Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/151 E. 2021/638 K. 05.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/151 Esas
KARAR NO:2021/638

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/08/2018
KARAR TARİHİ:05/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili davalı borçludan alacağının sağlanması amacıyla …. İcra Müdürlüğü’nün  … Esas Sayılı dosyası ile icra takibine başladığını, başlatılan icra takibine dair ödeme emri davalıya 15/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, davalı tarafından işbu takibe 15/05/2018 tarihinde itiraz edildiğini, haksız olan bu itiraz nedeniyle icra takibinin durduğunu, borçlunun itirazının haksız ve dayanaksız olduğunu, borçlu şirketin müvekkili şirketten takibe konu olan faturalardaki tarım ürünlerini satın aldığını ve müvekkil şirkete ait olan depoyu da kiraladığını, bu işlemler sonucu kesilen faturaları da bugüne kadar ödemediğini, dava aşamasında her iki tarafın resmi defterleri incelendiğin de müvekkil şirketin alacaklı olduğunu görüleceğini belirterek davalının haksız itirazının iptali ile borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen yasal faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davanın temel dayanağını, itiraz ve iade edilmiş faturalara oluşturduğunu, yukarıda belirttiğimiz gibi bu faturalara süresi içerisinde itiraz edilerek gönderen davacı şirkete noter kanalıyla iade edildiğini, ayrıca davacı şirket ile müvekkil şirket arasında bir temel borç ilişkisi bulunmadığından gönderilen faturaların, ticaret hukuku bağlamında fatura niteliği de bulunmadığını, tanık dinletme talebine muvafakatlarının olmadığını bildirerek, söz konusu talebin hangi hukuki bilgiye dayanılarak ortaya konulduğu da taraflarınca anlaşılamadığını, yıllık kira tutarı ispat sınırında fazla bir kira sözleşmesinin, tanıkla ispat edilemeyeceğini, ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir olduğunu, dolayısıyla davacı tarafın tanık dinletme talebinini hukuki bir dayanağı bulunmadığını, olmayan bir sözleşmeye, olmayan bir hizmete karşılık düzenlemiş oldukları faturalara dayanan alacağın ispat külfeti davacı üzerinde olduğunu belirterek müvekkilinin hakkında açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasının reddine, takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-….İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası
2-Davacının ticari defter ve kayıtları
3-Bilirkişi raporu
4-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, cari hesap ilişkisinden ve faturalardan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Tefrik; Mahkememizin … Esas sayılı dosyası da 02.03.2020 tarihli 2.celse 1 nolu ara kararı gereğince ….İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına konu 11.12.2017 tarihli … nolu 102.670,00-TL bedelli fatura ve 13.12.2017 tarihli … nolu 70.210,00-TL bedelli fatura yönünden dosyanın tefrikine karar verilmiş olup, yeni esasa kaydı yapılmak sureti ile iş bu dosya olan 2020/151 Esasını almıştır.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz. Ancak TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen bu bedeli kabul edilmiş sayılır.
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturalarda belirtilen mal veya hizmetin davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını davacı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki mal veya hizmetin davalıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın teslim edildiğini ispata yeterli değildir.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın … ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyası ile rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında faturadan kaynaklanan 261.380,00-TL asıl alacak için takip yapıldığı, ödeme emrinin 15/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 17/01/2018 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı, icra müdürlüğünce yetkisizlik kararı verilerek dosyanın …. İcra Dairesi’nin … Esas sayısını aldığı, yetkili icra dairesince yeniden ödeme emrinin tebliğe çıkartıldığı, 15/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun süresi içerisinde 15/05/2018 tarihinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu görülmüştür.
Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 08/10/2019 tarih … sayılı cevabi yazısında; Hal Kayıt Sisteminde taraflar arasında ürün satışına ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Mali bilirkişinin 07/01/2021 tarihli 5 sayfadan ibaret raporunda özetle; Davacı … İhracat San. Tic. Ltd. Şti.’nin 2017 yılı ticari defterlerinin onaylarının bulunduğu ve defterlerin birbirini doğruladığı (muavin defteri hariç), davacının davalı … adına düzenlediği ve dosyada bulunan ve fotokopileri tarafımıza da ibraz edilen 11/12/2017 tarihli … nolu, 102.670,00 TL bedelli ve 13/12/2017 tarihli … nolu, 70.210,00 TL. bedelli iki adet faturanın davacı defterlerinde yer aldığı gibi, 10.12.2017 tarih, … sıra no.lu toplam 88.500,00 TL bedelli faturasının da defter kayıtlarında yer aldığı, davacının defterlerinde iade faturaları ile ilgili bir kaydın bulunmadığı, ancak davalı tarafından 3 adet faturaya ve fatura içeriklerine noter ihtarnamesi ile itiraz edildiği, faturaların davacıya iade edildiği, kayıtlara alınan davacıya ait 3 adet fatura toplamı olan 261.380,00 TL’lık kaydın bilahare kapatıldığı, dolayısıyla ticari defter kayıtlarına göre davacının davalıdan alacağının bulunmadığı, davacının aradaki ticari ilişkinin varlığını göstermesi açısından 29.06.2017 tarihli çek fotokopisini dosyaya da ibraz ettiklerini ileri sürmesine rağmen ne dosya içinde, ne de ticari defter kayıtlarında davalıdan alınan ve/veya davalıya verilen çeklerle ilgili bir kayda rastlanılmadığı, 11/12/2017 tarihli … nolu, 102.670,00 TL. bedelli ve 13/12/2017 tarihli … nolu, 70.210,00 TL. bedelli iki adet fatura ile davalıya satıldığı iddia edilen ürünlerle ilgili olarak T.C. Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Müdürlüğünce mahkemeye verilen cevapta Hal Kayıt Sisteminde taraflar arasında ürün satışına ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmadığının bildirildiğini belirtmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, dava konusu takibe ilişkin borç bakiyesi bulunduğu, davacının alacağın tahsili istemiyle icra dosyasında takip yaptığı, davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durmasına karar verildiği, mahkememizce tüm delillerin toplandığı, dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, mahkememizce öninceleme duruşmasında taraf defterlerinin incelenmesine karar verildiği, davalıya işbu duruşma tutanağının ihtaratlı olarak tebliğ edildiği, davalı vekilinin ticari defterler hakkında beyanda bulunmadığı, incelemenin sadece davacı defterleri üzerinden yapıldığı, davacının defterlerine göre faturanın defterlerine kayıt edildiği, davacının alacağına dayanak olan faturaların davalıya tebliğ edildiği, faturaların davalı tarafından iade edildiği, iade faturaları davacı defterlerinde yer almasa da davacının kendi defterlerine göre davalıdan alacaklı görünmediği, davacı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde hesap kapatma açıklaması ile sehven yapıldığı iddia edildiği, davacının dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı, mahkememizce yemin delili 01.02.2021 tarihli 2. celse de hatırlatıldığı, davacı tarafından yemin deliline dayanıldığı, dava şirket yetkilisine yemin davetiyesinin HMK madde 228 vd maddeleri uyarınca çıkarıldığı, davalı şirket yetkilisinin 19.04.2021 tarihli 3. celsesinde davalı şirket yetkilisi …’ın yemini eda ettiği, bu halde ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilerek;
Kötü Niyet Tazminatı yönünden; Kötüniyet tazminatı İİK 67/2 maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir. Alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K., 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Kötü niyet kavramının, somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerekmesi itibariyle, açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacı tarafından faturaya dayalı olarak açılan iş bu davada davacının alacaklı olmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş ise da davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından kötü niyet tazminatının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 59,30-TL başvuru harcı ve 59,30-TL peşin harcın davacıdan tahsiline,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 20.373,60-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/07/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır