Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/171 E. 2022/624 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/171 Esas
KARAR NO : 2022/624
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2020
KARAR TARİHİ : 31/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin eczacı olduğunu, davalıdan uzun zaman ilaç ve sağlık ürünleri alımı yaptığını, müvekkilinin aldığı ürünler karşılığında 14 adet bono düzenlenerek davalı tarafa verildiğini, bono bedellerinin ise aralarında oluşan ödeme teamülüne uygun olarak parça parça bankaya yatırmak suretiyle ödediğini, ödeme miktarına uygun rakamlar tamamlandıkça davalı tarafından kambiyo senetlerinin 12 adetinin müvekkiline iade edildiğini, 15.09.2015 vadeli ve 01.10.2015 vadeli 2 adet bononln bedellerinin ise davalı şirkete ödenmesine rağmen, iade edilmediğini, davalının ticari defterleri incelendiğinde her iki bono bedelinin de ödenmiş olduğunun görüleceğini, davalı tarajça, kendi cari hesaplarındaki karmaşıklıktan ve mali açıktan yola çıkarak iade edilmemiş olan 2 adet bononun belli miktarı ile ilgili olarak müvekkili hakkında …. İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas (eski 2016/…E.) sayılı icra takibine girişildiğini ve müvekkilinin mağduriyetine neden olunduğunu, davalı tarafından, İzmir Tire ilçesinde bulunan bağımsız taşınmazın 1/2 hissesinin devir işleminin muvazaalı olduğu ileri sürülerek İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptali ve …. İcra Müdürlüğünün dosyasından satış istemi hususunda izin ve yetki verilmesine dair … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasından karar alındığını ve satış işlemlerine başlandığını, ihtilafın çözümü için arabulucuya başvurudan da sonuç alınamadığını, müvekkilinin davalıya kambiyo senetleri nedeniyle herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı tarafın bu durumu bilmesine rağmen hesaplarındaki karmaşıklığı nedeniyle açık gözüken miktarı müvekkilinden tahsil etmek istediğini, davalı şirketin muhasebe görevlileri ile yapılan görüşmeler ve varılan mutabakat nedeniyle icra takibine itiraz edilmediğini ancak bu durumun davalı tarafından bir fırsat olarak değerlendirildiğini, müvekkili ve müvekkili adına para yatıranlarca, davalıya verilmiş olan 14 adet senet karşılığında 1.330.493,72-TL’nin ödendiğini, müvekkilince 33.945,16-TL iade faturasının kesildiğini, bu durumda toplamda 1.364.428,16-TL’nin senet borcuna karşılık ödenmiş olduğunu, 14 kambiyo senet toplamının 1.371.089-TL olduğu dikkate alındığında ise, 6.660,84-TL’nin müvekkilince ödenmemiş olduğunun görüldüğünü, bu miktarın bahane edilerek keyfi biçimde iki adet senedi iadeden kaçınarak, müvekkilinden açıktan icra takibine konu alacağı tahsil yoluna başvurduğunu, davalıya ait … Bankası ve … hespaları ile ticari defterlerinin incelenmesinden herhangi bir alacağının bulunmadığının anlaşılacağını, açıklanan nedenlerle, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli davalının neden olduğu maddi ve manevi zararların tazmini ile ayrıca tazminatla yükümlendirilmesini, davanın devamı esnasında tahsil halinde, davanın istirdat davası olarak devamına, ve tahsil edilen paranın icra veznesinde girdiği ve tahsil edildiği tarihteki banka mevduatına uygulanan en yüksek ticari faiz ile istirdatına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı icra dosyası kapsamı dışında haksız haciz, kendi tasarruflarının iptal edilmesi ve bu kapsamdaki masraflara dair 1.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminat talebini miktar itibariyle 1 nolu celsede verilen ihtarat uyarınca açıklamıştır.
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanm hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın borcunun bulunmadığını ileri sürdüğünü, dava tarihi ve günümüz itibariyle söz konusu icra takibiyle ilgili alacağın devam ettiğini, davalının iddip ettiği bir ödemenin olmadığını, ödeme iddiasına ilişkin ispat yükünün davacıya ait bulunduğunu, huzurdaki davanın amacının icra dosyasından yapılacak gayrimenkul satışının engellenmesi olduğunu, davacının sürekli kötü niyetli olarak hareket ettiğini, vadesi gelen senetlerden hemen sonra maliki olduğu 3 gayrimenkulünü satmak suretiyle mal kaçırdığını, yapılan pasif gayrimenkul sorgusu neticesinde ortaya çıkan bu durumdan sonra … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasından açtıkların tasarrufun iptali davasının lehlerine sonuçlandığını ve nihayetinde de borçlunun muvazaalı olarak işlem yaptığının sübuta erdiğini, müvekkili şirketin ülkenin önde gelen ecza depolarından birisi olduğunu ve kurumsal bir yapıya sahip bulunduğunu, ticari ilişkilerinde de her işlemin kanunlara uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, buradan yola çıkarak, 12 senedin ödemesini yaptığını iddia eden ve yapılan ödemelere karşılık senetleri iade aldığını belirten davacıya, ödeme yapılmış olmasına rağmen geriye kalan iki senedin iade edilmemesinin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki davacının müvekkili şirketin muhasebecisinin yerine koyarak müvekkili şirket cari hesaplarındaki karışıklıktan bahsettiğini ve mali bir açıktan söz ettiğini, ancak buna karşılık olarak da müvekkili şirketin defterlerinin incelenmesi neticesinde iki bono bedelinin ödenmiş olduğunun görüleceğini belirttiğini, davacının kendi kayıtlarına bile güvenmediğini ve müvekkilinin defterlerini kanıt olarak gösterdiğini, bu iki çelişkili açıklamanın bile davacının işbu davayı süre kazanmak için açtığının açık ispatı olduğunu, açıklanan nedenlerle; haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddine ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce delillerin toplandığı, banka hesap hareketleri ve icra dosyasının celp edilerek, dosyamızın kapsamına alınmıştır.
Mahkememizce 19/03/2020 tarihli tensip zaptı gereğince davacı vekiline alacaklarının kalem kalem açıklamak üzere süre verildiği, davacı vekili 10/06/2020 tarihli dilekçesi ile manevi tazminat talebinin 5.000,00-TL olduğu, hem icra takibi kapsamındaki senetler yönünden borçlu olmadığını hem de takip ve hacizler nedeniyle masraf yaptığını, tasarruflarının iptal edilmesi üzerine masrafa katlandığını maddi tazminat talebinin bulunduğunu açıkladığı görülmüştür.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin 2019/… Esas sayılı takip dosyasından toplam 147.706,96-TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapıldığı, takibin kesinleştiği, davanın takipten sonra ikame edildiği anlaşılmııştır.
Bankacı bilirkişinin 25/01/2021 tarihli raporunda özetle; Davacının, … İcra Müdürlüğünün 2016/… Esas sayılı (sonrasında 2019/… E. sayılı) dosyasından ve takip dayanağı senetlerden kaynaklı asıl alacak niteliğindeki sorumluluğunun takipte talep edilen tutar kadar (137.937TL) olduğu, takibin kesinleşmiş olması nedeniyle de, davacının 28.04.2016 takip tarihi itibariyle davalı takip alacaklısına takipte talep edilen toplam 147.706,96 TL tutarında borçlu bulunduğu, tarafların hukuki değerlendirme gerektiren, iddia, sayunma ve delillerinin takdirinin Bilirkişilik Kanunu ve Yönetmeliğine istinaden Sayın Mahkemeye ait olduğu kanaat ve sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişinin 02/09/2021 tarihli raporunda özetle; Taraflarca incelemeye ibraz edilen 2015 yılı yasal defterlerin tasdikle ilgili yükümlülüklerinin kanuni sürelerinde yaptırıldığı, tarafların yasal defterlerinin 31.08.2015 tarihi itibariyle 0,75 kuruş haricinde örtüştüğü ve davacının davalıya cari hesap yönünden 59.826,25-TL ve dava konusu 2 adet senet yönünden 177.437,00.-TL olmak üzere toplamda 237.263,25-TL tutarında borçlu olarak göründüğü, davacı taraf huzurdaki davada 15.09.2015 vade tarihli, 133.149,00.-TL tutarlı ve 01.10.2015 vade tarihli 44.288,00.-TL tutarlı bonolar yönünden sadece 6.660,84TL borçlu olduğunu aşan kısım nedeniyle borçlu olmadığını, davalı taraf ise davacıdan 137.937,00.-TL tutarında (133.149,00.-TL tutarındaki bonoya dair davacının kısmi bir ödeme yaptığını bu bonodan kaynaklı olarak 93.649,00.-TL bakiye alacaklarının kaldığını, 44.288,00.-TL tutarındaki bono ile ilgili ödeme yapılmadığını beyan etmektedir) alacaklı olduğunu beyan ettiği, davacı tarafça 01.04.2021 tarihli dilekçe ve ekinde sunulan belgeler ile bankalar tarafından dosyaya gönderilen hesap ekstreleri incelendiğinde davacının 31.08.2015 tarihinden sonra davalıya toplamda (59.827444.288=) 99,327.-TL tutarında ödeme yaptığının anlaşıldığı, davalı taraf, davacı tarafça 15.09.2015 tarihinde yapılan ödemelerden 59.827,00.-TL ödemeyi cari hesap alacağına saydığı, 39.500,00.-TL tutarındaki ödemeyi ise 15.09.2015 vade tarihli 133.149,00.-TL bedelli bono bedelinden tenzil ettiğini, netice itibariyle hem dosya kapsamından hem de tarafların yasal defter kayıtlarından dava konusu 2 adet bono (75.09.2015 vade tarihli 133.149.-TL bedelli senetten bakiye 93.649,00.-TL ve 01.10.2015 vade tarihli 44.288.-TL bedelli senet) bedelini davacının ödediği yönünde bir tespit yapılamadığı hususu bildirilmiştir.
Bankacı bilirkişinin 11/03/2022 tarihli ek raporunda özetle; davacı vekilinin, bilirkişi … tarafından düzenlenen Bilirkişi Raporuna yönelik beyan ve itirazları ile, daha önce tarafımızdan düzenlenerek dosyaya sunulan kök bilirkişi raporuna yönelik itiraz ve beyanları ve kök raporların ibrazından sonra davacı vekilinin dosyaya sunduğu bilgi, belge ve beyanlarının değerlendirilmesi, yanı sıra, davacı vekili tarafından, senetlerin sadece mal alımının teminatı olarak verildiği ve taraflar arasında bunların dışında başkaca bir ticari ilişkinin bulunmadığının belirtildiği de dikkate alındığında; a-taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından düzenlenerek davalıya verilen senet bedelleri toplamının 1.371.089TL olduğu (Bkz.Tablo 4), b-yine taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının davalıya iade ettiği mallara yönelik iade fatura tutarının 33.934,16-TL olduğu anlaşıldığından, davalının davacıya sattığı mal bedelinin (1.371.089TL-33.934,16TL=) 1.337.154,84-TL olarak gerçekleştiği, c-davacının davalıdan satın aldığı mal bedelleri için yapmış olduğu ödeme toplamının ise 1.336.074,16-TL olduğu (Bkz. Tablo 1, 2,3), d-Açıklanan hususlar muvacehesinde ise, davalının davacıdan takip tarihi (28.04.2016) itibariyle talep edebileceği alacağının (1.337.154,84TL-1.336.074,16 TL =) 1.080,68-TL (asıl alacak) olduğu, ancak son senet vadesi (01.10.2015) dikkate alınarak avans faizi üzerinden takip tarihine kadar yapılan faiz hesabına göre, davalının faizli alacağının aşağıdaki tabloda tespit edildiği üzere 1.145,96TL olacağı, tarafların hukuki değerlendirme gerektiren, iddia, savunma ve delillerinin takdirinin Bilirkişilik Kanunu ve Yönetmeliğine istinaden Sayın Mahkemeye ait olduğu kanaat ve sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
Bankacı bilirkişinin 06/08/2022 tarihli 2. ek raporunda özetle; taraflar arasındaki ilişkinin dava konusu icra takibine konu edilen senetlerle sınırlı bulunduğunun kabul edilmesi halinde, bilirkişiliğimizce 11.03.2022 tarihli Ek Bilirkişi Raporumuzda yapılan tespit, değerlendirme ve varılan sonuçta herhangi bir değişikliğin olmadığı, ancak, davalının son defa dosyaya sunduğu hesap ekstrelerine göre, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başladığı 05.07.2014 tarihinden takip tarihine kadar olan süreçte, davacı yanın davalıdan satın aldığı mallar için toplam 2.508.994 TL ödeme yaptığı, 61.473TL’lik malın da davalıya iadesinin sağlandığının görüldüğü (Bkz. Tablo 1, Tablo 2), davacının davalıya verdiği dava ve takip konusu senetlerin toplamının ise 1.371.089TL olduğu, dolayısıyla, taraflar arasında ticari ilişkinin mali boyutunun söz konusu senet bedellerinin üzerinde gerçekleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda ise davalının takip tarihi itibariyle davacıdan 137.937TL (asıl alacak)alacaklı olduğunun değerlendirildiği, tarafların hukuki değerlendirme gerektiren, iddia, savunma ve delillerinin takdirinin Bilirkişilik Kanunu ve Yönetmeliğine istinaden Sayın Mahkemeye ait olduğu kanaat ve sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki 15/09/2015 133.149,00 TL bedelli ve 01/10/2015 vade tarihli 44.288,00 TL bedelli bonolara dayalı davacı aleyhine başlatılan ve kesinleşen icra takibi kapsamında, davacının bonolardan borçlu olmadığı gerekçesiyle (takip harici tutulan 39.500,00 TL’lik davacı ödemesi her iki tarafın da kabulündedir) menfi tespit/istirdat, haksız hacizler nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Somut uyuşmazlıkta davacı icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır.
