde etmeleri önlendiğinden iptali istenilmiştir.
Mahkememizce alınan denetime ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere şirketin geçmiş yıllar zararları toplamı, geçmiş yıllar karları toplamından fazla olduğundan, yürürlükteki mevzuata göre de geçmiş yıllar zararları mahsup edilmeden kar dağıtımı yapılamayacağı dikkale alındığında, şirketin dağıtılacak karının bulunmadığı, bu anlamda alınan kararın yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Genel Kurul gündeminin 8. Maddesi; Yönetim Kurulu üyelerine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 395. ve 396. maddeleri uyarınca yetki ve izin verilmesine ilişkin olup, 52.666.667 kabul oyuna karşılık 5.833.332 ret oyu ile ve oy çokluğu ile yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddeleri kapsamında yetki ve izin verilmesi kabul edildiği, davacıların muhalif oldukları ve ortaklar arasında eşit işlem ilkesine ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle kararın iptali talep edilmiştir.
TTK 395.maddede anonim şirkette yönetim kurulu üyelerine şirketle, kendi adına veya başka bir kişinin temsilcisi sıfatıyla herhangi bir işlem yapmayı yasaklamıştır. Ancak yine aynı maddede genel kurula, yönetim kurulu üyeleri için konan ortaklıkla işlem yapma yasağını kaldırma yetkisi tanınmıştır. Genel kurul yasak işlemlerin yapılmasına izin verebileceği gibi, yapılmış bir işleme icazet de verebilir. TK m. 396’da ise anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağı düzenlenmiş olup, bu halde de, genel kurulun yönetim kurulu üyelerine alacağı bir kararla önceden izin vermesi mümkün olduğu gibi, genel kurul yapılan bir işleme sonradan icazet de verebilir. Yani davalı şirkette yönetim kurulu üyelerine TK m. 395 ve 396 uyarınca genel kurul tarafından önceden izin verilmesi hususu kanunda açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca dosyada mevcut yönetim kurulu yıllık faaliyet raporları uyarınca, söz konusu iznin davalı şirket genel kurulu tarafından 25.02.2016 tarihli genel kurul toplantısında da verildiği, yönetim kurulu üyelerinin bu izne rağmen bu konularda herhangi bir işlem yapmadıkları görülmektedir. Şu halde, söz konusu kararın alınmasında TK m. 445 uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı bir yan bulunmadığından, alınan kararın geçerli olduğu değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenlerle sonuçta aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine
Davalı şirketin 03/02/2020 tarihinde yapılan 2016-2017 ve 2018 yıllarına ait Olağan Genel Kurul toplantısında alınan;
3 nolu yıllık faaliyet raporlarına ilişkin karar olduğu iddiasında, iptali gereken bir karar bulunmamakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına
4 nolu 2016 -2017-2018 yıllara ilişkin finansal tablolara ilişkin kararın iptaline,
5 nolu yönetim kurulu üyelerinin ibrası kararının iptaline,
7 nolu kar dağıtımına ilişkin kararın iptali talebinin reddine,
8 nolu TTK 395 ve 396 gereğince yetki verilmesine ilişkin kararın iptali talebinin reddine
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 80,70-TL ilam harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 33,30-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin harç ve 54,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 108,80-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 9.200,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 4.889,50-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 1.955,80-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.29/09/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”