Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/263 E. 2022/5 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/263 ESAS
KARAR NO :2022/5

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/09/2014
KARAR TARİHİ:06/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; yurt içinde “…” ve “…” markası ve logosu altında petrol ürünlerinin satış ve dağıtımını sözleşmeli bayileri ile geniş çapta yapmakta olan müvekkili ile davalı şirket arasında 15.09.2010 tarihli protokol ile 21.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket ile sözleşmelere konu istasyonun kurulu olduğu taşınmazın malikleri arasında da 04.10.2010 tarihli kira sözleşmesi imzalandığını,bayi olan şirketin istasyona ait yasal izin ve ruhsatlar ile bayilik lisansını alıp istasyonda yakıt satışına başlamasından sonra müvekkili şirket tarafından; davalının kestiği 01.11.2010 tarih … nolu faturaya istinaden davalıya 11.11.2010 tarihinde 141.600,00-USD (120.00,00 USD + KDV) davalının kestiği 12.05.2011 tarih … nolu faturaya istinaden davalıya 16.05.2011 tarihinde 100.000,00-USD + KDV = 118.000.00-USD’nin kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiği tarihteki kura göre hesaplanan 167.253,20-TL karşılığı davalının kestiği 17.08.2011 tarih … nolu faturaya istinaden davalıya 25.08.2011 tarihinde 100.000,00-USD+KDV =118.000,00-USD’nin kira sözleşmesinin tapuya şerh edildiği tarihteki kura göre hesaplanan 167.253,12-TL karşılığı, olmak üzere davalıya işletme yatırım desteği olarak toplamda 320.000.00-USD ödendiğini, müvekkili şirket tarafından davalının işlettiği istasyonun iletişim altyapı kurulumunun masrafının da masrafı da karşılanmak üzere davalının istasyonu için 1.642,85-TL +KDV=1.938,56-TL duran varlık yatırım bedeli ödendiğini, davalı bayi şirketin sözleşme süresi sonuna kadar istasyonu faali bir durumda işletmekle ve tüketicilere müvekkili şirketin ürünlerini satmakla yükümlü olduğunu, bayilik sözleşmesinin 2. md. ilk paragrafında davalının akaryakıt istasyonunda münhasıran müvekkilinden satın alacağı ürünleri bulundurmak ve satmakla yükümlü olduğunu, bu hususa aykırı davranmasının müvekkiline sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı verdiğinin hususlarının düzenlendiğini, davalının protokol gereğince üstlenmiş olduğu istasyonun faaliyetinin kesintisiz devam ettirmesi yükümlülüğünü ancak müvekkilinden istasyonda faaliyetin devamını ağlayacak şekilde düzenli ve sürekli olarak ürün satın almak suretiyle yerine getirebileceğinin aşikar olduğunu, davalının, akaryakıt istasyonunun fiilen işletmeye başladıktan sonra bir süre müvekkilinden akaryakıt ve madeni yağ ürünleri satın alıp istasyonda sattığını ve sözleşmeyi ifa etmiş ise de bayilik sözleşmesinin süresinin bitmesine uzun bir süre varken 2013 yılı Ağustos ayında müvekkilinden ürün almayı bıraktığını ve istasyonda satış yapmayı durdurduğunu, bu hususun müvekkilinden satın aldığı ürünlere ait fatura kayıtlarının müvekkilinin ticari defter ve belgelerinde bilirkişi vasıtasıyla incelenerek tespiti sonucunda sabit olacağını, Protokolün 7. maddesine göre davalının ürün almayı bıraktığını ve istasyonda satış yapmayı durdurmuş olması karşısında protokoldeki taahhüdü gereğince müvekkiline 500.000,00-USD tutarında cezai şart ödemesi gerektiğinin açık olduğunu, davalının protokol ve bayilik sözleşmesindeki taahhütlerini yerine getirmemesinden dolayı müvekkilinin yoksun kalacağı kârı davalıdan talep edebileceğinin açıkça