Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/170 E. 2022/323 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/170 Esas
KARAR NO : 2022/323

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan), Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 11/03/2020
KARAR TARİHİ : 21/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan), Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı adına kayıtlı İstanbul ili, Eyüp ilçesi, … köyü, …Sitesi, zemin kat (58), bağımsız bölümde (251 ada/424 parsel, Bağımsız Bölüm, Cilt … sayfa…) kayıtlı gayrimenkul üzerinde davalı…’ün, davalı banka ile borçlu ya da kefil sıfatı ile imzaladığı nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmelerinden ve kambiyo senetlerinden, banka ile imzaladığı tüm sözleşme ve taahhütnamelerden kaynaklı doğmuş ve doğacak barıka alacaklarının tahsilini teminat altına almak amacıyla, evvela 14.11.2012 tarihinde 6.000.000,00 TL’ye kadar birinci dereceden, daha sonra 20.03.2015 tarihinde 7.000.000 TL’ye kadar ikinci dereceden ipotek tesisi yapıldığını, ipotek senetlerinden görüldüğü üzere her iki ipoteğin de ipotek senedi tarihinde imzalanmış olan sözleşme, kambiyo senedi ve taahhütnamelerden doğmuş ve doğacak alacakları teminat altına almak gayesiyle tesis edildiğini, ipotek tesis tarihinden sonra imzalanmış sözleşmenin, kambiyo senedi ve taahhütnamelerden doğmuş ve doğacak alacakların ilgili ipotek senetleri kapsamında teminat altına alınmadığını, daha sonra 14.04.2016 tarihinde müvekkilinin, davalılar, … ve… arasında adi yazılı protokol akdedildiğini, protokolün müvekkili adına kayıtlı gayrimenkulün müvekkili tarafından 8.400.000,00 TL bedel ile davalı bankaya devrini öngördüğünü, müvekkilinin söz konusu protokole bir aldatma neticesinde taraf olduğunu, davalıların protokol kapsamındaki borçların müvekkilinin vermiş olduğu ipotekler kapsamında olmadığını, esasen ipoteklere konu bir borç kalmadığını bilmelerine karşın müvekkilinin bu protoko’e taraf olmasını ve kendisini ipotek borçlusu zanneden müvekkilinin gayrimenkulü devretmesine sebep olduklarını, bahsi geçen kredilerin mesnedi sözleşmelerin tarihlerine Protokol altında yer verilmediğini, protokolün “İadesi Sağlanmamış Çek Yapraklarındaki Banka Sorumluluğunun Tespiti” başlıklı 1.2. maddesinde davalı şirketin lehine tesis edilen ve kullandırılan ve ancak iade edilmemiş/karşılıksız yazılmış 43 adet çekten kaynaklanan Alacaklı Bankanın Çek sorumluluk tutarına yer verildiğini, bahsi geçen protokol altında borç tutarının 1.000.000 TL’lik kısmının davalı şirket ve şahıs tarafındanı davalı bankaya nakden ödeneceğine yer verilmiş olmakla birlikte bahsi geçen ödemenin hangi kredi borcuna istinaden yapıldığına da yer verilmediğini, yine bahsi geçen protokolün…,… ve …hesap numaralı iskonto kredilerine konu olan ve kredi borçlusu tarafından alacaklı bankaya ciro yoluyla tevdi edilmiş 899.063,98 TL tutarındaki Müşteri Çek ve Senet Tahsilatları ile Yapılacak Ödemeler” başlıklı IIl.C maddesi altında, toplam 15.090.618 TL olarak ifade edilen kredi borçlarının 899.063,98 TL’lik kısınımın ciro yoluyla …Bankasına devredilen çekleri süresi içinde tahsil edilmeleri suretiyle ödeneceği ifade edilmiş olmakla birlikte söz konusu 899.063,98 TL’lik ödemenin ilişkili kredi hesaplarına yer verilmediğini, protokolün akabinde 21.04.2016 tarihinde müvekkili adına kayıtlı gayrimenkulün davalı bankaya devrinin gerçekleştirildiğini, 27.11.2018 tarihinde T….Bankası A.