İspat yükü ise; bir vakıanın doğru ve gerçek olup olmadığı konusunda hakimi inandırma faaliyetidir. İspat, ispat anıdan önce vuku bulmuş ve tekrar etmeyen, vakıalara ilişkindir. İspat yükü aynı zamanda bir haktır.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2013/… Esas 2014/… Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Söz konusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir.
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin kambiyo senedinde görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, bedelsizlik iddiasına dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17.12.2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, uyuşmazlığın, taraflar arasındaki 15/09/2015 ve 01/10/2015 vade tarihli bonolara dayalı davacı aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleştiği, davacının bonolardan borçlu olmadığı gerekçesiyle menfi tespit talebi ve manevi zarar istemine ilişkindir.
Davacı, davalıdan aldığı ilaçlar nedeniyle 14 adet senet düzenlediğini, bu senetlerin tamamını 1.330.493,72-TL’yi banka kanalıyla ödemesine ve borç sona ermesine rağmen davalının 2 adet senedi defterlerin karışıklığından yararlanarak kötüniyetle takibe koyduğunu ileri sürmektedir. Yapılan ticari defter ve banka kayıtları üzerindeki incelemelere göre davacı her ne kadar bir kısım ödemeler yapmış ise de bu ödemelerin tamamının kambiyo senetlerine yönelik olduğuna dair atıf bulunmadığı, davacının bir kısım ödemelerinde senede atıf yapılmışsa da bir kısmında da yalnızca ilaç ödemesi şeklindeki açıklama ile ödeme yapılmıştır. Davacı her ne kadar sadece kambiyo borcunun bulunduğunu ve bunların karşılığının banka kanalıyla ödendiğini, tüm ödeme miktarı gözetildiğinde kambiyo borcunun bulunmadığını iddia etse de senetlere atıf yapmayan ödemelerin dava konusu 2 adet senede dayalı borç ve aynı hukuki ilişki kapsamında ödendiğinin ispat olunamadığı, taraflar arasında salt kambiyo borçlarından kaynaklı ticari ilişki bulunduğunun ve başka ilişki bulunmadığının ticari defter ve kayıtlardan anlaşılamadığı, senetlere atıf yapmayan ödeme kayıtlarının ve faturaların da bulunduğu, ödemelerin faturalardan ayrı olarak salt senetlere yönelik yapıldığının ispat yükünün ödeme savunması ve kambiyo senedinin dava konusu olması nedeniyle davacı taraf üzerinde olduğu ve yerine getirilmediğine kanaat edilmiştir. Bu kapsamda alınan bilirkişi raporu ve defter incelemelerinde de farklı bir sonucun doğmadığı, taraflar arasındaki kayıtlara göre davacının dava konusu iki senetten olan kısmi borcunun takibe konu edildiği anlaşılmıştır.
Davacı her ne kadar aynı takip kapsamındaki haksız hacizler ve kendi tasarruflarının iptal edilmesi nedeniyle yapılan masraflar ve haksız haczin, kötüniyetli takibin kişilik haklarına saldırı boyutunda olması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunsa da davalının yukarıda açıklanan gerekçeyle takipte haksızlığının, menfi tespitin davacı yanca ispatlanamadığı, tasarrufun iptalinin ayrı bir dava konusu oludğu, davacının yemin deliline de dava dilekçesinde dayanmadığı anlaşılmakla davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmiş, takip durdurulmadığından ve yasal şartları oluşmadığından davalının tazminat talebi reddedilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının yasal şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
3-Maddi tazminat yönünden;
-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL maktu harcın 2.522,47-TL peşin harçtan düşümü ile artan 2.441,77-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 23.306,04-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Manevi tazminat yönünden;
-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70-TL maktu harcın 102,47-TL peşin harçtan düşümü ile artan 21,77-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 5.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-6325 sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgilisine iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.31/10/2022

Katip … Hakim …
e-imza e-imza