kararlaştırılmış olduğundan davalının son ürün aldığı tarihten kira sözleşmesi süresinin sonuna kadar ki dönemde müvekkilini yoksun bıraktığı kârı müvekkiline ödemekle yükümlü olduğunu, davalının ürün alımı yapmaması ve istasyonu tekrar faaliyete geçirmemesi üzerine müvekkili şirketin … 17. Noterliğinin 06.02.2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesini göndererek protokol ve sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, müvekkilinin ödediği peşin kira bedelinin, işletme yatırım desteğinin ve yatırım bedellerinin kira sözleşmesinin kalan süresine tekabül eden kısmının protokol hükmü gereğince geri ödenmesini ve ayrıca protokol hükmü gereğince doğmuş olan 500.000,00USD cezai şartın ve protokol hükmüne göre tahakkuk eden 539.979,08-TL kâr mahrumiyetinin ödenmesini davalıya ihtaren bildirdiklerini,davalıya 11.02.2014 günü tebliğ edildiğini işbu ihtarnameye rağmen müvekkiline bir ödeme yapılmadığını, açıklanan nedenlerle tüm açılmış ve açılacak yasal talep ve dava haklarına halel gelmemek ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve haklarının saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasında imzalanmış olan protokolün 7. maddesi hükmü gereğince doğmuş olan 500.000,00USD cezai şart alacağının 26.02.2014 temerrüt tarihinden fiili ödeme gününe kadar USD bazında 3095 sayılı kanunun 4/a maddesine göre işleyecek olan faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davalının Protokol Bayilik Sözleşmesi hükümlerini ifa etmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti alacağının belirsiz alacak davası kapsamında bilirkişi vasıtasıyla hesaplattırılıp miktarı tespit edildiğinde iddialarının genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilecek olan tutara göre ıslah yoluyla artırmak üzere şimdilik 20.000,00TL’sinin 26.02.2014 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; cezai şartın hukuka aykırı nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin mahvına neden olacak miktarda olduğunu, sözleşmelerde bayilik karşılığı bir takım yeni inşa işleri öngörüldüğünü, bunun karşılığında da müvekkili şirkete bir miktar avans verilmesinin kararlaştırıldığını, yeni inşa işlerine başlanıldıktan sonra ise davacı şirketin bu işlerin kendi anlaşmış olduğu şirketlerde yüksek bedelle yapılması konusunda ısrarcı olduğunu ve yapılan inşa bedelinin müvekkiline sağlanan faydadan çok daha fazla olduğunu, bunun sonucunda da müvekkilinin 40 yıldır devam eden ticari hayatının sona ermesi sürecinin başladığını, bu nedenle davacı şirketin dava konusu bedelleri istemeye hakkı bulunmadığını, sözleşmedeki cezai şart maddesi de değerlendirildiğinde müvekkili şirketin bir başka şirket ile anlaşmadığını, ticari faaliyetlerini davacının sebep olduğu maddi zorluk sebebiyle sonlandırmak zorunda kaldığını, kira sözleşmesinin müvekkili ile birlikte taşınmazın o zamanki hissedarı … tarafından imzalandığını ve peşin kira bedeli olan 24.000USD oranında tarafların hesabına yatırıldığını, dolayısıyla taşınmazın kiralanmasından ve peşin alınan paradan, verilen irtifak hakkına ilişkin sözleşmeden benzinliğin diğer hissedarı …’ın da faydalandığının dikkate alınarak …’ın da davalı sıfatını taşıması gerektiğini,davacının müvekkilinden tazminat istediğini, her ne kadar sözleşmede faaliyetin “herhangi bir” sebeple durmayacağının belirtilmiş ise de burada kullanılan “herhangi bir” ifadesinin müvekkilinin mahvına neden olacağını, 40 yıldır faal olan