Ş.’ye ipotekler, Protokol ve Devir’e ilişkin müvekkilinin her türlü idari ve adli dava, talep ve başvuru hakkının saklı olduğunun noter aracılığıyla ihtar edildiğini, davalı bankaya tebliğ edilen ihtarnamede gayrimenkulün üçüncü kişilere devri veya kullandırılmasının kötü niyetli olacağı belirtilmiş olmasına rağmen davalı bankasının söz konusu gayrimenkulü ihtarın gönderilmesinden 2 ay sonra… adlı 3.bir kimseye devrettiğini, gayrimenkulün devir bedeli olarak belirlenen 8.400.000 TL’nin devir tarihi olan 21.04.2016 tarihinden bu yana işletilecek faiz ile birlikte ödenmesi istemiyle müvekkili adına arabuluculuk başvurusunda bulunulmuşsa da davalılarını 2.arabuluculuk toplantısına katılmaktan beri durduğunu ve anlaşma sağlanamadığını, neticeten; müvekkilinin aldatma sonucu imzalamış olduğu 14.04.2016 tarihli Protokol ve Gayrimenkule ilişkin devir ile bağlı olmadığının ve bu işlemlerin müvekkili açısından geçersiz olduklarının TBK’nun madde 39 çerçevesinde tespitine, gayrimenkulün devir bedeli olarak belirlenen 8.400.000 TL’nin HMK 109 çerçevesinde şimdilik 10.000 TL’lik kısmının devir tarihi olan 21.04.2016 tarihinden bu yana işletilecek en yüksek faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan …Bankası vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu işlemlerin üzerinden 4 yıldan fazla zaman geçmiş olup davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu uyuşmazlığın temelinin davacının da tarafi olduğu 14.04.2016 tarihli protokol olduğunu, söz konusu protokolün konusunun banka tarafından diğer davalı şirket lehine tesis edilen nakdi ve gayrinakdi nitelikteki kredilerden kaynaklı tüm borçların tasfiye edilmesi, bu sözleşmede belirlenen şartlarla ipotekli olan iki taşınmazın müvekkil bankaya satılması olarak belirlendiğini, protokolde tablo halinde müvekkil bankaya borçlara mahsuben devredilecek taşınmazların bilgilerine yer verildiğini, davacının sahibi olduğu ve dava konusu edilen gayrimenkulün söz konusu tabloda yer aldığı ve ilgili kusmın hemen altında davacının da dahil olmak üzere sözleşme taraflarının imzalarının bulunduğunu, davacı tarafın her ne kadar kandırıldığı/dolandırıldığı gibi birtakım iddiatar ileri sürmüşse de protokolün tüm sayfalarının davacı tarafından imzalandığını, davacının maliki olduğu gayrimenkulün borca mahsuben müvekkili bankaya satılacağı ve satış bedeli dahi protokol metninde en ufak bir kuşkuya dahi yer vermeyecek şekilde yazılmış durumda olduğunu, ipotek resmi senedinin şartları incelendiğinde davalı şirketçe imzalanan kredi sözleşmelerinden doğmuş ve doğacak banka alacaklarımın teminat altına alırıdığının görüldüğünü, ipotek resmi senetleri gereğince diğer davalı şirketin ipotek tarihlerinden sonra doğacak olan borçlarının da ipotek kapsamında olduğunu, delil tespiti dosyasına konu bilirkişi raporları incelendiğinde davacının da tarafı olduğu protokolde belirtilen borçların diğer davalı ile müvekkili banka arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi’nin kapsamında olduğunun belirtildiğini, delil tespiti dosyasında alınan ek bilirkişi raporunda davacının iddia ettiği şekilde protokole konu kredilerin ipotek kapsamında olmadığına dair bir tespitte bulunulmadığı gibi davacınım iddialarının aksine değerlendirme yapıldığını, neticeten; zamanaşımı itirazının kabulü ile davanın reddine, esasa ilişkin cevaplar ışığında davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar yönünden usulüne uygun tebligat yapılmış olup davalılar davaya cevap vermeyerek HMK 128 uyarınca tüm iddiaları inkar etmiş sayılmıştır.