müvekkili şirketin faaliyetini durdurma sebebinin, keyfi sebepler olmayıp kendileri tarafından yapılmasına karar verilen inşaat maliyetlerini yönlendirmeleri, müvekkili şirketi zora sokmaları, müvekkilinin mahvına neden olacak nitelikte sözleşme imzalatmaları ve bu taşınmazın diğer maliki …’ın kira borcu sebebiyle müvekkiline icra takibi yapması sonrası zor durumdan kurtulmak adına tek çare kredi olan müvekkili için bankaların müvekkili şirketin icra geçmişi sebebiyle kredibiletisinin ortadan kalmış olması olduğunu, tüm bunlar yokmuşcasına açılan davada tüm bu hususların dikkate alınmasını ve ona göre müvekkilinin sorumluluğunun tayin edilmesi gerektiğini, davacı şirketin dava dilekçesine kendisine ait malzemelerin iadesinden bahsetmiş ise de bu malzemelerin yarısının dava dışı …’a ait olduğu … Sulh Hukuk Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasıyla da sabit olduğunu, …’ında davacı şirkete karşı sorumlu olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddini, davacının dava konusu taleplerinin muhatabının taşınmazda, istasyonda ve kira sözleşmesinde yarı hissedar olan … olduğunun kabulü ile bu kişiye davanın yöneltilmesi konusunda davacının ihtar edilmesi veya dava konusu taleplerde bu oranda müvekkilinin sorumlu olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin … Esas, … Karar ve 18/05/2017 tarihli ilamı ile;
”…. Davacı protokol uyarınca kar mahrumiyetine ilişkin zarar ve 500.000-USD cezai şart talep etmiştir. Davalı ise sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirememesinin sebebinin davacı olduğunu belirterek savunmada bulunmuş ise de taraflar tacir olup, davalı basiretli tacir gibi davranması gerekmektedir. Bu nedenle davalının savunmalarına itibar edilmeyerek davalının davacıdan ürün almadığı davalınında kabulünde olup, davalının yükümlülüklerini getirmediği sözleşmeyi ihlal ettiği dosya kapsamına göre mahkememizin kabulündedir.
Davacı kar mahrumiyetine ilişkin bilirkişi kurulu en son alım tarihinden sözleşmenin bitim tarihine kadar olan sürede yani 27/08/2013-21.09.2015 tarihleri arasında 755 gün hesap yapılırsa davacı alacağının 139.628,52-TL olduğu ancak davacının aynı sektörde başka bir bayi bulma süresinin makul olarak 3 ay olduğu kabul edildiği takdirde davacının alacağının 16.644,10-TL olarak belirlenmiş olup, mahkememizce dosya içeriğine uygun ve yeterli bulunun bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının sözleşmenin son bulmasından sonraki tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde yeni bir bayii ile sözleşme imzalayacağı mahkememizce kabul edilerek davacının kar mahrumiyetine ilişkin zararının 16.644,10-TL olduğu anlaşılmakla, kar mahrumiyeti yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddine,
818 sayılı Borçlar Kanununun 161/3. maddesinde “hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” hükmü yer almakta olup, 6918 sayılı TBK 182/3 maddesinde aynı hüküm yer almış olup, 6762 TTK.nun 24.maddesinde ise “borçlu tacir ise kararlaştırılan cezai şartın indirilmesini isteyemez” hükmü bulunmaktadır. Aynı hüküm 6102 sayılı TTK’nın 22.maddesinde aynı hüküm tekrarlanmıştır. Ancak hem doktrinde hem de Yargıtay İçtihadlarında (özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.3.1974 gün 1053-222 sayılı kararı) borçlu tacir olsa dahi kararlaştırılan cezai şart borçlunun iktisaden mahvına neden olacak derecede ağır ve yüksek ise cezai şarttan indirim yapılabileceği kabul edilmiştir.
Alınan bilirkişi raporları, cezai şartın tamamına hükmedildiği takdirde davalının mahfına sebebiyet vereceği belirlenmekle ve mahkememizinde kabulünde olmakla, protokolde belirlenen cezai şart alacağının 9/10 oranında indirim yapılarak cezai şart alacağına ilişkin davanın bu oran üzerinden kabulüne, mahkememizce takdir indirimi yapıldığı için davalı lehine red olan cezai şart alacağı kısmı üzerinde vekalet ücreti takdir edilmemesine” karar verildiği, Mahkememizin kararının davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf edildiği,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2017/4540 Esas, 2020/1061 Karar ve 11/06/2020 tarihli ilamı ile;
”İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasındaki 15.09.2010 tarihli protokol ve 21.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ihtilafsızdır. Mahkemece, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılmış, bu hususta davalı yanca da istinafa başvurulmamıştır. Sözleşmede fesih halinde kar mahrumiyetinin nasıl hesaplanacağına ilişkin açık hüküm mevcut değildir. Kar mahrumiyeti yönünden davacı, davalının ürün alımını bıraktığı tarihten sözleşmenin sona erme tarihine kadar hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre davacının o bölgede başka bayiliği ne kadar sürede tesis edebileceği saptanarak bu süre için kar mahrumiyeti hesaplanması gereklidir. Ancak mahkemece makul sürenin tespiti yönünden talimat mahkemesi aracılığıyla keşfen inceleme yapılarak bilirkişi incelemesi yapılması gerekliyken dosya üzerinden alınan bilirkişi raporuna göre belirlenen sürenin esas alınması yerinde değildir. (Y.19HD 2018-769, 2019-3452, 23.05.2019 tarihli 2018/689 E, 2019/5625 K, Yargıtay 11.HD 2004/13591, 2006/216,17.01.2006, Karar sayılı ilamları)
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, kabul edilen istinaf istemine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.” denilerek Mahkememizin kararının bozulduğu, dosyanın Mahkememizin 2020/263 Esas sırasına kaydedildiği anlaşıldı.
BAM kararı sonrası yapılan yargılamada Mahkememizin 24/12/2020 tarihli celsesi 1 numaralı ara kararı gereğince talimat mahkemesinden bilirkişi raporu aldırılmasına karar verildiği, bilirkişinin 01/09/2021 tarihli raporunda özetle;
”SONUÇ VE KANAAT:
25/06/2021 günü saat 09:00’da keşif icrası karar verilmiştir. Keşife mahkeme heyeti ile birlikte gidilmiştir.
* Yurtiçinde … ve … markası ile logosu altında petrol ürünlerinin satış ve dağıtımını sözleşmeli bayileri ile geniş çapta yapmakta olan davacı ile davalı şirket arasındaki 15.09.2010 tarihli protokol ile 21.09.2010 tarihli 5 yıllık bayilik sözleşmesi imzaladığını, sözleşmenin 21.09.2015 tarihinde sona ereceğini, davacı ile sözleşmelere konu istasyonun kurulu olduğu taşınmazın malikleri arasında da 04.10.2010 tarihli kira sözleşmesi imzaladığını,
* Davacının tutkunlar firmasına 30.10.2010 tarihinde tanzim etmiş olduğu fatura ile ticari ilişkinin başlamış olduğu, sunulan kayıtlar uyarınca 2010-2011-2012-2013 yıllarında mal alımlarının ve ödemelerinin mevcut olduğu ve en son tutkunlar firması tarafından 27.08.2013 mal alımını mevcut olduğu, bu tarihten sonra mal alımına ilişkin kayıt mevcut olmadığı, bu tarihten sonra denkleştirici kayıt yapılan tahakkuk işlemleri ve virman kayıtları olduğu görülmüştür.
* İlk mal alım tarihi olan 30.10.2010 ile son mal alım tarihleri arası olan 27.08.2013 yılları arasında firma toplam 1032 gün ticari faaliyetini sürdürmüştür.
* 27.08.2013 ile sözleşmenin son günü olan 21.09.2015 tarihleri arasında 755 gün olduğu tespit edilmiştir.
* Davalı … anonim şirketi ile davalı tutkunlar firması arasındaki anlaşmazlık Sözleşme tarihleri içindeki mal alımı durdurulduğu tarih olan 27.08.2013 tarihinde taraflar sözleşmeyi fesih etmek istediklerinde tesis kurulurken … firmasının taşınmaz üzerindeki yatırımlarının demontaj süreleri hesap edilmesi gerekmektedir. … firmasının tesiste kullanılmak üzere fitmanın taşınmazına kurumsal kimlik giydirme adı altında; Kanopi alım pompa üstü ve kolon giydirmesi, Fiyat panosu, Market alayım giydirmesi uygun görülen durumlarda oto yıkama servis ve restaurant alınları, Giriş ve çıkış levhaları, Promosyon direği işıklı ağaç, WC yönlendirme levhaları montajını yapmıştır. Ayrıca mekanik olarak; pompa otomasyon sistemi, market rafları, hava ve su saati ve projeye uygun revizyon pompa takılmıştır. Bu yatırımların taşınmaz üzerinden demontajı emsal firmalardan alınan ortalama süre olarak 15 (onbeş) gün olarak tespiti yapılmıştır. Tutkunlar firmasının yeni bayilik anlaşması için yeni bir anlaşma sağlama süresi ve diğer firma ziyaretleri ve uyuşma süresi olarak 25 (yirmibeş) gün olarak tespiti yapılmıştır. Yeni anlaşılan firma ile taşınmazın petrol satmaya kadar olan kanopilerin giydirilmesi, reklam panoları ve dispenserlerin aktif hale gelmesi ise ortalama 20 (yirmi) gün olarak tespiti yapılmıştır. Davalı …’un yeniden bayilik tesisi için makul sürenin toplam 60 (atmış) gün yani 2 (iki) ay olarak hesap edilmiştir. Takdir Mahkemenize ait olmak üzere, tarafımdan 4 (dört) sayfa 2 (iki) nüsha olarak tanzim edilen raporu, Yüce Mahkemenizin takdirlerine saygı ile arz ederim.” denilmiştir.
Dava, bayilik sözleşmesinin haklı feshi nedenine dayalı kar mahrumiyeti ve cezai şart istemlerine ilişkindir.
Davacı taraf davalının sözleşmeye uymadığı yükümlülüklerini yerine getirmediği beyan ederek, davalıdan kar mahrumiyeti ve sözleşmede belirlenen cezai şartı talep etmektedir. Taraflar arasında 15.09.2010 tarih ve 21.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalanmış olup, protokol ve sözleşme taraflar arasında imzaya ilişkin olmak üzere uyuşmazlık konusu değildir.
Taraflar arasında imzalanan 15.09.2010 tarihli protokolün 7. maddesinde “Bayi’nin, işbu protokoldeki maddelerden herhangi birine uymaması ya da yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirememesi durumunda, … protokolü tek taraflı olarak fesih hakkına sahiptir. Böyle bir durumda Bayi, …’in işbu protokole istinaden yaptığı tüm ödemeleri (kira, işletme yatırım destek ve yatırım bedelleri dahil) faizleriyle birlikte geri ödemeyi ve …’in verdiği tüm ariyet malzemelerini normal kullanımdan doğan yıpranma hariç kullanılabilir ve bakımlı bir halde …’e iade etmeyi kabul ayrıca …’e 500.000,-Usd ceza şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. …’in protokol ve bayilik sözleşmesi ve taahhütname hükümlerinin yerine getirilmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti ve cezai şarta ilişkin dava hakları mahfuzdur” belirlenmiştir.
Davacı protokol uyarınca kar mahrumiyetine ilişkin zarar ve 500.000-USD cezai şart talep etmiştir. Davalı ise sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirememesinin sebebinin davacı olduğunu belirterek savunmada bulunmuş ise de taraflar tacir olup, davalı basiretli tacir gibi davranması gerekmektedir. Bu nedenle davalının savunmalarına itibar edilmeyerek davalının davacıdan ürün almadığı davalınında kabulünde olup, davalının yükümlülüklerini getirmediği sözleşmeyi ihlal ettiği dosya kapsamına göre mahkememizin kabulündedir.