Mahkememizin 16/12/2020 tarihli celsesi 5 no.lu ara kararı gereğince, dosyamızda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Bilirkişi heyetinin 20/05/2021 tarihli kök raporunda özetle; dava konusunun, dava konusu gayrimenkule ilişkin devir bedeli olarak betirlenen 8.400.000,00 TL’nin HMK 109 çerçevesinde şimdilik 10.000,00 TL’lik kısmının devir tarihi 21.04.2016 itibariyle işlenecek en yüksek faizi ile davalılardan tazmini talebinden ibaret olduğunu, davacının adına kayıtlı gayrimenkulü davalı…’ün, davalı banka ile borçlu ya da kefil sıfatı ile imzaladığı nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmelerinden ve kambiyo senetlerinden, banka ile imzaladığı tüm sözleşme ve taahhütnamelerden kaynaklı doğmuş ve doğacak banka alacaklarımın tahsilini teminat altırıa almak amacıyla 14.11.2012 tarihinde 6.000.000,00 TL’ye kadar birinci dereceden ve 20.03.2015 tarihinde 7.000.000 TL’ye kadar ikinci dereceden ipotek tesis ettirdiğini, ipotek senetlerinden görüldüğü üzere her iki ipoteğin de ipotek senedi tarihinde imzalarımış oları sözleşme, kambiyo senedi ve taahhütnamelerden doğmuş ve doğacak alacakları teminat altına almak gayesiyle tesis edildiğini, ipotek tesis tarihinden sonra imzalanmış sözleşmenin, kambiyo senedi ve taahhütnamelerden doğmuş ve doğacak alacakların ilgili ipotek senetleri kapsamında teminat altırıa alınmadığı iddiaları ile huzurdaki davayı açtığını, somut uyuşmazlık kapsamında davacının iradesinin hile ile fesada uğratılması sonucu protokole taraf olarak uyuşmazlık konusu gayrimenkulün mülkiyetini davalı… Bankası’na devrettiği yönündeki iddiası bağlamında hilenin var olup olmadığının belirlenmesi için ilk olarak söz konusu gayrimenkul üzerindeki ipoteklerin hangi alacakları kapsadığı tespit edilmesi gerektiğini, bu tespitin yapılmasıyla birlikte gayrimenkulün ifa uğruna devrine ilişkin olarak davacı ve davalılar arasında yapılan 14.04.2016 tarihli protokoldeki banka alacaklarının devredilen gayrimenkul üzerindeki ipotekler tarafından teminat altına alınıp alınmadığı belirlenebileceği ve bu sayede hile iddialarının değerlendirilebileceğini, uyuşmazlık konusu gayrimenkule ilişkin ipotek resmi senetleri incelendiğinde gayrimenkul üzerinde 14.11.2012 tarihinde 6.000.000 TL’ye kadar birinci dereceden, 20.03.2015 tarihinde 7.000.000 TL’ye kadar ikinci derecederi olmak üzere tesis edilen üst smur ipoteklerinin bu ipoteklerin kurulduğu tarihten sonra davalı banka ile diğer davalı … A.Ş. arasındaki imzalanan genel kredi sözleşmelerinden doğan münferit alacakları kapsamadığını, bu kapsamda iki ihtimalin gündeme gelebileceğini, ilk ihtimal kapsamında eğer protokole konu münferit ktediler ve çeklere ilişkin alacaklar daha sonra kullandırılmış olsa bile ilgili ipoteğin kurulduğu tarihten önceki bir genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılmışsa bu durumda ipotek senedinde de yer aldığı üzere “ileride doğacak alacak” kapsamında değerlendirileceği ve dolayısıyla teminat kapsamına girdikleri sonucuna ulaşılacağı ve bu ihtimalde uyuşmazlık konusu gayrimenkulün devrinde hilenin gündeme gelmesi söz konusu olamayacağını, ikinci ihtimal olan gayrimenkulün devrine yol açarı protokole konu münferit kredi gayrimenkul üzerindeki ipoteklerin konulduğu tarihten daha sonraki bir tarihte yapılan genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullanılmış olması durumunda ise gayrimenkulün ipotek kapsamında olmayan alacaklar için ifa uğmuna devri söz konusu olduğundarı hilenin gündeme gelebileceğini, zira bu ihtimalde gerçekleşen davacının sağlıklı bir irade ile protokole taraf olarak ipotek kapsamırıda olmayan alacaklar uğruna uyuşmazlık konusu gayrimenkulü devretmesi nihai takdiri mahkemeye ait olmak üzere kanaatimce hayatın olağan akışına uygun kabul edilemeyeceğini, bu ihtimalin varlığında alacaklı bankanın söz konusu ipoteğin kapsamını bilmesi ve buna göre işlemlerini yapması gerektiği ve bu nedenle de muhatabın ipotek veren sıfatıyla sorumlu olmadığı bir alacağın, ipoteğin kapsamındaymış gibi gösterilmesi ya da bu yönde aktif davranış ortaya konulmasa bile muhatabın yanıldığını bilmesine rağmen onu uyarmamasının hileli davranış teşkil edebileceği ve Gayrimenkulünü devreden Davacı’nın TBK m. 39/2 uyarınca tazminat talebi söz konusu olabileceğini, daha önce 17. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde yapılan inceleme ve heyetin bankacı üyesinin tespitleri ile ortaya konulduğu üzere devrin sebebini oluşturan borçların ipotekten sonraki GKS’lere dayanması nedeniyle heyetin yukarıda belirtilen ikinci ihtimali benimsediği belirtilmiştir.
Mahkememizin 30/09/2021 tarihli celsesi 1 no.lu ara kararı gereğince, dosyamızda ek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Bilirkişi heyetinin 14/02/2022 tarihli ek raporunda özetle; protokole konu kredilerin kredi kullandırımından önce düzenlenen GKS kapsamında kullandırıldığının kabulü gerektiğini zira somut olayda 05.10.2015 tarihinde 10.000.000,00 TL limitli, 21.10.2015 tarihinde 10.000.000,00 TL limitli GKS düzenlendiğini, kullandırılan kredilerin 7848739 no.lu 6.800,000,00 TL ana para bakiyeli olanının 22.10.2015 tarihinde 5.800.000,00 TL ve 06.11.2015 tarihinde 1.000.000,00 TL, 7849041 no.lu 6.928.234,00 TL ana para bakiyeli (Kullandırım bakiyesi 7.000.0000,00- TL) kredinin ise 12.01.2015 tarihinde kullandırıldığının görüldüğünü, 14.11.2012 tarihinde 6.000.000 TL’ye kadar birinci dereceden, 20.03.2015 tarihinde 7.000.000 TL’ye kadar ikinci dereceden ipotek tesis edildiğini, protokole konu kredilerin tamamının ise ikinci derecede ipotek tesis tarihi olan 20.03.2015 tarihinden sonra kullandırıldığını, dolayısıyla kredilerin ipotek kapsamında olmadığını, Davacının ipotek veren sıfatıyla sorumlu olmadığı borçlar için taşınmazını devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı bir işlem olduğunu, bu nedenle serbest iradeye dayanmadığının kabulü gerektiğini, davacının hile iddiasının ve bununla bağlantılı haklarını kullanmasının hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi; davacı vekili 09/07/2021 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu 8.400.000,00-TL’ye artırdığını bildirmiş, dilekçesi davalılar tarafına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
İstanbul …Sulh Hukuk Mahkemesinin Değişik İş tespit dosyasında banka alacaklarının hiçbirinin ipoteklerinin tesis tarihinden önceki genel kredi sözleşmelerine dayanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı… şirketinin önceki ünvanı Satış Ofisi Medya Pazarlama Anonim Şirketidir.
Dava, davacı eski malikin ipotek tarihlerinden önceki doğmuş borçlar için ipotek ettirdiği gayrimenkulünün, ipotek tarihlerinden sonra doğmuş borçlar ve imzalanmış sözleşmeler için iradesinin hileyle fesada uğratılarak temlik edildiği iddiasıyla tazminat istemine ilişkindir.
Davalı banka ile davalı… Şirketi arasında 15/11/2012, 19/04/2013, 05/10/2015, 21/10/2015, 19/11/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerinin imzalanmış olduğu, davalı Nafia’nın tüm genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davacı adına kayıtlı gayrimenkul üzerine 14/11/2012 ve 20/03/2015 tarihlerinde ipotek tesis edildiği, ipoteğin kredi lehtarı şirketin borçlu yada kefil sıfatıyla imzaladığı nakdi veya gayri nakdi kredi sözleşmelerinden kambiyo senetlerinden ve banka ile imzaladığı tüm sözleşme ve tahahütnamelerinden doğmuş ve doğacak banka alacaklarının tahsilini teminat altına almak için tesis edilmiş olduğu;
Davalı bankanın 11/04/2016 tarihli hesap kat ihtarnamesindeki alacaklarının dökümünün … hesap nolu cari hesap, … nolu işletme kredisi, … nolu iskonto kredisi, …nolu iskonto kredisi nedenleriyle toplamda 14.946.211,74 TL talep edildiği, ayrıca karşılıksız çıkan çekler nedeniyle talepte de bulunulduğu, söz konusu ihtarnamede davacının maliki bulunduğu taşınmazların borçlarının teminatı olarak ipotek ettiğinden borçtan ayrıca taşınmazları ile sorunlu olduğunun ihtar edildiği,
14/04/2016 tarihli protokol ile taraflar arasında kredi lehtarı ve müteselsil kefil … kefaleti ile kullandırılan protokolde belirtilen nakli ve gayri nakli nitelikteki kredilerden kaynaklanan tüm borçlarının tahsil edilmesi, bu sözleşmede belirlenen şartlarla ipotekli olan iki taşınmazın alacaklı bankaya satılması ve yine bu sözleşmede belirlenen ödemeler karşılığında söz konusu taşınmazın geri satılması amacıyla bu protokolün akdedildiği, protokole konu nakli ve gayri nakli kredilerin … hesap nolu BHC kredi, …, … ve … nolu iskonto kredileri, … hesap nolu TL diğer, … hesap nolu çek tazmin olmak üzere toplam borcun protokolde 15.090.618 TL olarak gösterildiği,
Protokole konu kredilerden … hesap nolu BHC kredinin 22/10/2015 tarihinde ve 06/11/2015 tarihinde … nolu iskonto kredisinin 27/10/2015 tarihinde , 7849405 nolu iskonto kredisinin 08/12/2015 tarihinde ve … nolu iskonto kredileri 08/01/2016 tarihinde, … hesap nolu TL diğer, 12/11/2015 tarihinde, … hesap nolu çek tazmin kredisinin 18/03/2016 tarihinde kullandırıldığı;
Davaya konu davalı bankayla kredi lehtarı şirket arasındaki 5 ayrı genel kredi sözleşmesinin tamamının birbirinden bağımsız olarak düzenlendiği, davaya konu ipoteklerden 14/11/2012 tarihli ipoteğin, bu beş genel kredi sözleşmesinden önce; 20/03/2015 tarihli ipoteğin ise, 19/04/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinden sonra, 05/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden önce düzenlendiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikli olarak protokol gereğince taşınmazın devrine neden olan banka alacaklarının ipoteğin kapsamına giren alacaklardan olup olmadığı ve bu devrin bu alacaklar için yapılıp yapılmadığının tespiti gerekmektedir.
İpotek senetlerinde ” borçlu yada kefil sıfatıyla imzaladığı nakdi ve /veya gayri nakdi kredi sözleşmelerinden …ve banka ile imzaladığı tüm sözleşme ve taahütlerden doğmuş ve doğacak banka alacaklarının tahsilini teminat almak amacıyla ” tesis edilmiş olduğu, bu şekilde ipoteğin hangi alacaklarının tahsilinin temini amacıyla tesis edildiğinin ipotek sözleşmesinde belirlendiği, ”..dığı” şeklinde ipotek akit tablosundaki ”imzaladığı” ibaresinden anlaşılacağı üzere üst limit ipoteklerinin kurulduğu tarihte mevcut olan (imzalanmış olan) genel kredi sözleşmeleri veya diğer taahütnamelerden doğan veya doğacak olan alacakların dava konusu ipotekler kapsamında kaldığı, ”..cak” şeklinde ”imzalayacağı” genel kredi sözleşmeleri veya diğer taahütlerden doğacak alacakların ipotek kapsamında bulunmadığı, bu kapsamda genel kredi sözleşmesi kurulduktan sonra bu kapsamda fiili kredi kullandırımlarının münferit kredi sözleşmeleri ile sağlandığı ancak bu kullandırımın imzalanmış olan genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılması nedeniyle söz konusu genel kredi sözleşmesiyle borçtan sorumlu olan kişilerin tespitinin gerekeceğinde şüphe olmadığı, tüm bunlara göre doğmuş ve doğacak alacaklara ilişkin kurulan üst sınır ipoteğinden ipotek akdindeki ifadelere göre ipoteğin kurulmasına neden olan temel ilişki çerçevesi içinde kalan alacaklar için ipoteğe başvurulabileceği;
Davalı banka ile davalı kredi lehdarı şirket arasında yapılan GKS’lerde önceki veya sonra imzalanacak GKS’lere atıf yapılmadığı, bağımsız GKS’ler şeklinde düzenlendiği; protokol kapsamındaki kredilerin, Kredi Kullanım Taleplerine ilişkin belgelerde “Genel Kredi Sözleşmesi Seri Numarası kısımlarının boş bırakıldığı, davalı banka ile davalı kredi lehdarı şirketin sonradan GKS ‘leri yapması hususu ile kredi kullandırımlarında GKS’lere bir atıf yapılmadığı hususu dikkate alındığında bu durumda kullandırılan kredilerden dolayı sorumlu olacak kişilerin ancak kredi kullanım tarihinden hemen önceki GKS’de sorumluluğu olan kişilerin olabileceği, buna göre protokole konu alacaklardan 22/10/2015 ve 06/11/2015 tarihlerinde kullandırılan.. hesap nolu … kredinin 05.10.2015 tarihli GKS kapsamında; 27/10/2015 tarihinde tarihinde kullandırılan … nolu iskonto kredisinin 21.10.2015 tarihli GKS kapsamında; 08/12/2015 tarihinde tarihinde kullandırılan … nolu ve 08/01/2016 tarihindekullandırılan… nolu iskonto kredilerinin . 12/11/2015 tarihinde kullandırılan … hesap nolu TL diğer kredilerin ve de 18/03/2016 tarihinde kullandırılan … hesap nolu çek tazmin kredisinin 16.06.2015 tarihinde imzalanan Çek Hesabı Açılış Sözleşmesi ile kullandırıldığından 19.11.2015 tarihli GKS kapsamında kullandırılmış olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki protokolde ve ihtarnamede banka alacaklarının hangisinin hangi genel kredi sözleşmesi kapsamında kaldığının tespit edilemediği, davalı bankanın gerek ihtarında gerekse yapılan protokolde ifa uğruna devir nedeni olan alacakların hangi genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu hususunun gerek hesap kat ihtarında gerekse protokolde açıkça belirtilmediği, bu durumun davacı tarafından bilinebilir de olmadığı, buna göre davalı bankanın davacının bu yönde hataya düşebileceğini bilmesi ve onu bu konuda uyarması gerektiği davacınında söz konusu borçların ilgili ipotekler kapsamında olduğunu sanarak devrettiği, bu sanma nedeniyle protokolün tarafı olması hususunda davacının iradesinin etkilendiği ve hataya düşmesine neden olunduğu hileninde sözleşme tarafının sözleşme kurmaya sevk etmek amacıyla kasten yanıltılması bilerek onda yanlış bir kanaatin doğmasının sağlanması olduğu, davalı bankanın göndermiş olduğu 11/04/2012 tarihli hesap kat ihtarnamesinde protokole konu edilen borçların davacının gayrimenkülü üzerindeki ipotekler kapsamında olduğu ve borçlarının 24 saat içinde ödenmemesi durumunda yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiği, ve bu ihtardan üç gün sonra bu protokolün imzalandığı hususları ile birlikte bir kimsenin taşınmazının ipotek kapsamında olmayan alacaklar için kendiliğinden sağlıklı bir irade ile devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi bu belgeler dikkate alındığında da bu devrin sadece ipotek kapsamında olduğu zannedilen alacaklar için yapıldığının sabit olduğu, buna göre ihtarnamenin hileli davranış niteliğinde olduğu, bankanın söz konusu ipoteğin kapsamını bilmesi ve buna göre işlem yapması gerektiği, tüm bunlara göre de Türk Borçlar Kanunun 39/2 maddesi gereğince tanzim hakkının doğduğu, tazmin miktarınında protokoldeki taşınmazın devir değeri olması gerektiği, bu tazmin miktarından da davalı bankanın yanında haksız zenginleşen davalı kredi lehtarı… şirketi ve davalı müteselsil kefil … ‘nın sorumlu olduğu anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hak düşürücü süre itirazında bulunulmuş ise de,TBK 39. Maddesindeki “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” düzenlemesi kapsamında yanılma veya aldatmada, yanılma veya aldatmanın daha önce öğrenildiği ispat edilemediğinden bu hak düşürücü sürenin dolmadığı ve ayrıca da TBK 39./2 maddesi gereğince “Aldatma. …. olayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldır..:”mayacağı anlaşılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüyle davacının 14.04.2016 tarihli Protokol ve de gayrimenkule İlişkin devir ile bağlı olmadığının TBK 39. madde gereğince tespitine,
2- 8.400.000 TL’nin 21.04.2016 tarihinden itibaren işleyecek 3095 S.K.nun 2/f-2. maddesindeki ticari işlerde Merkez Bankası’nın kısa vadeli avanslar için uyguladığı avans faizi oranında temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 573.804,00-TL ilam harcından peşin alınan 143.451,00-TL’nin (peşin harç 170,78-TL+143.280,22-TL ıslah harcı) mahsubu ile bakiye 430.353,00-TL ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 170,78-TL peşin harç, 143.280,22-TL ıslah harcı, 54,40-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 143.505,40 -TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 162.425,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 4.084,00-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde davalıların katılım sağlamaması nedeniyle 6325 sayılı Kanunun 18/A-11 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.360,00-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,

Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.21/04/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”