İstinaf kaldırma kararı doğrultusunda mahallinde keşif yapılarak davacının aynı sektörde başka bir bayi bulma süresinin 2 ay olduğu tespit edilmiş ise de daha önceki kararımız davalı tarafça istinaf edilmemiş olmakla kazanılmış hak dikkate alınarak 2 ay üzerinden hüküm kurulmuştur.
Davacı kar mahrumiyetine ilişkin bilirkişi kurulu en son alım tarihinden sözleşmenin bitim tarihine kadar olan sürede yani 27/08/2013 -21.09.2015 tarihleri arasında 755 gün hesap yapılırsa davacı alacağının 139.628,52-TL olduğu ancak davacının aynı sektörde başka bir bayi bulma süresinin makul olarak 3 ay olduğu kabul edildiği takdirde davacının alacağının 16.644,10-TL olarak belirlenmiş olup, mahkememizce dosya içeriğine uygun ve yeterli bulunun bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının sözleşmenin son bulmasından sonraki tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde yeni bir bayii ile sözleşme imzalayacağı mahkememizce kabul edilerek davacının kar mahrumiyetine ilişkin zararının 16.644,10-TL olduğu anlaşılmakla, kar mahrumiyeti yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddine,
818 sayılı Borçlar Kanununun 161/3. maddesinde “hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir” hükmü yer almakta olup, 6918 sayılı TBK 182/3 maddesinde aynı hüküm yer almış olup, 6762 TTK.nun 24.maddesinde ise “borçlu tacir ise kararlaştırılan cezai şartın indirilmesini isteyemez” hükmü bulunmaktadır. Aynı hüküm 6102 sayılı TTK’nın 22.maddesinde aynı hüküm tekrarlanmıştır. Ancak hem doktrinde hem de Yargıtay İçtihatlarında (özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.3.1974 gün 1053-222 sayılı kararı) borçlu tacir olsa dahi kararlaştırılan cezai şart borçlunun iktisaden mahvına neden olacak derecede ağır ve yüksek ise cezai şarttan indirim yapılabileceği kabul edilmiştir.
Alınan bilirkişi raporları, cezai şartın tamamına hükmedildiği takdirde davalının mahfına sebebiyet vereceği belirlenmekle ve mahkememizinde kabulünde olmakla, protokolde belirlenen cezai şart alacağının 9/10 oranında indirim yapılarak cezai şart alacağına ilişkin davanın bu oran üzerinden kabulüne, mahkememizce takdir indirimi yapıldığı için davalı lehine red olan cezai şart alacağı kısmı üzerinde vekalet ücreti takdir edilmemesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile kar mahrumiyetine ilişkin olmak üzere 16.644,10-TL’nın 26.02.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı cezai şart talebinin gerekçede açıklanacağı üzere 9/10 oranında indirim yapılarak 50.000-USD’nin 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca 26.02.2014 tarihinde tahsil tarihine kadar devlet bankalarının bu yabancı para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 8.685,21-TL karar ve ilam harcının 21.255,20-TL peşin harçtan düşümü ile artan 12.569,99-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana geri verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20-TL başvuru harcı, 21.255,20-TL peşin harç olmak üzere toplam 21.280,40-TL harçtan, davacıya geri verilmesine karar verilen 12.569,99-TL harcın düşümü ile kalan 8.710,41-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden,karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 16.028,69-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Kar mahrumiyeti yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince reddedilen meblağ üzerinden hesaplanan ve davalı lehine takdir olunan 15.633,23-TL nispi vekalet ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Red edilen cezai şart yönünden, davalı lehine ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yapılan 839,80-TL keşif harcı, 5.659,50-TL diğer giderler olmak üzere toplam 6.499,30-TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 663,93-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arda kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.06/01/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …